Page 1 of 5
Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 30 Jan 2023, 15:50
by GM - Dimensio
Eletha’nın açmış olduğu boyuttan karanlığa ilk adımını attığın anda, bu ana kadar girip çıktığı İblis Diyarına aşinalığın bulunduğundan, içinde herhangi bir tedirginlik bulunmuyor. Ardında seni takip eden Lenith’i bilerek ve Eletha’nın gerçekten bir Anahtar gönderip göndermeyeceği düşüncesiyle, karanlığın içine kendini tam anlamıyla bırakıyorsun. Ne var ki, adımını sonlandırdığın anda gözlerinin önünde var olan karanlık birden, sanki adeta bir perde gibi kalkarak mavinin derin tonlarına bırakıyor kendini!

Gözlerin istemsiz bir şekilde gökyüzüne yöneldiğinde, mavinin hakimiyetine dalıyorsun. Beyaz bulutların masumiyeti bile mavinin derinliği ile birleşmiş gibiyken, bu hakimiyeti kasvetli ve insanın içine korku salan bir görüntü yaratıyor. Havada ayrışık duran bulutlar, mavinin hapsinde donmuş gibi kıpırdamadan havada asılı kalmış gibi görünürken, kendini bir anda havadaki bulutlar gibi sabitlenmiş hissediyorsun ve bakışların giderek yeryüzüne dönmeye de başlıyor.
Ayaklarının altındaki kayalık zeminin, donmuş bir beyaz ile kaplandığını fark ediyorsun. İrili ufaklı kayalar, belirgin bir yoldan ziyade alelade etrafa saçılmış gibi duruyor. Herhangi bir şekilde düzenleme veya düzeltmenin bulunmadığı bu taşlıkların seni nereye kadar götürebileceğini görmek istediğinde, bakışlarını hafifçe ve biraz da tedirgin bir şekilde önüne doğru götürüyorsun. Kayalık yolun pek de bir varış noktası bulunuyor gibi durmuyor. Ancak gördüğün manzara, senin bir adım atmanı bile zorlar gibi duruyor. Zira, etrafında herhangi bir canlının olduğuna dair en ufak bir ipucu göremiyorsun. Sanki yer ve gök, mavinin donmuşluğunu ezelden beri kabul etmiş gibi duruyor.
Etrafında herhangi bir canlı varlık aramaya devam ettiğinde, ilk dikkatini çeken şey, engebeli, dağlık ve bolca uçurumun bulunduğu bir arazide olmana rağmen, her yerin kar ve buzla kaplı olması oluyor. Yerden yüksek bir mevkide olman, etrafını daha rahat görebilmene imkan tanıdığı için bu durumu fark etmen de senin açından kolay oluyor. En azından üzerindeki tedirginliği bir nebze attığında, etrafındaki yer şekillerine ve cisimlere daha hakim olabildiğini hissediyorsun. Odağını biraz daha verdiğinde, kayalık zeminin arasında var olan ve tamamen buz tutmuş bir dere veya nehir olduğunu görüyorsun. Ancak seni esas hayrete düşüren, bakışlarını biraz daha soluna çevirdiğinde, bu dere veya nehrin beslendiği şelalenin de hepten buz tutmuş olması oluyor.
Suyun bu durumu, bir an için kendinin ne halde olduğunu sorgulamana neden oluyor ve tam bu esnada, nefes alışverişinin bir hayli zorlandığını hissetmeye başlıyorsun. Bir anda bedenini saran soğuk havanın ciğerlerine dolması, beklediğinin aksine insani ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor gibi görünüyor. Sanki ciğerlerin her bir nefesinle birlikte donmaya başlarken, saç tellerinin katılaşmaya başladığını ve parmak uçlarında karıncalanmaların var olduğunu hissediyorsun. Dolayısıyla, bu dondurucu soğuk karşısında vücudunun ne kadar daha ayakta kalabileceği, üzerine düşünmen gereken esaslı konu oluyor. Bakışların bir anda Lenith’e kaydığında ise, onun durumunun da seninkinden çok da farklı olmadığını ve yüzünde tedirgin bir ifadenin bulunduğunu görüyorsun. Daha çok ne yapacağını bilemez bir halde bakışlarını sana çeviren Lenith, adeta bu dondurucu soğuktan bir an önce kurtulabilmek için sana yalvarıyor. Bu aşamada, başından beri Lenith’in bireysel hareket etmeyeceğini, bu sarp kayalık alanda bir an olsun seni yalnız bırakmayacağını ve her şeyden önemlisi, buradan kurtulmak için seninle birlikte olacağını anlayabiliyorsun. Ancak bu noktada, esas büyük temennin, burada donmadan önce Eletha’nın sözünü tutması oluyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 31 Jan 2023, 03:09
by Diniel
Karanlığa adımlarken daha önce alışık olduğum saf karanlığa gideceğime öylesine emin ilerliyordum ki karanlığa girmemin sonrasında ortasında kaldığım manzara karşısında şaşırıp kalıyordum. Hala ama hala bir şeylere şaşırıyor olabilmeye sanırım alışmam gerekiyordu. Hayat bana sürekli yenilikler getiriyordu. Bu da onlardan biriydi.
Masmavi gökyüzüne kilitleniyordu bir süre gözlerim. Ancak eş zamanlı olarak soğuğa alışamıyordu bedenim. Sanki öylesine bir görsel, her şey statik gibi görünüyordu karşımda ancak hissettiğim soğuk hava ve akış burada hareket olduğunu bana hatırlatıyordu sert bir şekilde.
Bir bakıma özgür sayılırdım. Gördüğüm tüm bu manzara içerisinde istediğim gibi hareket edebilirdim. Hareket alanım oldukça genişti. Fazlasıyla geniş... Üstelik keskin soğuk hava ciğerlerimi yakıyor saçlarımın yavaş yavaş donduğuna şahit oluyordum. Parmak uçlarımdaki karıncalanmaya karşı yumruğumu kapama ihtiyacı hissediyordum. Ancak içimde hissettiğim zorluklara karşı koyma isteği hepsini bastırmaya çalışıyor, keskin bakışlarla donmuş nehre ve çevrede bir canlıya ait yapı var mı diye bakıyordum. Inias ile uzak noktalara gönderilmiş olmalıydık. Aksi takdirde bu kadar kısa sürede bu geniş görüş alanında onları tespit edebilmem gerekiyordu. Visyn bunu yaparken neyi amaçlıyordu bilmiyordum ama mevcut imkanlarla burada uzun süre kalmam iyi sonuçlanmayacaktı.
Gereksiz hareket edip enerjimi boşuna harcamak yerine buranın yerlisi olandan destek istemeliydim. Ama önce Lenith'e dönüp durum kontrolü yapmalıydım. Ona baktığımda benden çok farklı bir hali yoktu. Ancak ne yapacağını bilemez duruşu karşısında "Neden bu kadar aciz görünüyor" diye içimden geçiriyordum içim sıkılarak. Ardından ona bakışlarımı sertleştirip ciğerimize çektiğimiz hava kadar soğuk tonda "Burada ölmeye meyilli gibisin..." dedikten sonra yanına yanaşıyor ve pelerinimi kanat gibi ona atıp belinden sarılıyordum iyice yanaşmak için. Ardından "Yakın temas halinde durursak ısı kaybını en aza indiririz." dedikten sonra "Umarım yarı yolda bırakmaz..." diye ortaya hayıflı sözcükler attıktan sonra Raldrin'e odaklanıp içimden "Raldrin, burası seninle karşılaştığım yere benzemiyor. Nerede olduğumuzu biliyor musun?" diye soracaktım.
Lenith'le karşılıklı ısı kazancı sağlamak için yaptığım hareketten rahatsız olsam da ilk görevimde arkada bir başarısızlık bırakmak prestijimi kötü etkileyebilirdi. Bu nedenle Lenith'e dikkat etmem gerekiyordu. İnsanların canını düşünmek ne kadar boş ve anlamsız olsa da katlandığım onca saçmalığın yanında bu hiçbir şey olduğu için şu durumda bir sakınca görmüyordum.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 01 Feb 2023, 15:26
by GM - Dimensio
Lenith’e karşı söylediğin sözler üzerine, Lenith’in yüzünde bir memnuniyetsizlik ifadesi olduğunu görebiliyorsun. Sözlerinden pek hoşlanmamış gibi duran Lenith, bir sebepten ötürü sana cevap vermek yerine bakışlarını etrafınızdaki neredeyse buz tutmuş dağlara çeviriyor. Tam bu esnada, pelerinini Lenith’e atıyor ve onu belinden kavrayarak sözlerini söylüyorsun. Ancak Lenith de senin gibi, hatta senden bir hayli fazla rahatsız olmuş gibi bir anda belindeki elini biraz sert bir şekilde ittirirken “Reddediyorum.” diyor katı bir şekilde. Yüzündeki ifadeden ve buraya kadarki tavırlarından farklı olarak, Lenith’in bu katı ses tonu bir an kulaklarına bir yabancının sesi gibi geliyor. Lenith ise yavaşça pelerinin altından çıkarken yüzü daha normal bir hale geliyor ve kaşları biraz üzgün gibi kalkarken “Kusura bakma, temastan hoşlanmıyorum.” diyor havadan daha soğuk bir ses tonuyla.
Lenith’in esasen sana değil, genel bir davranışa yönelik olan tepkisine karşılık henüz net bir tavır sergilemeden önce, zihninde yankılanan cümleler bir başka buz kaynağını uyandırıyor. Zihninin karanlığı sözlerinle aralanırken, bakışların, olduğu yerde bağdaş kurmuş bir şekilde oturan ve sağ elini çenesine koymuş bir şekilde adeta sıkıntıdan ölmeyi bekleyen Raldrin ile buluşuyor. Senin varlığını ancak birkaç saniye sonra fark eden Raldrin, derin bir nefes verip bunaltısını ortaya koyarken, bu derin nefese sebep olanın Raldrin’in genel durumu mu yoksa kendi varlığın mı olduğunu tam olarak kestiremiyorsun. Ancak Raldrin, ağzını zoraki bir şekilde açarak “Wrufolst Bölgesi burası. İblis Lordu’nun emrindeki yöneticilerden birinin toprakları.” demekle yetiniyor. Omuzlarını hafif silkerek sanki tutulan sırtını gevşetmeye çalışan Raldrin sanki halen karşısında durmana şaşırmış gibi bayık bakışlarıyla sana bakmaya başlıyor ve hemen ardından “Buraya niye ve nasıl geldin bilmiyorum ama buradan çıkman çok olası değil. Seni tanımak-” diyor. Bir anda cümlesini yarıda bırakan Raldrin gevşeme hareketlerini de bir anda kesiyor ve eski pozisyonuna dönerken “Neyse ya.” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 02 Feb 2023, 04:05
by Diniel
İçinde bulunduğum olumsuz tablo iyice kötüye gidiyordu geçen her saniyede. Lenith’in tavrına karşı pelerinimi düzelip kendimi örttükten sonra bu hareketinin bana özel değil genel bir davranış olduğunu açığa vururcasına yüzündeki ifadeye bakarken benden kusura bakmamamı istiyordu. Sözlerine karşı bir cevap verme gereği duymuyordum. Yalnızca bakış yönümü değiştiriyordum. Umarım ölmez. Zaten daha önemli olarak, Raldrin’in kendini göstermesiyle dikkatimi ona veriyordum. Bağdaş kurmuş canı sıkkın sıkkın oturuyordu. Can sıkıcı tavırlarını olabildiğince görmezden gelmeye çalışıp ne diyeceğini beklerken ağzı sonunda aralanıyordu. Burasının Wrufolst Bölgesi olduğunu söylüyordu. Bunun ne demek olduğunu bilmesem de İblis Lordu’nun emrindeki birinin toprağı olduğunu belirtince iyice dikkat kesiliyordum. Birkaç saniye boyunca sırtını gevşetmeye çalışırken hala ondan bazı cevaplar bekliyordum. O ise şaşırmış gibi bana bakıyor ve buradan çıkmanın olası olmadığını söylüyordu. Ardından bir şey diyecekken sözünü yarıda kesiyordu.
Visyn’in başıma iş açacağını daha en başta tahmin etmiş olsam bile yapacak bir şey yoktu. Her türlü eğer Aludir olamazsam ölecektim muhtemelen. İçinde iblisle sıradan halk içinde beni yaşatacaklarını hiç ama hiç sanmıyordum. Seçim yaptıktan sonra hala Aludirliğimin kabul görmemiş olması bir tür hile, bir tür üç kağıtçılık gibi gelse de yapacak bir şey yoktu. Raldrin’in iblis olarak buradan çıkamayacağıma inansa da ben bir Aludirdim. Ondan üstün olduğum için onun umutsuzluğa kapılmasını mahsur görebilirdim belki de. Ancak yine de beni hafife alması içten içe sinir uçlarıma dokunuyordu.
Lenith’e “Wrufolst Bölgesi. İblis Lordu’nun emrindeki yöneticilerden birinin toprakları” diye burayı tanıttıktan sonra “Senin iblisinden gelen ekstra bilgi var mı?” diye soracaktım. Ayrıca takıldığım bir nokta vardı. Raldrin neden buraya nasıl ve neden geldiğimizi bilmiyordu. Umursamazlığı mı tutmuştu yoksa ardında başka bir sebep mi vardı bilmeliydim. Raldrin’e odaklanıp “İşimi bitirmeden buradan çıkmaya niyetim yok. Hükümdarla konuşmanın ardından aldığım görevle beraber bu boyuta geçtim. O sırada uyuyor muydun?” diye soruyordum bir tür şikayet değil de gerçekten de uyuyor muydu diye. “Hizmetkar Akuun’un topraklarını keşif için buradayız. Etrafıma baktığımda varlık tespit edemedim. Bölge hakkında bilgiye sahipsen beni yönlendir.” diyecektim. Konuştuğum kimseye karşı sıcak davranamıyor olmak bulunduğum ortamın soğukluğuyla da birleşince iyice çevreye karşı ciddi bir tutum sergilememe sebep oluyordu. Ekibin içinde Zenah’ı görmeyi tercih ederdim. Ancak yapacak bir şey yok. Elde bunlar var.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 04 Feb 2023, 10:36
by GM - Dimensio
Bölgeyle ilgili söylediğin sözleri dikkatli bir şekilde dinleyen Lenith, sorduğun sorunun ardından kafasını yavaşça yere eğiyor. Yüzünde belirgin bir utanç izi büyümeye başlarken Lenith’in konuşmakta zorluk çektiğini fark edebiliyorsun. Ayak ucuyla yerdeki buzu ufak ufak tekmelemeye başlayan Lenith’in bir şeyler söylemek istediğini, ancak bunu söylemekten çekindiğini görebiliyorsun. Yine de onu zorlamak yerine kendi haline bıraktığın anda, Lenith hafifçe kafasını sana doğru çeviriyor ve hayatındaki en utanç verici bilgiyi seninle paylaşır gibi çekingen bir ifade ve ses tonuyla “İblisim benimle konuşmuyor. Onunla iletişimimiz yok.” diyor. Sözleri ağzından döküldüğü anda, utancı birkaç kat artan Lenith “Ona sormaya çalıştım, ancak cevap vermedi.” diyerek sözlerini tamamlıyor. Bu esnada ayağıyla yerden kaldırdığı bir parça buza öfkeyle tekme atan Lenith, yeni bir parçayı çıkarmak için ayak ucunu tekrar yere vurmaya başlıyor.
Lenith ile konuşmanın ardından odağını yine Raldrin’e veriyorsun. Sözlerin adeta boşluktan yok olurmuşçasına bakışlarını sana çevirmiş olan Raldrin’in sözlerini duyup duymadığına bile emin olamıyorsun. Raldrin’in gözlerine çökmüş donukluk ve umursamazlık, derin karanlığı bile kasvete sürüklüyor. Cümlelerin sonlandığından aradan geçen saniyeler, Raldrin’in seni duymadığı tezini doğrular gibi duruyor. Fakat tam bu esnada Raldrin yerinden yavaşça doğruluyor ve sanki karanlığın içinde senin göremediğin başka bir obje varmış gibi adımları sağ tarafına doğru yönelirken “Çok sıkıcıydı, dinlemedim.” diyor. Sorduğun soruya verdiği bu cevapla yetinecek gibi duran Raldrin, karanlığın içinde de ilgisini çeken bir şey bulamamış gibi sağa sola adımlar atmaya başladığında “Burasının ismini duydum sadece. Hiç gelmedim. O kadar aklımı kaybetmiş değilim. Bu ve benzeri yerler, iblislerin bile uzak durmak istediği yerlerdir.” diyor mırıldanır gibi isteksiz bir şekilde. Hemen ardından ise bayık gözlerini sana çevirip “Bende bilgi bu kadar. Başka bir şey yoksa, biraz dinleneceğim.” diyor. Raldrin’in dinlenme konusunda sözlerinin elbette senden kurtulmak için uydurulmuş bir husus olduğunu biliyorsun. Ancak Raldrin sanki bu sözlerine kendisi inanmış gibi hemen olduğu yere çöküyor ve sırtını yere koyup ellerini başının altına aldıktan sonra gözlerini kapatıyor.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 11 Feb 2023, 21:32
by Diniel
Soğuk bütün görüntüyü resimleştiriyordu adeta. Avucumu soğuktan koruduğum ellerimi açıyor ve ellerime bakıyordum Raldrin’i dinlerken. Hem zihnimde varlığımı hissedip hem de dış dünyada olabilmek garip ve özel hissettirse bile kendimi yetersiz hissediyordum. Raldrin’in hükümdarı bir sebepten dolayı görememe sebebi olmadığını anlıyordum cevabından. Sonra da konuşmayı bitirmek istiyor ve duyduğum en boş bahaneyi uydurup yere çöküyordu. Davranışına karşı bir tepki vermiyordum. Zihin dünyamda ona bir beş saniye kadar daha sıkılmış ama sevimli gözüken yüzüne baktıktan sonra yalnızca başımla onaylayıp arkamı dönüp karanlığın içinde adımlarken yok olup dış dünyaya odaklanıyordum.
Bakışlarım üşüyen ellerimdeydi. Lenith ise iblisi ile olanlardan dolayı canı sıkkın ve öfkeli görünüyordu. Bakışlarımı onun bu hareketine çeviriyordum. Sakince bakıp duygularını nasıl da dışarı aktarabildiğini izliyordum. İblisi ile konuşamıyormuş. Ben de Raldrin’le çok sorun yaşamıştım ama beni hiç yanıtsız bırakmamıştı. Raldrin’le ilgili birkaç günlük bekleme süresi boyunca düşünmüştüm. Ayrıca sorularımı yanıtlayan görevlilerin dediklerini de birleştirdiğimde anladığım kadarıyla bu varlıklar sıradan insanlar için oldukça üst seviye varlıklardı. İnsana hem benziyor hem de benzemiyorlar gibi geliyordu. Banyoda da bunun üzerine düşünmüştüm. İnsana benzedikleri vakit duygularını uyandırdığımızda oluyordu muhtemelen. Bunu kendim için araştırmam gerekiyordu. Bu konuda Lenith’ten yararlanabilirdim. Ancak henüz bunun için yeterli koşullar altında mıydık? Neyse…
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum aslında. Yine de içimde ne yapacağımı biliyormuşçasına his taşıyordum. Ardından bir hüzün çöküyordu içime. Bakışlarımı görebileceğim en uzak noktaya çeviriyordum. Anlamlandıramadığım bir keder vücudumu ele geçiriyordu sanki. Bunun sebebi ne olabilirdi ki? Zenahpuryu’dan dolayı mıydı? Oysa ölmediğini biliyordum artık. Peki, neden olabilirdi? Birkaç saniye geçiyor ve çok geçmeden anlıyordum. Kurtarabilirdim onu belki de. Ama bile bile denememiştim. Bilerek oradaki herkesi bırakmıştım. Onların beni ilgilendirmediğini düşünüyordum. Ben böyle biriydim. Ben iyi biri değilim. Ama iyi olmadığımı görmek nedense beni rahatsız ediyordu. Sahip olduğum gücün en güçlü olacağını bilmeme rağmen aciz olduğum her konuda elimi taşın altına koymamakta mıydı sorun? Belki de bir parmak şaklatmasıyla çözebilirdim meseleyi. Kafamı daha fazla karıştırmamam gerekiyordu.
Yüzümü dondurup kurutan bu havaya karşı çeviriyordum Lenith’e doğru. Gözlerimde belli belirsiz bir hüzün olmasına karşı buzdan donmuşçasına mimiklerim hareketsizdi. Ellerimi koruyabileceğim şekilde saklamaya çalışırken “Lenith, sen iyi biri misin?” diye soracaktım. Sorduğum soruya bir cevap beklemiyordum aslında. Yalnızca içimdeki düşünceleri belli etmeden dışa vuruyordum. Normalde gerekmedikçe düşüncelerimi de dışa vurmayı pek sevmezdim ama bu sefer durum nedense farklıydı. Ardından gözlerimdeki ince hüzne karşı direnme çabası gibi ufak bir tebessümle baktıktan sonra civardaki görünmeyen başka uzak yerleri görebilmek için en uygun yere doğru dönecek, adımlamadan önce “İblisim benimle konuşmuyor diyorsun ama sen de pek konuşmuyorsun öyle değil mi?” diyecektim. Bir nefes verip aldıktan sonra “Belki de duygularının vakti gelmemiştir” diyecektim. Sözlerimden nasıl bir sonuç çıkaracağını bilmiyordum ancak ekibimdeki biri olarak bunları söylemekte sakınca bulmuyordum. Ardından kafamdan hedefime yönelik bir yürüyüş rotası belirleyip yürümeye koyulacaktım.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 20 Feb 2023, 10:09
by GM - Dimensio
Adımlarının etrafındaki başka detayları görebilmek adına yönlendirdiğin anda, Lenith’e sorunu yöneltiyorsun. Adeta hiç beklemediği bir yumruğu suratına yemiş gibi ve havanın beceremediğini sözlerin başarmış gibi, sorunla bir anda donakalan Lenith’in sabitleşen göz bebeklerini görüyorsun. Sorduğun soru, Lenith’in tüm bedeninin donmasına neden olmuş gibi duruyor. Ancak bu donukluğun altında var olan dehşet, Lenith’i tamamen hareketsiz kılıyor. Soruna bir cevap almayı düşünmesen bile, Lenith’in bu vücut hali sana cevaplar hakkında ufak da olsa bir ipucu vermiş oluyor. Bulunduğunuz tepenin bir diğer ucuna gidip etrafına bakmaya başladığında, diğer cümlelerini kuruyorsun. Bu sözlerin Lenith’e ne derece ulaştığını bilemesen bile adımlarını atmaya başlıyor ve görüş açını değiştiriyorsun.
Tepenin diğer ucuna geldiğinde, gözlerinin önündeki manzara pek bir değişkenlik göstermiyor. Donuk doğa, tüm heybeti ve korkutuculuğu ile karşında durmaya devam ediyor. Donmuş ağaçlar, sanki zamanın da işlemediğini göstermek ister gibi geliyor gözlerine. Bu haliyle, etrafta zamanın ilerleyişinden nasibini alan tek şey, alıp verdiğin nefesler oluyor. Ne iblislere dair ne de başka bir canlıya dair hiçbir şeyi gözlerin tespit edemiyor. Kaldı ki, bu dondurucu havada herhangi bir canlının sağ kalabilmesine de ihtimal vermiyorsun. Bu anda da, vücudunun daha ne kadar dayanabileceği sorusu kafanda bir kez daha hızla beliriveriyor.
Bakışların etrafında sana yol gösterecek bir şeyler aradığı anda, bir anda Lenith’in “Bilmiyorum.” demesiyle için anlamsız bir sevinçle doluyor. Sanki hava, yanında bulunan Lenith’i bile yok edercesine dondurmuş gibi geldiği için, ondan gelen tepki bir anda seni canlı kılıyor. Bakışlarını Lenith’e çevirdiğinde, göz bebekleri titreyen Lenith’in sana baktığını görüyorsun. Yüzüne çöken mahcup ifadeyi gizlemeyen Lenith “İyi biri olup olmadığımı bilmiyorum.” diyor, sözlerini sana değil de kendine söyler gibi. Söylediği sözün pişmanlığı ile bakışları yere doğru kayan Lenith “İblisimle konuşmayı denedim, lakin bana cevap vermedi. Belki de kendi ırkından onlarcasını, bir şekilde yok etmeyi başardığım için bana böyle yaklaşıyor. Veya istemediği halde onu kendi dünyasından ayırdığım için… Bunun sebebini bilmiyorum Diniel, ancak ben onunla konuşmayı denedim.” diyor. Lenith’in bu sözlerinin altında, esasen elinden geleni yeteri kadar yapıp yapmadığını kendine sorduğunu ve bir şekilde vicdanını rahatlatmaya çalıştığını fark edebiliyorsun. Bu noktada bakışlarını tekrar sana çeviren Lenith “Duygular… Bu hayatta onlara yer var mı bilmiyorum. En azından, Hükümdarımız için yaşaması gereken biri olarak, duygulara sahip olmamam gerekiyor. Bu hayata geliş amacım buysa, duygusuz yaşamayı göze alabilirim.” diyerek cümlelerini sonlandırıyor. Son cümlelerini tamamen kendinden emin ve şüpheden uzak bir şekilde dile getiren Lenith, hemen ardından yanına gelerek senin gibi etrafı incelemeye başlıyor.
Off Topic
Konudaki pasiflik sınırı geçici bir süreliğine kaldırılmıştır.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 22 Feb 2023, 13:13
by Diniel
Lenith’e sorduğum basit soruya karşı donakalmıştı. Onun içinde de sorunlar olduğu barizdi ancak içinde bulunduğum durumdan dolayı bu halini yorumlamak istemiyordum.
Tepenin diğer ucuna gidiyordum gitmesine ama burada da farklı bir şey görünmüyordu. Bu kahrolası havada sıradan bir canlının var olabileceğini düşünmek de mantıksızdı. Belki bir tür sığınak veya merkez bulurum diye düşünsem de bomboş bir buzul diyara düşmüştük sanki. Gözlerim soğuktan donacak gibi geliyordu artık. O yüzden elimle birkaç saniye siper yapıp ısıtmayı denedim. Vücudumu kuşatan bu soğuğa daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Karlardan bir sığınak yapmamız gerekebilirdi. En azından dışarının soğuğunu soğururdu bir nebze. Ancak bunu yapmak ne kadar enerjiye mal olurdu ve hangi hamlede bulunmak daha mantıklıydı bilemiyordum. Lanet olası Visyn daha cümlemin üzerinden yarım saat geçmeden beni haklı çıkarmış olmasına mı öfkelensem yoksa kendi kendime burada hayatta kalamayacak güçte olmama mı kızsam bilemiyordum ancak Lenith’in “bilmiyorum” demesiyle sanki çıkış kapısını bulmuş kadar seviniyordum neredeyse. Hala bu meseleye takılı kalmış olması bana bu soğuğa benden daha fazla dayanabileceğini düşündürüyordu. Az önceki güçsüzlüğe olan öfkeme karşı bir nefes veriyor ve sakince dinliyordum onu. Cümleleri devam ettikçe iblislere yaptıklarını anlattığında gözlerim büyüyor ve “Ne?” diyordum içimden soğuğun getirdiği uyuşuklukla beraber. Aradığım güç Lenith’de doğuştan mı vardı?! Ne demek oluyordu bu?! Nasıl bu güce erişmişti?!
Nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Demek onu ilk gördüğümde hissettiğim baskının sebebi de güçlü olduğundandı. Burada bu koşullarda durduk yere iblisleri öldürdüm diye yalan söyleyecek değildi. O yüzden inanıyordum sözüne ancak benim bunca arzuladığım güce sahip birinin böylesine acayip sözler söylemesine de ayrıca şaşırıyordum. Neredeyse kıskanacaktım bu güce sahip olduğu için ancak kibrim galip gelip ona yalnızca sıradan sorun yaşayan biriymiş gibi görmeyi başarabiliyordum. O etrafa bakınırken birkaç saniye sessizce ona bakma gereği duyuyordum. Bu sırada da sözlerini sindirmeye çalışıyordum aslında. Ardından dönüp etrafa bakınırken “Visyn için mi yaşayacaksın?” dedim öylesine bir şeyden bahseder gibi. Neredeyse dalga geçecektim bu dediğinden dolayı ancak buraya bir ekip olarak gönderilmiştik ve moralini bozmak ilerleyişimizi olumsuz etkilerdi. Ancak kafama takılmıştı. Neden daha hiçbir şey bilmiyorken Visyn için yaşaması gerektiğini söylemişti ki? Az önceki boşlayıcı tavrıma karşı tam zıttı bir ciddiyetle “Yoksa sebebi gördüğün ‘an’ ile ilgili mi?” diye sorduktan sonra “Ondan önce şu an Raldrin’e ihtiyacımız var gibi görünüyor” diyordum. “Lenith bu zorlu koşulun dışında ekstra bir mesele olarak karşıma çıkmaz umarım. Hakkında bilgi edinmek benim için önemli olabilecek olmasa şu durum içindeyken kulak asmazdım bile. Ancak söylediklerini aklımın bir köşesinde tutmalıyım. Visyn için duygulara yer yoksa duygulu hali, yani kendi asıl hali nasıl acaba? Tüm bu tavırları bir tür kalıptan mı ibaret?” diye içimden geçiriyordum. Bu kadar özelliğe sahip birini düşünmekte mahsur görmüyordum. Ancak daha fazla vakit kaybedersem soğuktan donacaktım. O yüzden zihnimde Raldrin’e odaklanıp “Raldrin, buralarda iblislerin ini falan yok mu gökyüzünde yükselip etrafa bakınsana” dedikten sonra “Teşrif et! Raldrin!” diyerek Raldrin’i çağıracaktım.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 23 Feb 2023, 03:34
by GM - Dimensio
Lenith’e karşı sorularını yönelttiğin anda, etrafına bakınsan bile göz ucuyla onu yoklamayı ihmal etmiyorsun. Ancak soruların, adeta bir duvara çarpmış gibi geliyor gözüne. Sorularına karşılık Lenith’in değişmeyen tavrı, bu konudaki iradesini açıkça ortaya koyuyor görünüyor. Aslında Lenith’in duruşuyla birlikte sorularına bir nevi cevap bulmuş olsan bile, Lenith “Öyle.” diyerek senin Raldrin’i hemen çağırmanı engelliyor. Bakışlarını ona doğru çevirdiğin anda Lenith “İblis diyarındaki karanlıkta gözlerimi açmadan önce, hiç kimsenin olmadığı bir karanlığın içerisindeydim. Bu karanlık, bir insanın deneyimleyebileceğim tüm korkuları barındırıyor gibiydi. Karanlık, çığlıklarla yarılmaya çalışıyordu. Onlarca, yüzlerce belki de binlerce çığlık. Her birini duyabiliyordum, pürüzsüz bir şekilde. Her bir çığlıktaki korkuyu iliklerime kadar hissediyordum. Ne var ki, gözlerim karanlığa alıştığında, bu karanlığın kendim olduğunu fark ediyordum. Tüm bu karanlığı ve korkuları var edenin kendim olduğunu anlıyordum. Ve bu şekilde… Tüm o korkuları ve karanlığı özümsemeye başlamıştım. Her bir çığlığı kendimde var ediyordum. Ta ki, o parlak ışığın bana uzattığı ele tutana kadar.” diyor. Yaşadığı o “an” sanki Lenith’in sözleriyle bir kez daha gerçekleşmiş gibi dururken, Lenith’in gözlerinin korkuyla açılmaya başladığını görüyorsun. İki kolunu kendine dolayarak soğuktan ziyade korkulardan kendini korumaya çalışan Lenith’in bakışları giderek daha donuk bir hal almaya başlıyor. Ancak Lenith “Işığın beni kurtaracağını düşündüm.” diyerek anlatmaya devam ediyor ve “Fakat o ışık, benim karanlığımla sönmeye başladı. En parlak ışığı, kendi ellerimle yok edebiliyordum. Çığlıklar bu kez ismimi haykırıyordu. O anda, tek başıma olmam halinde, evrenin tüm aydınlığını yok edeceğimi anladım. Bir amaca, bir kişiye veya bir şeye bağlı olmam gerekiyordu. Kendim, bu dünyanın en büyük tehlikesiydim.” diyor. Lenith’in ağzından dökülen sözler, adeta kendine olan iğrentisini ortaya koyarken, Lenith kollarını yavaşça çözmeye başlayıp bakışlarını sana çeviriyor. Dondurucu soğuğa rağmen ruhunda beliren alevlerle sana bakan Lenith “Gözlerimi açtığım anda Diniel, karşımda onlarca iblis gördüm. Her birinin beni yok etmeye çalıştığını biliyordum ve buna razıydım. Lakin, iblisim bir anda ruhuma dokundu ve bir anda zihnimin içinde var olmaya başladı. Hiçbir şeye anlam veremiyorken, aklımdan geçen tek şey iblisleri yok etmekten ibaretti. Ben de bunu yaptım… Tükenene kadar iblisleri katlettim!” diyor.
Lenith bu noktada yaptıklarının pişmanlığı ve haklılığı arasında sıkışmış bir şekilde derin nefesler alıp vermeye başlıyor. Ancak hala konuşmaya devam edeceğini hissettiğin için bu noktada ona herhangi bir müdahalede bulunmuyorsun. Aldığı birkaç nefesten sonra Lenith biraz kendini toparlamış gibi bakışlarını sana çeviriyor ve “Gözlerimi bir kez daha açtığımda, yanımda Hükümdarımızı gördüm. Onun güvenini ve sıcaklığını hissettim. Tek başıma kaldığım zamanlardaki tüm o korkuların silindiğini ve kendimi kendimden koruyabileceğimi fark ettim. Bu yüzden, istemediğim bu yaşamımı Hükümdarımıza sunmaya karar verdim. Bu hayatı onun için yaşayacağım ve onun arzu ettiği anda veya onun uğrunda sonlandıracağım!” diyor kendinden son derece emin bir şekilde.
Anlatımları bu aşamada sonlanan Lenith bir anda tüm ifadesini silip eski haline dönerken “İblisin… Yani Raldrin. Yardımı olacaksa faydalı olur.” demekle yetiniyor. Bu cümlelerini sırf havayı değiştirmek için söylemiş gibi duran Lenith’in konuşmasını aklından çıkarmadan Raldrin’e sözlerini söylüyor ve onu var edecek sözleri söylüyorsun. Bedeninde daha önceki gibi beliren parlaklıkla birlikte, Raldrin cismani olarak hemen yanında var olduğu anda, donuk gözlerle ilk önce sana ve ardından Lenith’e bakıyor. Ruhu sıkılmış gibi derin bir nefes vererek “teşrif eden” Raldrin, olduğu yere çökmeye başladığı esnada bakışlarını diyara çeviriyor ve “Çok soğuk, hareket edemeyeceğim.” diyor. Hemen ardından ise hiç de içten olmayan bir tavırla Lenith’e bakıp, aynı samimiyetsizlikle “Kusura bakmazsın sanırım.” diyerek yere bağdaş kurup oturuyor.
Re: Karanlığın Bir Başka Hali (Diniel)
Posted: 23 Feb 2023, 21:40
by Diniel
An ile ilgili sorduğum soruya karşı sanki hiçbir şey dememişim gibi değişmeyen tavrına karşı bunu konuşmak istemediğini düşünüyordum. Ancak isabetli bir tahminde bulunmuştum. Raldrin’e odaklanıp onu çağırmadan önce “Öyle” demesiyle bölünüyor ve dikkatimi ona veriyordum. Bakışlarımı ona çevirdiğimde başından geçenleri uzunca anlatmaya başlıyordu. Korku ile ilgili anlattıkları ve bizzat yaşadığı korku karşısında istemsizce ciddi bir ifade takınıyordum. Soğuktan acıyan kulaklarıma sözleri batıyormuş gibi hissettirse de canlılık namına burada tek başına duran Lenith’i dinlemekten rahatsız olmuyordum. An ile ilgili anlatmaya devam ettikçe sözleri öylesine çarpıcı geliyordu ki çevrede olanlar ve soğuğu bir süreliğine unutuyordum. Korku ve karanlığı var edenin kendisi olması derin ve düşündürücü bir konuydu. Ancak anlattıkları üzerine düşünemeden ışıldayan varlığa konu geldiğinde ortak noktamız olduğunu düşünüyorken sonunun her şeyin karanlığa gömülüp bizzat Lenith tarafından yok edilmesiyle beraber oldukça farklı noktaya gidiyordu.
Kendi an’ım aklıma geliyordu. Yürüdüğü her yeri çürüten ve sevdiği, değer verdiğinin yok olmasına sebep olan ancak buna karşı hiçbir şey yapamayan kendim… Bakışlarım yere doğru iniyordu hafifçe ancak kulaklarım Lenith’deydi. İblisi ile anlaşmadan, daha kendi varlığının yeni farkında olduğu anda iblisi ile çoktan bir olmuşlar anladığım kadarıyla. İblisi ile bir olup iblisleri öldürebilme yeteneği kazanmış olabilir miydi? O halde Raldrin ile bütünken iblisleri yok edebilir miydim?
İblisleri katletmiş olması benim için negatif bir algı oluşturmuyordu. Ancak kendisi pek istekli bir şekilde bunu yapmamış gibiydi biraz önce anlattıklarına göre. Bu sözlerinin ardından verdiği kısa aralık da bunu destekliyordu. Ancak pişmanlık duyduğu şey yaşıyor olması mıydı?
Bu anlattığı olayın ardından kendisine gelmesiyle Visyn ile tanışmış. Visyn’i ilk gördüğümdeki aurayı o da yaşamış ve gerçekten de yaşıyor olmasından duyduğu pişmanlıkla istemediği bu yaşamı Visyn’e sunmuş. Bu düşüncesine sıkı sıkıya bağlı görünüyordu. Sözlerini sonuna kadar ciddiye aldığım için takındığım ciddi ifadeyi sözü Raldrin’e getirmesiyle bir göz kırpış ile değiştiriyor daha doğal bir tavır alıyordum. Raldrin’e olan sözlerimin ardından onu çağırmıştım. Ancak daha ortaya belirir belirmez ruhunun sıkkınlığını dışa vuran verdiği nefesle beraber yere çöküyor ve soğuktan dolayı hareket edemeyeceğini söylüyordu. Ardından Lenith’e kusura bakmazsın herhalde deyip çemkiriyordu. Bütün bu soğuğa rağmen bir şekilde dayanmaya çalışsam da Raldrin’in tavrı beni tamamen donduruyordu yaklaşık beş saniye kadar. Ardından “Hareket edemeyeceğim mi?” diye zihnimde boş cümlem yankılanıyordu. “Uçamayacağım ne bileyim bakamayacağım da değil, direkt hareket edemeyeceğim deyip yere çöktü” diye yeniden zihnimde kendi kendime konuşuyordum. Bir anda yükselen sinirlerimle kaşımın seğirdiğine yemin edebilirdim ama bir yandan da ağlayasım gelmişti içinde bıraktığı duruma karşı. Ancak Raldrin’e bir şey belli etmek istemiyordum. O yüzden gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp verdikten sonra sanki Raldrin hiç gelmemiş gibi Lenith’e döndüm sakince. Ciddiyetle “Biraz önce anlattıklarını dikkatlice dinledim. Bana karşı açık olduğun için…” dedikten sonra çok daha samimi bir ifade ile bu soğuğa rağmen kısmen sıcak tonda “Sana çok kısaca kendi an’ımdan bahsedeyim. Gördüğüm her şeyi ben de senin gibi ilk elden yaşıyor gibi hissetsem de bir yandan da sanki onları yaşayan aslında ben değilmişim gibi de geliyordu. O yüzden emin değilim ancak, eğer dediğin gibi kendimiz bunları bizzat yaşadıysak, değer verdiklerim de dahil var olan bütün her şeyi çürütüp parçalayıp yok eden kişi de ben oluyorum. Aslında yürüyen felaketim yani. Ve evet, şu anda bu lanet soğuk bölgeyi yok edebilecek olsaydım çoktan yok ederdim” diyordum. Ardından iki elimi ‘bilemiyorum’ manasında iki yana açıp “Yine de kim bilir? Sürekli bunu düşünüp duramam” dedikten sonra gitgide ciddileşip sağ elimi yumruk yapıp bakışlarımı keskinleştirirken “Ayrıca güçlü olduğum sürece bu bir yazgı bile olsa o yazgıyı yok eder geçerim! Ve söyleyeyim, ben güçlüyüm!” diyordum ciddiyet ve kararlılıkla. Ardından yavaşça sakinleşip sıradan halime dönüp “Yaşadığın korku ve yaşattığın korkunun boyutlarını düşünmek bile korkutucu olabilir ama kendin için bir ara başka şeyler de düşünmelisin. Yoksa hayat çok sıkıcı olur. Raldrin gibi olursun” diyecektim. Niyetim son birkaç cümlemi Raldrin’e çarpmak olsa da ikisi de kendine pay çıkarır diye umuyordum. Boş boş yatan soru sorduğumda doğru düzgün cevap vermeyen onu gördüğümde kaçan sıkıcı iblis umarım bir şeyler anlardı bu dediğimden. Kho’Raktar olsaydı avucunda bile ısınabilirdik ama bana denk gelen iblis yere oturmayı seçiyor!
Lenith’e olan sözlerimin ardından hazır lafını etmişten Raldrin’e dönüyor ve umutsuz bir iç çektikten sonra kurabilecek birkaç cümle ağzıma diziliyordu. Ancak Raldrin’le ilgili ne kadar az şey bildiğim için ona bir şey söylemenin pek doğru olmadığını düşünüyordum. Ayrıca anlaşma yapmıştık. İstemediği hiçbir şeyi yapmayacaktı. Yapmıyordu da... Huzursuz bakışlarımla “Keşke biraz bile olsa seni tanıyabilseydim” diye geçiriyordum içimden Raldrin’e. Ardından biraz önceki sözlerime karşı Lenith’in tepkisini bekleyecektim. Bir sonraki adımı planlamadan önce Lenith’in ne diyeceğini merak ediyordum. Lenith'le an ile ilgili kötü tecrübelerimizden yola çıkarak fazla samimi davranmış olmama rağmen kendimi bu konuda rahatsız hissetmiyordum. Bunun sebebi belki de tepkilerinin oldukça mesafeli olmasıydı. Yaşananları ciddi bir samimiyete dökmeyeceğini düşünüyordum. Aslında neredeyse tüm hayat hikayesini öğrenmiş olduğum için kapılarım ona kapalı değildi ama neler olacağını zamana bırakacaktım.