Varoluşun Üç Kadım Ayağı (3. Kısım) (Zenahpuryu | Gadiel | Diniel)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

24 Nov 2023, 10:19

Tok sesin ruhunuzu sindirmeye çalışan tınısı sonlandıktan sonra, ilk konuşmaya giren kişi Gadiel oluyor. Ruhunda toparladığı kudreti ve bilediği kararlılığıyla cümlelerini dile getirmeye başladığında, vücudundaki kontrolün de yavaşça gelmeye başladığını hissediyor. Sanki sözleri, aldığı nefese ve atmaya başlayan kalbine dönüşüyor. Her bir kelimesi, bir öncekinden daha var edici bir şekilde ağzından çıkmasının ardından, bir şekilde kırmızı parlaklığın bu sözleri sindirmeye çalıştığını hissedebiliyorsunuz. Gadiel’in sözleri sırasında, içten kıkırdamalarına hakim olmakta zorlanan Zenahpuryu, en sonunda içinde biriktirdiği kahkahalarını karanlığa saçarken, adeta kırmızı gözlerin parlaklığını silmeye çalışıyor. Dalgalanan kırmızı parlaklığa karşı ilk somut etkinizin bu şekilde var olması dikkatinizden kaçmazken, bir anda tüm bu dalgalanma yerini Zenahpuryu’nun ağzından fışkıran kanlara bırakıyor! Dilini olabildiğince sert bir şekilde ısıran Zenahpuryu, dilinden kopan bir et parçasını kanlarıyla beraber dışarı tükürürken, her biriniz bu ansız hareket karşısında bakışlarınızı ona doğru yönlendiriyorsunuz. Zenahpuryu, kendi dilini koparacak kadar ileri gitmesinin yanında, çektiği acıyı da altında ezildiği baskıyla yarıştırmaya başlıyor. Ne var ki, sadece birkaç saniye sonunda tüm bu manzara bir anda silinip atılıyor. Adeta hiç yaşanmamış gibi Zenahpuryu’nun dili eski haline gelip tüm acı silinirken, Gadiel ve Zenahpuryu’nun zihninde tok sesin kudretine dair açıklamaları geliyor. Nitekim parlak kırmızı gözlerin daha da parlaması ve ardından Zenahpuryu’nun dilinin eski haline gelmesiyle eski parlaklığına kavuşması, tüm bu sürecin onun tarafından yönetildiğini açıkça ortaya koyuyor.

Zenahpuryu’nun karanlığı silmeyi amaçlayan hamlesinin nispeten olumsuz sonuçlanması karşısında, bu kez söze giren Diniel oluyor. Kendine has havası ve üslubu ile konuşmaya başladığında, Gadiel’i destekler nitelikteki sözleri kırmızı parlaklık tarafından sindirilmeye başlıyor. Ancak tüm bu meydan okumaya karşı, kırmızı parlak gözlerin Zenahpuryu’nun dilini iyileştirmek dışında olağan dışı bir hareket sergilememesi, sözleriniz ne derece tesir ettiğini sorgulamanıza neden oluyor. Karanlığın içinde sözlerinizin yankısı kesildiğinde, tok ses tüm endamıyla bir kez daha yankılanıyor ve“Sanırım anlamıyorsunuz.”diyor.

Tok sesin iki kelimeden ibaret cümlesi, sanki kasırgaları tek başına yutabilecek kadar kudretli bir şekilde kulaklarınızda titremeye başladığında, kırmızı parlak gözlerin yavaşça parlaklığını arttırmaya başladığını fark ediyorsunuz. Bu artışla birlikte tok ses“Daha önce söylemiştim Zenahpuryu. Kudretimin iyileştiremeyeceği bir yara yok. O yüzden kendine şimdiden gereksiz acılar yükleme! Zira sözlerinizden anladığım kadarıyla, yüzleşeceğiniz acıların boyutunu hiç fark edemiyor veya anlayamıyorsunuz.”diyor. Bu sözlerinden sonra kırmızı parlaklık gözlerinizi yakmak ister gibi parlamaya başladığında tok ses“İzin verin size göstereyim!”diyor hırıltılı bir tonda.

Yayılan kırmızı parlaklığa karşı gözlerinizi korumak için ellerinizi kaldırmak isteseniz dahi, bir şekilde elleriniz yüzünüze ulaşamadan yarıda kilitlenmiş gibi oluyor. Görüş açınız tamamen yok olup tamamen kırmızıya bulandığında ise, fiziksel veya ruhsal bir acıya kendinizi hazırlamaya çalışıyorsunuz. Ancak birkaç saniye süren parlaklığa rağmen herhangi bir acıya dair hissinizin olmaması, başkaca bir şeylerin olup olamayacağını sorgulamanıza neden oluyor. Nitekim kırmızı parlaklık giderek etkisini azaltıp siyah dalgalanmaları tekrar ortaya çıkardığında, görüşünüz de eski halini almaya başlıyor. Ve görüşünüzün eski halini aldığında ise, tok sesin neyi kastettiğini ilk elden görebiliyorsunuz.

Parlak kırmızı gözlerin biraz önünde bir yanda Cysa ve diğer yanda Agthar’ı görmenizle birlikte, burada dönen dolaplara anlam vermeye çalışıyorsunuz. Ancak sizi asıl düşüncelere iten, parlaklığın tamamen etkisini yitirmesiyle Cysa ve Agthar’ın tam arasında, dizleri üzerine çöktürülmüş ve Cysa tarafından saçından tutularak suratı size gösterilen Ela’yı görmek oluyor! Cysa’nın yüzündeki zevk dolu gülüşü, bir anda Gadiel’in tüm damarlarının titremesine neden olurken, Cysa da herhangi bir yara izinin bulunmaması Gadiel’in kanının kaynamaya başlamasına neden oluyor. Bunun yanında Agthar’ın yüzündeki size yönelen donuk ve tiksinir gibi duran bakışları, bu aşamadan sonra taraflarınızın ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Cysa özellikle Gadiel’de sabit tuttuğu bakışlarıyla sanki meydan okurcasına dursa bile, henüz bir şeyler yapacak gibi durmuyor. Tüm bu manzaranın gözünüze yansımasının ardından ise tok ses bir kez daha varlığını belli ediyor ve“İşte sizin sonunuzun başlangıcı… Cysa ve Agthar, kudretimi kabul edenler olarak, insan diyarına hükmetmemde benim yanımda olmayı seçtiler. Aklı olan tüm kudretliler gibi… Ancak mesele bu değil…”diyor. Sözlerine devam edeceği belli olan tok sesi dinlemeye devam ederken, Cysa ve Agthar’a yönelen hisleriniz de giderek güçlük kazanmaya başlıyor içinizde. Buna karşın vücut kontrollerinizi tam anlamıyla sağlayamıyor oluşunuz, belki de şu an sizi hareketsiz kılan yegane şey oluyor. Bu esnada tok ses bir kez daha karanlıktan yankılanıyor ve“Amahimara Sindenna’yı, yani Maeve’i ele geçirmenin insanları harekete geçireceğini biliyordum. Amahimara Sindenna bir yangının ilk kıvılcımıydı sadece… Her üç kutsal varlığı iblislere bırakamazdınız, değil mi? Bu yüzden, Maeve’i kaybetmenizin ardından, sadece Amahimara Kirata’ya sahip olarak, ne olduğunu bile bilmediğiniz Amahimara Phistila’nın peşine düşmeniz gerekiyordu. Ancak bu şekilde iki kutsal eşyaya sahip olarak üstünlük kazanabilirdiniz. İşte kudretinizin ve gururunuzun karşılığı!”diyor.

Tok sesin bu sözlerinin ardından Cysa sanki elinde önemsiz bir nesne tutar gibi Ela’nın saçlarını fırlatırcasına bırakmasının ardından, Ela’nın bedeni öne doğru düşüveriyor! Bir şekilde ölü olmadığını hissetseniz bile, bunun sadece bir umut mu yoksa gerçek mi olduğunu anlamanız pek mümkün olmuyor. Bedeniniz bu manzara ve sözlerle daha gergin ve kasılı bir hale gelirken tok ses karanlığı bir kez daha yarmak ister gibi dile geliyor ve“Beni Amahimara Kirata'yı ele geçirme zahmetinden kurtardınız. Bunun için müteşekkirim. Ve şimdi, iki kutsal varlık da artık benim ellerimde! Ve iblis diyarına şuursuzca adım atmanıza neden olan Amahimara Phistila… Ne olduğunu bile bilemediğiniz o kalkan… Başından beri zaten benimdi!”diyor. Tok sesin tüm bu sözleri, sanki karanlığı daha da karartıyor ve üzerinizdeki baskı hafifçe artmaya başlıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

24 Nov 2023, 13:06

Acıyla titredi kalbim gözlerimin önünde var olan o görüntüye karşı… Cysa’nın o arsız gülüşü tüm o kötü anılarla kalbimi bir kez daha öfkeyle titretti; ama Ela’nın o çaresiz görüntüsü tüm o öfkeyi bastıracak sonsuz bir hüzünle titretti kalbimi.

Şuursuzca hareket etmek, arsızca saldırmak ve gözümün önündeki tüm her şeyi yok etmek istedim bu üzüntü karşısında; ama yapmadım. O halim aklıma geldi… Bir daha öyle olmak istemedim. Ayrıca Lord Vagror ne derse desin onun aksine her şeyi elde etmenin bu kadar kolay olmadığına inanıyordum. Eletha bu kadar kolay şah mat olamazdı.

Bu yüzden ne öfkeyle ne de başka bir duyguyla hareket etmedim. Olduğum yerde, baskının bir azalıp arttığı o anlarda sakinlikle konuşmaya devam ettim.

“Ne kutlu size Lord Vagror… Tüm kutsal olanlara sahipsiziniz!” duraksadım. “Hatta size kulluk eden iki tane kudretli insana bile! Belki de bilmediğimiz daha fazlasına… Ama anlayamıyorum. Tüm bunlara rağmen neden bizlere ihtiyacınız var? Kalkan, kılıç ve Maeve… Üçü de sizde! O zaman biz neden buradayız? Neden müjdeleyecek olanlar bizleriz?”

Tek arzum daha fazla bilgiye erişmekti… Lord Vagror zafer sarhoşuydu. Eletha ise gördüğüm kadarıyla tüm bunları ön göremeyecek kadar aptal değildi. Lord Vagror’a göre neden burada olduğumuzu belki de birazdan öğrenecektik.

Asıl merak ettiğim Eletha’ya göre neden buradaydık? Verdiği görevleri ile başarı ile tamamlamıştık. Çünkü Lordun sözleri ve bize gösterdikleri ile hain ve kalkanı bulmuştuk. Bu yüzden mağlup gibi hissetmiyordum.

Ama kazanmış gibi de hissetmiyordum.

Bir şeyler eksik gibiydi.

Bu yüzden bu eksik parçayı tamamlamak için Lordun cevabını bekleyecektim. Cevapları aldıktan sonra ise gözlerimi umarsızca kapatacaktım.

“Yolumu kaybettiğimde bana ışık olan kutsal ruh! Çaresiz olduğumda bana çare olan o ses! Sana yalvarıyorum. İsmime nail olan o kudreti bir anlığına da olsa bahşet bana! Kalbimde yatan gücü bedenimde ve ruhumda tam anlamıyla var et!

Çaresizlere çare olabilmem, kaybolmuşlara yolunu gösterebilmem için bana ışık ol”


Yakaracaktım içimdeki karanlığa, o karanlıktan daha öte olan o kutsala! Özüm olana, benim olana!
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

24 Nov 2023, 14:37

Zen’in kahkahalarının sonunda ağzından bir anda fışkırttığı kan, işlerin ne boyuta ulaşabileceğinin ufak bir yansıması gibiydi. Kendi dilini koparmasının sebebini anlayamamış olsam da, yaşananın ardından söze giriyordum.

Sindirmekten haz alıp almadığı belli olmayan Vagror, yalnızca yankılanan sesiyle durumu idrak edemiyor oluşumuz ihtimalini veriyordu yalnızca. Kulaklarımda titreşen bu sese karşı bir şekilde hala ayakta durabiliyor olmama karşı, hala en ufak bir tepki bile veremeyecek durumda olmak, Vagror’un buradaki mutlak yönetici olduğunu bir kez daha açıkça ortaya koyuyordu. Tok sesiyle Zen’e yaptığına karşı verdiği cevabın ardından, dediklerinin somut örneğini ortaya koyacağını söylemesinin ardından yaymaya başladığı kırmızı parlaklığa karşı ellerimi kaldırıp gözüme siper bile edemiyor olmama lanet ederken kendimi çeşitli acılara hazırlıyordum. Ancak hiçbir acı hissetmiyor oluşum, bu kızıllığın oluşma sebebini sorgulatıyordu bana. Bir şey yaptığı kesindi ancak neydi? Bu sorunun cevabı ise onun önünde oluşan Cysa ve Agthar ile beraber yerde saçları Cysa tarafından tutulup diz çöktürülmüş Ela’yı görüyordum. Cysa’nın yüzündeki manyak gülüşün yanında Agthar’ın donuk ve tiksinir bakışları karşısında karşımda oluşan bu tabloya karşı en ufak bir sempati veya nefret duymuyordum. Gözlerim Ela’ya kayıyordu yavaşça. Vagror bu tablonun sonun başlangıcı olduğunu söylüyordu bu sırada. Keskinleşen bakışlarım yerini yavaşça dinginliğe bırakıyordu. Vagror’un sözleri zihnime kaçınılmaz olarak işledikten sonra Azuldir’in Ela için söylediği aklıma geliyordu. Daha doğrusu Ela’yı nasıl küçümsediğini anımsıyordum. İçinde bulunduğu durumda gerçekten de zayıf görünüyor olsa da Eletha ve inandığı için çabalamış gibi görünüyordu. Hala yaşıyor muydu bilmiyordum ancak Cysa’nın bunu tahrik etmek için kullandığı aşikardı. İblislere insanlardan daha çok güvendiğimi söylediğimde bunda haklı sebepler görüyor olmam kendimi iyice iki tarafa karşı da nötr bir tutuma sahip olmama sebep oluyordu. Agthar veya Cysa’nın kim olduğu ve ne yaptığı umurumda değildi. Ancak artık düşmanım olduklarını açıkça belli etmişlerdi. Yani… Artık onları yok edebilirdim!

Vagror’un insanlık tarafının bu iki taraf arasındaki durumunu ve şu anki dezavantajlarımızı yüzümüze vurduktan sonra Cysa Ela’yı tuttuğu saçlarından önemsiz bir nesnesi fırlatıp gibi atmasının ardından gözlerim hiçlik zeminindeki Ela üzerinde duruyordu. Üç kutsal emanete de sahip Vagror’a karşı insanlığın ne kozu olabileceğini tahmin edemiyordum artık. Eletha bu nesnelerin iblisleri insan boyutundan arındırmada kullanıldığını söylemişti. Maeve olmadan iblisler topluca diz çöktürülemez, kalkan olmadan en güçlü darbelere karşı mutlak bir savunma kazanılamazdı ve kılıç… En büyük sorun… Sanırım bu kılıç olmadan Vagror alt edilemez!

Artık konumumu daha iyi kavrayabiliyordum bu şekli ile. Ancak her şey burada bitmiş miydi? Beyhude bir çaba içerisinde iblislere karşı durup yok mu olacaktı insanlık? İnsan veya iblis, bu iki tarafa karşı bir tavır sergilememiş olsam da insan diyarında bıraktığım hikâyemin Vagror tarafından silinip atılmasına izin mi verecektim? Elbette cevabı koca bir hayırdı.

Gadiel sakince bize neden ihtiyacı olduğunu sormuştu. Açıkçası ben yaptığının daha çok bizi parçalayıp işlerini kolaylaştırmaya çalışması olduğunu düşünüyordum. Yani şu anda bize yalan söylemesi gayet olası görünüyordu. Özellikle de kaderimizin ne olduğunu bildiğini iddia edip bunu bozmaya çalışacağını söylemesiyle beraber.

Vagror türlü kozlar edinmiş olmasına rağmen neler yapılabileceği seçenekleri arasında birinci sırada kendi çabalarım geliyor olsa da karşısında kımıldamakta bile başarısız olduğum bu durumda kendimi daha fazla düşünmeye zorlamalıydım. Bu durumda elimizde Eletha’nın kudreti olsa da, üç emanete ihtiyacımız olduğu gerçeği onun dilinden de söylenmişti. Ancak bir kişi daha vardı bu denklemleri alt üst eden. Azuldir…

Maeve’i Vagror’a teslim etmesine rağmen Eletha ile konuşmalarına tanıklık etmiştim. Azuldir ne kadar beni iblislere satmış olsa da, bütün iblislerin varlığını yok etmek konusunda ne kadar ciddi olduğunu apaçık belli etmişti. Yapabileceğim tek şey durum değerlendirmesi oluyordu. Azuldir iblisleri toptan yok etme konusunda ne kadar da istekli olsa da iblisleri güçlendirecek bir sonuç olarak Maeve’i onlara teslim etmişti. Maeve’in ele geçirilmesinin ardından iblisler bizim harekete geçmemizden önce örgütlenmiş ve tek tek pusuya düşürülmüş gibi görünüyorduk Gadiel ve Zen de burada olduğuna göre. Şimdi üç emanet de onlardaydı. Peki… Bu üç emanet iblislerin mutlak zaferi mi demekti. Azuldir açısından bakılırsa… Hayır.

Vagror’un konulardan ne kadar haberdar olduğunu bilmiyordum. Kişisel olarak beni tanımış olması, her şeyi bildiği anlamına gelmiyordu sonuçta. Azuldir belli ki Eletha’dan taraf değildi, ancak iblislerden taraf hiç değildi. Ancak anlamadığım şey, neden beni ve Maeve’i iblislere satma gereği duyduğuydu. İblisleri güçlendirip, Eletha’nın kozlarını bu derece zayıflatmanın kime faydası olacaktı. O kişiden kastı neydi? Yoksa dengelere etki eden üçüncü bir taraf mı ortaya çıkartmak istiyordu?

Vagror’un baskısıyla kaskatı kesilen bedenime karşı hala kendimce konuşabiliyor olmam bana verilmiş ilahi bir lütuf gibiydi. Ağzım yavaşça aralandıktan sonra “Vagror’a bunu sorarak yalnızca sizi manipüle etmesine izin mi vereceksin Gadiel?” diye söze başlayacaktım. Ardından Vagror’a “Kurduğun denklemde mutlak zaferin var gibi görünüyor. Ancak böyle görünüyor olması böyle olduğu anlamına gelmiyor. Sefil Cysa’nın Büyük Hükümdarımızın kanatları altındayken şımarık oyunlarını oynayamayacağı için tarafına geçmiş olmasını anlamak kolay. Agthar ise...” dedikten sonra bakışlarım üzerine yavaşça kayarken “Seni tanımıyorum bile. Ne yaptığın ve başına neler geleceği umurumda değil” dedikten sonra Vagror’un öne sunduğu bu manzara karşı açık bir terslik getiriyordum. Ardından Bakışlarım aslında hiç gözlerimin kesişmesini istemediği Vagror’a mecburi olarak dönüyor ve “Denklemde mutlak zafer görünüyor olmasına rağmen içine sinmeyen hala bir şeyler var gibi görünüyor Büyük Kaosun Efendisi Vagror. Ancak bildiklerimle daha fazla detay verip elinize koz verme gibi bir niyetim yok” dedikten sonra gözlerim öfke ile açılıyor ve bir anda öfke ile kasılan çenem ile çok daha katı çıkan ses tonumla “Söyleyebileceğim tek şey, hodri meydan!” demek oluyordu.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

24 Nov 2023, 14:50

İşe yaramadı…

Çekeceğim fiziksel bir acının, beni burada çektiğim ruhsal bir acıdan ve baskıdan kurtaracağına inanmıştım, hatta öyle ki belki içimdeki ışığın bile bu noktada yardımcı olacağını düşünüyordum. Yanılmışım, sadece birkaç saniyelik bir acıdan sonra dilim eski haline geldi. Önemli olan, dilimin eski haline gelmesi değildi, böylesine bir acı ve böylesine büyük bir kararın beni Vagror’un baskısından kurtarabileceği düşüncesiydi.

Yanılmışım.

Diniel’in sözleri bir kulağımdan girip öbüründen çıkarken, sadece yanılmış olmanın verdiği etkiyle hareketsiz bir şekilde kalmaya devam ettim. Şuan için ne yaparsam yapayım, bir şeylerin değişmeyeceğini düşünüyordum. Ona karşı edilen sözler, sanki onun üzerinde bir etki yaratmıyor gibi duruyordu. Bense, kendimi sorgulamaya devam ediyordum. Ne yapmam gerektiğini, arkadaşlarım için daha fazla ne ortaya koyabileceğimi bilmiyordum.

Kendim hakkında bildiğim tek şey, öldükten sonra yaşananlardı. Öldükten sonra karşıma çıkan o ışıkla olan konuşmamdı. Arkadaşlarım için tekrardan ölebilirdim, ancak Vagror’un önünde bunu başaramayacağım kesindi.

Vagror, yüzleşeceğimiz acıların boyutunu bilmediğimizi söyledikten sonra, görüş açımız bir anda kırmızıya bulanıyordu. Bir şekilde acı çekeceğimiz onun sözlerinden sonra kesin gibi duruyordu, bu nedenle kendimi hazırlamıştım. Ancak acı hissiyatı, ne fiziki ne de ruhani olarak var oluyordu. Parlaklık giderek azaldığında, gözlerimiz tekrardan görmeye başlıyordu. Cysa ve Agthar, tam aralarında dizlerinin üstüne çöktürülen Ela ve Cysa’nın onu saçlarından tutarak yüzünü göstermesi.

Cysa’nın suratındaki mide bulandıran zevk dolu gülüşü.

Sarhoşluk sonrası mide bulantısından daha kötü bir bulantı.

Agthar’ın hükümdarın yanında sadık gibi davranıp bana karşı tavır alması ve şimdi karşımda durması.

Acınası.

İğrenç.

Midem kalkıyor.

Keşke şarap içebilsem.

Belki midem rahatlardı.

Cysa ve Agthar’ın seçtiği tarafı gözlerimizle görebilsek bile, Vagror’un bunu ekstra olarak onaylaması her şeyi tam olarak kesinleştiriyordu. Sonrasında ise, bize verilen asıl görevden konu açılmıştı. Maeve’i ele geçirmenin insanları harekete geçireceğini bildiğini, Maeve’in kaybedilmesinin ardından kalkanın peşine düşmemiz gerektiğini bildiğini söylüyordu. İki kutsal eşya da bizde olursa üstünlük kazanacağımızı biliyordu, bu şekilde kalkanın peşine düşerek Ela’nın kılıcını da Vagror’a teslim etmiş olduk. Üstelik, ne olduğunu bile bilmediğimiz o kalkan en başından beri Vagror’un kendisininmiş. Kısacası, çok büyük bir oyunun içine düşmüştük ve anladığım kadarıyla, iblisler bu oyundan galip olarak ayrılıyordu.

Gözlerimi kapattım. Gadiel’in konuşmaları yavaş yavaş kulaklarımda bulanıklaşırken sadece düşündüm. Daha güçlü olabilseydim, eminim arkadaşlarımı kurtarabilirdim. Yanımda duran iki yoldaşımı, kurtarabilirdim. Belki, elimi kana bile bulayabilirdim.

Cysa.

Agthar.

Arkadaşlarımı korumak için gözümü kırpmadan ikisinin de son nefesini vermesini sağlayabilirdim.

Belki değil, yapardım.

Ancak elimden bir şey gelebileceğini sanmıyorum. Yazgım bu Dünya’nın ışığıysa, onu şuan yansıtmak isterdim. Belki ölmeyi başarsaydım, o ışığın karşısına tekrardan çıkabilseydim, daha fazlasını yapabilirdim. Daha fazlasını öğrenebilirdim, o ışığı güneş gibi yansıtabilirdim. İçinde bulunduğumuz bu karanlığı yok edebilirdim. Ancak şuan, ne yapabileceğimi bilmiyorum. Güçsüz olmanın verdiği çaresizliğin içerisinde hareketsizce bekliyorum. Ama belki de…

Bir yolu vardır.

Gülümseyerek Cysa’ya baktım. Gözlerinin içine bakıyordum.
“Cysa. Beni öldürmek ister miydin?” Samimi bir şekilde gülümsedikten sonra gülüşüm biraz daha büyüdü. “Madem iblis lorduna yardım edeceksin, bu bizi düşman yapar değil mi? Beni öldürmen gerektiğini düşünüyorum.” Bu kadarla yetinemem. O ışığın karşısına tekrardan çıkmak istiyorsam, sonuna kadar bu işi zorlamalıyım. “Hükümdarın ve diğerlerinin karşısında en büyüğü sendin. En güçlüsü, en kudretlisi sendin. Hükümdardan bile güçlü olandın. Şimdi, Vagror’un karşısında beni öldürmeden duracak mısın? Ben onun emrini bekliyorum, onun emri olmadan bir şey yapamam mı diyeceksin?” Gülümsemem daha da büyürken, Cysa’nın gözlerinin içine bakarak bağırmaya başladım. “GEL BURAYA KUÇU KUÇU! LORD VAGROR’UN SADIK İTİ! GEL BURAYA VE BENİM CANIMI AL! NE KADAR BÜYÜK OLDUĞUNU GÖSTER, İBLİS LORDUNUN YANINDA DURMAYA GÖTÜN VAR MI GÖRELİM!” Bağırmayı kestikten sonra derin bir nefes aldım hayal kırıklığına uğramış gibi. “Her şeyden kudretli olan, her şeyden güçlü olan Cysa, iblis lordunun emri olmadıkça beni öldüremeyecek, hatta gelir beni öldürmeye kalkarsa Lordu tarafından iyileştirileceğim değil mi? Ne kadar acınası… Ben de sanmıştım ki ‘Tek bir hareketle susmalısın! Tek bir hareketle nefes almalısın! Ama bunu benden beklemeyin… Ben ne istersem ve ne zaman istersem, o zaman onu yaparım!’ Ha birde ne vardı, İblis Diyarına ve oradaki her iblise hükmediyordun değil mi?” Onun cümlelerinden alıntı yaptıktan sonra, kızıl gözlere doğru baktım.

“Boş konuşan kudretlilerle mi ilerleteceksin bu işi gerçekten? Keşke doğru düzgün insanlar seçseymişsin. Seçim zevkin hiç keyif verici değil. Yani, Cysa'yı görmesem senden daha fazla korkacaktım ancak seçim zevkin beni daha çok korkuttu. Neyse, zevkler tartışılmaz demişler.” Yeterince kışkırttığımı düşünüyorum. Şimdi tek gereken şey, Cysa’nın beni öldürmesini sağlamak ve o ışığın karşısına tekrardan çıkmak. Hadi Cysa, beni şaşırtma.

Beni öldür.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

24 Nov 2023, 17:09

Tok sesin yaydığı zafer naraları kulaklarınıza titremeye devam ederken, bu sesle coşkulanmış Cysa’nın gülüşü ve Agthar’ın dinginliği her geçen saniye daha çok çarpıyor suratınıza. Karanlığın içinde vuku bulan kasırganın etkisiyle, gördüklerinizle düşünceleriniz yoğurmaya başlıyor ve üzerinize çöken baskıyı yavaşça kırmaya çalışıyorsunuz. Bu aşamada ilk söze giren Gadiel oluyor ve sorularını sormasının ardından ise sadece gelecek cevaplara odaklıyor kendisini. İçinde kopan onca çığlığı ve fışkıran öfkeyi, bir an önce korkusuzca salmak için…

Gadiel’in sessizliğe gömülmesi, Diniel’in konuşmaya girmesine olanak tanıyor. Bu aşamada, Cysa ve Agthar halen duruşlarını korusa bile, Diniel kafasında dönen düşünceler arasında bunlara odaklanma imkanı bile bulamıyor. İlk olarak konuşmaya başladığında sorduğu soru Gadiel’e yönelse de, hemen ardından Diniel, Cysa ve Agthar ile ilgili sözlerini dile getiriyor. Cysa, kendisiyle ilgili sözlere karşılık başını hafifçe eğip acıyan bir bakışla Diniel’e karşılık verirken, Agthar soğuk duruşuna bir parça çatılan kaş eklemekle yetiniyor. Ancak Diniel sözlerini bir kabulle sonlandırmasıyla birlikte, Cysa’nın yüzünde avını bir an önce parçalamak isteyen vahşinin gülüşünü görebiliyor.

Tam bu esnada Zenahpuryu’nun lafa girmesiyle birlikte, Cysa’nın bakışları da ona doğru yöneliyor. Zenahpuryu’nun ciğerlerini hiçe sayarak ve karanlıktaki dalgalanmaları durultmak ister gibi bağırmasıyla, bir anda tüm odanın içinde tek varlığın kendisi olduğu hissine kapılıyorsunuz. Ancak parlak kırmızı gözler, tüm bu üstünlüğü göz açıp kapayana kadar tekrar ele aldığında, Zenahpuryu konuşmasına kaldığı yerden devam ediyor. Zenahpuryu’nun konuşması, karanlıktaki dalgalanmalara dönüşmeye başladığında ise, Cysa’nın suratındaki öfkeli gülüşün giderek arttığını fark edebiliyorsunuz. Yerinde durmakta zorlanan ve bir an önce Zenahpuryu’nun ağzını kapatmak için harekete geçmek ister gibi duran Cysa, sonunda tüm bu sözlere dayanamayarak yerinden fırlarcasına Zenahpuryu’nun üzerine geliyor!

Cysa, kendisinden beklendiği üzere Zenahpuryu ile arasındaki mesafeyi göz açıp kapayana kadar kapatmasının ardından, sağ yumruğunu olabildiğince sert bir şekilde indirmek için geriliyor. Her biriniz Cysa’nın bu hamlesini son anda görseniz bile, Zenahpuryu’nun konuşmasına kapılmanız ve Cysa’nın ansız hareketlenmesiyle tepki vermekte zorlanıyorsunuz. Cysa, Zenahpuryu’nun suratına yumruğunu indirdiği anda ise, sanki karanlıktaki dalgalanmalar bir anda dağılıp tekrar bütünleşiyor! Suratına inen yumrukla birlikte Zenahpuryu geriye doğru savrulurken, Cysa keskin bir bakışla Gadiel ve Diniel’e bakarak, adeta araya girmeniz halinde sizlerin de bu yumruklardan nasibinizi alacağını gösteriyor. Bunun yanında Agthar’ın keskinleşen bakışları, yerinizden oynayabilecek bir duruma gelmeniz halinde bile sizi durdurmak için tereddüt etmeden harekete geçeceğini gösteriyor. Ancak tüm bunlar sizi durdurmaya engel olmasa bile, bir şekilde halen daha uzuvlarınıza hükmedememek en büyük dezavantajınız oluyor.

Cysa, birkaç metre geriye savrulup yere düşen Zenahpuryu’ya doğru adımlamaya başladığında “Zenahpuryu ismini bana öğretir misiniz Bay Almazath!? Zenahpuryu ismini öğretir misiniz İblis Lordu Vagror!?” diyor, sesini belirgin bir şekilde Zenahpuryu’nunkine benzetmeye çalışarak. Başarısız bu ses denemesine rağmen durumdan memnun görünen Cysa, ufak bir kahkaha atmasının ardından “Ufak aklınla beni gaza getirmeyi başardın, ama tam bir gerizekalı olduğunu da ispat ettin! Senin gibi dostlarımı koruyacağım zırvalıkları yerine gücü elde etmeyi tercih etmemin nesi yanlış? Ama bak görüyorsun, hala istediğimi yapabiliyorum! Sence beni durdurabilir mi sanıyorsun?” diyor. Bu sözleriyle İblis Lordu Vagror’u kastettiğini anladığınız Cysa, Zenahpuryu’nun dibine kadar geldiğinde “Hiç sanmıyorum! Sonuçta, esas beni bilen, beni durdurmaya tenezzül bile etmez!” diyor. Bu sözlerinden sonra Zenahpuryu’nun karın bölgesine sağ ayağının tabanıyla bir tekme indiren Cysa hafif bir kahkaha atmasının ardından “Seni burada öldürebilirim, bu benim için hiç sorun değil.” diyor. Kelimelerine eşlik edercesine tekmelerine de devam etmeye başlayan Cysa “Ama sen daha geberip gidemeden, tüm yaraların iyileştirilir. Bir kez daha gebertmek için saldırırım, bir kez daha iyileştirilirsin. Bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha ve bir kez daha!” diyor. Her bir kelimesinde tekmesindeki gücü arttıran Cysa, Zenahpuryu’nun ağzından fışkıran bir miktar kanı görmesiyle, adeta görmeyi umduğu hediyeye kavuşmuş gibi sevinirken Zenahpuryu da şiddetli bir acının içine düşüyor. Ancak Cysa “Ama bu da beni durduramaz! Bin kere de iyileşsen, ben de bin bir kere vururum!” diyor tekrar tekmelerini sıralı bir şekilde indirmeye başlarken.

Cysa’nın Zenahpuryu’yu adeta bir çuvalmış gibi tekmelemesi, Gadiel ve Diniel’in vücudundaki tüm sinir hücrelerini sonsuz bir döngüye sokuyor. Her ikiniz de tüm kaslarınızın istemsizce gerildiğini ve kasıldığını hissedebiliyorsunuz. Ancak sizin arzunuz arttıkça, üzerindeki baskının da aynı oradan arttığını fark ediyorsunuz. Kendinizi bir şekilde bu manzaraya maruz bırakılmış gibi hissediyorsunuz. Kırmızı gözlerin bir kez daha üzerinizde parıldamasıyla birlikte, tok ses bir kez daha karanlıkta yankılanmaya başladığında, ikiye parçalanmış odağınızla“Neden mi siz?”dendiğini duyuyorsunuz. Tok ses, Cysa’nın Zenahpuryu’yu tekmelemeye devam etmesine hiçbir önem yüklememiş halde aynı ses tonuyla konuşmaya başlıyor ve“Her biriniz, doğduğunuz ismin kaderini ve bu kaderin bahşettiklerini taşıyorsunuz. Ve bu kader, herkese sirayet ediyor… Kimine umut olarak kimine ise umutsuzluk… Oysa, tüm umut da umutsuzluk da karşınızda duruyor. Ne var ki beni, İblis Lordu Vagror’u hiçbir umut veya umutsuzluk alt edemez! Her bir umudun ve her bir umutsuzluğun kaynağı tek olmalı! Tıpkı bu evrenin var oluşu gibi! Sizler, benim, İblis Lordu Vagror’un, evrendeki umudun ve umutsuzluğun yarattığı eserleri olacaksınız! Bugün burada yok olmamanızın yegane nedeni sadece bundan ibaret! Her bir umudun ve umutsuzluğun nasıl yok edildiğini ve evrenin tekrar nasıl yekpare olduğunu, kaderiniz gibi her şeye sirayet ettirmeniz için! Bu çoktan başladı… Şimdi bir kez daha soruyorum. Zenahpuryu’ya bakın ve bir daha düşünün!”diyor. Bu sözleriyle, sanki bir anda yerde tekmelenmeye devam eden Zenahpuryu, Gadiel ve Diniel’in zihninde kendileriymiş gibi belirdiği anda, tok ses tekrar karanlıktan yankılanıyor.

“İsminizi… Ve hatta kaderinizi yaşatmak için, beni, İblis Lordu Vagror’u durdurabilir misiniz? Yoksa umutsuzlukla yok olup gitmeyi mi bekleyeceksiniz? Söyleyin, benim, İblis Lordu Vagror’un karanlığını yok edebilecek misiniz?”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

24 Nov 2023, 18:50

Üstünlük…

Bir anlığına, sadece bir anlığına o anı çok iyi hissettim. Çok kısa bir süreydi, belki birkaç saniye, belki birkaç saniyenin de azında bir yerlerde, yine de var olduğunu bildiğim bir yerlerde, Vagror’dan daha üstün olduğumu hissettim. Kırmızı gözlerin üstünlüğü geri alması kısa sürdü, hatta göz açıp kapayıncaya kadar kudretiyle birlikte geri kazandı. Ama şunu artık biliyorum ki, Vagror’u yenebiliriz. Ondan daha üstün olabilirim. Ya da en azından böyle düşünmek, bana güç veriyor. Bu durumu kullanmak istiyorum.

Cysa’nın suratında gördüğüm öfkeli gülüş gitgide artarken, amacıma ulaşacağımdan emindim. Yerinden fırlayarak üstüme doğru gelen Cysa sağ yumruğunu sertçe suratıma indirdi. Geriye doğru savruldum, açıkçası bu beklemediğim bir şeydi. Beni bir anda, belki de Vagror’un bile beklemediği bir anda öldürür diye düşünüyordum. Bana doğru adımladığı süreçte, kurduğum bazı cümleleri bana geri yansıttı. Sesimi bile beceremeyen bu kadın, sonrasında ise dostlarını korumak yerine gücü elde etmeyi tercih ettiğini açıkça belirtmişti. Böyle insanlara saygı duymak, mümkün değildi. Hala istediğini yapabildiğini ve kendisini durdurmadığını söylüyordu. Esas kendisini bilen, onu durdurmaya tenezzil etmezmiş. Böyle söylüyordu.

Beni burada öldürmenin sorun olmayacağını söylüyordu ki ben de bunu istiyordum, ancak ben ölmeden sürekli iyileştirileceğimi de ekliyordu. Buradaki asıl nokta, Vagror olmalıydı. Bizi öldürmemesinin bir sebebi olmalıydı. Her bir tekmesi daha da güçlü bir şekilde karnıma doğru gelirken, ağzımdan fışkıran kanlarla birlikte acının şiddeti de artıyordu. Belki de, Vagror bir süreliğine iyileştirmeyi bırakmış ve acı çekmemi sağlamaya çalışıyordu. Ben tekmelenmeye devam ederken, bunu umursamayan Vagror söze girerek her birimizin doğdumuz ismin kaderini ve bu kaderin bahşettiklerini taşıdığımızı, kaderlerin ise herkese sirayet ettiğini söylüyordu.

Kimine umut olan kaderlerimiz, kimisine ise umutsuzluk veriyordu. İblis Lordu Vagror’u ise, hiçbir umut veya umutsuzluğun alt edemeyeceğini söylüyordu. Her bir umudun ve umutsuzluğun kaynağının tek olması gerektiğini söylüyordu. Bugün, burada yok olmamamızın yegane nedeni olarak, Vagror’un kendisinin evrendeki umudun ve umutsuzluğun yarattığı eserler olmamıza bağlıyordu. Buna inanmıyordum. Bana bakıp tekrardan düşünmelerini söyledikten sonra, zihnimde kendi sesimi karanlıktan duyabiliyordum. Sanki ben, kendime konuşuyor gibiydim.

İblis Lordu Vagror’un karanlığını, yok edebilecek miydim?

Yoksa basit bir şekilde ölecek miydim?

Öfke, damarlarımda dolanmaya başlarken vücuduma nasıl baskı yaptığını hissedebiliyordum. Her bir uzvum, her bir parçam öfkeyle birlikte daha da hissedilir bir hale geliyordu. Sanki, onları yeniden tanıyor gibiydim. Ayaklarımdan başlayan o baskın hissiyat yavaş yavaş bacaklarıma doğru geliyordu, daha önce bacaklarımı tanımamışım gibi hissettiğim baskınlığın ardından belime geliyor, yavaş yavaş göğsüme doğru yayılıyordu. Acı, karnımın etrafından tüm vücuduma ve enseme doğru yayılmaya devam ederken, sessizce bu iki hissiyatın tüm vücudumu gezmesine izin veriyordum.

Öfkem, acıyı daha fazla hissetmemi sağladıkça acı, öfkeyi daha fazla hissetmeme sebep oluyordu.

Her bir tekmede, hissettiğim her bir acı da, öfkemin yarattığı her bir baskınlıkta başka bir düşünce saldırıyordu zihnime. Baskın bir öfke, her bir tekmeyle birlikte ensemden kafama doğru çıkıyor, sanki bir anda tüm kafatasımı patlatacakmışçasına zonklatıyordu. Yoğun bir öldürtme dürtüsü vücudumu ele geçirmek için savaşıyor gibiydi, zihnimi yavaş yavaş bu dürtüye kaptırmaya başladığımın farkındaydım ve bunu durdurmak istemiyordum. Sadece bir anlığına vücudumun kontrolünü ele alabilseydim, Cysa’yı burada katlederdim ve pişman olmazdım. Vadlena ile olan dövüşümde bunun kendi kararım olacağını kendime söylemiştim, şimdi ise tamamen kararımı veriyorum.

Önüme fırsat çıktığı anda, Cysa’nın kalbini sökeceğim.

Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Pörtlemiş gözlerim Cysa’nın suratına bakıyordu sadece. Gözlerimin ardında, onun ölümünü arzulayan bir adamın kanasusamışlığı haricinde bir duygu yoktu. Her an harekete geçebilecekmişçesine saldırgan bir şekilde bakarken, vücudumun hareket etmeyeceğini biliyordum. Yine de, öfkenin, acının ve öldürme isteğinin verdiği gücü sonuna kadar hissetmek muazzamdı. Bir süre daha suratına baktıktan sonra, aklıma gelen şeyi denemek zorunda hissettim kendimi. Belki bu sefer, Vagror’a karşı olan üstünlüğümü birkaç saniye daha fazla koruyabilirdim. Cysa’nın suratına bakmaya devam ederken, öfkeden ve acıdan titreyen, ancak bir avını gözüne kestirmiş bir avcının kararlılığında çıkan ses tonumla, herkesin varlığını silmek istercesine bağırdım.

“VAGROR.”

“YOK OLACAKSIN. YANINDAKİLERİN YOK OLACAĞI GİBİ.”


Gözlerimi, Cysa’nın suratından ayırmadım. Onu yok edeceğimi açık bir şekilde belirtiyordum. Bu, hem Vagror için, hem Agthar için, hem de Cysa için açık bir tehditti. Ancak ilk hedefim, gözlerimin üzerinden ayrılmadığı bu kadındı.

Fırsat elime geçtiği anda, öfkeme ve öldürme dürtüme yenik düşeceğim.

Hayır, buna yenik düşmek denemez.

Bu hissiyatları kabulleneceğim.

O zaman, son nefesini vereceksin.

Baktığın son gözler, celladının gözleri olacak.

Senin sonunun nasıl olacağına, karar verdim.

Yok…

Olacaksın…

Yok edeceğim...
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

25 Nov 2023, 14:50

“Lord Vagror… Şimdi daha iyi anlıyorum.” Durdum, sözlerim dışında herhangi bir yaşam belirtisi göstermeyen bedenimin üzerine konuşlanmış göz bebeklerim usulca Cysa ve tekmelediği Zen’e döndü. “Sözleriniz etkileyici, ancak her ismin ve kaderin beraberinde getirdiği yük, sadece bir önseziden ibaret olabilir. İnsanlar, kendi kaderlerini şekillendirirken, sadece isimlerinin taşıdığı anlamları değil, iradelerini de ortaya koyarlar. İblis Lordu Vagror’un karanlığı, evrenin derinliklerinde gezinen bir sis gibi. Sisler dağılırken, gerçekler açığa çıkar. Umudun ve umutsuzluğun birlikte var olduğu bir dünya, iç içe geçmiş bir dokudur. Bu, birbirine sımsıkı bağlı iki zıt kutbu bir arada tutar.” Zen ve Cysa üzerinde tuttuğum bakışlarım usulca onlardan uzaklaşırken, tekrardan Lord iblisin olduğu tarafa doğru döndü.

“Fakat sizin kudretiniz, tek bir kutbu ele geçirme arzusuyla yanıp tutuşuyor gibi görünüyor. Evet, umut ve umutsuzluk, karşıt unsurlardır; fakat biri olmadan diğeri anlamını yitirir. Sizin varlığınız bu dengeyi yok etmeye çalışıyor gibi. Umudun parıltısı ve umutsuzluğun gölgesi, birbirine karşı konumlanırken, sizin varlığınız, bu dengeyi çarpıtıyor.” Kısa bir an göz bebeklerim lordun olduğu taraftan uzaklaşıp Agthar ile buluştu.

Hafif bir tebessüm tekmelenen Zen’in varlığına rağmen yüzümde açtı.

“İnsanlar, isimlerinin ve kaderlerinin ötesinde bir güç taşırlar: seçim yapma gücü. Belki de bu evrende, umudun ve umutsuzluğun var oluşunu dengeleyen şey, insanların yaptıkları seçimlerdir. Eğer karanlığınız, bu seçimleri yok etmeye çalışıyorsa, işte o zaman gerçek bir direnişle karşılaşacaktır. İnsanlık, kendi kaderini sizin karanlığınıza teslim etmeyecek. Biz, umudun ve umutsuzluğun içindeki dengeyi koruyarak, kendi kaderimizi şekillendirme gücümüzü kullanacağız.” Durdum bir kez daha ve göz bebeklerim yavaşça hareketlendi Diniel’e doğru. “Ve belki de en önemlisi, bu evrenin var oluşunu şekillendiren tek bir kaynak olmadığı gibi, umut ve umutsuzluğun da tek bir kaynağı yok. İblis Lordu Vagror’un karanlığını durdurmak için gereken şey, bizimde içinde bulunduğumuz birliktelik ve insanlığın sahip olduğu seçim gücüdür.”

"Öyleyse ben seçimimi yapıyorum..." Bir anlığına kapandı gözlerim. Dünyam sessizleşti, atan kalbimin sesi kulağıma dolan tek gümbürtü oldu. Ne tekmelenen Zen, ne Cysa'nın kahkaları ne de başka bir şey.

GÜM!

Güçlü bir kalp atışı ile dalgalandı dünyam.

Gözlerimin önünde belirdi o sahne.

"İnançlarım uğruna kalbimi takip ettim. Eğer ölçüt, son damlasına kadar inandığım şeyler için savaşmaksa, o zaman yeterliyim. Belki de buradaki herkesten daha fazla "

GÜM!

"Benim adım Gadiel. Ben o bahsettiğin yolun kendisiyim... Ve yazgım bir başkasıyla çarpıştığında kimin yazgısı üstün gelecek veya kimin yazgısı ayakta kalacak bilemem ama ben, Gadiel ayakta kalacağım. Çünkü doğru olanı yapmış olmayı denemiş olacağım."

GÜM!

"Benim inandığım şey, herkesin kurtuluşu. Çağrıma yanıt verdin, çünkü sende bunu istiyorsun. Ela, onları yok etmedi çünkü bu bizim yazgımız. Ve benim yazgımda var olan bir kurtuluş varsa bu kurtuluş sadece benim değil, herkesi kurtuluşu olmalı. İblis, insan ya da başka bir şey... Nefes alan ve bir kalbi olan her şeyin kurtuluşu hak ettiğine inanıyorum. Söylesene bana hangi kudret, hangi güç senin ve benim yazgıma müdahale edebilir?"

GÜM!

“Karanlık her zaman göründüğü kadar kasvetli olmayabilir. Zira karanlığın üstesinden gelebilecek kudrete haizsen, o zaman karanlığın senin açından bir anlamı da yoktur.”

GÜM! GÜM! GÜM!

Tüm yaşananlar, hayatımın özeti birer birer geçti gözümün önünden. Kalbim, var olan tek gerçeğim oldu. Sessizleşti her şey ne üzerimdeki baskı umurumda oldu ne de başka bir şey. Çünkü inanıyordum ki, kalbimde öyle bir güç yatıyordu ki ne bu sonsuz dağ gibi andıran bu baskı ne de başka bir şey beni engelleyemezdi.

Tekrardan açıldığında gözlerim: "Gerekirse karşınızda bir kalkan gerekirse de bir kılıç olarak duracağım." diyecektim. Sanki baskı ya da başka hiçbir şey umurumda değilmiş gibi elimi kaldıracaktım ve tüm karanlığı uğursuzluğu ile brlikte defedebilecekmişim gibi savuracaktım.

Artık zamanı gelmişti.

Masumiyetin karşısında duran herkes rakibimdi. Cysa, Lord Vagror veya daha adını dahil bilmediğim sayısız rakibim... Savaşmaktan yılmış ruhum, henüz savaşmayı bilmeyen bu taze bedenime rehber olacaktı.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

27 Nov 2023, 02:28

Zenahpuryu’nun lafa girmesiyle beraber Cysa’nın bakışları ona doğru yöneldi. Cysa’ya doğru ciğerleri parçalanırcasına bağırmaya başlamasıyla bir anlığına odadaki tek varlığın o olduğu hissi uyandırdığında Diniel, bu beklenmedik hışım dolu sözlere karşı ne tepki vereceğini bilemeden bakakalmıştı. Yüzünde biraz öncesinden farklı olarak bir ifade takınmıyor olsa da o bir anlık oluşturduğu etki Diniel için, Zenahpuryu’nun odanın hâkimi olabileceği ihtimalinin var olduğunu görmüş olması, bunu Vagror’a karşı nasıl kullanabileceği üzerine düşünmeye sevk etti. O, bunun üzerine kafa yormaya henüz koyulmuştu ki, Zen’in sözleri sona erdiği anda Cysa göz kırpma anından kısa bir sürede Zen’e olabildiğince hızlı vurduğu için Diniel neye uğradığını şaşırmış, bu beklenmedik hamleyi ancak son anda görebilmiş olduğunun etkisiyle de gözleri istemsizce açılmıştı. Zen suratına aldığı darbe ile geriye doğru savrulurken Diniel yalnızca olan biteni gözlemleyebiliyordu. Cysa’nın hemen ardından kendilerine attığı keskin bakışa karşı tepki dahi veremiyordu.

Cysa’nın, Vagror’un etkisi altında olmadığı ortaya çıkmıştı. Bunun sonucu olarak Agthar’ın da serbest olduğu gerçeğini anlamıştı Diniel. Bakışları Agthar’a kaydığında, hareket edebilecek halde olursa buna karşılık vereceği hissiyatını uyandırmıştı. Diniel ise uzuvlarına hükmedemiyordu bu saniyeler içerisinde. Ancak her şey bununla sınırlı kalmıyordu. Cysa’nın alaycı ses tonu Diniel’in kulaklarına istenmeyen misafir gibi dolarken Zen’i aşağılamaya başlamasıyla beraber bakışları tüm o, anlık olarak yüzüne yerleşip silinmeyen ifadenin yerini net bir öfkeye boyamasına sebep oluyordu. Diniel’in gözleri yerdeki Zen’in üzerindeydi. Cysa’nın indirdiği her tekmenin giderek şiddetlendiği bakarak bile anlayabiliyor olmasının yanında, ağzından kan fışkırdığını gördüğünde beyninden vücuduna dalgalar halinde öfkenin yayıldığını hissediyordu. Gözleri yavaşça Cysa’ya yönelirken hissettiği şey mutlak öfke idi. Bu, şimdiye kadar Raldrin ile olan tartışmalarının ötesinde bir öfke barındırıyor olmasıyla, çok daha farklı bir hissiyat vardı damarlarında dolaşan. Bu, öfkesinin sonucu olsa bile vücuduna yayılan karanlıkla beraber, içinde bulundukları durumu, kim olduğunu ve ne yapmak için burada olduğunu umursamaz olmuştu. Ancak tüm bu karanlığa bile baskı kurmaya çalışan bir güç vardı ortada. Vagror.

Tok ses, ortamda yayılırken, Cysa’nın Zen ve kendisi için söylediği hiçbir şey yaşanmamış gibi önemsemeden konuşmasını sürdürmesiyle Diniel her ne kadar Zen’e odaklanmak istiyor olsa da, böylesi bir güce karşı koyamayıp odağını ikiye bölüyordu. Vagror’un ismin kaderinden ve bunun etkilerinden üstü kapalı bir şekilde bahsediyor olmasının ardından kendisini de bir tür ilah yerine koymuş olmasının yanında arkadaşına çektirttiği bu işkenceyle sonuçlarının bu olacağı tehdidinin ardından açıkça bir meydan okumuştu kendilerine. Diniel tekmelenmekte olan Zen’e kilitlenmiş, içindeki öfkeyi taşıyamıyor olsa da baskı ile mühürlendiği yerden olayı çaresizce izliyordu. Zen, kendisi için arkadaş değeri taşıyor olmasına karşı derin bir arkadaşlık geçmişi bulunmuyordu. Ancak aldığı darbeleri gördükçe, zaman olağan akışından çok daha yavaş akmaya başlıyor gibi hissetmeye başlamıştı. Uğuldamaya başlayan kulaklarında şimdiye kadarki bütün acı, öfke, intikam çığlıkları hücum ediyorken yüzünde öfkeden deliye dönmüş bir ifade olduğunu fark etmişti. Zen için böyle bir duruma girmiş olması kendisini o an şaşırtmış, ancak bu yaşananlara olan duygularını değiştirmemişti. Zen için böylesi bir duygu gayzerinin patlama sebebini anlayabiliyordu. Onu sıradan bir arkadaş gibi görmemiş, bir sebepten sevip değer vermiş olmalıydı. Kendisine lezzetli içkiyi sunarken yüzündeki o silinmeyen tebessüm, şimdiki acı ve öfke ile beraber onun oluşturabileceği en kötü senaryoyu oluştururken, Vagror’un umursamaz ve devasa baskısı ile parıldattığı gözleri, Cysa’nın delirmiş tavrı ve içinde bağlı kaldığımız durum üç aludir için felaket tablosu oluşturuyordu adeta.

Zen’in sesini işitti. Ardından Gadiel’in sözlerini duymaya başlarken kendisi kendi iç sesine yöneldi. “Acınası…” dendiğini duyduğunda iç dünyasındaki varlığı bir anda şaşırdı. Hapsolmuş bedeninin içerisine döndü, tüm ortamdan izole olmuş, dingin bir gölün kıyısında gibiydi. En ufak bir kımıltının olmadığı bu gölün berrak suyundaydı gözleri.

“Acınası…”

Yeniden duyduğu bu ses, gölün hafifçe dalgalanmasına sebep olmuştu. Ses, sanki gölün titreşmesinden dolayı oluşuyor gibiydi. Zihnine işleyen bu sesi kendi üzerine alındı. Kederlendi. Üzüldü Zen’i koruyamadığı için. Küçüldü, büzüldü ve utandı. Diz çöktü gölün kıyısında. Çok şey yapmak istiyor ancak hiçbir şey yapamıyordu. Nefret etti kendinden bugüne kadar istediği hiçbir şeyi bir türlü yapamadığı için. Ancak geçmişte yapamadığı şeylerin şu an olan için bir önemi kalmamıştı. Şu an sevdiği biri yok edilmeye çalışılıyordu gözleri önünde. Ellerini dizleri üzerine koydu. Boğazı düğümlendi gözleri buğulandı. Yumruğunu sıkıp kendi canını yakmak istiyordu biraz olsun Zen’in acısını paylaşabilmek için. Başaramadı. Gözlerindeki buğular minik damlacıklara dönüşüp yanağından aktı.

“Acınası… Mahlûklar…”

Gölün dingin sularını hafifçe titreten bu ses bir anda yüreğine tesir etti. Kendi iç sesini yanlış anladığının farkına vardığında gözleri aralandı. Yüzünde şaşkınlık yer alıyordu ve kollarıyla küçük bir çocuk gibi gözyaşlarını sildi. Cysa karşısında hiçbir şey yapamayan Zen’e karşı saldırıp kendini bir halt zanneden zavallının teki olduğunu fark etti. Göl hafifçe kımıldanmaya başlarken derin bir nefes alıp verdi. Ne yaptığını sorguladı Diniel. Karşısındaki varlıkları atılması gereken çöpten daha değersiz görmeye başlamıştı. Yavaşça dizleri üzerinden ayağa kalkıp ileri baktığında metrelerce yükseklikteki devasa bir dalganın kendisine gelmekte olduğunu gördü. İçerisinde korku, öfke veya endişe taşımıyordu. Bir göz kırpışının ardından bakışları keskinleşti, dudaklarında öfke veya memnuniyete dair işaret barındırmayan düz bir çizgi yer alıyordu. Ciğerlerine çektiği derin nefes, biraz sonra altında kalacağı dev dalganın içine girmek için alınmış gibiydi. Dalga beklenilmeyen bir hızla kendisine doğru hızlandı, hızlandı ve…

Vücudu öylesine kasılmış ki, Vagror'un baskısı olmasa bile hareket edemeyeceyeceğini hissediyordu. Bir anda gevşedi vücudu. Biraz önce aldığı nefesi hala tutuyordu. Gadiel hala sözlerini bitirmemişti. Dinledi. Vagror’un burada yok edilmesinin en iyi sonuç olacağına karar verdi ancak kılıç olmadan bunun imkânını kestiremiyordu. Bakışlarını Vagror’dan Agthar’a kaydırdı. Bir şey deme veya tepkide bulunma gereği duymayacak kadar önemsiz bir detay olduğunu düşünüyor olsa da onunla ufak bir işi olduğunun farkındaydı. Bakışları bir an boşluğa düştü ve “Çok konuştunuz…” diyerek nefesinin yavaşça verilmesine sebep oldu. Vagror’un varlığını hiçbir zaman unutmayacak olsa da Cysa’nın varlığını umursamadan Zen’in yanına gitmek istiyordu. Gerekirse Vagror’un prangalarının etlerini koparmasına karşı direnecek ancak bunu mutlaka başaracaktı. Tüm varlığını kendi etkin varlığını ortaya koyabilmek için çabalayacaktı ve Zen’in yanına vardığında ikisine de hiçbir şekilde müdahale etmeyecekti. Yalnızca Zen’in ne yapacağını yakından görmek istiyordu. Biraz önceki sözlerinde ne kadar ciddidi görmek istiyordu. Gerçekten kendini öldürtecek miydi yoksa onu yok mu edecekti? Cysa denen şıllığın kendisine yönelmesi halinde onun kafasını gövdesinden ayıracağına inanıyordu.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

27 Nov 2023, 14:21

“Yaşam, bir kapının açılıp diğerinin kapanmasından ibaret olsaydı, insanın kaderindeki sonsuzluk, kapıların da sonsuzluğu anlamına gelirdi. Bu yüzden insan, hangi kapıyı açacağını bilemeyecek şekilde, içinde olduğu boş odada durmaya devam ederdi. ‘Ya bu kapıyı açarsam ve ardından acı fışkırırsa?’, ‘Ya bu kapı açacağım son kapıysa?’, ‘Ya bu kapının ardından sorundan başka bir şey yoksa?’… Tüm olumsuzluklar bir bütün olarak saldırır insana. Fakat sadece olumsuzluklar değil, mutluluklar da ağır gelir insana. ‘Ya bu kapının ardında aradığım mutluluk yoksa?’, ‘Ya bu kapının ardındaki mutluluk, sonrasında çekeceğim acıların illüzyonuysa?’… Bitmek bilmez insan zihni. Kötüyü çağıran her bir düşünce, insan zihninin en olağanıdır. İnsan zihnini en iyi ehlileştiren ise, kendisinden kötüsüyle yüzleşmesidir. Ancak zihnindekinden daha kötüyü gördüğünde, insan zihni huzuru görür. Ne var ki, eğer onlardan biriyse mevzu bahis olan, zihne yayılan huzur hiçbir zaman hayra alamet olmaz. Onların huzuru, içlerindeki karanlığın daha derin karanlıkları yutabilmesiyle olur. Öyle bir an geldiğinde ise, sonsuz kapılar yok olur ve geriye tek bir kapı kalır… Hiçbir insanın hayal dahi edemeyeceği, ulaşamayacağı ve giremeyeceği o lanetli kapı sonuna kadar aralanır…”

Yavaşça doğruldu adam. Bir ihtiyar değildi henüz, ancak sırtına yoktan yere bir kambur oturuvermişti. Sırtını yavaşça esnetirken, dik bir şekilde durmanın zorluğunu çekiyordu. Sözlerine devam edecekti kuşkusuz, zira tüm gözlerin üzerinde olduğunu biliyordu. Birazdan birinin çıkıp ya kendisine neyden bahsettiğini soracağını ya da hikayenin devamını anlatmasını isteyeceğini. Ama acelesi yoktu hiç, beli son zamanlarda kendisine sıkıntı yaratmaya başlamıştı. Oysa tüm ihtimaller dahilinde, böyle bir acıyla yüzleşeceğini hiç düşünmemişti. Yüzüne bir gülümseme yerleşiverdi o anda. Daha önce de tekrar etmişti aynı soruyu, kendisi için olmasa bile. “Sahi ya, ne çok da imkansızlıkların imkanlı olduğu bir dönemdeyim.” diye iç geçirdi, ilk ve son olmayacağını bilerek. İki elini belinin yanlarına koyup hafifçe esnerken, sırtından gelecek bir kütleme sesiyle tüm acının sonlanmasını diledi. Ancak ufak tefek eklem boşluklarının dolması dışında bir ses duymadı. Acı hala devam ediyordu. Bir doktora gitmesinin zamanı çoktan gelmişti. Bazen kendisinin de bir ölümlü olduğunu ne çabuk unuttuğunu fark etti. Neticede, ölümlüydü…

Bakışlarını çevirdi etrafına doğru. Onca yüzden gelen meraklı bakışlarla yüzleşti. Hiçbir orada yoktu, ancak her birine dikkatle baktı. Her birinin yüzündeki şaşkın ve meraklı ifadeyi sindirdi. Orada olmasını dilediği tek kişiyi görene kadar, her bir yüze baktı. En sonunda onunla karşılaştı gözleri. Kaderi ismine kazınmış olanla… Ardında niceleri vardı, yokmuşlar gibi. Yüzüne bir tebessüm yerleştirdi tekrar. Tüm acıları silinivermişti bir anda. Başını çevirdiğinde, kenarında oturduğu nehri ve çehresinin aksedişini gördü. Öylece baktı sadece. Derin bir nefes aldı. Derin nefesini ciğerlerin doldurdu.


“Sahi ya… Bu hikayeyi kimseye anlatamazdım.”



Zenahpuryu’nun haykırışı tüm karanlığı titretmeye başladığı anda, Cysa havada kalan tekmesini yere indirmekte dahi tereddüt ediyor. Sanki zamanın durgunluğu içerisinde yayılan haykırma, her bir canlıyı hareketsiz kılıyor. Zenahpuryu, sanki kendi kırılması içerisinde hareketsiz kalmış gibi hissediyor. Üzerine çöken tüm baskı ve ağırlık bir anda haykırışıyla eziliyor ve yepyeni bir baskı Zenahpuryu’nun tüm vücuduna yayılmaya başlıyor. Ruhunun derininden gelen hareketlenmelerle, uzuvları sil baştan hareket etmek istiyor. Bedeninde hissettiği sıcaklık, damarlarında gezen kanın çekilmesine neden olsa bile, Zenahpuryu tüm bu çekilmeyle sanki yeniden doğduğunu hissediyor.

Cysa’nın tereddüt anında, Agthar’ın keskin bakışların çöken bir şaşkınlık Diniel’in dikkatinden kaçmıyor. Tüm bu boşluk anında ise karanlığın titremesini sözleriyle perçinleyen ise Gadiel oluyor. Sözleri sanki dilinden değil ruhundan dökülür gibi gelirken, o melun hissinin vücuduna yayıldığını hissedebiliyor. Kalbinin kan dışında pompaladığı her bir duygunun özünü ruhuna sindirmeye başladığını fark ediyor. Tüm bu sürecin sonunu daha önceden yaşadığını hissetse bile, bu kez kendisini durdurabilecek bir Ela veya Ulvannah olmadığını fark ediyor. Sözlerini, baskılamaya çalıştığı karanlığıyla sonlandırmaya çalışıyor. Gadiel’in sözlerinin sonlanmasıyla birlikte ise, bambaşka bir parıltı kendini belli ediyor…

Diniel… Tüm bu karmaşanın içerisinde özündekiyle baş etmekle meşgulken, tüm özünün karanlık bir denize dönüştüğünü fark ediyor. Kenarında oturduğu gölün, uçsuz bucaksız bir okyanusa dönüşmesi, ruhunun derinliğine gömülmesine neden oluyor. Uzakta gördüğü dalganın giderek üzerine doğru gelmesi, hiçbir şekilde kendisine sorun teşkil etmeyecek gibi görünüyor. Dev dalgaya karşı boyun eğmesi gerektiğini hissediyor sadece. O dalga ki, kendinden başka her şeyi yok etmeyi çoktan benliğine işlemiş gibi büyüdükçe büyüyor. Diniel’in karanlığından daha kara bir tonda ve Diniel’in uçsuz bucaksız zihninden çok daha derin bir halde… Tüm karanlık dalga Diniel’i tek bir seferde yutmak için an bekliyor sadece. İblis Lordu Vagror… Cysa… Agthar… Her biri, çoktan onlarca kez bu dalgayla yutulmuş gibi geliyor Diniel’e. Bu haliyle Diniel, bir anda sonsuza kadar dalgadan kaçmak istiyor. Ancak ruhu, Diniel’in kazıkla çakılmış gibi yerinde durmasına neden oluyor. Ne İblis Lordu Vagror… Ne Cysa… Ne Agthar… Hiçbirinin kurtulamadığı dalganın yeni bir maktulü olacağını biliyor… Ancak karanlık dalga yaklaştıkça, içlerindeki yüzler daha da belli oluyor. Her bir maktulün çehresi daha da belirgin hale geliyor. Bunlar ne İblis Lordu Vagror, ne Cysa, ne de Agthar oluyor… Onlar, Zenahpuryu ve Gadiel… Inias… Eletha… Azuldir… Ve niceleri… Her biri, yanında durduğu kişiler… Ve onu da görüyor Diniel, en sonunda. Karanlık dalganın ilk ve son kaynağını… Kendisini…

Karanlığın içerisindeki dalgalanmalar, Zenahpuryu’nun bedeninden yayılan masmavi bir parlamayla titremeye başlıyor. Bu mavi parıltı, Zenahpuryu’ya tanıdık gelse bile verdiği hissin acı dolu oluşu, tüm bu parıltının sandığından başka bir şey olduğunu düşünmesine neden oluyor. Haykırışlarının kasvetli bir maviye dönüşmesinden ibaret gibi görünen bu parıltı düzensiz ve başına buyruk bir şekilde dalgalanmaya başladığında, Zenahpuryu uzuvlarını hareket ettirebilmeye başladığını fark ediyor. Tam bu esnada, Diniel’den fışkıran mor parıltı ise, karanlığın en zifiri tonunu bile çoktan sindirmeye başlıyor! Hem Diniel hem de Zenahpuryu ruhlarının derin bir kuyuda sonsuzlukla yakıldığını hissedebiliyor. Bu acıya rağmen, bir şekilde bilinçlerini hala ayakta tutabildiklerini fark ediyorlar. Her ikisi de, bunun mümkün olmaması gerektiğini ve çoktan şuursuz bir şekilde devrilmeleri gerektiğini anlasa bile, uzuvlarının hükmünü ele aldıklarını anlayabiliyorlar. Ancak bu hükmün iradi yanının oldukça kısıtlı olduğunu her ikisi de henüz hareket edememiş olmalarından anlayabiliyorlar. Ve tam bu anda, tüm bu bilinç halini sürdüren pembe bir parıltının usulca ayaklarının dibinde var olduğunu görüyorlar.

Gadiel, vücudundan yayılan pembe bir parıltıyı, Zenahpuryu ve Diniel’e doğru ayak bastığı zeminden fışkırtırcasına yönlendirmiş olduğunu görüyor. Bunu bilinçli bir şekilde yapmadığını fark etse bile, içine düştüğü hissin Cysa’nın karşısına çıktığı andaki benzediğini hissedebiliyor. Fakat bu kez, bir şey tarafından tüm bu hislerin de bastırıldığını kavrayabiliyor. Bir şekilde yanıbaşındaki dostlarının kendilerinde olmalarını sağlarken, bir başka kaynağın da kendisine aynı baskıyı uyguladığını hissedebiliyor. Zihninde, bu baskılanmanın olmadığı halde kendisinin ve Zenahpuryu ile Diniel’in şuursuz bir şekilde saldırıya geçeceği yönündeki düşünceler kesin bir kanıymışçasına dolaşırken, Gadiel esas olarak üzerindeki baskının kaynağını çözmeye çalışıyor. Bir an için gözlerini kapattığında ise, ruhunun derinliklerindeki kendisine ait olmayan o parıltıyla karşılaşıyor. Gadiel, bu ana kadar karşısında olan o kırmızı parıltının, sanki ruhunun özünde yayıldığını ve kendi parıltısıyla mücadele ettiğini görebiliyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

27 Nov 2023, 16:16

Yok etmek…

Cysa’ya karşı olan haykırışımın ardında, daha önce kimseye böylesine yoğun hissetmediğim bir öfke, bedenimin aldığı darbeler sonucu çektiği acı ve öldürme hissi yatıyordu. Tüm bedenim ve ruhum bu hissiyatları kabullenmek isterken çıktı ağzımdan kelimeler. İstemsizce çıkan sözcükler değildi, karşımdaki kadını yok etme isteği öylesine yoğundu ki, bu hissiyata teslim olmak istiyordum. Ağzımdan dökülen kelimelerin ardından yeni bir baskı, bütün vücuduma yayılmaya başladı. Ruhumun en derin noktalarından gelen hareketlenmeler, uzuvlarımı harekete geçirmek için mücadele veriyordu. Biliyordum, ruhum ve vücudum, zihnimi onaylıyor ve yok etme isteğimi gerçekleştirmeye çalışıyordu. Yeniden doğuyor gibi hissediyordum.

Ne gariptir ki, doğumun olduğu yerde ölümün yaşanacak olması, kaderin bir cilvesi olmalıydı.

Tanıdık, bir yerlerden bildiğim ancak hissettiğim muazzam acıdan dolayı anlamlandıramadığım veya anlamlandırmak istemediğim, başka bir şeyden kaynaklandığını düşündüğüm masmavi bir parıltı yayılmaya başladı bedenimden. Naralarım kasvetli bir maviye dönüşürken, parıltının düzensiz ve başına buyruk bir şekilde dalgalanmaya başlamasıyla birlikte uzuvlarımı hareket ettirebildiğimi fark etmek, yüzümde çarpık bir gülümsemeye sebep oluyordu. Diniel’in etrafında çıkan mor parıltılara gözüm takılıyordu, ruhum yakıılıyormuşcasına hissettiğim bu anlarda, aynı şeyleri onun da yaşayıp yaşamadığını merak ediyordum. Bir şekilde, bilincim açıktı ve bunun sebebini henüz gerçekleştirmediğim amacıma bağlıyordum. Öfkemin ve öldürme hissiyatımın vücudumu ve bilincimi ayakta tuttuğunu düşünürken, pembe bir parıltının ayaklarımın dibinde var olduğunu görmek bu sefer Gadiel’e dönmeme sebep oluyordu.

Pembe parıltı, Gadiel’in vücudundan yayılmış ve bizim olduğumuz yere yönlenmişti. Bir şekilde birbirimize bağlanmış gibi görünüyorduk, en azından öyle düşünmeme sebep oluyordu. Arkadaşlarıma son birkez daha baktım, onlara güveniyordum ve hedefime yönelebileceğimi düşünüyordum.

Fırsat elime geçtiği anda, öfkemi ve öldürme dürtümü kabul edeceğim.

Son nefesini vereceksin.

Baktığın son gözler, celladının gözleri olacak.

Senin sonunun nasıl olacağına karar verdim.

Yok edeceğim.

Bu sefer, hissiyatlarıma yenik düşmüyorum.

Bütün vücudumu ele geçirmiş ve sanki her şeyimi ayakta tutan onlarmış gibi canlı olan bu iki hissiyatın yoğunluğunu görmeni istiyorum.

Cysa…

Sağ yumruğumu kaldırdım, Cysa’nın üzerine fırlamak istiyordum. Atacağım her bir yumrukta, öfkem giderek katlanacaktı, dürtülerim daha da canlı bir hale gelecekti. Ama durmayacaktım, bir yumruk daha, bir yumruk daha... Onu yere düşüreceğim. Yerde yatan suratına bir yumruk daha. Bir yumruk daha.

Bir yumruk daha…

Bir yumruk…

Nefes almayana kadar…

Yumruk…
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Locked

Return to “İblis Diyarı”