Esther; Suratına doğru gelen Uphin’in ikinci yumruğuna karşı, kendini savunmasız bırakıyorsun ve bu ikinci yumruk da suratına inip hiçbir acı yaratmıyor. Bu sahne karşısında Uphin büyülenmiş tavırlarını korumaya devam ediyor ve akabinde söylediğin iki kelimeye kocaman bir gülümsemeyle karşılık veriyor. Ne var ki, içinde kopan vahşi bir yakarış bir an için görüşünün kararmasına neden oluyor. Anlık bir şekilde vücuduna hükmedemediğini hissetmenle birlikte, kendini bir kez daha toplamaya çalışıyorsun. Senden bağımsız bir şekilde havalanan yumruğun, Uphin’in dümdüz etmek için ilerlemeye başladığında, verdiğin sindirme mücadelesinin beklediğin kadar kolay geçmeyeceğini anlıyorsun. Karşında çaresiz bir şekilde duran Uphin, kendini savunabilmek için bir şeyler yapamayacak gibi görünürken, bir anda kararan gözlerinin ardından artık Uphin’i değil, kendini görüyorsun!
Sanki bedeninden ayrılan ruhun Uphin’de vücut bulmuş gibiyken, karşında çatılmış vahşi bakışlarını görüyorsun. Sana ait olan vücutta sana ait olmayan ruhun azgınlığı, göz bebeklerinin hararetinden algılanabiliyor. Bu haliyle, her ne kadar gördüğün vücuda bir iblis diyemesen bile, hissettirdiği tek şey bir iblisin ta kendisi oluyor. Yumruğun sana, ancak esasen Uphin’e inerken, Uphin’in geriye savrulduğunu görüyorsun. Vücudun bir anda, fakat tereddüt barındırır bir halde Uphin’e doğru ilerlerken, bu kez Uphin’in duyduğu hazzı fark ediyorsun. Tıpkı içinden gelen o azgın varlığın duyduğu haz gibi, Uphin’in de sana karşı durmaktan mutlu olduğunu ve birbiriniz yumruklamanızın devam etmesi halinde her ikinizin de birbirinize zarar veremeyeceğini anlayabiliyorsun.
Uphin ile olan mücadelen sürerken bir anda hissettiğin Neelenua’nın baskın hali, vücudunun istemsizce ona yönelmeyi arzulamasına neden oluyor. Daha güçlü bir rakibi daha çabuk yok etme arzusu olarak adlandırılabilecek bu durum karşısında, odağını mümkün olduğunca Uphin’de tutmayı amaçlıyorsun. Ne var ki, vücudun pek de söz dinler gibi durmazken, Uphin’in yüzüne indirdiği yumruk vücudunu saran ışığın harlanmasına neden oluyor. İçgüdüsel bir kan arzusu ciğerlerinden damarlarına doğru yol alırken, kendini ne bir insan ne de iblis olarak görmeye başlıyorsun. Zihnin hala varlığını sürdürebilse bile, vücudun aynı şekilde senin hükmünde değil gibi duruyor. Bu haliyle de, Uphin ile olan mücadelenin daha da uzayabileceğini fark ediyorsun.
Theo; Kendine dair varlığın zihninden silinmeye yüz tutmuşken, ilk gördüğün iblise çare olarak tutunmaya çalışıyorsun. Aklında o beyaz sevimli iblisin yüzü can buluyor ve kelimelerin ağzından dökülmeye başlıyor. Ancak bu cümleler pek de beklediğin etkiyi yaratmıyor. Karanlık giderek daha da üstüne çöküyor ve bunun bir son olduğunu düşünmeye başlıyorsun. İşin kötü yanı ise, senin nezdinde bu işin hiçbir eğlencesinin kalmadığını fark etmek oluyor.
Zihnin anlık bir şekilde kararıp yeniden varlık buluyor! Tüm yaşadıkların bir göz açıp kapama anından ibaretmiş gibi etrafına bakınmaya başladığın anda, ilk dikkatini çeken yumruğu suratına ramak kalmış bir şekilde duran Neelenua oluyor. Sanki ömründe ilk kez bir iblis görmüşsün gibi hafifçe ve istemsizce kendini geriye attığın anda ise, artık vücudunu saran o ışığın var olmadığını fark edebiliyorsun. Hızla uzuvlarını kontrol etmenin ardından, vücudunda hissettiğin dayak yeme ağrıları dışında başkaca bir şey olmadığını hissediyorsun. Bu esnada yumruğunu indiren Neelenua’nın bir şeylere anlam vermek ister gibi baktığını görebiliyorsun.
Kendine odaklandığın anda, az önce içinde hissettiğin iblise dair hiçbir şeyin kalmadığını görüyorsun. Sanki sadece vücudundan değil zamandan da silinmiş gibi olan anılarının gerçekten var olup olmadığını sorguluyorsun. Bu sırada bakışların yerde baygın yatan Archon’a ve Uphin ile birbirlerini yumruklar gibi duran Esther’e dönüyor. Onları görmek, tüm yaşadıklarının gerçek olduğunu anlamlandırmanı sağlarken karşında duran Neelenua tüm ilgisini kaybetmiş gibi görünüyor. Seni daha yakından görmek için sana doğru adımladığı sırada ise “İblis... Nereye kayboldun?” diyor gözlerini gözlerinden ayırmadan.
Sanki bedeninden ayrılan ruhun Uphin’de vücut bulmuş gibiyken, karşında çatılmış vahşi bakışlarını görüyorsun. Sana ait olan vücutta sana ait olmayan ruhun azgınlığı, göz bebeklerinin hararetinden algılanabiliyor. Bu haliyle, her ne kadar gördüğün vücuda bir iblis diyemesen bile, hissettirdiği tek şey bir iblisin ta kendisi oluyor. Yumruğun sana, ancak esasen Uphin’e inerken, Uphin’in geriye savrulduğunu görüyorsun. Vücudun bir anda, fakat tereddüt barındırır bir halde Uphin’e doğru ilerlerken, bu kez Uphin’in duyduğu hazzı fark ediyorsun. Tıpkı içinden gelen o azgın varlığın duyduğu haz gibi, Uphin’in de sana karşı durmaktan mutlu olduğunu ve birbiriniz yumruklamanızın devam etmesi halinde her ikinizin de birbirinize zarar veremeyeceğini anlayabiliyorsun.
Uphin ile olan mücadelen sürerken bir anda hissettiğin Neelenua’nın baskın hali, vücudunun istemsizce ona yönelmeyi arzulamasına neden oluyor. Daha güçlü bir rakibi daha çabuk yok etme arzusu olarak adlandırılabilecek bu durum karşısında, odağını mümkün olduğunca Uphin’de tutmayı amaçlıyorsun. Ne var ki, vücudun pek de söz dinler gibi durmazken, Uphin’in yüzüne indirdiği yumruk vücudunu saran ışığın harlanmasına neden oluyor. İçgüdüsel bir kan arzusu ciğerlerinden damarlarına doğru yol alırken, kendini ne bir insan ne de iblis olarak görmeye başlıyorsun. Zihnin hala varlığını sürdürebilse bile, vücudun aynı şekilde senin hükmünde değil gibi duruyor. Bu haliyle de, Uphin ile olan mücadelenin daha da uzayabileceğini fark ediyorsun.
Theo; Kendine dair varlığın zihninden silinmeye yüz tutmuşken, ilk gördüğün iblise çare olarak tutunmaya çalışıyorsun. Aklında o beyaz sevimli iblisin yüzü can buluyor ve kelimelerin ağzından dökülmeye başlıyor. Ancak bu cümleler pek de beklediğin etkiyi yaratmıyor. Karanlık giderek daha da üstüne çöküyor ve bunun bir son olduğunu düşünmeye başlıyorsun. İşin kötü yanı ise, senin nezdinde bu işin hiçbir eğlencesinin kalmadığını fark etmek oluyor.
Zihnin anlık bir şekilde kararıp yeniden varlık buluyor! Tüm yaşadıkların bir göz açıp kapama anından ibaretmiş gibi etrafına bakınmaya başladığın anda, ilk dikkatini çeken yumruğu suratına ramak kalmış bir şekilde duran Neelenua oluyor. Sanki ömründe ilk kez bir iblis görmüşsün gibi hafifçe ve istemsizce kendini geriye attığın anda ise, artık vücudunu saran o ışığın var olmadığını fark edebiliyorsun. Hızla uzuvlarını kontrol etmenin ardından, vücudunda hissettiğin dayak yeme ağrıları dışında başkaca bir şey olmadığını hissediyorsun. Bu esnada yumruğunu indiren Neelenua’nın bir şeylere anlam vermek ister gibi baktığını görebiliyorsun.
Kendine odaklandığın anda, az önce içinde hissettiğin iblise dair hiçbir şeyin kalmadığını görüyorsun. Sanki sadece vücudundan değil zamandan da silinmiş gibi olan anılarının gerçekten var olup olmadığını sorguluyorsun. Bu sırada bakışların yerde baygın yatan Archon’a ve Uphin ile birbirlerini yumruklar gibi duran Esther’e dönüyor. Onları görmek, tüm yaşadıklarının gerçek olduğunu anlamlandırmanı sağlarken karşında duran Neelenua tüm ilgisini kaybetmiş gibi görünüyor. Seni daha yakından görmek için sana doğru adımladığı sırada ise “İblis... Nereye kayboldun?” diyor gözlerini gözlerinden ayırmadan.







