Page 1 of 1

Wuther’in Günlüğü

Posted: 02 Jan 2023, 10:25
by GM - Dimensio
253, Bahar, XX Gün

Bugün Aclania’da geçirdiğim son gün… Bu zamana kadar olup bitenlere, gezip gördüklerime inanmak benim açımdan biraz zor. Kuşkusuz ki, bugüne kadar gezdiğim ülkeler arasında Aclania’nın farkı açıkça ortada. Zaten bir ülkeye Zamanın Başlangıcı deniyorsa, elbet bunun bir sebebi vardır, öyle değil mi? Ancak burada her şey belli bir nizam içerisinde. Yazılı ve yazılı olmayan kurallar mevcut ve halk bu kuralları inanılmaz sahipleniyor. Elbette istisnalar -her yerde olduğu gibi- Aclania’da da var. Fakat bu demek değil ki, istisnalar cezasız kalıyor. Burada kurallara riayet edilmemesi gerçekten oldukça ayıp karşılanıyor. Özellikle yazılı olmayan genel ahlak kuralları gibi hususlarda insanlar son derece katı olabiliyor. Elbette ülkenin yasaları da bu katılıktan nasibini almış görünüyor. Ne var ki, bu katılıktan şikayetçi olan birini de görmüş değilim. Yani, insanlar gerek toplumun gerekse de ülkenin adalet sisteminden oldukça memnun…

Her ne kadar ülkede kuralların katılığı dikkat çekiyor olsa da, bu yasa dışı olayların gerçekleşmediği anlamına gelmiyor. Birkaç kez başıma geldi, orada deneyimledim. Ülkenin belli mekanlarında kumar oynanmasına ve fuhuş yapılmasına müsaade ediliyor. Bu mekanlar, özel izinlerle çalışıyor ve sıkı bir şekilde denetleniyor. Tabi bu işi illegal bir hale getiren kısım da yok değil. Genellikle yer altlarında, karalık mekanlarda çörekleniyorlar. Bir keresinde böyle bir yere takıldığımda, burayı askerler basmıştı. Kumar oynayan kişilerin paralarına el koyuyorlar, ancak kumar oynatan kişinin birkaç sene zindanda kalacağını öğrendim. Muhtemelen bunun sebebi, sıkı denetimlerin ve vergilerin yeteri kadar kar getirmemesi. Tabi, bu alanı eline almış kişilerin olabileceğini de düşünmüyor değilim.

Genel olarak halkın en zevk aldığı şey kumar oynamak… Kumar ya zarlarla ya da kağıtlarla oynanıyor. Zarlarla oynanan kumarın en yaygın olanı “3-10” dedikleri bir oyun. Bu oyunda altı köşeli üç zar atılıyor ve çıkan rakamların toplamı 10’dan büyükse, kişi kazanıyor. Kazanan, yatırdığı paranın iki katını alıyor. Bunun dışında, toplam sayıya veya toplamın 15’ten büyük olacağına da oynanabiliyor. Bu durumda kazanç da daha fazla oluyor. Bu oyunun tek zar veya çift zarla oynanan varyasyonları da mevcut, ancak bu türü genellikle ya bütçesi kısıtlı olan yasal kumar oynatıcıları ya da illegal kişiler tercih ediyor.

Zarlarla oynanan bir diğer kumar türü de, iki kişinin oynayabildiği “Büyük At” dedikleri bir oyun. Bu oyunda da iki kişi karşılıklı zar atıyorlar ve büyük sayıyı atan kazanıyor. Tek, çift ve üç zarla oynanabilen bir oyun. Genellikle halk kendi arasında ya ufak paralar için ya da zaman geçirmek amacıyla bu oyunu tercih ediyor.

Halk arasında çok yaygın olmasa da, kartlarla oynanan oyunlar da mevcut. Bir destede 1’den 10’a kadar sıralı olan altı farklı türden toplam 60 kart bulunuyor. Bu destelerin içerisinde “Hükümdar”, “Savaşçı” ve “Asker” dedikleri üç farklı kart da mevcut oluyor. Bu üç kart birçok oyunda kullanılmıyor, en azından halk arasındaki yaygın oyunlarda… Kartlarla en çok oynanan oyun “Vurgun” isimli bir oyun. Genellikle dört oyuncuyla oynanıyor, ancak daha az kişiyle de oynanabiliyor. Bu oyunda, bir oyuncu veya kumarı oynatan kişi kasa oluyor. Oyuna başlarken herkes belli bir miktar parayı ortaya koyuyor. Bu para ortaya konulduktan sonra her oyuncuya dört kağıt veriliyor. Oyunun amacı, yere atılan kağıt ile aynı numaralı kağıdı atarak yerden mümkün olduğunca çok kart toplayabilmek. Oyuncuların ellerindeki kağıt bittiğinde yeni tura geçiliyor ve her yeni turda oyuncular belli bir miktar parayı ortaya koyuyor. Kağıtlar bittiğinde turlar da sonlanmış oluyor. Oyunun sonunda yerden topladığı kağıtların sayısal değeri en yüksek olan oyunu kazanıyor. Bu oyunda bazen tek bir kişi kazanan oluyor ve tüm parayı alıyor. Bazen ise her oyuncu elindeki kartların toplamı oranında para geri alıyor. Bu türde belki de olay biraz matematik gerektirdiğinden, oynaması keyifli olsa da oynamaya talep aynı oranda değil gibi…

Kağıtlarla oynanan bir diğer oyun, aslında bahsettiğim üç kartın olma amacını taşıyor. “Fatih” ismini verdikleri bu oyun, aslında basit bir strateji oyunu. İki veya 3 kişiyle oynanabilen bir oyun olan bu oyunda, destedeki tüm kağıtlar oyunculara dağıtılıyor. İlk turda, her bir oyuncu yere 10 kart seçerek yüz üstü masaya koyuyor. Bu 10 kartı düz bir çizgi olarak sıralamak mümkün, ancak ikili bir sıra da yapılabiliyor. İkili sıra yapılması halinde, üs sıraya konulan kartın rakamsal değeri 6’nın üstünde olamıyor ve ilk saldırıyı almak zorunda oluyor. Her bir oyuncu yere kartlarını sıraladıktan sonra, bir diğer oyuncu yanındaki oyuncunun kartlarından bir tanesini açıyor. Daha sonra bu oyuncu da kendi yanındaki oyuncunun kartlarından birini açıyor. Sayısal değeri yüksek olan kişi, diğerinin kartını yok etmiş oluyor ve bu kartı açılan kartın üstüne koyuyor. Yani ilk açılan kart 3’se ve diğer kart da 7’yse, 3’ü 7’nin üstüne koyuyor ve artık bu kartın değeri 4’e düşüyor. Her bir tur, bir oyuncu diğerinin kartını açarak devam ediyor. Bir oyuncunun yerdeki tüm kartları bittiğinde, yeni tura geçiliyor. Bu durumda, yerde kartı olan oyuncular bu kartlarını geri kazanıyor ve yok edilmiş kartlar da ıskartaya çıkartılıyor. Oyunda yer alan “Hükümdar” kartı oyunun en özel kartı konumunda. Herhangi bir şekilde bu kartın bir başka karta yenilmesi mümkün değil. Ancak, iki oyuncunun yere açtıkları tüm kartları feda etmesi halinde “Hükümdar” kartı oyundan çıkartılabiliyor. Böyle bir durumda, tur doğrudan sonlanmış oluyor. Ancak yerdeki kağıt sayısı 10 değilse, kağıtlarını feda eden oyuncuların bunu 10’a tamamlaması gerekiyor. “Hükümdar” kartının sahibi, şansına güvenerek kağıtları diğer oyuncunun elinden çekiyor ve bu kağıtlar da ıskartaya ayrılıyor. “Savaşçı” kartı ise, sadece “Hükümdar” kartına yenilebilen bir kart… Onu oyundan çıkarabilmenin bir diğer yolu da, bir oyuncunun yerden 10 kartını feda etmesi. Son olarak “Asker” kartı “Savaşçı” ve “Hükümdar” tarafından doğrudan yenilebilen bir kart. Ancak bu kartı oyundan çıkarmanın bir diğer yolu da bir diğer oyuncunun yerden 5 kart ıskartaya çıkartması. Bu üç kartın bir diğer özelliği ise, kullanıldığı turdan sonra tekrar ele alınmaması. Yani bu kartlar bir kez açıldıktan sonra, bir şekilde tur bittiğinde ıskartaya çıkartılmak zorunda.

Kartla oynanan başkaca da oyunlar mevcut ve bunlar genellikle zarla oynanan oyunların kağıtlara uygulanmış halleri oluyor. Geceyi daha uzun geçirmek isteyenler genellikle zar yerine bu türden kağıt oyunlarını tercih ediyor.

Halkın kumar dışında bir diğer düşkünü sayılabilecek eğlence anlayış da -halk nezdinde kabul görmese bile- fuhuş olarak görünüyor. Erkeklerin kadınlara düşkünlüğü bir hayli fazla ve hemen hemen her mekanda müşterilere hizmet eden, onların gönüllerini hoş tutan kadınlara rastlamak mümkün. Fuhuş, sadece belli mekanlarda ve kişiler tarafından yasal olarak yapılabiliyor. Ancak elbette bunun da görünmeyen bir tarafı var. Fuhuşun cezası ise bir hayli kötü açıkçası… Hem kadın hem erkek, Amaldin Meydanı’nda çıplak bir şekilde 1 gün boyunca ayakta tutuluyor. Bu kimse tarafından arzu edilmeyen bir şey, ancak yine de çözüm olan bir ceza değil. Her handa, muhakkak fuhuş yapmaya gelmiş kişiler görmek mümkün. Bunun dışında bir diğer ilginç nokta, kadınların da erkeklere bu şekilde yaklaşabilmeleri… Yani kadınlar da belli bir ücret ödeyerek erkeklerle birlikte olabiliyor. Bunu ilk duyduğumda baya şaşırmıştım. Günün birinde, takıldığım bir mekanda teklif aldığımda ise -yalan olmasın- hem gururum okşandı hem de ne yapacağımı bilemedim. (Kendime not: Alkollüydün ve teklifi kabul ettin.)

Aclania’nın bir diğer güzel yanı ise, alkol tüketiminin fazlalığı ve düzenlenen festivaller. Burada hemen hemen her şey için bir anda festival düzenlenebiliyor. Zaten 15 yaşının üstündeki kişilerin alkol tüketmesinde bir sıkıntı olmadığı için hemen hemen herkes alkolle eğlencenin dibine vurabiliyor. Alkol tüketiminin bu denli fazla olması, hem alkol türünün çeşitli olmasını sağlıyor hem de alkollü mekanların da fazla olmasına neden olmuş gibi duruyor. Her handa alkol bulabileceğiniz gibi, yemek yiyebileceğiniz diğer ortamlarda da en az bir çeşit alkollü içecek bulmanız mümkün. Benim favorim bal şarabı… Hatta bu satırları yazarken son şişemin dibini görmüş durumdayım… Yanıma aldığım birkaç şişe, umarım beni idare eder. Yoksa başka yerde böylesini bulamayacağım için bir şişe şarap almak adına tüm gezi planlarım alt üst olabilir. Ve inanın, buna değer…

Yeniden bu topraklara gelmeyi arzuluyorum, umarım çok uzun sürmez…

Re: Wuther’in Günlüğü

Posted: 02 Jan 2023, 10:26
by GM - Dimensio
251, Kış, XX Gün

Bugün, ilk kez bir Aludir ile tanışma fırsatı buldum. Kendisine bir gezgin olduğumu ve bir günlük tuttuğumu söyledim. Bana her zaman yapmak istediği bir şey olduğunu söyledi, baya heyecanlanmış görünüyordu. Bana yardımcı olabilmek için her şeyi yapabileceğini söyledi. Açıkçası Aclania’ya esas gelme nedenim, bir Aludir ile tanışabilmek ve onunla sohbet etmekti. Buna eriştiğim için çok memnunum. Fakat tanıştığım Aludir biraz çekingendi, heyecanlı olmasına rağmen. Bu yüzden günlüğüme onunla ilgili ve ondan aldığım bilgileri yazarken isminin geçmemesini istedi. Bu nedenle, bundan sonraki satırlarımda ondan Aldea olarak bahsetmeye karar verdim.

Aldea, 25 yaşında bir kadın ve 4 yıldır Aludir olarak yaşıyor. İnanılması güç ama, geçmişine dair hiçbir şey bilmiyor. Bir gün iblis diyarında uyandığında ismi dahil her şeyi unutmuş. Sonrasında kendi ismini kendi bulmuş, bir iblis edinmiş… Kulağa fantastik bir roman gibi geliyor, öyle değil mi? Her ne kadar Aludirlerin efsanesi duysam da, gerçek bir Aludir ile bu şekilde konuşmak beni ziyadesiyle heyecanlandırdı. Ondan her bilgiyi almaya çalıştım, fakat Aludir yasaları gereği bana her şeyi açıklamasının imkansız olduğunu söyledi. Özellikle iblisini çok merak ediyordum, ancak insan diyarında iblisini çıkarması yasak olduğundan bunu yapamayacağını söyledi. Hayal kırıklığı yaşamadım değil, ancak elden gelen de bir şey yoktu…

Aldea bana bir Aludir olarak neler yaptığından bahsetti, ancak bunları henüz buraya yazmam mümkün değil. Fakat gözümle görebildiğim en inanılmaz şey, halkın Aldea’ya karşı olan tavırlarıydı. Evet, Aldea göze oldukça hoş görünen bir kadındı. Her erkeğin hayallerini düşleyebilecek kadar güzel ve zarif diyebilirim. Adının, iblis diye belirtilen iğrenç yaratıklarla anılmasının kendisine hakaret olacağı kadar güzel… Hayır, ona aşık olmadım… Bunu yapamam… Buna şansım olsaydı, belki… Neyse, konuyu dağıtmayacağım…

Aldea ile oturduğumuz bir handa, masamıza gelen yiyeceklerin ve içeceklerin haddi hesabı yoktu. Bir centilmen olarak başından beri hesabı ödemeyi düşünüyordum. Ne var ki, masaya gelenlerin karşılığı olarak birkaç yıllık kazandığım parayı harcayacağımı düşünmeye başlamıştım. Oradaki çalışanlar Aldea’yı tanıyorlardı, fakat sırf tanışıklık uğruna bunca şeyin bedavaya geleceğini düşünemezdim. Yaklaşık 3 saat kadar oturduk, yedik, içtik ve bol kahkahalı vakit geçirdik. Masadan kalktığımızda ise Aldea zorla bir miktar para verebildi! Öylece kalkıp gitmemizi istediler, ancak Aldea bunu kabul etmedi. Parayı bu kadar zor almalarına çok şaşırdım. Ancak Aldea bana kendisinin bu duruma alışık olduğunu söyledi, zira halk nezdinde Aludirler gerçekten sonsuz saygı duyulan insanlar. Sıradan bir insanın yıllarca çalışıp didinip kazandığı paralarla dahi alamayacağı bir şeyi, Aludirlerin tek bir ricayla ve bir pula bile ödemeden aldıklarını dinledim. Aslında Aldea’nın bu sözlerine pek itimat etmedim, yalan olmasın. Fakat Aldea ile birlikte bir tüccarın yanına gittik ve orada kendimi bir Aludir olarak tanıttım. O anda tüccarın gözleri parladı, oturduğu yerden kalktı ve neredeyse boynunu büküp ellerini önüne aldı! Buraya girmeden önce Aldea tüccara elindeki en kaliteli kılıcın bir görev için lazım olduğunu söylememi istedi ve ben de aynen bu cümleleri kurdum. Tüccar hemen deposuna gidip geldi ve sonrasında kabzası altından olan kocaman ve parıl parıl parlayan bir kılıcı tezgahının üstüne koydu! Belki de binlerce pula değerindeki bu kılıcı öylece bana teslim edecekti! Tam bu sırada Aldea yanımıza geldi ve cebinden çıkardığı, avuç içi büyüklüğünde, parlak bir cismi (daha sonra öğrendiğime göre bu Aludirlerin organizasyonlarına ait bir nişanmış) gösterdikten sonra kendisinin Aludir olduğunu ve bir şeyi göstermek için tüm bu konuşmaların döndüğünü anlattı. Normalde karşılaştığım tüccarlar kendileriyle dalga geçildiğini düşünerek öfkelenirdi, ancak bizim tüccar, hiç lazım olmamasına rağmen kılıcı almamız konusunda ısrarcı bile oldu!

Bu yaşadığım tecrübe gerçekten anlamlandırabileceğimden uzak bir durumdu. Aldea’nın söylediğine göre, buradaki halk Aludirlerin ihtiyaçları duyduğu şeyleri gidermek için elinden geleni yapıyor. Fakat ne var ki, bazı kendini bilmez Aludirler yüzünden bu durum kötüye de kullanılıyormuş. Onların başlarına ne geldiği konusunda Aldea pek bilgi vermese bile, Aludir olarak yaşamaya devam edemediklerini anlayabiliyorum. Elbette, bazı bıkkın kişiler de Aludirlerin isteklerini yerine getirmeyebiliyormuş. Bu haliyle anladığım, Aludirlerin sıfatları dışında kendilerine de saygı duyulmasını sağladıklarında, halk her anlamda onların yanında olmaya çalışıyor. Fakat bir kişinin itibarı elinden alınmışsa, Aludir olması bile tek başına bir anlam ifade etmiyor. Hatta kötü gözlerle bile bakıldığı oluyormuş… Anlayacağınız, Aludir olmak lütuf gibi görülüyor, ancak bunu kötüye kullanan kişilere de pek iyi gözle bakılmıyor.

Ve sanırım, daha öğrenmen gereken birçok şey var…

Re: Wuther’in Günlüğü

Posted: 02 Jan 2023, 10:27
by GM - Dimensio
250, Yaz, XX Gün

Bir süre önce vardığım Aclania Ülkesi beklentilerimin bir hayli ötesindeydi… Bunca zamandır gezdiğim gördüğüm yerlerden epey farklı olduğunu söylemem mümkün. Buradaki insanlar, nasıl bir ülkede yaşadıklarının bilincinde ve buna son derece saygı duyuyorlar. Elbette daha görmem gereken birçok yer ve ülke var, ancak şimdiye kadar beni en etkileyen ülke Aclania oldu diyebilirim.

Burada gözüme çarpan ilk durum, halkın Yren Amaldin’e duyduğu saygı ve sevgi… Ancak bunu anlayabilmek için, burada yaşayan insanların dinsel düşüncelerini yazmam gerekiyor.

Burada halkın büyük çoğunluğu dini duygularını yaşıyor. Hayatını buna göre şekillendiriyor. Çok Tanrılı bir dinleri var ve “Eski Tanrılar” adını verdikleri bir inancı yaşıyorlar. Bu inanç sistemi içerisinde birçok tanrı mevcut. Fakat bu durum hemen hemen her şeyin bir Tanrısı olduğu yönünde bir düşünce uyandırsa da, anlayabildiğim kadarıyla durum tam olarak bu şekilde değil. Birçok Tanrı olsa da her birinin belli görevleri mevcutmuş, yani tarım Tanrısı veya bereket Tanrısı gibi durumların burada olmadığını anlayabildim. Ancak halkın dilinde olan Tanrılar genelde “Ölümsüz Tanrı Kyrien” ve “Unutulmuş Tanrı Gyton”… Birçok insan, herhangi bir şekilde iyi dileklerini iletmek istediğinde Kyrien’in adını zikrediyor ve bir şeyleri başarılmasını arzuladıklarında Gyton’un adıyla dualar ediyorlar. Şu ana kadar anlayabildiğim kadarıyla, tek bir kitapta toplanmış yazılı belgeler bulunmuyor, lakin birçok efsane ve inanışa dair kitaplar olduğunu duydum. Valerin’de bulunan üç büyük kütüphanede ve Gandra Şatosu’nda yer alan arşivlerde bu kitapların olduğu bilgisi aldım ve en kısa sürede bunları araştırma niyetindeyim. Ne var ki, üç büyük kütüphaneye girmede sorun olmasa da Gandra Şatosu’nda yer alan arşivlere ulaşmam güç gibi görünüyor. Umarım bunun da bir çaresini bulabilirim.

Kütüphanelerden bahsetmişken… Ülkede eğitim konusunda gözle görülür bir atılım olduğunu söyleyemem. En azından Valerin hariç, diğer yerlerde eğitim konusunun üzerine çok durulduğuna şahit olmadım. Ülkenin sistematik yapısına ve buna göre coğrafik olarak ayrılmasına bakılırsa, diğer yerlerde eğitim konusunun üzerinde çok durulmadığını anlayabiliyorum. Fakat Valerin’de durum biraz daha farklı. Burada yaşayan insanların çocuklarını eğitim için gönderdikleri yerler mevcut. Belli yaş gruplarına göre ayrılan bu eğitim yerleri, 8-14 yaşları, 15-20 yaşları ve 20-25 yaşları olarak ayrılmış durumda. Her yaş grubuna verilen eğitim farklı oluyor ve bunun yanında yaş grupları içerisinde de verilen eğitimlerin farklılaştığını öğrendim. Örneğin; 8-14 yaş arasına basit matematik öğretilirken, 20-25 yaş arasındakilere yönetimsel ve stratejik konularda bilgiler veriliyor. Ancak bu bilgiler sadece teorik oluyor, yani uygulamaya dayalı herhangi bir eğitim bulunmuyor. Halk arasından öğrenebildiğim kadarıyla, esnaf veya tüccar olacak çocuklar sadece 20 yaşına kadar eğitim görüyor ve bundan sonra hayata atılıyor. Ancak askeri veya yönetimsel sınıflarda yer alabilecek gençler eğitimlerine devam ediyorlar. Bu durum karşısında, 20 yaşından sonra eğitimlerine devam eden kişilerin ve bunlara eğitim veren insanların daha elit bir tabakayı oluşturduğunu düşünüyorum.

Bazı şeyleri bölük pörçük yazıyor gibiyim, farkındayım. Ancak aklıma gelen detayların uçup gitmesini de istemiyorum. Bundan sonra yapmak istediğim şey “Eski Tanrılar” konusunda daha çok bilgiye ulaşmak ve özellikle Aludir dedikleri kişilere dair bilgiler elde etmek… Bunun zor olacağının veya belki de gerçekleşmeyeceğinin farkındayım, ancak yine de olması için elimden geleni yapacağım.

Re: Wuther’in Günlüğü

Posted: 02 Jan 2023, 10:28
by GM - Dimensio
250, İlkbahar, XX Gün

Bugün Valerin şehrindeki ilk günümdü… Burada konutlar bölgesi denilen bir yerde bulunan gayet lüks bir handa kalmaya başladım. Valerin’de geçireceğim zamanlar için burası ideal bir yer gibi görünüyor, zira genellikle kalabalık bir ortam ve her mecradan insan var gibi. Bilginin en önemli kaynağının insan olduğuna inanan biri olarak, buradaki insanlarla kuracağım diyaloğun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onlardan alacağım temel bilgiler, bu ülkeye dair notlarımı ve yazılarımı şekillendirecek.

Handa beni karşılayan güzel bir kadın, kalabileceğim birden fazla türde oda olduğunu söyledi. Odalara baktığımda aralarındaki kalite farkı oldukça dikkat çekiciydi. Sanki ekonomik durumu ne olursa olsun her insanın burada kalabileceğini düşündüm, lakin fiyatları duyduktan sonra Valerin’de yaşamın diğer yerlere göre biraz daha pahalı olduğunu fark ettim. Kendime, bu han için sıradan bir oda tuttum. Odamda gayet rahat bir yatak, kıyafetlerimi koyabileceğim zarif işlemeli bir dolap, işlevsel bir çalışma masası bulunuyor. Bununla birlikte, odamda ayrı bir tuvalet ve banyo da yer alıyor. Açıkçası bu beni sevindirdi, zira daha önce kaldığım bazı yerlerde bunların ortak kullanımda olması canımı sıkmıştı. Fakat bu handa, her odanın kendine ait bir tuvalet ve banyosu bulunuyor.

Ülkenin alt yapısının gelişmiş olduğu herkesin dilindeydi, ancak bunu kendi gözlerimle görünce daha da şaşırdım. Zira Valerin’de yer alan kanalizasyon sayesinde pis suların hiçbir zaman problem olmayacağını görüyorum. Elbette bu suyun nereye gittiğini şu anda bilmiyorum, ancak ülkedeki ve şehirdeki genel duruma bakılırsa, arıtma konusunda ellerinden geleni yapmış olduklarını düşünüyorum. Bunun yanından günün her an sıcak suyumuz mevcut… Bu da aslında bir lütuf gibi. Hanın bodrumunda yer alan kazanlar sayesinde sıcak su sorun olmaktan çıkartılmış. Musluklar sayesinde kendimizin kova kova su taşımasına gerek kalmıyor ve bu da bir hayli kolaylık sağlıyor. Adeta birinin gelip sizi keselemesini bekliyorsunuz! Ama handa böyle bir hizmetin de verildiğini duyunca, bunu da deneyimlemek istedim. Sıcak su, kova kova su ve iyi bir tellak… Gerçekten düşüncesi bile insanı rahatlatıyor.

Yatağın ve diğer mobilyaların kalitesi de bir hayli iyi. Belki de kaldığım handan dolayı böyledir. Ancak el işçiliği konusunda Aclania’nın diğer ülkeler kadar iddialı olduğunu söyleyebilirim. Henüz daha bu kesimle tanışma fırsatına nail olamasam bile, ürünlerine bakmak bile hayranlık uyandırıyor.

Geç vakit oldu ve yarın için hazırlanmam gerekiyor. Aclania’yı tanımaya başlamak benim için çok muhteşem bir deneyim ve Valerin de Aclania’nın kalbi olduğu için buradaki her şeyi görmek istiyorum. Festivalleri, binaları, insanları, Aludirleri ve mümkünse Hükümdarı… Bu heyecan verici!

Re: Wuther’in Günlüğü

Posted: 23 Jan 2024, 17:44
by GM - Dimensio
GEÇMİŞİN KÜLLERİ

Doğuş Çağı

Bu çağ ilk insanlar ve iblislerin varlık buldukları çağdır. Ne kadar sürdüğü belli olmayan bu çağın en önemli özelliği, iblisler ile insanların temasa geçmesi ve uygarlıklarını geliştirmeye başlamasıdır. Aynı şekilde, insanlar da iblislerin kudretleriyle ilk bu çağda karşılaşmış ve bunlardan faydalanmayı amaçlamışlardır.


Direniş Çağı

Uygarlıklarını ziyadesiyle geliştiren iblislerin verimsiz topraklarından alabilecekleri en yüksek verimi almaları neticesinde, yeni toprak arayışlarına girdikleri ve bu suretle de dönemin en verimli toprağı olan Yaşam Nehri ve Gün Doğumu Bölgesi’ni fethetmek üzere harekete geçtikleri dönemdir. İlk insanlar iblislerin saldırılarına sadece savunma noktasında karşılık vermiş ve nihayetinde, ilk insan Amaldin’in bir şekilde iblisleri kontrol altına almasıyla iblislerin bu bölgelere yaptıkları saldırılar sonlanmıştır.

İlk insan Amaldin, Tarihçi Hephiris’e göre Ölümsüz Tanrı Kyrien’in torunu olup, iblisleri kontrol etme yeteneğinin kaynağı bu soy bağı olarak gösterilmiştir.

İlk insan Amaldin, iblis saldırılarına karşı sadece insanların kendilerini savunmalarının mümkün olmadığı inancıyla, tüm iblisleri başka bir boyuta mühürleme planını uygulamaya koymuştur.


Zafer Çağı

İlk insan Amaldin ve beraberindeki 11 Havarisi, yeryüzündeki tüm iblisleri mühürlemek adına hareket geçmiştir. 11 Havari ilk insan Amaldin’den edindikleri yetenekler ile tüm iblisleri yarattıkları boyutlara mühürlemiştir. Tarihçi Hephiris’e göre, tüm iblisler ilk insan Amaldin’in yarattığı tek bir boyutta mühürlenmişken, Tarihçi Xoxsus her bir havarinin kendi boyutunu yarattığını ve iblislerin de bu boyutlara mühürlendiğini aktarmıştır.

Tarihçi Xoxsus’a göre ilk insan Amaldin ve 11 havarisi ile yaratılan boyutların şablonu;
  1. Amaldin – Sonsuzluk Yurdu
  2. Gonir – Zehir Yurdu
  3. Adteus – Ateş Yurdu
  4. Siris – Karanlık Yurdu
  5. Uvara – Aydınlık Yurdu
  6. Meeyar – Yokluk Yurdu
  7. Nedall – Azap Yurdu
  8. Qyean – Fırtına Yurdu
  9. Citris – Gök Yurdu
  10. Chulreus – Yer Yurdu
  11. Myris – Cennet Yurdu
  12. Vertia – Cehennem Yurdu
İblislerin bir kez daha yeryüzünden yok olmalarının ardından, ilk insanlar bir kez daha İblis Çağı benzeri bir dönem yaşamamak için ilk insan Amaldin ve 11 havarisine sonsuz bir bağlılık içerisinde hareket etmiştir.

Yren Çağı

İlk insan Amaldin ve 11 Havarisi, tüm ilk insanların üzerinde büyük bir üstünlük kurmalarıyla birlikte, Amaldin kendisine Yren (ilk insan dilinde kutsal kişi anlamına gelmektedir) unvanını vermiştir. Yren Amaldin ve 11 Havarisi, inşa edilen yüksek katlı yapılara yerleşmeye başlayarak ilk insanlardan oluşan halktan ayrışmaya başlamışlardır. Zaman içerisinde sıradan kişilerin dahi girişinin yasaklandığı bu yapılarda yaşamlarını sürdüren Yren Amaldin ve 11 Havarisi keyfi düşünceleri ve istekleriyle insanların üzerindeki baskılarını bir hayli arttırmışlardır. En ufak düşüncelerine karşı çıkılması durumunda dahi iblisleri tekrar yeryüzüne gönderme tehdidiyle halkı baskılamaya başlamışlardır. Bu süreç sonunda Yren Amaldin kendilerine sosyal sınıflar yaratmışlardır.

Tarihçi Xoxsus tarafından belirtilen sosyal sınıf tablosu;
  • Yren Amaldin
  • 11 Havari
  • Aphin (Günümüz dilinde onurlu anlamına gelmektedir): Yren Amaldin tarafından faaliyetleri nedeniyle kabul gören kişilere verilen unvandır.
  • Yrenmir (Günümüz dilinde kutsal görevli, kutsal hizmetli anlamına gelmektedir.): Yren Amaldin’in kişisel ordusuna mensup kişilere verilen unvandır.
  • Sotos (Günümüz dilinde Savaşçı anlamına gelmektedir): Yren Amaldin’in ordusundaki kişilere verilen unvandır. Ordunun başında 11 Havari yer almaktadır.
  • Dolan (Günümüz dilinde yaşayan kişi anlamına gelmektedir): Yren Amaldin tarafından topraklarını işleyen ve getirilerinden faydalandıran kişilere verilen unvandır. Sadece toprağa bağlı sınırlı hakları vardır.
  • Dolanmir (Günümüz dilinde yaşayan kişi görevlisi, hizmetlisi anlamına gelmektedir): Dolan sınıfının çalışanlarına verilen unvandır. Çalışma karşılığı ücret almak dışında herhangi bir hakları yoktur.
  • Menir (Günümüz dilinde vasıfsız anlamına gelmektedir): Herhangi bir şekilde çalışmayan ve Yren Amaldin tarafından faydasız görülen kişilere verilen unvandır. Hiçbir hakları yoktur. Yren Amaldin ve 11 Havari tarafından istenilen şekilde kullanılabilirler.


Yıkılış ve Diriliş Çağı

Yren Amaldin’in Sotos sınıfını faaliyetleri nedeniyle doğrudan kendisine bağlaması ve 11 Havarisinin statülerini elinden alarak onları Aphin statüsüne almasıyla başlayan çağdır. Yren Amaldin’in esasen havarilerinin fazlaca güçlenmesi ve halk nezdinde fazlaca saygı görmesi nedeniyle ortaya koyduğu bu tavır neticesinde, Havariler ile Yren Amaldin arasında karışıklıklar baş göstermeye başlamıştır. Havarilerin arkasındaki halk desteği ile Yren Amaldin’in arkasında duran askeri kanat arasında başlayan münakaşalar kısa sürede bir savaşa dönüşmüştür.

Günümüzde "Havariler Savaşı" olarak adlandırılan bu savaşta tüm Havariler Yren Amaldin’e karşı gelmişken kendi içlerinde de görüş ayrılıkları yaşanmıştır. Dolayısıyla savaş Yren Amaldin ve Havarileri arasında olacak şekilde iki tarafla başlayıp, daha sonra Havarilerin de birbirlerine karşı savaşmalarıyla geri dönüşü olmayan bir yola girilmiştir.

Tarihçi Hephiris’e göre savaşın tarafları şu şekildedir;

  • Yren Amaldin vs. 9 Havari
  • Yren Amaldin vs. Uvara & Siris & Gonir & Nedall & Chulreus vs. Adteus & Meeyar & Qyean & Citris
    (*Myris ve Vertia bu aşamada savaşa dahil olmayacaklarını belirtmiştir)
  • Yren Amaldin vs Uvara & Siris & Gonir vs Nedall & Adteus & Meeyar & Qyean vs. Citris & Chulreus vs. Myris & Vertia
Uzun yıllar süren Havariler Savaşı neticesinde, Yren Amaldin büyük güç kaybetmiş ve bununla beraber havarilerden Gonir, Adteus ve Chulreus bu savaşlarda öldürülmüştür. Taraflar arasındaki savaşlar giderek azalmaya başlarken Yren Amaldin dışında herkes savaşların sonlanması konusunda mutabakata varmışlardır. Ancak Yren Amaldin, sarsılan otoritesi ve iktidarının hırsına yenik düşerek savaşmaya devam etmiştir. Ne var ki Havariler Savaşı Yren Amaldin’in savaş meydanında öldürülmesiyle sonlanmıştır.

Havariler Savaşı, ardında tekrar inşa edilmesi gereken bir dünya bırakmıştır. Ancak artık görüş ayrılıkları tek bir ülke idealinin var olamayacağını da tamamen ortaya koymuştur. Bu nedenle Yren Amaldin’den sonra başa geçen Igdis ile Havariler Savaşı’nda başı çeken Uvara, Nedall, Citris, Myris ve Vertia arasında bir "Sonsuz Anlaşma" imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, her bir lider kendi özgür topraklarında yaşama hakkını edinmiştir.

Yren Amaldin’in ardından başa geçen Igdis, mevcut toprakları koruyarak Aclania Ülkesi’ni kurmuştur. Yeni dünyada kurulan ilk ülke olan Aclania, bu itibarla Zamanın başlangıcı oluşturan ülke olarak da adlandırılmaktadır.

Uvara, beraberindeki insanlarla birlikte en doğuya gitmeyi arzulamış, ancak buraya ulaşamadan yaşamını yitirmiştir. Ardından mirasçısı olarak bıraktığı Celarin Uvara’nın arzusunu gerçekleştirmiş ve en doğuya ulaşarak Regriela Ülkesi’ni kurmuştur.

Nedall diğer tüm havarilerden farklı olarak doğrudan bir ülke kurmak ve burada yaşamak idealinden farklı olarak, iblislerin var olduğu toprakları keşfetmek, bu bölgenin sırlarını ortaya dökmek amacıyla doğuya hareket etmiştir. Uzun bir süre halkıyla beraber göçebe bir şekilde yaşayan Nedall’in ölümünden sonra, mirasçısı Gutar tarafından Ludrenia Ülkesi kurulmuştur.

Citris, Yren Amaldin’in yerine geçen Igdis’e güven duymadığı için olabildiğince kuzeye giderek kendisini ve halkını bu tehditten uzak tutmayı amaçlamıştır. Böylelikle Citris ilk olarak Clevania Ülkesi’ni kurmuştur. Ancak keşiflerine bu noktada son vermeyen Citris, ne kadar kuzeye giderse Tanrılara o kadar yakın olabileceğini düşünerek daha da ilerlemeye karar vermiştir. Böylelikle yolu bilinen haritanın en kuzey noktası olan yere vardığında, bu topraklarda Geblonia Ülkesi’nin kurmuştur. Tarihte iki ülke kuran tek kişi olan Citris, hayatının son zamanlarını buradaki yerel halkla geçirmiştir.

Myris ve Vertia, uzun bir süre halkıyla hareket etmiş ve diğer havarilerin faaliyetlerini izlemiştir. Havarilerin ülkelerini kurmaları ve sınırlarını belirlemeleri akabinde, her bir havarinin Tanrıları kızdıracak faaliyetlerini gözlemeyebilmek ve gerekli olduğu takdirde müdahale etmek adına Yustria ülkesini kurmuştur. Böylece, yeni dünyada kurulan son ülke Yustria olmuştur.


Yeni Dünya Çağı
Aclania Ülkesi’nin kurulmasından bugüne kadar süren çağa verilen isimdir. Hükümdar Eletha "Visyn" Norkian'ın insanlığa ihanetiyle birlikte, çağın en önemli hadiselerinden biri vuku bulmuştur.



*Bu bilgiler, Wuther'in Günlüğü olarak bilinen güncelerin bir araya getirilmesi ve özetlenmesiyle, Furia Sura tarafından oluşturulmuştur.