Banyoya ilk girişimdi. Kapıyı ardıma kapadıktan sonra kendimi tüy gibi hafif hissediyordum burada özgür olabildiğim için. Banyonun kapısını sakin adımlarla içi sıcak su dolu küvete doğru ilerledim ve işaret parmağımla suyun sıcaklığını ölçtüm. Su sıcak olmasına karşı içine girilmesinde bir sorun olacağını sanmıyordum. Öğlen vakti bağlamış olduğum saçlarımı tutan bağı çözdüm ve saçlarımın yerçekimi ile dalgalanmasına ve rastgele dağılmasına izin verdim.
Bütün yaşanılanlar bu ana kadar oldukça normal ilerliyordu. Sonra ise bu ana sakladığım şeyi yaşamak üzere hem heyecanlı hem de kısmi bir korku ile doluydum. Endişelerimin sebebi kötü bir şey olduğundan değil, ne tepki vereceğimi bilememektendi belki de. Aynaya baktığımda yüzümü görecektim. Ayna kavramının ne olduğunu nedense bazı şeyleri önceden bilebildiğim gibi bilebiliyordum. Konuşmayı bile bilmeden varolabilseydim bu korkunç olurdu ancak kaderin bana bu kadarını bahşetmiş olması iyiye yoğrulabilirdi. Yüzümü banyonun duvarına ortalanmış aynaya doğru çevirdim ancak bakışlarım yere doğruydu. Usul adımlarla ilerleyip yanına vardığımda birkaç saniye duraksadım. Nefes alıp verişim ve kalbimin çarpıntısı dışında bir şey hissetmiyor, düşünmüyordum. Kafamı kaldırdım. Kızıl düz saçları yüzüne dağınık serpişmiş orantılı alt üst dudaklı biraz çekik gözlü temiz yüzlü genç bir kadın. Koyu kahve gözlerime odaklandım. Ardından çenemin titremeye başladığını ve istemsizce dudaklarımın büzüldüğünü gördüm. Görüşüm bir sebepten dolayı buğulanıyordu. Bakışlarım aşağı düşerken gözlerimin buğusunu iki elimle eş zamanlı sildim. Ardından kafamı kaldırdım. Sağ gözümden akan bir damla yaşın yanağımdan aşağı süzülüşünü izlerken ona müdahale etmedim. Çenemin titremesi durmuş yüzümdeki ifade nötre yaklaşmıştı. “Demek böyle görünüyorum” diye fısıldadım.
Kıyafetlerimi çıkarıp vücudumu bir tur göz ile inceledikten sonra küvete önce yavaşça girip kendimi sıcak suyun altına bıraktım. Vücudum suyun içinde, kafam ise dışarıda öylece sessizce vücudumun sanki su içinde erimesini bekliyordum. Keyif vericiydi. Yüzüme tatlı bir gülümseme yerleşmişti. “Yeniden doğdum sanki...”
Pek çok şey olmuştu. İblis diyarında olanları anımsamak istemiyordum. Aklıma gözümün önünde yenen insanlar geliyordu. Kendi tercihlerini yaptıkları için üzerlerinde sorumluluk hissetmiyordum ancak böyle yapmam sanki pek normal değilmiş gibi de geliyordu. Sanki hem ilgili hem de ilgisiz gibiydim. Bunları düşününce kendimle ilgili analizleri yapmak için en uygun zamanda olabileceğimi düşündüm. Neden bazen bu kadar umursamaz bazen de ilgili oluyordum acaba? Bazen Inias’a ilgili davranabiliyorum. Bazense buz kesiliyorum. Niyeydi ki? Acaba o anki keyfime göre mi davranıyorum? Öyleyse bu hiç adil olmazdı ki. Gerçi adilliği hiç umurumda değildi. Bu dünyada adil olan ne vardı ki ben de adil davransaydım? Hmm... Belki de adalet gerçekten vardır kim bilir?
Ağzımı suyun yüzeyine kadar batırıp nefes vererek suyu dalgalandırıp köpürtmeye başlamıştım. Sonra da yapabildiğim bu şeye karşı gülme tutmuş ve gülerken de boğazıma su kaçmış ve öksürmeye başlamıştım. Ama boğazımı temizledikten sonra yüzümde yeniden neşe belirtileri ortaya çıkmıştı. “Suda oynamak eğlenceliymiş” diye içimden geçirdim. Ardından bir sessizlik çöktü zihnimde. Sonra da şu geçti içimden “Tek başıma oynamak ne kadar eğlenceli olabilirdi ki?”
Bütün yaşanılanlar bu ana kadar oldukça normal ilerliyordu. Sonra ise bu ana sakladığım şeyi yaşamak üzere hem heyecanlı hem de kısmi bir korku ile doluydum. Endişelerimin sebebi kötü bir şey olduğundan değil, ne tepki vereceğimi bilememektendi belki de. Aynaya baktığımda yüzümü görecektim. Ayna kavramının ne olduğunu nedense bazı şeyleri önceden bilebildiğim gibi bilebiliyordum. Konuşmayı bile bilmeden varolabilseydim bu korkunç olurdu ancak kaderin bana bu kadarını bahşetmiş olması iyiye yoğrulabilirdi. Yüzümü banyonun duvarına ortalanmış aynaya doğru çevirdim ancak bakışlarım yere doğruydu. Usul adımlarla ilerleyip yanına vardığımda birkaç saniye duraksadım. Nefes alıp verişim ve kalbimin çarpıntısı dışında bir şey hissetmiyor, düşünmüyordum. Kafamı kaldırdım. Kızıl düz saçları yüzüne dağınık serpişmiş orantılı alt üst dudaklı biraz çekik gözlü temiz yüzlü genç bir kadın. Koyu kahve gözlerime odaklandım. Ardından çenemin titremeye başladığını ve istemsizce dudaklarımın büzüldüğünü gördüm. Görüşüm bir sebepten dolayı buğulanıyordu. Bakışlarım aşağı düşerken gözlerimin buğusunu iki elimle eş zamanlı sildim. Ardından kafamı kaldırdım. Sağ gözümden akan bir damla yaşın yanağımdan aşağı süzülüşünü izlerken ona müdahale etmedim. Çenemin titremesi durmuş yüzümdeki ifade nötre yaklaşmıştı. “Demek böyle görünüyorum” diye fısıldadım.
Kıyafetlerimi çıkarıp vücudumu bir tur göz ile inceledikten sonra küvete önce yavaşça girip kendimi sıcak suyun altına bıraktım. Vücudum suyun içinde, kafam ise dışarıda öylece sessizce vücudumun sanki su içinde erimesini bekliyordum. Keyif vericiydi. Yüzüme tatlı bir gülümseme yerleşmişti. “Yeniden doğdum sanki...”
Pek çok şey olmuştu. İblis diyarında olanları anımsamak istemiyordum. Aklıma gözümün önünde yenen insanlar geliyordu. Kendi tercihlerini yaptıkları için üzerlerinde sorumluluk hissetmiyordum ancak böyle yapmam sanki pek normal değilmiş gibi de geliyordu. Sanki hem ilgili hem de ilgisiz gibiydim. Bunları düşününce kendimle ilgili analizleri yapmak için en uygun zamanda olabileceğimi düşündüm. Neden bazen bu kadar umursamaz bazen de ilgili oluyordum acaba? Bazen Inias’a ilgili davranabiliyorum. Bazense buz kesiliyorum. Niyeydi ki? Acaba o anki keyfime göre mi davranıyorum? Öyleyse bu hiç adil olmazdı ki. Gerçi adilliği hiç umurumda değildi. Bu dünyada adil olan ne vardı ki ben de adil davransaydım? Hmm... Belki de adalet gerçekten vardır kim bilir?
Ağzımı suyun yüzeyine kadar batırıp nefes vererek suyu dalgalandırıp köpürtmeye başlamıştım. Sonra da yapabildiğim bu şeye karşı gülme tutmuş ve gülerken de boğazıma su kaçmış ve öksürmeye başlamıştım. Ama boğazımı temizledikten sonra yüzümde yeniden neşe belirtileri ortaya çıkmıştı. “Suda oynamak eğlenceliymiş” diye içimden geçirdim. Ardından bir sessizlik çöktü zihnimde. Sonra da şu geçti içimden “Tek başıma oynamak ne kadar eğlenceli olabilirdi ki?”


