Tüm gücünle ittirmene rağmen açılmayan kapıya karşı duyduğun öfke Gyugnal’ın cümleleriyle harmanlanmaya başladığında, olabildiğince güçlü bir şekilde ilk yumruğunu kapıya atıyorsun. Sert kapı, attığın yumruktan hiçbir şekilde etkilenmiş gibi durmasa da, elinde bir anda beliren zonklama kapıyla girdiğin mücadelenin galibinin kim olacağını daha şimdiden gösteriyor. Ardı arkası kesilmeyen birkaç yumruktan sonra kapı dimdik ayakta kalmışken, parmaklarının başladığı noktalarda yer alan kemiklerdeki derin acı, yumruklarının devam etmesine engel oluyor. İçini rahatlatmak için attığın yumruklar, başarısızlık karşısında pek de mümkün olmazken etrafında açık bir pencere olup olmadığına bakıyorsun. Geniş holün duvar kısımlarında pencereleri görmüş olsan bile, bu pencerelerden hiçbirinin açık olmaması sana kafandaki son seçeneğe doğru ilerlemeni söylüyor.
Çaresiz bir şekilde, ancak olabildiğince kendini sakinleştirerek Gyugnal’ın yanına gittiğinde, adamın yüzündeki alaycı ifade dikkatinden kaçmıyor. Ancak bu ifade, sanki sadece sana karşı değilmiş gibi bir his de içinde oluşmuyor değil. Gyugnal’ın genel umursamaz tutumu çerçevesinde karşılaştığın bu tepkiyle birlikte cümlelerini kurmaya başladığında Gyugnal kaşlarını hafifçe kaldırıp boş bakışlarına şaşkın bir anlam yüklemeye çalışıyor. Duygularını yansıtma konusunda pek başarılı olmayan -en azından yapmacık bir görüntü ortaya koymasına neden olan- Gyugnal “Bazen en basit yol en etkili yoldur.” diyor. Bilgelikten uzak bir şekilde söylediği bu cümlesinden sonra “Kapı kilitli de değil zaten.” diyor. Yüzüne boş bir şekilde bakmayı sürdüren Gyugnal yerinden yavaşça doğrulurken “Kapı kilitli değil ama açmak için ihtiyacın olan bir şeyler var. Ve bu ihtiyacın olan şey sende yok.” diyor. Adımlarını kapıya doğru yönlendiren Gyugnal cebinden avuç içine sığabilecek büyüklükte parlak bir metal çıkarıyor ve bunu belli belirsiz sana gösterdikten sonra “Böyle bir nişanın yoksa kapıyı da açamazsın.” diyor. Adımlarını kapıya doğru sürükleyen Gyugnal kapının yanına geldiği anda, işlemeli kapının tam orta kısmına ve senin hemen hemen karın bölgene gelen bir kısmı işaret ederek “Buraya yerleştiriyorsun, kapı açılıyor ve çıkıyorsun.” diyor. Ancak bunu anlatmasına rağmen kapıyı açmayan Gyugnal sana doğru yüzünü döndüğünde “İçinde ne yaşıyorsun bilmiyorum. Öfkelisin, umursamazsın, iyilik seversin veya her neyse. Bu seni ilgilendiriyor. Ancak şu an yürümek istediğin yolda ilerlemeye hazır değilsin. Senin bir hiç uğruna heba olup gitmeni istemem. Bu yüzden, önce bırak nefes almayı öğren… Sonra yürümeyi… En sonunda bu dünyayı ters düz edesin varsa, buyur dene.” diyor gözlerinin içine bakarak. Her ne şekilde olduğunu anlamasan bile, Gyugnal’ın bu sözlerinin senin için belki de son sözleri olduğunu hissedebiliyorsun. Gyugnal’ın bakışları ise senden son bir cevap bekler gibi duruyor.
Çaresiz bir şekilde, ancak olabildiğince kendini sakinleştirerek Gyugnal’ın yanına gittiğinde, adamın yüzündeki alaycı ifade dikkatinden kaçmıyor. Ancak bu ifade, sanki sadece sana karşı değilmiş gibi bir his de içinde oluşmuyor değil. Gyugnal’ın genel umursamaz tutumu çerçevesinde karşılaştığın bu tepkiyle birlikte cümlelerini kurmaya başladığında Gyugnal kaşlarını hafifçe kaldırıp boş bakışlarına şaşkın bir anlam yüklemeye çalışıyor. Duygularını yansıtma konusunda pek başarılı olmayan -en azından yapmacık bir görüntü ortaya koymasına neden olan- Gyugnal “Bazen en basit yol en etkili yoldur.” diyor. Bilgelikten uzak bir şekilde söylediği bu cümlesinden sonra “Kapı kilitli de değil zaten.” diyor. Yüzüne boş bir şekilde bakmayı sürdüren Gyugnal yerinden yavaşça doğrulurken “Kapı kilitli değil ama açmak için ihtiyacın olan bir şeyler var. Ve bu ihtiyacın olan şey sende yok.” diyor. Adımlarını kapıya doğru yönlendiren Gyugnal cebinden avuç içine sığabilecek büyüklükte parlak bir metal çıkarıyor ve bunu belli belirsiz sana gösterdikten sonra “Böyle bir nişanın yoksa kapıyı da açamazsın.” diyor. Adımlarını kapıya doğru sürükleyen Gyugnal kapının yanına geldiği anda, işlemeli kapının tam orta kısmına ve senin hemen hemen karın bölgene gelen bir kısmı işaret ederek “Buraya yerleştiriyorsun, kapı açılıyor ve çıkıyorsun.” diyor. Ancak bunu anlatmasına rağmen kapıyı açmayan Gyugnal sana doğru yüzünü döndüğünde “İçinde ne yaşıyorsun bilmiyorum. Öfkelisin, umursamazsın, iyilik seversin veya her neyse. Bu seni ilgilendiriyor. Ancak şu an yürümek istediğin yolda ilerlemeye hazır değilsin. Senin bir hiç uğruna heba olup gitmeni istemem. Bu yüzden, önce bırak nefes almayı öğren… Sonra yürümeyi… En sonunda bu dünyayı ters düz edesin varsa, buyur dene.” diyor gözlerinin içine bakarak. Her ne şekilde olduğunu anlamasan bile, Gyugnal’ın bu sözlerinin senin için belki de son sözleri olduğunu hissedebiliyorsun. Gyugnal’ın bakışları ise senden son bir cevap bekler gibi duruyor.

