Uyanışlara ve Yok Oluşlara Dair
Posted: 23 Aug 2022, 16:08
Uyanışlardan sonra…
Yuvarlak ahşap bir masanın etrafında toplanmış olan insanlar, uzun bir süredir böylesine bir toplantıya katılmış değildi. Heyecan, merak ve endişe bir kez daha iç içe geçmişken, koltukta oturan yüzlerin her birinden tüm bu duygular rahatlıkla algılanabiliyordu. İçeride bulunan sekiz kişi, sessiz ve kendinden emin bir şekilde oldukları yerde duruyorlardı. Sonunda, odanın büyük giriş kapısı yavaşça aralanırken, sekiz kişi birden ayağa kalkarak dokuzuncuya olan saygılarını gösteriyorlardı. Yanındaki iki kişi ile içeriye giren kişi, odada bulunan herkesi selamladıktan sonra kendisiyle gelen iki kişiye kapının dışında kalmaları için bir baş hareketi yapıyordu. Bu belli belirsiz hareketin kati bir emri içerdiğini odadaki herkes rahatlıkla algılayabiliyordu. İki kişinin odadan çıkmasının ardından, dokuzuncu kişi kendisine ayrılan koltuğa yavaş adımlarla ilerlemeye başlıyordu. Yüzündeki yorgun ifade, gününün zorlu geçtiğini açıkça gösteriyordu. Onun gününün yorgun geçmesi ise, çoğu zaman iyiye yorumlanacak bir durum olmuyordu. Bu hususu bilen sekiz kişinin yüzlerindeki duygular, giderek yerini olumsuz bir havaya bırakırken, dokuzuncu koltuğuna sertçe kendi bırakıyordu. Verdiği derin bir nefes, sanki geçirdiği günün tüm stresini odaya doldurmaya yetiyordu. Ayakta duran sekiz kişiye hafifçe öne düşen başına rağmen göz atan dokuzuncu, gözleriyle herkesin yerine oturabileceğini işaret ediyordu.
Birkaç saniye öncesine kadar kimisi yayılmış, kimisi ise vücudunu masaya yaslamış bir şekilde otururken, şu anda tamamı dik oturan sekiz kişi, dokuzuncunun ağzından dökülecek cümlelere odaklanmış durumdaydı. Uzun zamandır beklenilen bir hadisenin neticelerini öğrenebilmek adına, herkes meraklı bakışlarını dingin suratlarına gizlemeye çalışıyordu. Bu esnada dokuzuncu kafasını yavaşça kaldırırken boş sandalyelere takılan gözlerini masadakilere döndürerek “Herkesin burada olacağını düşünüyordum. Bilmemi arz ettiğiniz hususlar var mı?” diye soruyordu tok sesiyle. Dokuzuncunun hemen sol tarafında yer alan kişi hafifçe öne doğru eğilerek söze gireceğini işaret etmesinin ardından “Komutanım! Organizasyon liderlerinden birkaçı aramızda bulunmasa dahi, rutin görevleri ve işleri çerçevesinde toplantıya katılamayacaklarını bildirdiler. Bu yüzden, bizlere vekaletlerini vererek toplantıya iştirak etme arzularını tensiplerinize arz ettiler.” diyor. Komutan, aldığı malumatı bir baş hareketiyle karşıladıktan sonra “Âlâ… Kendilerinin bileceği iş.” demekle yetiniyor. Ardından masaya koyduğu dirseklerinden güç alırken “Her birinizin beklediği haberleri vereyim. Önce iyi olandan başlayacağım…” diyor. Bu cümlelerinden sonra masadakilerin tepkilerini göz ucuyla, ancak dikkatli bir şekilde süzen Komutan “Bu kez denemelerde ne mutlu ki herhangi bir kayıp yaşamadık! Katılım beklediğimizin aksine bir hayli düşük de olsa, herkes uyanış geçirmeyi başardı!” diyor. Komutan’ın bu haberi, koltuklarında oturan kişilerin yüzlerinde hafif bir tebessüm belirtirken Komutan “Ancak ilginç şeyler de olmadı değil…” diyerek konuşmasını sürdürüyor. Komutan’ın sözleri üzerine odaklarını keskinleştirdikleri bakışlarıyla belli eden sekiz kişiye karşı Komutan “İlginç bir şekilde, bir iblisle bağ kuramamasına rağmen uyanış geçiren kişiler olduğu malumatını aldım. Araştırma Bölüğü’nden 1. Takım Lideri Uphin’i bu işi araştırması için görevlendirdim. Görevli Anahtar kişilerden durum raporu aldım, lakin onların da bu hususla ilgili bilgileri bulunmadığını öğrendim. Bu konuyu araştıracağız ve elde ettiğimiz sonuçları sizlerle paylaşacağım.” diyor. Yaşanan bu sıra dışı duruma karşı sekiz kişi tam olarak ne tepki vereceklerini bilemez bir halde Komutan’a bakmaya devam ediyorlar. Komutan ise sessiz bir şekilde bekleyerek, bu yaşanılanın sindirilmesini bekliyor.
Odaya çöken yarım dakika kadar süren sessizlik bir kez daha Komutan tarafından bozuluyor. Hafifçe öksürdükten sonra “Bunun yanında yeni çaylaklardan bazılarının, bağ kurma olayını rahatlıkla başardıkları haberini de aldım. Bu yetenekli kişilerin isimlerini sizlerle paylaşacağım. Lakin sizden ricam, bu çaylakları organizasyonlarınıza dahil etmek için birbirinizi yemeyin.” diyor. Ancak hemen ardından sinsi bir sırıtışla “Gerçi onları kendi bölüklerime dahil etme arzusundayım. Yani iştahlarınızın bir hayli kabarmasını da anlayışla karşılayabilirim.” diyor. Komutan’ın bu sözleri, diğer sekiz kişinin suratında belli belirsiz bir tebessüm oluştursa da, hiç kimse duyduğu hazzı suratlarına yansıtmıyor. Bundan özellikle imtina ettikleri ve Komutan’a karşı saygısız bir tutum göstermekten kaçındıkları her hallerinden belli oluyor. Fakat Komutan’ın yüzündeki gülümseme hızla silinirken, diğerleri de keskin bakışlı hallerine geri dönüyorlar.
Komutan’ın bir anda asılan suratı verilecek kötü haberin temsili gibi dururken, odada bulunan herkes neredeyse nefes bile almayı kesiyor. Komutan bir kez daha odadakilerin yüzlerine baktıktan sonra “Kötü habere gelirsek…” diyor ve sağ elini alnına doğru götürürken “Bizden zaiyat yaşanmadı ama iblisler konusunda aynısını söylemek mümkün değil. İki Anahtar’dan aldığım bilgilere göre, uyanışını sağlayan bir Aludir dört iblisi, diğeri ise altı iblisi katletmiş…” diyor. Hemen ardından Komutan bakışlarını hemen önüne sabitlerken "Ayrıca, özellikle katletme diyorum, zira bunlar basitçe yapılan öldürme veya yok etme eylemlerinden bir hayli uzak kalıyor." diyerek durumun vahametini dile getiriyor. Odadakilerin almadıkları nefes bile boğazlarına düğümlenirken, herkesin yüzüne düşen şoke olmuş ifade korkunç bir manzaranın en küçük ayrıntısı gibi duruyor. Komutan, yüzlere düşen bu ifadelere tepkisiz bir şekilde dururken “İçinizden bunun imkansız olduğunu geçirdiğinizi biliyorum. Ancak bizzat onları görüp, durumu teyit ettim. Aksi bir durum olsaydı, bunu sizlerle paylaşma ihtiyacı hissetmezdim.” diyor. Komutan’ın sözlerinin gerçekliğini gözleriyle doğruladığını belirtmesiyle birlikte, herkesin yüzündeki ifade yavaş yavaş silinmeye başlıyor. Komutan ise durumun sindirilmesi için bir süre sessizliğini korumakla yetiniyor.
Öncekinin aksine, kaygı dolu sessizlik bir kez daha Komutan tarafından yok ediliyor ve Komutan “Söylediğim gibi, bu iki kişiyi kendi gözlerimle gördüm. Şu aşamada, onların herhangi bir organizasyona dahil edilmeyeceklerini bildiriyorum. Durumlarını analiz etmek için güvenli bir yerde bulunuyorlar. İsimlerini daha sonra sizlerle ayrıca paylaşacağım.” diyor. Odadakiler için esasen başka bir konunun merakı belirgin olsa bile, herhangi birinin bunu dile getirme arzusunda olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bu durumun farkında olan Komutan vücudunu geriye doğru atıp koltuğuna sırtını dayarken “Hepinizin kafasından neyin geçtiğini biliyorum… Onların İmparator olup olamayacaklarını düşünüyorsunuz, öyle değil mi?” diyor. Odaya hakim olan sessizlik, Komutan’ın sorduğu sorunun olumlu bir cevabı olarak belirginleşirken Komutan “Bilemiyorum, lakin gözlerinin içlerine baktım… O ikisinin İmparator olma ihtimalleri yok diyemem. Ancak daha vahim olanı…” diyor ve bir anda sessizliğe gömülüyor. Boğazına düğümlenenin sadece kelimeler değil, korkuları da olduğu her halinden belli olan Komutan, ilk kez yüzüne korkunun düştüğünü saklamakta bile zorlanırken “Biri Korku, diğeri ise Acı İmparatoru olabilir…” diyor. Komutan bu sözleri, odanın bir anda eksili dereceler düşmesine ve havanın bile korkuyla yok olmasına neden oluyor. Odada bulunan dokuz kişi, belki de sonsuza kadar bu halleriyle kalıyor… Korku İmparatoru’nun ve Acı İmparatoru’nun daha varlıkları bile teyit edilmemişken, var olabilecekleri gerçeği en üst dokuz kişiyi bile dilsiz kılıyor.
Birkaç saniye öncesine kadar kimisi yayılmış, kimisi ise vücudunu masaya yaslamış bir şekilde otururken, şu anda tamamı dik oturan sekiz kişi, dokuzuncunun ağzından dökülecek cümlelere odaklanmış durumdaydı. Uzun zamandır beklenilen bir hadisenin neticelerini öğrenebilmek adına, herkes meraklı bakışlarını dingin suratlarına gizlemeye çalışıyordu. Bu esnada dokuzuncu kafasını yavaşça kaldırırken boş sandalyelere takılan gözlerini masadakilere döndürerek “Herkesin burada olacağını düşünüyordum. Bilmemi arz ettiğiniz hususlar var mı?” diye soruyordu tok sesiyle. Dokuzuncunun hemen sol tarafında yer alan kişi hafifçe öne doğru eğilerek söze gireceğini işaret etmesinin ardından “Komutanım! Organizasyon liderlerinden birkaçı aramızda bulunmasa dahi, rutin görevleri ve işleri çerçevesinde toplantıya katılamayacaklarını bildirdiler. Bu yüzden, bizlere vekaletlerini vererek toplantıya iştirak etme arzularını tensiplerinize arz ettiler.” diyor. Komutan, aldığı malumatı bir baş hareketiyle karşıladıktan sonra “Âlâ… Kendilerinin bileceği iş.” demekle yetiniyor. Ardından masaya koyduğu dirseklerinden güç alırken “Her birinizin beklediği haberleri vereyim. Önce iyi olandan başlayacağım…” diyor. Bu cümlelerinden sonra masadakilerin tepkilerini göz ucuyla, ancak dikkatli bir şekilde süzen Komutan “Bu kez denemelerde ne mutlu ki herhangi bir kayıp yaşamadık! Katılım beklediğimizin aksine bir hayli düşük de olsa, herkes uyanış geçirmeyi başardı!” diyor. Komutan’ın bu haberi, koltuklarında oturan kişilerin yüzlerinde hafif bir tebessüm belirtirken Komutan “Ancak ilginç şeyler de olmadı değil…” diyerek konuşmasını sürdürüyor. Komutan’ın sözleri üzerine odaklarını keskinleştirdikleri bakışlarıyla belli eden sekiz kişiye karşı Komutan “İlginç bir şekilde, bir iblisle bağ kuramamasına rağmen uyanış geçiren kişiler olduğu malumatını aldım. Araştırma Bölüğü’nden 1. Takım Lideri Uphin’i bu işi araştırması için görevlendirdim. Görevli Anahtar kişilerden durum raporu aldım, lakin onların da bu hususla ilgili bilgileri bulunmadığını öğrendim. Bu konuyu araştıracağız ve elde ettiğimiz sonuçları sizlerle paylaşacağım.” diyor. Yaşanan bu sıra dışı duruma karşı sekiz kişi tam olarak ne tepki vereceklerini bilemez bir halde Komutan’a bakmaya devam ediyorlar. Komutan ise sessiz bir şekilde bekleyerek, bu yaşanılanın sindirilmesini bekliyor.
Odaya çöken yarım dakika kadar süren sessizlik bir kez daha Komutan tarafından bozuluyor. Hafifçe öksürdükten sonra “Bunun yanında yeni çaylaklardan bazılarının, bağ kurma olayını rahatlıkla başardıkları haberini de aldım. Bu yetenekli kişilerin isimlerini sizlerle paylaşacağım. Lakin sizden ricam, bu çaylakları organizasyonlarınıza dahil etmek için birbirinizi yemeyin.” diyor. Ancak hemen ardından sinsi bir sırıtışla “Gerçi onları kendi bölüklerime dahil etme arzusundayım. Yani iştahlarınızın bir hayli kabarmasını da anlayışla karşılayabilirim.” diyor. Komutan’ın bu sözleri, diğer sekiz kişinin suratında belli belirsiz bir tebessüm oluştursa da, hiç kimse duyduğu hazzı suratlarına yansıtmıyor. Bundan özellikle imtina ettikleri ve Komutan’a karşı saygısız bir tutum göstermekten kaçındıkları her hallerinden belli oluyor. Fakat Komutan’ın yüzündeki gülümseme hızla silinirken, diğerleri de keskin bakışlı hallerine geri dönüyorlar.
Komutan’ın bir anda asılan suratı verilecek kötü haberin temsili gibi dururken, odada bulunan herkes neredeyse nefes bile almayı kesiyor. Komutan bir kez daha odadakilerin yüzlerine baktıktan sonra “Kötü habere gelirsek…” diyor ve sağ elini alnına doğru götürürken “Bizden zaiyat yaşanmadı ama iblisler konusunda aynısını söylemek mümkün değil. İki Anahtar’dan aldığım bilgilere göre, uyanışını sağlayan bir Aludir dört iblisi, diğeri ise altı iblisi katletmiş…” diyor. Hemen ardından Komutan bakışlarını hemen önüne sabitlerken "Ayrıca, özellikle katletme diyorum, zira bunlar basitçe yapılan öldürme veya yok etme eylemlerinden bir hayli uzak kalıyor." diyerek durumun vahametini dile getiriyor. Odadakilerin almadıkları nefes bile boğazlarına düğümlenirken, herkesin yüzüne düşen şoke olmuş ifade korkunç bir manzaranın en küçük ayrıntısı gibi duruyor. Komutan, yüzlere düşen bu ifadelere tepkisiz bir şekilde dururken “İçinizden bunun imkansız olduğunu geçirdiğinizi biliyorum. Ancak bizzat onları görüp, durumu teyit ettim. Aksi bir durum olsaydı, bunu sizlerle paylaşma ihtiyacı hissetmezdim.” diyor. Komutan’ın sözlerinin gerçekliğini gözleriyle doğruladığını belirtmesiyle birlikte, herkesin yüzündeki ifade yavaş yavaş silinmeye başlıyor. Komutan ise durumun sindirilmesi için bir süre sessizliğini korumakla yetiniyor.
Öncekinin aksine, kaygı dolu sessizlik bir kez daha Komutan tarafından yok ediliyor ve Komutan “Söylediğim gibi, bu iki kişiyi kendi gözlerimle gördüm. Şu aşamada, onların herhangi bir organizasyona dahil edilmeyeceklerini bildiriyorum. Durumlarını analiz etmek için güvenli bir yerde bulunuyorlar. İsimlerini daha sonra sizlerle ayrıca paylaşacağım.” diyor. Odadakiler için esasen başka bir konunun merakı belirgin olsa bile, herhangi birinin bunu dile getirme arzusunda olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bu durumun farkında olan Komutan vücudunu geriye doğru atıp koltuğuna sırtını dayarken “Hepinizin kafasından neyin geçtiğini biliyorum… Onların İmparator olup olamayacaklarını düşünüyorsunuz, öyle değil mi?” diyor. Odaya hakim olan sessizlik, Komutan’ın sorduğu sorunun olumlu bir cevabı olarak belirginleşirken Komutan “Bilemiyorum, lakin gözlerinin içlerine baktım… O ikisinin İmparator olma ihtimalleri yok diyemem. Ancak daha vahim olanı…” diyor ve bir anda sessizliğe gömülüyor. Boğazına düğümlenenin sadece kelimeler değil, korkuları da olduğu her halinden belli olan Komutan, ilk kez yüzüne korkunun düştüğünü saklamakta bile zorlanırken “Biri Korku, diğeri ise Acı İmparatoru olabilir…” diyor. Komutan bu sözleri, odanın bir anda eksili dereceler düşmesine ve havanın bile korkuyla yok olmasına neden oluyor. Odada bulunan dokuz kişi, belki de sonsuza kadar bu halleriyle kalıyor… Korku İmparatoru’nun ve Acı İmparatoru’nun daha varlıkları bile teyit edilmemişken, var olabilecekleri gerçeği en üst dokuz kişiyi bile dilsiz kılıyor.

Ve sanki... Her birinin zihninde, bu iki Aludir'in bakışları beliriyor!
Korku...Acı












