Thelase’nin sorusu üzerine konuşmaya başladığın anda, Thelase’nin tüm dikkatiyle seni dinlediğini fark ediyorsun. Cümlelerini tamamladığın anlarda Thelase sözlerini onaylarcasına baş hareketleri sergilemeye başlıyor. Ancak Thelase’nin bu hareketleri sözlerine katılıp katılmadığından ziyade, anlattığın, değindiğin, parmak bastığın hususları anladığını göstermek istemesi olarak geliyor. Gözlerin Thelase’de kalmış olsa da, dalıp gitmesi Thelase’nin de bakışlarının daha keskinleşmesine neden oluyor. Sen uzaklara dalmışken Thelase saf düşüncelerini senden önce görmek ister gibi duruyor. Bu ciddiyet, şu ana kadar yüzleşmediğin türden olsa bile Thelase’nin yaydığı hava herhangi bir gerginliğin oluşmamasını da sağlıyor. Özgür düşüncelerin özgürce savrulabileceği bir alanda hissediyorsun kendini. Bu sayede, aklından geçen her bir düşüncesi istediğin şekilde dile getirme imkanı bulmuş oluyor.
Sözlerin tamamlandığı anda, Thelase bir süre başkaca bir şey söyleyip söylemeyeceğini beklemeye koyuluyor. Ancak senden herhangi bir başka kelime çıkmadığında, Thelase hafif bir tebessümle konuşma sırasının kendisine geldiğini anladığını belirtiyor. Oturduğu koltukta biraz daha rahat bir pozisyona geçerken “Madem kendini işin içine kattın, o zaman istersen oradan başlayalım.” diyor. Aldığı hafif bir nefesin ardından “Kişisel düşüncelerimdir, bunları sana dayatmıyor veya bunlara inanman için seni zorlamıyorum. Ancak özgür iradenin olmaması hususunda yanıldığını düşünüyorum.” diyor. Kelimelerini en başından beri özenle seçmeye çalıştığı belli olan Thelase “Bu yaşadığın sürecin ne olacağını bilmesen bile, bu süreci kendi istediği ve arzunla seçtin. Önceki hayatında neler yaşadın, neler gördün bilemiyorum. Belki bunlar seni Aludir olmana zorladı, ancak seçim yine sana aitti. Bir tüccarın çocuğu olabilirsin ve babanla gezdiğin topraklarda bir Aludir görüp onun gibi olmak istemişsindir. Veya bir nalburun çocuğu olarak hayatını bu işle geçiremeyeceğini düşünerek iyi para kazanan Aludirlerin hayatlarına özenmiş olabilirsin. Ya da bir kimsesizsindir ve bir evin olmasını arzulamışsındır. İhtimaller sonsuz gibi dursa da, her birinin altında zoraki olsun veya olmasın bir seçim yatıyor. Bu yüzden, özgür iraden noktasında senin kadar emin ve olumsuz konuşamam.” diyor. Kurduğu cümlelerle seni yargılamaktan veya seni gücendirmekten kaçındığı belli olan Thelase “Belki iblisini edinişin veya ismini kazanışın… Bunlar bir seçim gibi gelmeyebilir kulağa. Lakin kader öyle saçaklı bir hale bürünmüştür ki, şu an tek bir kelimem bile seçimimizi belirleyip kader çizgimizi yeniden şekillendiriyordur. Bunun kesin suretle bilmek mümkün değil.” diyor.
Konunun çok öze dindiğini bir anda fark etmiş gibi olan Thelase hafif tebessümünü bir kat arttırırken “Bunlar sana dair, ileride daha çok konuşabiliriz istersen. Ancak esas konumuz farklı.” diyerek konuyu sorduğu soruya ve aldığı cevaba getiriyor. Duruşunu hafifçe dikleştiren Thelase “Bir varisin yaşadıkları kuşkusuz katlanılması zor şeylerdir. Fakat Aclania’da tahtın varise geçişi sandığından biraz daha farklı oluyor.” diyor. Bu noktada yüzündeki tebessümü bir nebze kaybolan Thelase daha ciddi bir duruşa geçerken “Ortada bir varisin olduğu belli, lakin bu varisler kan bağı ile hükümdara bağlı olmak zorunda değil. Ülkemizin kurucusu Igdis’den sonra tahta geçen oğlu Ariuk, ölümüne yakın bir dönemde tahtın varisinin kendi kanından olmayacağını ve bundan sonra herhangi bir hükümdarın da varisinin kan bağından gelmeyebileceğini buyurmuştur. Bu zamandan sonra, Aclania’da hiçbir hükümdar bir öncekinin kanını taşımamıştır.” diyor. Bu sözlerinden sonra bir anlığına duraksayan Thelase “Bunun elbet bir sebebi var ve bu da Aludir olmak.” diyor. Hükümdarlara dair açıklamasını sürdürmeye devam edecek gibi görünen Thelase “Daha önceden de sana söylenmiştir muhtemelen ancak herkesin Aludir olabilme gibi bir durumu olmuyor. Ariuk’un çocuklarının hiçbiri Aludir olamamıştı ve bu yüzden, tahtın Aludir olmayan birine kalmasının sorun olacağı açıktır. Bu yüzden Ariuk, kendi kanını taşımayan bir Aludir’i varisi olarak seçti. Bu zamandan sonra da, hükümdarlar kendi çocukları yerine, hükümdarlığı hak edebilecek varislere yönelmeye başladılar.” diyor. Bu sözlerinin ardından bir süre sessizliğe bürünen Thelase kafasında cümlelerini toparladıktan sonra “Ancak tüm bu seçilim ve süreç, bahsettiği gibi bir sonucun ortadan kalkmasının önüne geçmiyor. Birileri hükümdar olmak zorunda. Ancak bu hükümdarın kim olacağı, daha hükümdar tahta çıktığı anda belli olmuyor.” diyor. Sözlerini bu aşamada bir noktaya bağlayacak gibi duran Thelase “Aslında sanırım sorduğum soruyu tam olarak şimdi sormam gerekiyordu. Böyle bir ortamda veya durumda, kraliyetin anlamını sana bir kez daha sorsam cevabın değişir miydi?” diyerek sözü sana bırakıyor.
Sözlerin tamamlandığı anda, Thelase bir süre başkaca bir şey söyleyip söylemeyeceğini beklemeye koyuluyor. Ancak senden herhangi bir başka kelime çıkmadığında, Thelase hafif bir tebessümle konuşma sırasının kendisine geldiğini anladığını belirtiyor. Oturduğu koltukta biraz daha rahat bir pozisyona geçerken “Madem kendini işin içine kattın, o zaman istersen oradan başlayalım.” diyor. Aldığı hafif bir nefesin ardından “Kişisel düşüncelerimdir, bunları sana dayatmıyor veya bunlara inanman için seni zorlamıyorum. Ancak özgür iradenin olmaması hususunda yanıldığını düşünüyorum.” diyor. Kelimelerini en başından beri özenle seçmeye çalıştığı belli olan Thelase “Bu yaşadığın sürecin ne olacağını bilmesen bile, bu süreci kendi istediği ve arzunla seçtin. Önceki hayatında neler yaşadın, neler gördün bilemiyorum. Belki bunlar seni Aludir olmana zorladı, ancak seçim yine sana aitti. Bir tüccarın çocuğu olabilirsin ve babanla gezdiğin topraklarda bir Aludir görüp onun gibi olmak istemişsindir. Veya bir nalburun çocuğu olarak hayatını bu işle geçiremeyeceğini düşünerek iyi para kazanan Aludirlerin hayatlarına özenmiş olabilirsin. Ya da bir kimsesizsindir ve bir evin olmasını arzulamışsındır. İhtimaller sonsuz gibi dursa da, her birinin altında zoraki olsun veya olmasın bir seçim yatıyor. Bu yüzden, özgür iraden noktasında senin kadar emin ve olumsuz konuşamam.” diyor. Kurduğu cümlelerle seni yargılamaktan veya seni gücendirmekten kaçındığı belli olan Thelase “Belki iblisini edinişin veya ismini kazanışın… Bunlar bir seçim gibi gelmeyebilir kulağa. Lakin kader öyle saçaklı bir hale bürünmüştür ki, şu an tek bir kelimem bile seçimimizi belirleyip kader çizgimizi yeniden şekillendiriyordur. Bunun kesin suretle bilmek mümkün değil.” diyor.
Konunun çok öze dindiğini bir anda fark etmiş gibi olan Thelase hafif tebessümünü bir kat arttırırken “Bunlar sana dair, ileride daha çok konuşabiliriz istersen. Ancak esas konumuz farklı.” diyerek konuyu sorduğu soruya ve aldığı cevaba getiriyor. Duruşunu hafifçe dikleştiren Thelase “Bir varisin yaşadıkları kuşkusuz katlanılması zor şeylerdir. Fakat Aclania’da tahtın varise geçişi sandığından biraz daha farklı oluyor.” diyor. Bu noktada yüzündeki tebessümü bir nebze kaybolan Thelase daha ciddi bir duruşa geçerken “Ortada bir varisin olduğu belli, lakin bu varisler kan bağı ile hükümdara bağlı olmak zorunda değil. Ülkemizin kurucusu Igdis’den sonra tahta geçen oğlu Ariuk, ölümüne yakın bir dönemde tahtın varisinin kendi kanından olmayacağını ve bundan sonra herhangi bir hükümdarın da varisinin kan bağından gelmeyebileceğini buyurmuştur. Bu zamandan sonra, Aclania’da hiçbir hükümdar bir öncekinin kanını taşımamıştır.” diyor. Bu sözlerinden sonra bir anlığına duraksayan Thelase “Bunun elbet bir sebebi var ve bu da Aludir olmak.” diyor. Hükümdarlara dair açıklamasını sürdürmeye devam edecek gibi görünen Thelase “Daha önceden de sana söylenmiştir muhtemelen ancak herkesin Aludir olabilme gibi bir durumu olmuyor. Ariuk’un çocuklarının hiçbiri Aludir olamamıştı ve bu yüzden, tahtın Aludir olmayan birine kalmasının sorun olacağı açıktır. Bu yüzden Ariuk, kendi kanını taşımayan bir Aludir’i varisi olarak seçti. Bu zamandan sonra da, hükümdarlar kendi çocukları yerine, hükümdarlığı hak edebilecek varislere yönelmeye başladılar.” diyor. Bu sözlerinin ardından bir süre sessizliğe bürünen Thelase kafasında cümlelerini toparladıktan sonra “Ancak tüm bu seçilim ve süreç, bahsettiği gibi bir sonucun ortadan kalkmasının önüne geçmiyor. Birileri hükümdar olmak zorunda. Ancak bu hükümdarın kim olacağı, daha hükümdar tahta çıktığı anda belli olmuyor.” diyor. Sözlerini bu aşamada bir noktaya bağlayacak gibi duran Thelase “Aslında sanırım sorduğum soruyu tam olarak şimdi sormam gerekiyordu. Böyle bir ortamda veya durumda, kraliyetin anlamını sana bir kez daha sorsam cevabın değişir miydi?” diyerek sözü sana bırakıyor.




