Doğum (Dina)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

28 Nov 2022, 17:14

Image

“Hesaplı yaşamak sana göre değilse bile, oynadığın kumarın hayatın olduğunun farkında mısın?”

Duyduğun bu ses ile irkilerek kendine geliyorsun bir anda. Uçsuz bucaksız bir boşluğun içinde bulduğun bedeninin her şeyden ve herkesten uzak olduğunu hissediyorsun. Açılan gözlerin sanki binlerce yıl kapalı kalmış olmasına rağmen, zihnin tüm bu yıllar boyunca aralıksız çalışmış gibi yorgun hissediyorsun kendini. Ne var ki, bu yorgunluğun sebebini anlamak ve algılamak senin için bu anda pek de mümkün olmuyor. Karşında, belki de onlarca beden bulunsa bile, bunlardan birilerini seçmen gerektiğini hissediyorsun. Bir sebep veya sonuç yok gibi görünse de… Fakat bir şekilde, yapacağın bir seçimin tüm dengeleri alt üst edeceğini veya kendini yok olmaya mahkum kılacağını hissedebiliyorsun. Ruhundaki boşluk, gereksiz bir ağırlıkla çalkalanıyor. İçinden gelen bir çığlık ise, sonucu ne olursa olsun, bir seçim yapman gerektiğini haykırıyor. Sonunda hiçlik veya yok oluş bile olsa…

Yüzlerce suratsız, sadece cismen var olmuş gibi duran insanlardan birkaçını gözüne kestiriyorsun. Ancak bu kestirdiklerinin içinde yok oluşun varlığını hissediyorsun. Bir anda zihnine yok oluşa dair korkular hücum ediyor, fakat içinden gelen çığlık hala susmak bilmiyor. Zihninin sessizliği, ruhunun çığlıklarıyla kapışıyor. Ancak çok iyi biliyorsun ki, bu kapışmanın galibi içindeki çığlıklar olacak. Buna kendin de ziyadesiyle inanıyorsun. Ucunda veya sonunda ne olacağını bilemesen bile, o seçimi ancak kendinin yapabileceğine inanıyorsun. Birkaç saniye, dakika, saat, gün, hafta, ay veya yıl sonra… Artık ancak senin yapabileceğin seçimi biliyorsun. Ancak tam bu anda ağızlardan dökülen tek bir kelime duyuyorsun.

“Dina!”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

28 Nov 2022, 17:20

Image

Tamamen karanlık bir yerde gözlerini açtığınız anda, az önce yaşadıklarının, hissettiklerinin veya duyduklarının ne olup bittiğiyle ilgili en ufak bir fikrin bulunmuyor. Tıpkı kim olduğunu bilemediğini gibi… Derin bir çığlık içindeki tüm varlığı hiçliğe çevirirken, ruhunun çekildiğini ve geriye kalan et ve kemik parçalarının seni oluşturduğunu fark ediyorsun. Buna karşın ne bir hareket ne de bir ses çıkaramıyorsun ilk anda. vücudunun hiçbir uzvu sana ait hissettirmiyor kendini. Sahibinin rızası dışında işgal ettiğin bir vücutta emaneten bulunuyormuşsun gibi geliyor. Aldığın nefesin ciğerlerini dolduğunu, ancak bu ciğerlerin sana ait olmadığını ve gözlerinin gördüğünü, ancak gözlerinin de sana ait olmadığını fark ediyorsun. Bir anda tüm vücut parçalarına karşı aynı duyguları yaşamaya başlıyorsun. Fakat bir şekilde, yaşamaya ve nefes alıp vermeye devam edebildiğini anlıyorsun. Seni sen yapan zihninin varlığını koruduğunu idrak ediyorsun, kim olduğun sorusuna dahi cevap veremiyor olsa da.

Karanlığın siyahına rağmen gördüklerinden ziyade kendine anlam vermeye çalışıyorsun. Karanlık içerisindeki siyah dalgalanmalar, kısa bir anlığına da olsa bulunduğun ortama odaklanmanı sağlıyor. Gözün, siyah dışında ve dalgalanmaların yarattığı siyaha çalan grilikler dışında başka ayırt edici hiçbir şey görmüyor. Bastığın zemin, adeta boşluktaymışsın gibi hissettiriyor, ancak aynı anda ayaklarını yerden kaldıramayacak kadar güçlü bir çekimin varlığına da karşı koyabileceğini düşünmüyorsun. Kokudan soyut bu ortamda son olarak fark edebildiğin şey, havanın giderek ağırlaştığı ve ciğerlerine dolmakta zorlandığı oluyor. Elbette bunun, iç dünyanızda yaşadığın boşluk mu olduğunu veya havanın gerçekten mi ağırlaştığını tam olarak anlayamıyorsun.

Bir hiç kimse olarak, hiçliğin ortasında, hiçbir şekilde ne yaptığını bilmeyerek var olmuş oluyorsun. Hepsi bu.

Off Topic
İlk konunda başarılar dilerim. Konuda uygulanacak pasiflik süresi 72 saattir. Bu aşamada pasiflik kurallarına bir kez daha göz atmanızı tavsiye ederim.

Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılamaz.

İyi RP'ler dilerim.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

29 Nov 2022, 16:54

Kulaklarına ulaşan savruk, yolunu yitirmiş ses damlaları; bitap düşmüş zihninde ayrı ayrı koltuklara otururken aydınlanıyordu salon. Biri çekiştiriyordu sanki onu arkadan. Kafasını sabit tutmakta zorlanırken; gözlerinin, kulaklarının ve hatta ellerinin kendisinde olduğundan dahi pek emin değildi. Zamanın içinde savrulan bir parşömen parçasıydı. At nalları, mızraklar, güneşin usul ışıltısı. Hiç bir şey kalmamıştı hiçlikten geriye. Savrulan her şey, evrenin kendi dokusuna karışmıştı. Ruhunda yıldızların ışığını taşımıyordu artık. Kendisinde değildi zira. Kendi benliği, çok uzaktaydı. Yabancı bir diyarın kapısı gıcırtıyla aralanırken, o sessizliğin çukurunda siper almıştı. Bulamıyordu doğru yolu. Aldığı nefes bir o kadar iyi geliyor, bir o kadar yabancılaştırıyordu. Ana sirayet eden gözleri bir kez daha açıldığında eser kalmadı gördüklerinden. Her şey başkalaşmıştı.

Artık yoktu. At nalları, mızraklar ve güneşin usul ışıltısı.

Karanlığa alışmak için zorladığı gözlerini patlatacak kadar sıktı. Bir noktada minik toplar gibi yuvalarından fırlayacaklarını, zaten karanlık ortamda onları bulmak için hevesle koşuşturacağını düşündü. İmgelemler gelip gidiyordu zira, mantıktan halen pek yoksundu. Yaşadıklarının hiç biri mantıksız gelmiyorken aynı zamanda mantığın zerresini kendisinde bulamıyordu. Her düşündüğü sebepte ne bir sonuç ne de bir amaç bulabiliyordu. Zira kendisini dahi tanımıyordu. Kimdi, neydi, nereye gidiyordu. Mesela kim doğurmuştu onu. Kim emzirmişti, kim beslemişti. Ya da bunların hiç biri olmamış mıydı? Öylesine oluşmuş, beklemiş ve zamanın köhne bir noktasında karanlığı yarıp ortaya çıkmıştı. Aksi bir planın parçası mıydı? Yoksa işleyen bir makinenin minik bir aksamı mı? Makine ne zaman bozulacaktı? Bu plan ne zaman gerçekleşmiş sayılacaktı... Kimler sevmişti onu, kimler tanımıştı... Hayatın sonsuzluğunu tatmış mıydı, yoksa anlamlar atadığı sözcükleri döndürüp dolaştırıp silahlar ve kalkanlar olarak mı kullanacaktı? Savaşacak mıydı? Derman bulabilecek miydi mantıksızlık ekseninde dönen tüm olaylara... Bilmiyordu ki.. Zavallı, bir hiçti. Savrulmuş sözcüklerden ibaretti. Anlamsız yaka silkişi hayata karşı düsturunu ortaya koymaya yetmedi. Yetemezdi! Bu savurganlık, bu kaos... Bu karanlık karşısında ne yapsa mantıklıydı? Ne söyleyebilirdi. Ağzından çıkacak sözler yutulacaktı. Karanlıktan önce, hiçlik yutardı onu. Keza boğazını yeni yeni hissediyordu. Ses tonunu dahi duymamıştı. Ona yabancı bu maddi bedeni tanıyamamanın verdiği büyük acizlik, baskıyı arttırıyordu sadece.

Korkunun bedenini terk etmeye niyeti yoktu. Nihayete erdiremediği sırlardan birisi çıktı gün yüzüne. Kafalar, suratlar ve çürümüş bedenlerin ağırlığı. Hiçliğin kokusunu çekerken içine, korkunun bedenini hiç terketmeyeceğine kanaat getirdi. Kabullenmiş gibi bir hali de vardı belki. İradesinin bu durumda onu ne kadar özgür kılabileceğini düşündü. Pek özgür sayılmazdı. Keza bu duruma gelene kadar hiç bir şey hatırlamıyordu. Korkuya teslim olup savrulmayı seçmek de onun kaderi olabilirdi keza. O nedenle hiç bırakmadı ellerini sıkmayı. Gülümsedi. Çünkü kulaklarında çınlamaya başlayan bu ses, hayatında yeni bir perdeyi aralıyordu. Biliyordu. Artık bir şey biliyordu. Bir ses, bir kelime. Belki bir ad. Onun hayatının merkezine koyabileceği tek şey.

Gülümsemeye devam etti. Çaresizliğin hakkından gelebilirdi. Eğlenebilirdi.

Havayı koklamaya devam etti. Hiçlik kokuyordu. Ciğerlerine dolan yakıcı partiküllerin içinde birer kıvılcımmış gibi çaktığını düşünüyordu nedensizce. Git gide daralıyordu nefesi. Her nefesi çığlık kadar keskin bir hırıltıydı. Karanlık içinde yankılanan dalgaların kendisine ulaşması pek de uzun sürmüyordu. Çözeceği ilk bilmece çıkmış gibiydi karşısına. Yabancı gibi hissettiği bu bedende artık yabancılık çekmemeye başlıyordu. Nefesini kesen bu odanın da haddini bildirmeliydi. En nihayetinde içinde bir süredir tek bir ses vardı. Bir de bastıramadığı bir istek. Kendisini yüz farklı şekilde tatmin etmek istiyordu. Yemek yemek, kana kana su içmek, gülmek, kan görmek. Acıyı hissetmek, sesler duymak. Duyumsadığı bu ağır havayı daha fazla solumak. Tatminkarlığının zirvesine ulaşmamıştı zira. İçindeki ses parlamaya devam ediyordu. Baskın geliyordu çünkü her bir nota. Ona yaşadığını yeniden hissettiriyordu. Şimdilik tek istediği zevk almaktı. Düşüncelerinin bir şelale gibi aktığına şahit oluyordu bir süredir. Artık kontrol edebilirmiş gibi hissediyordu. Ona yabancı bu beden, bu tamahkar ve batıl zihin; bir kaos bayrağı taşımaya hazır mıydı? Güneş parlayacak mıydı? Tek bir yol vardı zira öğrenmek için. Biliyordu. Birazdan taşıyamayacağını gayet net bildiği havaya meydan okudu. İlk nefesi çekti ciğerlerine.

"Dina... Dina, güzel ve parlak. Dina, fazlasıyla karmaşık ve güvenilmez. Dina benim katlanılamaz arzularım, bilinmezliğim olacak."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

30 Nov 2022, 14:53

Karanlığının dalgaları arasında açılan gözlerinle ne yaşadığını veya yaşayıp yaşamadığını anlamlandırmaya çalışıyorsun. Bir an yaşananlara veya yaşandığını düşündüğün şeylere karşı anlamsız bir soruyla yaklaşırken, bir an zihninde yaşandığını varsaydığın gerçeklik üzerine düşünceler beliriyor. Karanlığa ve boşluğa bir anlam yükleyebilmek için ne kadar çabalasan da, sonunda tek bulduğun uzayıp giden soru işaretli cümleler oluyor. Tam bu anda ardınızdaki karanlıktan gelen naif, yumuşak ve sevecen bir erkek sesiyle düşüncelerin bir anda kesiliyor. “Ama buna fazla mesai derler.” diyerek bir anda dikkatini çeken sözlerin geldiği noktaya kafanı çeviriyorsunuz. Geçmişine dair hatırlamadığın hiçbir şeyin içerisinde duyduğun bu cümleler, birkaç saniye önceki gerginliğini ve düşüncelerini yok ediyor. En azından tüm bu hiçliğin içinde tek başına olmadığını bilerek sesin sahibine odaklanmaya başlıyorsunuz.



Karanlığın içerisinde sarı saçlarıyla beliren 170 cm boylarında olan, yüzünde sıcak bir tebessüm ve omuzlarına attığı kırmızı bir pelerinle sana doğru yaklaşan adamın alkış sesleri karanlığı yarıp geçiyor. Yüzündeki tebessümü nedeniyle kısılan gözlerinden attığı bakışlarını üzerinde gezdirerek sana doğru yaklaşan adam alkışlamayı ve adımlamayı kestiğinde, aranızda birkaç metre mesafe kalıyor sadece.


Image


Sanki seni tanıyor ve biliyor gibi görünen sarışın adam “Evime gidip dinlenmeyi planlıyordum ama işte her istediğimiz her zaman olmuyor ya.” diyor içten bir gülümsemeyle. Hemen ardından ise “Şimdi eminim kafanda bir sürü soru vardır. Ama hemen söyleyeyim, ölmedin, ancak yeniden doğdun.” diyor. Hafifçe saçlarını savurduğu anda neredeyse omuzlarına gelen saç örgüsünü gördüğünüz adam “Burası İblis Diyarı ve bundan sonra sen de bu diyarın sakinlerindensin!” diyor sanki dünyanın en normal şeyini söylermiş gibi. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından “Daha önce bu konuda yaptığım şakalar yüzünden birçok uyarı aldığım için konuya direk girmem gerekiyor.” diyor ve kaşları tüm yüzündeki üzgün ifadeyle uyuşur bir şekilde kalktıktan sonra “Oysa baya eğlenceli şeyler çıkıyordu.” diyor. Konudan çok, tepkilerini yaşamak ister gibi duran sarışın adam üzüntüsünü derin bir nefesle kalbine gömerken “Şimdi, sıradan bir insan olduğunu düşünüyordun, ama sıradan biri değilsin, sıradan insanlardan olmadığın için burada gözlerini açtın, artık burada olup bitenlere vakıf olabileceksin, ama maalesef burada olup biteni bilebilecek olman zihninin bir kısmının silinmesine neden oldu, bu yüzden geçmişine dair hiçbir şey hatırlayamıyorsun, adını bile bilmiyorsun, ben de adını bilmiyorum, bilsem de bir şeye faydası olmuyor, ama merak etme, artık bayaaaa ayrıcalıklı bir insan oldun.” diyor hızlı hızlı. Neredeyse formalite icabı söylenen sözleri olabildiğince çabuk geçmek ister gibi duran sarışın adam, bir anda konuşmasını kestikten sonra “Başka bir sorun yoktur sanırım, her şeyi açıkladığımı düşünüyorum.” diyor kendinden emin bir ses tonuyla. Bu sırada birden duraksayan adam yüzüne şapşal bir gülümseme yerleştirirken “Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Benim adımAzuldir… Kısaca Azul da diyebilirsin.” diyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

30 Nov 2022, 17:00

Bir okyanusta olabilirdi. Ya da gökyüzünde. Gece vakti hiç ışık olmazdı. Ay vardı, sonrasında yıldızlar. Onlar karanlığın güzelliğini gölgelerken, aydınlıktan nemalananları üzerdi. Yine de anlaşılırdı. Doğa işaretler etrafında dönüyordu nihayetinde. Gözlerin ışıksızlığa alıştığı an, kulaklar girerdi devreye. Dina da bu saçma sessizliğin arasında nefes nefese kalmıştı. Gerçekliğin soğuk yüzüne attığı bakış bir anda yerini sıcak bir karşılamaya bırakmaya başladı. Titreşimlerin sayısı çoğaldı ve bedenindeki her bir hücre buna uyum sağladı. Adaptasyonu kusursuzdu. Bu anda sakin kalmayı becerebilmişti. Her şeyden önemlisi, ne kadar da soğukkanlıydı... Korku hissetmekten korkmuyordu, aksine; korkunun damarlarına dolduğu her bir an kendisini ne kadar da canlı hissediyordu! Dina, kendisini tanımlayabilecek tek varlıktı. Dina, ne olacağına karar verecek tek iradeydi. Dina, geçmişi olmayan; geleceği belirsiz.

Duyduğu ses kulaklarına varır varmaz kendi gerçekliğinden bir an olsun sıyrıldı. Yaprakların hışırtısını duyuyordu oysa. Kuşlar cıvıldıyordu. Bir bulut ikiye bölünüyordu. Bulutun ardından garip bir renk tayfı, grotesk bir köprü oluyordu iki bulut arasında. Ve bunların hepsi aydınlıkların diyarında kalıyordu. Karanlık dalgalar bedenini sardığında imgelerin hiç biri gerçek olmuyordu. Mavilik pek umut verici olsa da, Dina bu imgeleri her defasında zihninden kazımayı başarıyordu. Karanlığa tutkun olmayı sadece bir kaç saniye içinde nasıl başarmıştı? Hep mi böyleydi? Yaşadığı hangi olay, kim, nasıl onu bu hale soktu? Yoksa bir çeşit travma mı... Ses kulaklarından girip çıktı. Bir kaç saniye geçti. Çevresine hiç bakınmadı o zamana kadar. Sadece önüne baktı. Önündeki kara bulutu naçiz vücudu ile sarmalamıştı bir süre önce. O garabetin içinden gelen çağrıya kulak veriyordu şimdi. Yükün arttığını hissederse kaçardı, basitti onun için. Yaşamak için her şeyi yapardı. İçgüdülerinden utanmaz, çekinmez. Heyecan duyduğu sürece onun için en ufak bir problem yoktu zira. Sözlerin anlamını geç de olsa kavramış, yalnız olduğunu sandığı hiçliğe anlam katabilmişti. Tek başına eğlenemeyeceğini o da pektabii biliyordu.

Gözlerinin önünde beliren herifi süzmeye başladı. Anlamıyordu ki. En son ne zaman birini gördü? Doğru ya... Kimseyi! Kafasını aşağıya eğdi. Minik bedenine kısa bir süre göz gezdirdi tedirginlikle. Göz kapaklarındaki damarlar belli oluyordu. Teninin beyazlığı şok etti onu. Oysa yanıyor gibiydi. Kapkara olması gerekmez miydi? Bir eliyle saçlarını kavradı. Kahverengi tonlarındaydı. Biraz da parlaktı. Kirli gözüküyorlardı. Bunu kendisine yakıştırdı. Ancak yine, kapkara olması gerekmez miydi? Ellerine baktı tekrar. Minik ayalarından bir ırmağın kolları edasıyla geçen nasırlı çizgilere alıştırdı gözlerini. Minik bir tebessüm belirdi yüzünde. Bunu sevmişti. Bilinmezliği, tahmini, akıl yürütmeyi sevmişti. Henüz kendisini yeni keşfederken ortama yeni giren bu adamı keşfetmeye vaktini ayırmamıştı. Fakat sesler yaklaşıyordu. Bir kaç metre kalmıştı. İşte o zaman çevirdi tekrar kafasını herife doğru. Kendisini keşfedemeden görüş alanına giren bu canlı kimdi?

"Bir şey bölgeme giriyor."

İstemsizce iki adım geriye çekildi. Kapattığı el ayalarını yukarı doğru çevirdi. Uzun ve sivri tırnaklarını çıkardı. Kıvılcım çaktırarak parlayan birer hançer gibi yarabilirdi karanlığı. Ağzını yarım yamalak açtı. Vahşi bir içgüdüydü bu. Engel olamamıştı. Dışarıdan bakıldığında Dina, yırtıcı bir kaplan gibiydi. Engel olamayacağı kadar büyük bir hızla savunma pozisyonunu almıştı. Bölgesini koruyan bir panterin sessizliğine bürünmüş, tüm dikkatini vermişti. Ancak algısı daha geç açılıyordu. Bu refleksi gösterdikten kısa süre sonra adamın konuştuklarını daha net seçebiliyordu zihninde. Topladı kendisini. Ellerini arkasına bağladı. Az önce sesi ilk duyduğu ana döndü. Suratı tekrar gülümsedi, saniyenin onda biri bir süre içerisinde. Yaydığı tehditkarlığı boşa çıkarmıştı. Bir şeyleri eskiden biliyor olmak ve yeniden öğreniyor olmanın garipliğini iliklerine kadar hissediyordu. Yaşamak gibi, nefes almak gibi. Yeniden öğreniyordu. Bu sefer mücadeleyi öğrenmişti.

Kafasında hiç bir soru yoktu ki. Yanılıyordu. Bu gudubet mekanın iblis diyarı olması, sorunlarını çözmüyordu. Dina'yı ilgilendiren, burada ne aradığı değildi. Zira burada olmak onun kaderiydi. Sıradan olmadığını bilmek içini rahatlatmıştı oysa. Kimlerin sıradan olduğu veya sıradanların neler yaptığı ile ilgilenmiyordu şimdilik. Karşısında dikilen herif yeni hayatında gördüğü ilk şeydi. Bu nedenle ona cevap verebilirdi, dinleyebilirdi. Nitekim şimdilik bir rehbere ihtiyacı olduğu kesindi. Kulaklarını bir kedi gibi dikti ona, açıklamaları pür dikkat dinledi. Çok kısa bir süre gözlerini adamın üzerinde tuttuğunda sarışınlığının ilgisini çektiğini düşündü. Ancak fazla bebek suratlıydı. Nedense gülümseyen neşeli suratını bozmak istedi. İçinden gelen tek şey onu ağlatmaktı. Azuldir, üzülse nasıl birisi olurdu? Azuldir ağlarsa Dina ne kadar mutlu olabilirdi? Peki onu köpeklere yem ederse...

Karşısında gülümseyen et ve kemik yığınını karanlığa gömmek istiyordu. Neden gülümsüyordu?

Bu arzuya karşı koymak zorunda olduğunu farketmesi zor değildi zira. Bu iyi niyetli görünen adam ona bulunduğu durumu açıklayan bir rehberdi nihayetinde. Dina bilginin ne kadar güçlü bir silah olduğunu tam da o an anladı. Birini perişan etmeden önce, elindeki tüm bilgileri pipetle içmesi gerekiyordu. Yoksa ziyan olurdu her şey. Azuldir'in suratına baktı. Gülümsedi. Dudaklarını ısırdı heyecanla. İçi kıpırdıyordu. İçindeki her bir hücre dans ediyordu. Kemiriyordu içi içini. Köpürüyordu adeta. Kendisini durduramadı. Tekrardan ısırdı ateş kırmızısı dudaklarını. Kekeledi. Konuşmak ne kadar da zordu böyle... İlk defa kendi sesini duyacaktı. İlk defa büyüyecekti. İlk defa büyüleyecekti.

"Aa.. B.. Ölü..." diyebildi. Ne dediğini anlamamıştı. Aklında hiç bir cümle kurmadan ağzını oynatmıştı. Boğazında titreşen havanın ağzından çıkışı onu şaşırtmış gibiydi. İnsani bir reflekse dahi bu kadar yabancı olmak, onu büyüleyen asıl şeydi. Duraksadı. Kekelemeden konuşabilmek için, cümleyi önceden tasarlaması gerektiği fikrine vardı. Öyle de yaptı. Gülümsemesi daha ciddi bir hal aldı. Azuldir'in suratına daha ciddi bir şekilde baktı. Tekrar titreştirdi havayı. Bedenindeki kararlılık ortama sirayet ederken az önce geri çekildiği gibi bir adım ilerledi. Ardından kan kırmızısı dudakları, karanlıkta parlamak üzere bir kere daha çıktı kınından.

"Azul tatlım. Ben Dina."

Kelimeleri döktükten hemen sonra bir adım daha attı. Karşısındaki insana karşı duyduğu merak, şimdilik onu paramparça etme arzusuna nasıl baskın geliyordu acaba? Azuldir'in ona ne verebileceği ile ilgilenmeye başlamıştı. Az önce aldığı tehditkar postür yerini nazik bir hanımefendi kılığına bırakırken zihninde çakan şimşeklerin ardı arkası kesilmiyordu oysa.

"İlgimi çektin. O yüzden devam et."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

01 Dec 2022, 09:46

Konuşmaya başlamanla birlikte, Azuldir’in yüzündeki tebessüm daha flörtöz bir hale dönüşüyor. Dudaklarının kenarları daha yukarıya doğru çıkarken, gözleri hafifçe kısılıyor. Ancak kendini tanıttığın ve ismini söylediğin anda, Azuldir’in kaşlarının yukarıya kalktığını ve göz bebeklerinin hafifçe büyüdüğünü de rahatlıkla görebiliyorsun. Azuldir yüzündeki bu hareketlenmeyi başını hafifçe yana doğru eğerek bir nevi şaşkın bir takdire çevirirken, duruşunu değiştiriyor ve konuşmanı da sonlandırıyorsun.

Azuldir yüzündeki ifadeyi korumaya devam ederken kafasını tekrar dik bir konuma getiriyor ve “Dina demek.” diyor hafif bir mırıltı gibi. Bu duyduğuna şaşırmış gibi görünen Azuldir alt dudağını hafifçe aşağıya doğru büküp kaşlarını bir kez daha hızlıca yukarı aşağı indirirken “Bu gerçekten ilginç.” diyebiliyor. İsmini söylemiş olmana bir hayli takılmış gibi duran Azuldir seni hızlıca baştan aşağıya süzdükten sonra “Yani… Normalde burada birilerinin kendilerini isimleriyle takdim etmesine alışık değilimdir. Ama Dina diyorsan, öyle olsun.” diyor yarı inanmış bir tonda. Fakat Azuldir’in bu cümlelerinden isim mevzusunu kafasında kapattığını ve daha fazla uzatmayacağını da anlayabiliyorsun.

Bakışlarını gözlerinin içine doğru kilitleyen Azuldir naif ses tonuyla bir kez daha konuşmaya başladığında “Evet, devam edeyim madem.” diyor. Bu noktada Azuldir’in neyden bahsedeceği konusunda bir fikrin olmasa bile, bahsedeceklerinin önemli olup olmadığı konusunda da net bir düşünce belirmiyor kafanda. Azuldir’in konuşma şekli nedeniyle ona ve söylediklerine karşı, isterik veya değil, bir ilgi duymaya başlasan bile, Azuldir açısından söyleyeceklerinin önemini anlayabilmen mümkün olmuyor. Azuldir hafifçe bir nefes aldıktan sonra yüzüne hafif muzip bir ifade takınıyor ve “Genelde burada karşılaştığım insanlar bana soru sorarlar, ancak sanırım seninle bu şekilde ilerlemeyeceğiz.” diyor. Bu durumun hoşuna gittiği halinden belli olan Azuldir daha fazla konuya girmeyi ötelememek ister gibi omuzlarını silktikten sonra “Her zamanki gibi anlatmamda bir sıkıntı olmayacaktır sanırım.” diyerek konuya giriş yapmaya hazırlanıyor.

Azuldir sağa ve sola birkaç adım atarak yürümeye başladığı sırada konuşmaya da başlıyor. Bu kez sana değil, attığı adımlara doğru bakan Azuldir “Önce şunu belirteyim, burada olmayı kendin tercih ettin. Yani kimse seni buraya zorla getirmedi.” diyor. Bu sözlerine karşı tepkini ölçmek için kaçamak bir bakış atarken “Tabi bunu hatırlamıyorsundur ve daha önceden seni tanımadığım için niye böyle bir şeyi tercih ettiğini de bilmiyorum.” diyor. Ancak birkaç saniyelik sessizlikten sonra adımlamayı bir kenara bırakarak olduğu yerde sabit kalan Azuldir sağ elini işaret parmağını havaya kaldırırken “Bu bizim bildiğimiz insanlara ait diyar. Buraya insan boyutu da dendiği oluyor.” diyor. Hemen ardından sol elinin işaret parmağını havaya kaldırıyor ve gözleriyle bu parmağını işaret ederken “Burası da iblis diyarı… İblis boyutu da diyebilirsin.” diyor. Havaya kalkan iki parmağının şeklini ve duruşunu hiç bozmadan çarpıştırmaya başlayan Azuldir “Bu iki diyar arasında herhangi bir geçiş mümkün değildir. Genel itibariyle insan diyarında olan insan diyarında, iblis diyarında olan ise iblis diyarında kalır. Yani iki diyar arasında hiçbir etkileşim olmaz ve bu diyarlarda yaşanan hadiseler birbirlerini etkilemez.” diyor. Azuldir parmaklarını çarpıştırmayı bırakıp, iki parmağını birleştirirken “Ancak bu iki diyar arasında bir kesişim vardır. Sıradan insanlar bu kesişimi idrak edemez. Çünkü az önce dediğim gibi, iki diyar arasında genellikle etkileşim yoktur.” diyor. Havadaki parmaklarını salarak kollarını düz konuma getiren Azuldir bu noktada yüzüne hınzır bir tebessüm yerleştirirken “Ancak biz, az önce dediğim gibi sıradan insanlar değiliz. Doğuştan veya sonradan kazanmış olduğumuz, ancak farkına varamadığımız yeteneklerimiz, bizlerin iblis diyarına adım atmasıyla uyanışa geçer. Bu sayede bizler, iki diyarda da varlığımızı sürdürebilir hale geliriz.” diyor. Anlatımlarına kısa bir sessizlik payı ekleyen Azuldir hafifçe seni süzdükten sonra “Bu yeteneğin ne olduğuna ayrıca değineceğim, ancak bu konuda bizlerin de sınırlı bilgileri olduğu için olayın ancak özünü aktarabiliyorum.” diyerek bilinmezliğin içinde başka bir bilinmezliğin daha olduğunu beyan ediyor.

Azuldir tekrar yavaş yavaş sağa sola adımlar atmaya başlarken “Evet, bizler iki diyarda da var olabiliyoruz. Uyanışımızla birlikte, esas benliğimize kavuşmuş oluyoruz. Ancak esas benliğimize kavuşmamızla birlikte, geçmişe dair tüm hafızamızı yitiriyoruz. Bunun sebebini araştırıyorlar, ancak henüz elimizde net bir cevap yok. Benim kişisel düşüncem, esas benliğimizin uyanışı ile geçmişteki varlığımız arasındaki çatışmanın bizi tamamen yok etmemesi adına beynimizin kendini savunma mekanizması olarak bu gerçekleşiyor. Tabi bu sadece bir görüş…” diyor hafifçe gülümseyerek. Azuldir bu aşamadan sonra tekrar konuşmak için birkaç saniye bekliyor ve sonrasında “İşin bu teknik yönleriyle seni sıkmak istemem.” diyor ve hemen ardından hınzır bir şekilde gülümseyerek “Pek de umurunda olduğunu da düşünmüyorum.” diyor. Aslında bu konuda niyeti daha çok kendisinin sıkılmış olması olduğu yüzündeki hatlardan belli olan Azuldir “Nerede olduğunu ve nasıl burada olduğunu söyledim. Aslında kim olduğun da bu aşamadan sonra kendin bulmak zorundasınız, fakat bunu zaten yapmışsın gibi görünüyor. Öyle veya değil, bir isim edinmişsin.” diyor. Cümlesinin sonuna eklediği hafif ve tam anlamı belli olmayan gülümsemesinin ardından ise Azuldir “Gelelim burada ne yapacağına… İşte burası bence en heyecanlı kısım!” diyor yerinde duramayan bir çocuk haylazlığıyla.

Bir kez daha adımlamasını keserek seni süzmeye başlayan Azuldir “İblis diyarında insan olarak var olmak bazen baya kötü sonuçlara neden oluyor. Bu yüzden burada varlığını sürdürebilmek için bir iblise ihtiyacın oluyor.” diyor. Yüzüne kocaman bir gülümseme yayılan ve neredeyse yerinde duramayacak kadar neşeli görünen Azuldir “Evet… İblis diyarında bir iblise ihtiyacın var, doğru duydun! İşte burada olma nedenin de tam olarak bu! Şimdi gidip iblislerle tanışacaksın ve ardından bir iblisi yanına alacaksınız! Muhteşem, öyle değil mi?” diyor. İçindeki heyecanın her bir zerresini sana geçirmeye çalıştığı belli olan Azuldir, birkaç saniye bu halini sürdürdükten sonra bu kez boş bir tebessümle asna bakıyor ve “Unutmadan şunu da söyleyeyim… İblisler insanlara karşı pek sevecen varlıklar değildir. Ayrıca, iblisi alamazsan ölürsün. Sana güveniyorum!” diyor sahte bir gazlama şekliyle.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

01 Dec 2022, 13:50

Sanki çoban yıldızı yer küre üzerine tezahür etmiş de, ışığı önünde parlıyormuşcasına kıstı gözlerini bakarken. Belki de kendi gerçekliğinden öylesine sıkılmıştı ki, duydukları biraz olsun ilgisini çekiyordu. Pür dikkat kesildiği her halinden belliydi zaten. Daha fazla belli etmek istemedi belki de. Karşısındaki adamın onun daha umursamaz olduğunu düşünmesini istiyordu. İsmini söyledikten sonra Azuldir'in söylediklerinden aklına kancayı takan tek şey, burada yalnız olmadığıydı. Başkaları da gelmişti. Birileri ondan önce gelmiş, birileri de ondan sonra gelecekti. Bir vazife miydi bu? Bir döngü mü? Geri kalan pek umrunda değildi Dina'nın. Asıl ilgisini çekenin ne olduğu çok barizdi.

Mekan ve zamandan bir süredir soyuttu. Bunu biliyordu. Kendi naçiz ve tutuşmuş bedeninin farkına yeni yeni varıyordu. Böylesine bir durumda, karşısında bir rehber ona tüm her şeyi, en ince ayrıntısıyla açıklarken merak etmeden durmak zordu. Ancak ona tam manasıyla da güvenmiyordu. Eksik söyledikleri, hatalı söyledikleri, belki de hiç söylemedikleri olabilirdi. Zira, ondan çok şey bildiği her halinden belliydi. Şu an üstün bir taraf varsa o da Azuldir idi. Bu, Dina'nın ilk kıskançlığıydı.

Köpürebilirdi. Öfkesini kusmak için biriktirmiş bir volkan olabilirdi. Ama o gözlerini kısmayı sürdürdü, gülümsedi. Bir yılan edasıyla çıkarttığı pembe dilini, kendi dudaklarında gezdirdi.

Azuldir'i dikkatlice dinlemeye devam ediyordu. Kulaklarından giren her bir öbek, onun meraktan yoksun, perdeli gözlerini biraz daha zorluyordu. Bu duruma çok yabancıydı. Şaşırmamaya çalışmak için neden kendisini zorluyordu ki? Salmalıydı belki de. Bir şeyleri öğrenmek ve onlara şaşırmak zor olmamalıydı. Bu bir zayıflık göstergesi olmamalıydı. Neticesinde Azuldir farklıydı. Onun Dina'ya zarar vermek gibi bir gayesi yoktu, emindi. Çünkü eline bir şey geçmezdi. İstese hemen, şimdi bunu yapabilirdi. O nedenle Dina biraz da ona istediğini vermek istedi. Çünkü Azuldir onun soru sormasını istiyordu. Aynı zamanda şüpheye yer bırakmayacak şekilde Dina'nın zihnindeki boşlukları dolduruyordu. Ne çok bilgi, ne çok veri vardı öyle... Bütün bunları idrak etmek çok zor. Ama günün sonunda Dina boş bir levhaydı! Sıfır noktasındaydı. Zihninde geçmişine ait bir şey olmadığı gibi, bilinen varoluşuna ait bir şey de yoktu. Her şeyi özümseyebilirdi. Özümsemeye devam etti.

"İblis demek..." dedi, kısaca. Azuldir'in bu köhne diyar hakkındaki tüm kelamlarını kısaca dinledikten sonra giriştiği konuda buydu zaten. Dina hep sonrası ile ilgilendiğini farketti. Kim olduğunu bulmak ile ilgili zerre ilgisi yoktu. Ancak Azuldir her iblis dediğinde, kalbine bir sancı girmişti. Heyecanlandığı her halinden belliydi. Pek gizlemeye uğraşmıyordu artık. Nihayetinde, yapacağı eylemlerden pişman da olmazdı. Bu hayatı kendisi seçmişti. Biri onu itmemişti. Dediği her şey doğruydu yani adamın. Seçimlerine güvenmeliydi.

"Ah, ne güzel konuştun. Çok fazla kelime... Çok fazla bilgi. Minnettarım."

Faltaşına dönen gözlerini tekrar kısmışken, sağ elini ileriye uzattı. Ardından kıstığı gözlerine eşlik eden dudaklarını içten, yakıcı bir biçimde ayırdı. Yavru bir tavşanınkini andıran minik dişleri ile selamladı onu. Narin elini biraz daha yaklaştırdı ona, usulca. Vahşi bir hayvandan farksızdı işte. Empatiye dair en ufak fikri yoktu. Bağ kurması için ilkel bir içgüdüden başka bir şeye sahip değildi. Dokunmak istiyordu. Sıcak mıydı? Tartmak istiyordu. Ağır mıydı? Hissetmek istiyordu, pürüzleri; belki de boşluğu. Elini biraz daha yaklaştırdı. Nefes almaya başlayalı çok olmamıştı. Ancak oyun oynamayı sevmişti. Açıkca, onun da ona dokunmasını istiyordu. Belki de elini öpmesini. Bilemiyordu. Zaten artık onu parçalamak istemiyordu. Neticede, bu kadar bilgiyi bedavaya vermiş olması bile yeterliydi.

Azuldir'in iblisler hakkındaki vaazı ve bilmesi gerekenleri basitçe öğretmesinin hemen ardından gözlerini önüne çevirmek istiyordu. İlerlemek. Gidip neler olduğunu anlamak, kavramak istiyordu. İblislerin ne olduğunu bilmiyordu zaten. Kendisinin açıkca ne olduğunu yeni öğrenmiş birisi olarak, bir iblisi sevip sevmeyeceği hakkında en ufak bir öngörüye sahip değildi. Azuldir'in onunla gelip gelmeyeceğinden de bihaberdi. Bu kadar şeyi anlatmış olması onun için yeterliydi şimdilik. Dina'nın gözünü peklik, mertlik bürümüş olabilir miydi? Pek korkuyor gibi gözükmüyordu. İlerlerken aklına takılacak tek şey bu olurdu muhtemelen. Kendisine fazla güveniyordu, orası belli.

"Ben mi... Azul bebeğim. Ben bir şeyi almak istersem, alırım."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

02 Dec 2022, 11:44

Azuldir’in sözlerini dinlemenin ardından konuşmaya başladığında, Azuldir dingin bir ifadeyle seni dinlemekle yetiniyor. Sözlerinin ardından hareketlenen elin Azuldir’in dikkatini çekiyor ve bakışlarını eline doğru yönlendiriyor. Bakışları parmak uçlarından başlayarak eline ve ardından gözlerine doğru kayıyor. Azuldir’in yüzüne yerleşen sıcak bir tebessüm, sıradan bir insanın içini fazlasıyla ısıtacak gibi duruyor. Bakışları bir kez daha kendisine uzanan ele doğru kaydığında Azuldir yüzündeki tebessümü bir kat arttırıyor. Önce hafifçe bir iç çekip ardından derince bir nefes veren Azuldir, kendisine uzatılan ele karşı tepkisiz kalmayı tercih ediyor.

Azuldir’in eline karşı tepkisizi duruşunu hafif bir baş sallamasıyla bertaraf ettikten sonra son cümlelerini de dinliyor. İddialı cümlelerin karşısında kaşlarını kaldırıp yüzüne tebessümlü bir şaşkınlık ekleyen Azuldir’in sözlerini ne derece ciddiye aldığını tam olarak kavrayamıyorsun. Bu noktada bakışlarını doğrudan gözlerine kilitleyen Azuldir “Öyle mi diyorsun?” diyor. Cümlesini tamamladığı sırada kollarını göğüs kısmına denk gelecek bir şekilde bağlayan Azuldir bakışlarını senden ayırmadan “Geçmişinde neler oldu bilemem, ancak bu yeni hayatında her arzuladığına ulaşman sadece istemekle mümkün olmayacak.” diyor. Yüzündeki tebessümle söylediği bu cümleler sırasında Azuldir’in parmaklarını oynatması ise dikkatinden kaçmıyor. Tüm bu kol bağlama ve parmaklarını yavaşça oynatma hareketinin bilinçli bir şekilde gerçekleştiğini sana gösteren Azuldir yüzündeki tebessümü hiç silmeden sözlerine devam ediyor ve “O zaman bir iblis bul ve onunla bağ kur. En azından bunu isteyip yapabileceğini görmem gerekiyor.” diyor. Kollarını bu aşamada salmasının ardından sağ elini yavaşça saçlarına götüren Azuldir “Belki ondan sonra sözlerinin gerçekliğine inanır ve arzularının ne kadar güçlü olduğunu kabullenirim.” diyor hafif flörtöz bir şekilde.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

03 Dec 2022, 02:10

"Öyle ya..."

Duru bir suydu sesi. Çağlamıyordu, köpürmüyordu. Hani ırmakların kenarı bir garip huzur kokar, arı vızıldasa huzuru bozmaz; şimşek çaksa küfürler edersiniz. Dina için bir şeylerin sürekli dikte edilmesi çileden çıkarıcıydı. Geçmişin yok, arzuların anlamsız, iblis bul, iblisle bağ kur, hayatta kal... Peki gel gelelim Dina'nın ufkunda neler yüzüyor? Ne kadar yakın buna? İstiyor mu? Kendisine sormasına gerek da yok. Dina'nın en başında bir motivasyona ihtiyacı yok. Ve Azuldir, bir şeyleri fazladan bildiği için kullanacağı bir kitap yaprağı sadece. Ondan alabileceği tek şey veri. Gazına ihtiyacı yok. Dina'nın elini reddedişi ile ilgili tek fikri, istemiyor oluşu değildi. Burası içgüdülerinin baskılandığı bir yerdi. İblis diyarı dedikleri bu çukur... Burada insan gibi hissetmiyordu zaten. Uyandığı vakitten beri hissettiği tersliğin anlamı bu olsa gerek.

"Sen bilirsin." dedi. Azuldir'in aksine Dina'nın suratında bu sefer seher yeli esiyordu. Ona ihtiyacı olduğunu bildiğinden şu an başka bir kelam da edemedi. Ancak onunla pragmatik bir ilişkiden fazlasını kuramayacağını farketmişti. Tekrar gülümsedi. İleri doğru bir kaç adım atarken söze daldı.

"Biraz dolanmak istiyorum. Burayı tanımak istiyorum. Kim bilir... İblislerle tanışabilirim belki."

Şimdi o süngerimsi merak damarı kabarmıştı işte. Kafasını kaldırması yeterliydi oysa. Ortamın kasveti ve karanlığı ile tekrar bütün olursa, ne yapacağını bilebilirdi. Burayı sevebilir miydi? Dahası, burayı kendisine aşık edebilir miydi? Dina gördüğü her şeyi isteyen bir minik kız... Dina yaramaz ve aç gözlüydü. Pek tabii ki bu diyar onun olsun isterdi! Azuldir eve gitmekten bahsetmişti. Dina'nın bir evi yoktu. İhtiyacı var mıydı peki? Bir yere ev diyebilmek için ne gerekiyordu? Bu diyarın evi olması fikri... Garipsiyordu.

Bu diyar onun evi olabilirdi. Dahası, bu diyar 'onun' olmalıydı.

İstiyordu şimdi. Taşı ve toprağı tanımak istiyordu. Görmek istiyordu, ruhları tanımak. Kendisine benzer arzular görmek, yeni tatlar aramak... Adına iblis de dense, insan da; alınan nefesin bir olduğu bu diyarı sinesine gömmek istiyordu. Kelamı yoktu, sözlerin gereksizliğini karşısındaki bile biliyordu. Dina için eylem vaktiydi.

Neredeyse koşacaktı. İlerlemeye başladı. Bir yandan da kendi kendisine bağrındı. Durdu. Kalakaldı. Bir şeyi atlamış gibiydi. Çok önemli bir noktayı kaçırıyor gibi hissediyordu. Tedirginlik kollarını ve bacaklaronı titretmişken, Azuldir'in ilk geldiği anı düşündü. O bir emniyet kemeri olabilir miydi? Onu korumak için burada olabilir miydi?

"Azul tatlım, acele işin sonu üzüm hoşafıdır. Derler. Ben dedim. Hayhay!"

Gülümsedi Dina. Tekrar söze girmeden önce bir kaç adımı çoktan almış bedenini geriye çevirdi ve tek ayağının üstünde minik sıçrayışlar yaparak lafının devamını getirdi. Diğer yandan ortama kaçamak bakışlar atıyordu. Mekansal farkındalığını arttırmak istiyor, karanlığı aşmayı arzuluyordu.

"Bana gelmenin sebebi... İblislere gidemeyecek olmam değil mi? Hala bilmiyorum. Onlara dokunabilir miyim? Peki ya onları duyabilir miyim?" sualinin ardından duraksadı. Az sonra ise muzipçe güldü. Derince nefeslendi. Tüm keyfi dudaklarında toplanmıştı. Kanı kaynıyordu. Yaramazlık yapmak için kuduruyordu.

"Peki ya.. onlar beni.. Duyabilir mi?"


Çektiği derin nefes bir an içinde parçalanacak gibiydi. Kollarında, bacaklarında ve hatta saç diplerinde atan nabzını hissedebiliyordu. Yardım çığlığına benziyordu ama, daha çok oyun zili gibiydi. Kendisini yırtarcasına verdi nefesini dışarı. Ses tellerini ilk defa bu denli güçlü titreştiriyordu. Bu diyara karşı ilk selamı, belki de sitemi. Bastı çığlığı.

Bu, ilkel bir çağrıdan başka bir şey değildi.

"NYAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!"
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

08 Dec 2022, 12:00

Ağzından çıkan sözleri Azuldir kendine has tavırlarıyla dikkatlice dinliyor. Düşük göz kapaklarına rağmen sözlerine ilgi duyduğu belli olan Azuldir, sana doğrudan bir cevap vermek yerine çeşitli mimiklerle tavrını belli ediyor. Ancak Azuldir’in bu hareketleri karşısında düşüncelerine dair net bir sonuç çıkarman mümkün olmuyor. Kimi zaman omuz silken, kimi zaman gülümsemeye, kimi zaman başını yukarı hareket ettiren Azuldir birçok olumlu ve olumsuz manaya gelebilecek hareketleri, içine düştüğün bilinmezliğin için daha da bilinmez bir hal alıyor. Ne sorduğun sorulara ne de attığın adımlara bir karşılık alabilmişken, son haykırışını da yapıyorsun. Azuldir bu bağırışına garip bir tebessümle bakmakla yetiniyor sadece.

Bu aşamadan sonra ne yapacağın veya başına ne geleceği yönünde düşüncelerin kafanda dolanırken, Azuldir hafifçe bir nefes alıyor ve “Arkanı dönseydin keşke.” diyor sadece. Azuldir’in cümsi sonlandığı anda, içini bir dehşet duygusunun kaplamaya başladığını rahatlıkla hissediyorsun. Ciğerlerine çöken havanın ağırlığı tüm vücuduna yayılırken, insani olarak bakışlarını arkana çeviriyorsun. Karanlık her zamanki dehşetiyle kucaklarken burnuna gelen kötü bir kokuyu alıyorsun. Daha önce hiçbir şekilde hissetmediğin bu koku ziyadesiyle rahatsızlık veriyor. Ancak esas tedirginlik veren şey, kokuyu hissettikçe içindeki dehşet duygusunun da artması oluyor. Gözlerin karanlığın içini yarmak için çabalasa da gördüklerin siyahın hükmü dışında bir şey olmuyor.

Birkaç derin nefes…

Birkaç derin nefes daha…

İlk parıldama…

Kırmızı…

Parlak…

Kan…

Karanlığın içinde ilk beliren kırmızı parlak bir nokta, giderek artmaya başlıyor usulca. Kendine konduramasan da içine yayılan korku, her bir parıldamada daha da artıyor. Her bir parıldama seni daha da yerine sabitliyor. Ardında beliren her bir parlaklık, alnındaki her bir ter damlasını yere düşmeden buharlaştırırken, sessiz bir çığlıkla gözlerin açılıyor. Belki de açılmamasını dilercesine…

Image

Arkanda en küçüğü 1.50 metre, en büyüğü ise 2 metre civarında olan onlarca yaratığın ve onların hemen ardından duran daha onlarcasının bakışları seni olduğun yere çiviliyor adeta. Nefes almak bile şu anda yapabileceğin en zahmetli iş gibi görünüyor. Bilinmezliğin içine düştüğün anda yaşadığın korkunun birkaç katını iliklerine kadar hissediyorsunuz. Ve bu esnada adım atmaya başarabilen tek kişi olan Azuldir’in yüzündeki dinglik ve sakinlik dikkatini çekiyor.

Azuldir yanından geçip giderken her bir iblisin yönlendirdiği kan arzusunu hissedebiliyorsun. Ancak Azuldir bundan hiç etkilenmemiş gibi senden bir metre kadar önde durup var olan iblislerin suratına bakarken “Onları görebiliyorsun, değil mi? Onları hissedebiliyorsun.” diyor. Karşında yayılan dehşet hissine rağmen rahatlığından taviz vermeyen Azuldir ortamdaki iblisleri kastederek “Bu gördüklerin hiçbir şey… Onlar sadece ayak takımı. Hedefin ise daha fazlası!” diyor. Cümlesinin sonunu ufak bir kahkahayla taçlandıran Azuldir “Elbette tüm bu curcunanın içinde senden bir iblis bulmanı bekleyemem. Ama yine de, cüretkar tavırların nedeniyle ne yapacağını da görmek istemiyor değilim.” diyor. Konuyu kısa keseceğini ve yardım konusunda da pek gayret göstermeyeceğini belli eden Azuldir “Yolunu nasıl bulursun bilemem… İster bu yaratıklarla uğraş, ister onları görmezden gel… Ancak işte karşında iblisler… Ya onların seni yok etmesine izin ver ya da çağrına birinin karşılık vermesini bekle.” diyor. Bu sözlerinden sonra, sanki iblislerle arandaki engel kendisiymiş gibi davranan Azuldir hafifçe kenara doğru çekilirken “Son bir dipnot vereyim…” dedikten sonra sinsi bir şekilde sana gülümsüyor ve “Yumrukların onlarda hiçbir işe yaramaz.” diyerek karanlık sahneyi sana bırakıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Diğer Bölgeler”