Seraph; Koridorda ilerlemeyi sürdürdüğün esnada, zihninde Vagrut’a yönelik cümlelere herhangi bir imge bulunmaksızın derin bir nefes verme sesiyle karşılık geldiğini duyuyorsun. Vagrut kendini göstermese ve sana karşı bir cümle kurma gereği duymasa bile, vermiş olduğu nefesle zihninin karanlığında bulunduğunu sana belli ediyor.
Yol ayrımına geldiğin anda önüne, sağına ve soluna bir kez daha bakıyor ve en sonunda bir kez daha Vagrut’a savurduğun cümlelerinin ardından sağ tarafında dönüyorsun. Sağ tarafa girmenle birlikte, seni bir kez daha iki yanı sarı duvarlarla kaplı bir koridor karşılıyor ve ışığınla birlikte koridorun karanlığında ilerliyorsun. Kısa bir süre sonra ise, karanlığın tüm etrafına yayılmasıyla birlikte kendini bomboş bir karanlıktan yalnız başına hissediyorsun. Tam bu esnada ise, kulağına bir kez daha gelen cızırtılar, biraz sonra sana bir şeylerin söyleneceğinin habercisi oluyor.
“Sadece mavi saçlı duyuyor, değil mi?”
“Evet, bağlantıda herhangi bir sorun yok.”
“Tamam o zaman, giriyorum konuşmaya.”
“Zaten duyuyor.”
Gelen iki ses ile birlikte, tüm odağın bu seslere yöneldiğinde birkaç nefes verme sesinin sanki bilinçli olarak kulağına üflendiğini hissediyorsun. Hemen ardından ise, ses bir kez daha duyuluyor.
“Voila!”
Gelen sesle birlikte içinde bulunduğu karanlık mucizevi bir şekilde aydınlanırken, kendini üç duvar arasında geniş sayılabilecek boş bir odada buluyorsun. Işıkların yanmasının ardından ise, odaya giriş yaptığı yerde flu bir duvar sanki duyduğun ses gibi cızırtılı bir şekilde ansızın var oluyor ve bu nedenle, kendini tamamen bir odaya kapatılmış buluyorsun.
“Tekrar merhaba mavi saçlı kız! Kızıl saçlıyı ardından bırakman bizi üzdü, ama buraya gelmen de bir o kadar sevindirdi. Şimdi~~ Bu odanın kurallarını sana açıklıyorum. Beni çok iyi dinle, olur mu? Bu odadan çıkabilmenin tek koşulu, odanın kazanma koşulu gerçekleştirmektir. Kazanma koşulunu gerçekleştirmemenin cezası ise, ölüm olacak!”
“Önce kazanma koşulu söylemeliydin.”
“Ne bileyim, cezayı söylemek kulağıma daha güzel gelir diye düşündüm. Neyse, konu dağılmasın! Hazırsan, odanın kazanma koşulunu da açıklıyorum. Karşına gelecek iblisi yok edeceksin. Hepsi bu!”
Ses, heyecanlı bir şekilde odanın kazanma koşulunu iletmesinin ardından sabırsız bir şekilde beklemeye koyulmuş gibi nefes alıp vermeye başlıyor. Her bir nefesi net bir şekilde duysan bile, birkaç saniye içerisinde bu sabırsızlık daha da artıyor.
“Karşına gelecek iblisi yok edeceksin dediğim anda yollamalıydın!”
“Diğerlerini de kontrol ediyorum, her şeyi aynı anda yapamam ya!”
“Ama olayın büyüsü bozuldu! ‘Voila!’ dediğimde ışıkları açtığın gibi olacaktı! Bir daha deneyeyim mi?”
“Gerek yok, gönderiyorum. Sadece bu kadar tiyatral olmayı bırak, tek istediğim bu.”
“Tabii, biz hiç eğlenmeyelim! Gönder hadi, gönder.”
Seslerin kesilmesiyle birlikte, yaklaşık 10 metre karşında cızırtılı bir görüntünün fluluktan çıkarak var olmasına şahitlik ediyorsun. Görüntü tam bir netlik kazandığı anda ise karşında 150 santim boylarında, adeta buza dönüşmüş kayalardan oluşmuş gibi bir bedeni bulunan ve herhangi bir yüz ifadesi olmayan iblisi görüyorsun! İblis sanki ansızın seni fark etmiş gibi yerde kayarcasına sana doğru ilerlemeye başlamasıyla, karşındakinin gerçekten bir iblis mi yoksa birkaç kayanın bir araya gelmesiyle canlanmış başkaca bir varlık mı olduğunu sorgulamaya başlıyorsun.
Theo; Önünde açılan duvara doğru ilerlemeye başlıyor ve kendini karanlığa bırakıyorsun. Bu esnada, bulunduğun noktada bir anda ışığın adeta yoktan var olması, çevrenin bir parça aydınlanmasına olanak sağlıyor. İki kişinin yan yana yürüyebileceği bir koridorda kendini buluyor, sağında ve solunda bulunan sarı taş duvarlara karşın önünde ilerleyebileceğin bir karanlık olduğunu görüyorsun. Karanlığa doğru her attığın adım, bulunduğu yeri aydınlatmaya yetse bile, sonunda karanlığın sağ ve soluna doğru çapraz bir şekilde devam ettiğini görüyorsun. Bu durum da sana bir yol ayrımına geldiğini gösteriyor.
Dina; Vybukh’a karşı kurduğun cümleler, bir şekilde onun tarafından duyulsa bile kendini tamamen kapatarak ondan gelecek muhtemel bir cevabın da önüne geçiyorsun. Kaldı ki, konuşmanın gidişatı ve Vybukh’un karakterini düşündüğünde, mevcut konuşmanın çok da ileriye gitmeyeceğini kestirebiliyorsun. Vybukh’a gideceğin yönü sormana karşın, ondan herhangi bir cevap gelmemesi ise, sanki ilk raundun intikamı gibi zihninde çınlarken, Vybukh’un sessizliğine karşı aldığın kararı uygulamaya koyuyorsun. Tercihini sola doğru ilerlemekten yana kullanmanın ardından karanlığa doğru ilerlemeye başladığın esnada, bir anda hemen önünce cızırtılı bir duvar görünümünün oluştuğunu ve fluluktan çıkarak duvarın cisimleştiğini görüyorsun. Tam bir adım kala önünde oluşan duvarla birlikte kafanı etrafına çevirdiğinde, buraların da bir anda taş kapıyla kapatılmış olduğunu görüyorsun. Olup bitene anlam vermek için düşüncelere dalmaya başlayacağın esnada ise, kulağına dolan cızırtılar bir konuşmanın başlayacağını sana gösteriyor.
“Nasıl? Tam adımını atacakken duvarın ortaya çıkmasını söylüyorum. Beklenmedikti, öyle değil mi? Bunun için sabırlar bekledim, biliyor musun?”
“Gereksiz ayrıntılara takılıyorsun gibi geliyor. Baştan kapatıp olaya girsek olmuyor muydu?
“Hayır dostum, hayır! Bilirsin, böyle şeyler hep son dakikada olur. Nedenini sorma, hep öyle olur!”
“Aslında haksız da sayılmazsın.”
“Biliyorum, ben hiçbir zaman haksız sayılmam! Evet, dostumuza dönelim!”
Sesler kulağında yankılanmaya devam ederken, konuşan iki kişinin kendi aralarındaki muhabbetten sıyrılıp odaklarını sana çevirdiklerini hissedebiliyorsun. Tam bu anda da sesler bir kez daha duyulmaya başlıyor.
“Şimdi~~ Bu odanın kurallarını sana açıklıyorum. Beni çok iyi dinle, olur mu? Bu odadan çıkabilmenin tek koşulu, odanın kazanma koşulu gerçekleştirmektir. Kazanma koşulunu gerçekleştirmemenin cezası ise, ölüm olacak!”
“Yine aynısını yaptın! Bir de benim dediğim şekilde yapsan mı?”
“Tamam, senin gönlünü de yapacağım. Bundan sonrakinde… Ya da ondan sonraki de olabilir. Hey! Burada kontrol bende değil mi? Bana karışma!”
“Kontrol mü sende? Ne zamandan beri?”
“Bunu tartışacak mıyız gerçekten? Olaya odaklanalım. Hadi, lütfen!”
“Tamam, uzatmayacağım.”
“Kusura bakma güzel kadın, beklettik. Ne diyordum? Ha, evet! Odanın kazanma koşulunu açıklıyordum. Çok basit aslında. Sadece karşındakini yok et, bu kadar!”
Sesin sonlanmasıyla birlikte, yaklaşık 10 metre önünde 120 boylarında ziftimsi bir bedene sahip, sivri dişleri bulunan ve gözleri bulunmayan ve yere kadar uzanan uzun kolları bulunan bir iblis beliriyor. Kendine özgü çıkardığını anlamsız sesler dışında pek bir harekette bulunmayan iblis sanki sana bakıyormuş gibi görünürken kulaklarına ses bir kez daha geliyor.
“Bak, tam konuşmam bittiği anda çıkarttığında daha ikonik olmadı mı?”
“Sen buna mı ikonik diyorsun? Bence daha iyisini yapabiliriz!”
“Ah dostum, kesinlikle yapacağımızdan eminim. Hele şu iblisi yok edebilecek mi, ona bir bakalım!”
"Hele mi?
Zenahpuryu; Zihninde Shy ile iletişime geçmek için konuşmaya başladığında, Shy’ın tedirgin soluğunu hissedebiliyorsun. Sorunu sormanın ardından ise Shy “Bilemiyorum Zen… Hem öyleymiş gibi hissettiriyor hem de değilmiş gibi. Yardımcı olamadığım için kusura bakma.” diyor.
Shy’ın konuşması sırasında önünde açılan duvardan ileriye doğru ilerlemeye başlıyor ve kendini karanlığa bırakıyorsun. Bu esnada, bulunduğun noktada bir anda ışığın adeta yoktan var olması, çevrenin bir parça aydınlanmasına olanak sağlıyor. İki kişinin yan yana yürüyebileceği bir koridorda kendini buluyor, sağında ve solunda bulunan sarı taş duvarlara karşın önünde ilerleyebileceğin bir karanlık olduğunu görüyorsun. Karanlığa doğru her attığın adım, bulunduğu yeri aydınlatmaya yetse bile, yolu takip etmen imkan tanıyor. Bu şekilde ilk önce soluna dönen yolu takip ediyor ve ardından ise sağına doğru kıvırılıyorsun. Ancak birkaç adım sonrasında karanlığın önünde ve solunda devam ettiğini görebiliyorsun. Bu durum da sana bir yol ayrımına geldiğini gösteriyor.
Gadiel; Nuemsa’ya söylediğin cümlelerle birlikte, Nuemsa’nın sesi gelmese bile seni onayladığını bilerek yürümeye başlıyorsun. Önünde açılan duvardan ileriye doğru ilerliyor ve kendini karanlığa bırakıyorsun. Bu esnada, bulunduğun noktada bir anda ışığın adeta yoktan var olması, çevrenin bir parça aydınlanmasına olanak sağlıyor. İki kişinin yan yana yürümesinin imkansız olduğu bir koridorda kendini buluyor, sağında ve solunda bulunan sarı taş duvarlara karşın önünde ilerleyebileceğin bir karanlık olduğunu görüyorsun. Karanlığa doğru her attığın adım, bulunduğu yeri aydınlatmaya yetse bile, yolu takip etmen imkan tanıyor. Bu şekilde henüz daha birkaç adım atmanın ardından, karanlığın sağına ve soluna doğru yayıldığını görüyorsun. Bu durum da sana bir yol ayrımına geldiğini gösteriyor.
Kafanda hangi yöne gideceğine dair düşünceler döndüğü esnada, kulağına bir anda dolmaya başlayan cızırtılar dikkatinin tamamen bu seslere dönmesine neden oluyor. Birkaç saniye süren cızırtıların ardından ise, sizinle konuşan kişilerin seslerini bir kez daha duyabiliyorsun.
“Merhaba dostum! Tekrar konuştuğumuz için çok memnun oldum!”
“Ben de!”
“Sana ufak bir sürpriz yapalım diyoruz!”
İki kişinin konuşmaları bittikten sonra, odanın karanlığa açılan noktalarında flu bir cızırtı gibi beliren sarı duvarlar, bir saniye içerisinde tamamen cisimleşerek tüm yolların kapanmasına neden oluyor. Dört duvar arasında sıkışmış bir halde kaldığında kulaklarına sesler bir kez daha geliyor.
“Ufak bir oyun oynayacağız. Bu da odanın kazanma koşunu oluşturacak. Merak etme, öyle seni çok zorlayacak bir şey olduğunu düşünmüyorum.”
“Onu başka zaman yapacağız ne de olsa!”
“Hey, spoiler vermesene! Sen de duymadın say, tamam mı? Ne diyordum, evet! Bir oyun oynayacağız, çok basit. Kazanırsan odadan çıkabilirsin. Aslında kaybedersen de çıkabilirsin. Ancak odanın kazanma koşulunu gerçekleştiremezsen, burada bulunan kişilere çok kötü şeyler yapacağız! Çok kötü şeyler derken, ge~~rçekten kötü şeyleri kastediyorum!”
“Şimdiden o kadar ileri gidecek miyiz?”
“Gitmememiz için bir neden var mı?”
“Yok.”
“O zaman gideceğiz.”
“Gidelim.”
“Oyunumuz çok basit… 3 mü 5 mi?”
“Eheheheee…”
“Eheheheee… Şaka şaka… Hadi oyuna geçelim!”
Seslerin kesilmesiyle birlikte, bir anda birkaç metre ötende içinden kıyafetlerinin çıktığı sandığa benzer üç adet sandık ansızın var oluyor. Hemen önünde ise, yerde üç adet birbirinin aynısını görünümünde ve birbirlerinden ayırt edici hiçbir farkı bulunmayan üç anahtar beliriyor. Sandıkların ve anahtarların var olmasından sonra ise sesleri bir kez daha duyuyorsun.
“Üç sandık ve üç anahtarımız var. Anahtar numara 1, sadece kendi sandığını açar. Anahtar numara 2, sadece kendi iki sandığını açar. Anahtar numara 3 ise, evet, tahminleri alalım…”
“…”
“Bingo! Hepsini açar! Yapman gereken tek şey, bir anahtarı seçerek tüm sandıkları açmak! Hepsi bu, inanabiliyor musun? Anahtar 3’ü bul, eline al, tek tek sandıkları aç! Daha ne kadar basit olabilir ki? Eğer sadece tek bir sandık açılırsa, geriye kalan iki sandık olduğu için iki kişiye, eğer iki sandık açılırsa eğriye kalan tek sandık için tek bir kişiye ge~~rçekten kötü şeyler yapacağız! Bol şans!”
Seslerin bir anda kesilmesiyle birlikte, önündeki sandıklar ve anahtarlarla baş başa kalıyorsun. Tam bu esnada ise zihninin derinliklerinde Nuemsa “Sakın bana güvenip seçim yapmamı bekleme!” diyor ciddi bir ses tonuyla.
Esther; Sol tarafında beliren karanlığa doğru ilerlemeye başladığın anda, henüz tam adımını atamadan hemen önünde flu ve cızırtılı bir şekilde duvar belirmesiyle, adımını geriye doğru atıyorsun. Görüntü bir anda netlik kazanıp gideceğin yönü kapatırken, sağ tarafına denk gelen karanlığın hala varlığını sürdürdüğünü görüyorsun. Bu aşamada ne yapacağına karar vermek için düşüncelere daldığın esnada ise, kulağına iki kişinin sesinin geldiğini duyuyorsun.
“Selam! Giderek zamanlamamız daha mı iyi oluyor, yoksa bana mı öyle geliyor?”
“Giderek çözüyoruz gibi bu işi.”
“Kusura bakma seni engelledik ama, bunun için gerçekten geçerli bir mazeretimiz var!”
“Yoksa seni yolundan alıkoyacak kadar nezaketsiz değiliz. Hele ki bir kadına karşı, asla!”
“Evet, biz nazik ve kibarız. Bunu herkes bilir. Ama konumuz bu değil, öyle değil mi? Baksana ne diyeceğim, bu kez olayı sen açıklamak ister misin?”
“Gerçekten mi?”
“Gerçekten!”
“Sen var ya… Öhöm… Sayın dostum! Sayın dostum mu? Bok gibi bir giriş yaptım ya!”
“Devam devam, sakin ol! Sen neleri yapmışsın, bu mu zor gelecek!? Bir daha dene, en baştan!”
“Tamam… Öhöm! Değerli dostum, öncelikle havada kalan adımın için özür dileriz. Ama durum şu ki, arkandaki karanlık bir odaya açılıyor ve o odada bir dostun bulunuyor. Kendisi şu anda, bir oyuna dalmış durumda ve istersen ona yardımcı olabilirsin. Böylece oyundaki şansını arttırman mümkün olur. Fakat seni zorlamıyoruz, gerçekten. Benim umurumda değil, isterse gebersin, ben yoluma bakarım falan diyorsan, duvarı kaldıracağız ve senin ilerlemene müsaade edeceğiz. Hepsi bu!”
“…”
“Nasıldım?”
“Bence gayet yeterli… Ama biraz daha tiyatral hava eklemelisin. Mesela, bu~~ kadar ba~~sit! Bunun gibi olabilir. Neyse, konuşuruz bunları. Kapa, kapa!”
Sesler bir anda kesilmesinin ardından bir kez daha bir seçim yapma noktasına kendini bulunuyorsun. Bu anda ise, bu karanlığın ve ışığın iç içe geçtiği yerde birçok seçimin seni takip edeceğini hissetmeye başlıyorsun.
Diniel; Yanındaki mavi saçlı kızın ayrılmasının ardından, haykırışını gerçekleştiriyor ve Raldrin odaklanarak cümlelerini kuruyorsun. Ancak elbette beklendiği gibi, Raldrin sana herhangi bir karşılık vermezken, onun baygın gözlerle seni izlediğini hissedebiliyorsun. Hissettiğin bu bakışlar altında ileriye doğru hareketlenmeye başlıyorsun. Odanın içindeki ışıkların açılmasıyla birlikte, önünde yok olan duvara doğru ilerliyor ve kendini karanlığa bırakıyorsun.
Karanlığa giriş yaptığın anda, gizemli bir şekilde bulunduğu yer bir anda aydınlanıyor ve sarı duvarlar bir kez daha senin adına görünür oluyor. Sağ ve sol taraf tamamen duvarla çevrilmiş gibiyken, önündeki ve ardındaki açıklığı hissedebiliyorsun. Her ne kadar önün halen karanlık olsa bile, adımlamaya başlamanla birlikte ışığın bir şekilde seni takip ediyor olması, adımlarını da aralıksız atmana neden oluyor. Ancak yarım dakika kadar sonra, bir anda karanlığın sağına ve soluna da yayıldığını görebiliyorsun. Bu da sana tam olarak bir yol ayrımına geldiğini işaret ediyor. Bir tercih yapmak için düşünmeye başladığın esnada ise bir anda kulağına sesler gelmeye başlıyor.
“Sağında kavga var, fena kavga!”
“Kaç kaç! Sol tarafa git! Olaylara karışma! Sola git!”