Page 1 of 2
Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 26 Sep 2024, 09:54
by GM - Dimensio
At arabasının tıngırtıları…
Düşüncelerinin açlığı…
Duygularının yoğunluğu…
Ruhundaki karanlık…
Karanlığın aydınlığı…
Aydınlığın yokluğu…
Yokluğun varlığı…
Birkaç zorunlu ihtiyaç molası ve dinlenme faslı dışında durmaksızın devam eden yolculuğun yaklaşık 2,5 gün sürüyor. Bu süreyi at arabasında yaptığın huzursuz, keyifsiz ve rahatsız uykular dışında, etrafını izlemek ve düşünmekle geçiriyorsun. Ancak düşüncelerin ne derece yoğunlaşsa bile tam anlamıyla bir sonuca erişemiyor hiçbir zaman. Her bir düşüncen bir başkasını doğuruyor ve her bir doğum yepyeni bir düşüncenin evrilmesini sağlıyor. Tıpkı varlığın gibi… Bir insan olarak geldiğin dünyada bir Aludir’e evrildiğin gibi… Bir İmparator'a dönüştüğün gibi... Ancak ne olursa olsun, hala varlığındaki karanlık noktalar gibi düşüncelerinde de karanlık noktaların olduğunu fark edebiliyorsun. Bu noktada seni esas rahatsız eden kısım ise, bu karanlık noktalardan hiçbir şekilde rahatsızlık duymaman oluyor. Sanki düşüncelerini tüm bu karanlıkla birlikte doğurmuşsun gibi…
Yeni bir günün öğlenden sonrasına varan vakitlerinde duran at arabası, seni tüm bu düşünce sarmalından kurtarıyor. Olduğun yerden anlık bir düşünceyle at arabasının durma nedeninin sadece Alamara’ya gelmiş olmanıza bağlıyorsun. Bu nedenle olduğun yerden hareketlenmeye başladığın sırada, at arabasını buraya kadar süren ve ekibinden geriye kalan tek kişi olan şoför at arabasının arkasına gelerek bakman gereken bir durum olduğunu korku, endişe ve saygı karışımı bir ses tonuyla iletiyor. At arabasından indiğin ilk anda bile ciğerlerine dolan yanık kokusu nefes alışverişini doğrudan etkiliyor. Ciğerlerine dolan hava ağzında ve burnunda acı bir tat bırakırken, gökyüzündeki siyah bulutlarla birlikte görmen gereken manzaranın ne olacağını aşağı yukarı anlıyorsun. At arabasının önüne doğru bakışlarını çevirdiğin anda ise, belki de beklediğinden çok daha kötü bir manzara seni karşılıyor. Alamara’ya yarım saatlik bir yolunuzun daha olduğunu anladığın uzaklıktan bile, Alamara’dan yükselen yoğun alevler ve siyah dumanlar hemen dikkatini çekiyor. Ancak burnuna gelen yanık kokularının sadece ağaç veya diğer yapı malzemeleri gibi şeyler olmadığını fark etmek de senin açından çok zor olmuyor. Tüm şehri kaplayan alevler ve dumanlar, sanki cehennemin en melun köşesini gözlerinin önüne sererken, içten içe gördüğün manzaranın Nuwihn Bölgesi’ni andırdığını hissediyorsun. Birkaç saniye içerisinde, sadece gözlerinin değil ruhunun da aynı şeyleri hissettiğini fark etmenle birlikte, bu noktadan sonra at arabasıyla devam etmenin şoför ve atlar için pek de mümkün olamayacağını fark ediyorsun.
Gördüğün manzara, bir şekilde yok olmuş bir yeri kurtarma çabası gibi gelmeye başlarken içten içe seçeneklerini de değerlendirmeye başlıyorsun. Bu haliyle, bu gördüğün manzaranın içine dalmanın gerçekten ölümden başka hiçbir şey getirmeyeceğini dahi düşünmeden edemiyorsun. Fakat bir şekilde, ruhunun istemsiz bir şekilde bu manzaraya çekildiğini fark ediyorsun. Kızılca kıyamete rağmen, ruhunun bir şekilde orada dinginleşip huzur bulacağını ve belki de düşüncelerindeki tüm o karanlık noktaların gün gibi aydınlanacağını hissetmeye başlıyorsun. Nitekim, ruhunun bu arzusuna kayıtsız kalmayıp Alamara’ya doğru ilerlemeye başlıyorsun. Alamara’ya giderek yaklaştıkça tanıdık hislerin seni sarmalamaya başladığını, özüne kavuşmuş gibi varlığının bir anlam kazandığını hissediyorsun. İlerlemen sürdükçe, tüm bu yıkımın sonuçlarını da daha net görmeye başlıyorsun. Etrafında, ağaçlar ve otlar dahil yeşil hiçbir şey kalmamışken, gökyüzünün kızıllı siyahlı ile karşılaşıyorsun. Bununla birlikte etrafına saçılmış küller, taze ot biten toprakları bile çoktan kuraklaştırmış gibi görünüyor. Yerde gördüğün parçalanmış cesetler, senaryodaki tek eksiği de kusursuz bir şekilde tamamladığında, artık gördüğün manzaranın iblislerin hüküm sürdüğü topraklardan farksız olduğu konusunda hiçbir tereddüdün kalmıyor. Artık, iblislerin dünya üzerindeki topraklarına ayak bastığını anlayabiliyorsun.

Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 26 Sep 2024, 14:55
by Inias
İnias yol boyunca rahatsız uykuları sırasında derin düşüncelere ve duygulara dalıyor. Hiçbir düşünce veya duygunun sonunu göremeden oradan ayrılıyor ve bambaşka birisine yöneliyor. Tekrar ve tekrar. Sanki bir şey ona engel oluyor veya olması gereken buymuş gibi. Doğal olan buymuşçasına beliren karartılar ne hikmettir ki, hiç rahatsızlık vermiyor. Aksine yol gösteren meşaleler gibi davranıyorlar ona. Karanlık aydınlık rolüne bürünmeye kalkışıyor gibi. Ne kadar ilginç, değil mi? Bu enteresan ve garip iç yolculuk Alamara'ya varmakla son buluyor ve dehşet verici yeni bir yolculuk başlıyor.
Alamara, öyle bir durumda ki bundan öncesini düşünemiyor İnias. Beyni hep böyle olduğuna ikna olmuş. Durum o kadar kötü. Hiçliğin karası, ölümün ve kanın kızılı, yeşilin ve doğanın yokluğu, direkt olarak yaşamın terk etmiş olması onda kötü sezgilere neden oluyor. Önceden bulunduğu belli bir yere kıyasla o kadar karşıt bir görüntü ki, bunu tartmadan edemiyor. Yalnız başına ilerlemeye başlıyor. Yanına verilecek bölük zaten gölgelerden ibaretti ama bir kadın vardı. Onunla konuşmuştu, değil mi? Ne yazık ki, o da yoktu yanında. En azından o olsaydı iyiydi. İnias hiç iyi hissetmiyor çünkü. Belki de ilk defa ölümün varlığı kendisini bu kadar vurguluyor ona. Yine de oraya çekilmeye devam ediyor. Siyaha, kırmızıya, ölüme. Bunu çokça garipsiyor. Neden? Neden el üstünde tuttuğu doğanın ve yaşamın düşmanı ona kollarını açıyor? Neden? Neden kendisini bu kadar sakin ve huzurlu hissediyor? Yuvasına dönmüş kuş gibi ve suya dönmüş balık gibi. Niye karanlıkta yanıt olduğuna inanıyor? Niye yokluğun ortasında varlık seziyor? En önemlisi ise, neden her bir sorunun yanıtı burada diyor kendi kendine. Alamara'nın ona uyguladığı bu doğaüstü çekim kuvveti onda aynı anda hem olumlu hem de olumsuz etkiler bırakıyor. Yine aynı şey. Yine bir o kadar yakın ama bir o kadar uzak. Yine hem biliyor hem de bir haber. Belki bu sefer, belki burada bir sonuca bağlanacak her şey. Bunu umarak yürüyor İnias. Her zaman olduğu gibi ileriye yürüyor. Her şeyin kalbine yolculuk ediyor. Burnuna gelen iğrenç koku bakışlarını aşağı çekiyor. Yanmış, yarılmış, parçalanmış cesetler. Burası gerçek bir savaş alanı. Hem de Yaşam Boyutu'nda. Bu gerçek bir istila. İblis Boyutu'ndan gelen. Bunların hepsi gerçek. İçinden bir ses kurtarma ekibi olarak geç kaldığını söylüyor ona. Geç kaldığını ve önceden gelseydi bunlar olmayacağını. İnias bu sesi dinlemiyor. Susturup umut ile öldürüyor. Hala savaşan aludirler var. Hala bulunması gereken bir Wuther var. Hala dikkat edilmesi gereken Gialdir ve Lavnivia adında iki eleman var. Hala zaman var. Hala umut var. İnias hala istediği ne varsa alabilir! İbislerin hükmetmeye kalkıştığı topraklarda adım adım ilerliyor. Kenardan ve köşeden. Sessiz ve kimsesiz olsa da bu ortam, ulu orta ilerlemek aptallık olur. Cesetlerin ve yıkıntıların içinden, yapıların ve dar sokakların arasından, işitmeye çalışarak, görmeye çalışarak yol alıyor. Bir aludir sezmeye çalışıyor. Olmadı, bir çatışma. Eğer savaşan bir aludir bulabilirse, ona destek olabilir. Zaferi garantileyebilir ve beraber diğerleri ile buluşabilirler. Birlik olmak zorundalar. Beraber olmak zorundalar. Yıkım ve ölüm boyutu aşmış. İşler sanılandan çok daha ciddi. Kaybedilecek olan da, kazanılacak olan da her şey! Bugün bozgunun "b"sine bile yer olmamalı. İlerliyor İnias bir umut ile.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 27 Sep 2024, 13:24
by GM - Dimensio
Gözlerin etrafınızda savaşan bir Aludir olup olmadığını tespit etmek için sürekli olarak hareket ederken, bir yandan da kıyametin içine doğru adımlamaya başlıyorsun. Kimi zaman yerde yatan ceset parçalarına, kimi zaman ise yarısı yenilip bırakıldığı belli olan insan artıklarına basmamak için adımlarını dikkat ediyorsun. Ruhunun çekildiği bu vahşet ortamında, bir müddet sonra gözlerin kana da, cesetlere de, kızıla da alışmaya başlıyor. Bu alışma her ne kadar seni rahatsız etse bile, buraya bir amaçla gelmiş olman karşısında rahatsızlığını vicdanına gömerek adımlamayı sürdürüyorsun. Bu esnada ise, sol tarafına denk gelen ufuk noktasında bir hareketlilik görüyorsun. Toz bulutlarıyla kaynaşan gökyüzü halan kızıllığından taviz vermezken, bir diğer yandan bir karanlığın var oluşuna şahitlik ediyorsun. Gözlerin tam kesmese bile, her iki yerde de yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anlayabiliyorsun. Hangi yöne gitmen gerektiğini düşünmeye başladığın anda ise, gözlerinin birkaç santim ötesinden geçen iki parmak kalınlığındaki bir beyazlıkla kafanı geri çekiyorsun. Alamara’ya ait sunulan manzara içerisinde bu beyazlığın çok da iyiye yoracak bir tarafı olmadığını düşündüğün sırada ise, aynı beyazlığın bir anda sağ kulağının dibinden geçip gitmesiyle bedenini germeye başlıyorsun. Bedenin gerildikçe kendini daha da savaşa hazır hissediyorsun ve damarlarının sertleştiğini fark edebiliyorsun. Ne var ki, beyazlık Alamara’ya dair gördüğün tüm manzaradan ayrışmış bir şekilde kafanın etrafından dönmeye başlarken, istemsizce bir sinekte kurtulmak ister gibi ellerini savuşturmaya başlıyorsun. Bu hareketinle beyazlık hızını biraz daha arttırıyor ve kafanın çevresinde attığı birkaç turdan sonra, senden 15 metre kadar uzağa gidip buradan dönmeye devam ediyor.
Olan biteni anlamak için gözlerini bir an bile gördüğün beyazlıktan kırpmazken beyazlık dönüşlerine devam ederken bir yandan da hem yere hem de havaya doğru uzamaya başlıyor. Yerden yüksekliği yaklaşık 100 santimi bulduğunda ise uzaması sonlanan beyazlık, dönüşünü daha da hızlandırırken, beyazlığın arasına bulanan renkler görmeye başlıyorsun. Ağırlıklı olarak siyahın görünmeye başlamasından sonra ise, dönen beyazlık giderek şekil almaya da başlıyor. Üst kısmı beyaz bir topu andırırken, alt kısmı insansı bir yapıya bürünmeye başlıyor. Son olarak ise, beyaz top gibi olan kısmın iki yanında beliren çıkıntılar boynuzları andırmaya başladığı sırada ise, beyazlık bir anda duruveriyor! Birkaç saniye boyunca üzerine siyah pelerinimsi bir kıyafet geçirilmiş, boynuzları olan beyaz topa öylece bakıyorsun. Saniyeler birbirlerini kovalamayı sürdürürken, bir anda beyaz top kısmının hafifçe içeriye doğru göçmeye başladığını ve sonrasında bir anda fırlarcasına eski halini aldığını görüyorsun. Ancak bu kez, gözler ve bir ağızla karşılaşmanla birlikte, gördüğünün bir iblis olduğunu anlayabiliyorsun. İblis yeni oluşturduğu gözlerini hafifçe ovuşturup gözlerini kocaman açarken, ağzını da bir kedi gibi kıvırarak sana doğru gülümsüyor ve hemen ardından ise“Veeee Avlo sahneye givev!”diyor. İblisin bu söyleriyle birlikte peltek bir konuşması olduğunu ve “r” sesini çıkaramadığını anlayabiliyorsun. Fakat iblis sanki bu durumu senin için daha anlaşılır kılmak için kızarmış yanaklarını elleriyle ovuşturmaya başlayarak“Ama ismim Avlo değil, Avvlo-Avvvlo!”diyor.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 27 Sep 2024, 19:34
by Inias
Tamam, işte bu gerçekten çok garip. Girdiği ağır psikolojik hava, savaş alanının vahşeti ve görevin ölçülemez önemi ile o kadar yakından veya uzaktan ilgisi olmayan bir durum ki bu. İnias şaşkınlıktan kalakalıyor. Kafa yormaya başlıyor. Karşısındaki iblis bir çocuk mu? O nasıl bir konuşma biçimi? Türünden mi kaynaklı? İblis ordusuna saldıran aludirler nerede? İblis ordusu nerede? Neden İnias'a düşen pay bir çocuk? Bu şaka mı? İnias karşısındaki iblisi ciddiye almakta o kadar zorlanıyor ki, diyecek bir şey bulamıyor başta. Tip tip bakarken kafasını oynatmakla yetiniyor. Tam ağzını açıp sözcüklerini kabaca savuracakken duraksıyor. O an ince bir detay kafasına dank ediyor. O Alamara'ya yeni geldi. O hiçbir iblisi veya Aludiri göremiyor, duyamıyor ve sezemiyorken, düşman olması dışında başka hiçbir açıklama getiremediği bir iblis onun yanı başında bitiveriyor. İnias bu topraklara ayak bastığı gibi kendi eliyle koymuşcasına onu buldu. Düşmanın bu kadar etkin olduğunu düşününce, yavaş da olsa karşındakini ciddiye almaya başlıyor. Nasıl göründüğünün, sesinin ve boyutunun önemsiz oluşunu kendisine kabul ettiriyor. Her ne olursa olsun, bu bir düşman ve İnias'tan önce düşman İnias'ı buldu. Bu garipliği aşmaya başladıktan sonra aşması gereken diğer noktaya geliyor sıra. İnias bir karar vermeli. Düşman onu bulduğu gibi Kho'raktar'ı çıkartıp saldırmalı mı? Hayır, bu var olan bütün düşmanlara yerini avaz avaz bağırıp onu öldürmeleri için yalvarmak olur. Bir kere iblis elinde ölümden döndü. Aynı rezilliği asla yaşamak istemiyor. Kurtarılırken gözyaşı dökmüştü. Bu bir daha olmayacak. Kurtarma sırası onda! İmparator güçlerini kullanıp bizzat çaresine kendi baksa? Keşke! Keşke yapabilse ama hayır, bu da olmaz çünkü henüz özgür iradesi ile kullanamıyor bu gücü. İlle de ya ölüm döşeğinde olacak ya da savaşırken kontrolden çıkacak. İkisi de işe yaramaz koşullar. Peki, geriye ne seçenek kaldı? Kaçmak mı? Düşman onunla alay edecek kadar hızlı iken mi? Komikmiş! İnias içinde bulunduğu durumda ne kadar zaman harcadığını sonradan fark ediyor. Hemen bir karar vermesi gerek!
"Evet, senin adın Arlo. Pelteklikten ötürü adını söyleyememen sinir bozucu ama seni anlıyorum. Ben olsam, ben de basa basa vurgulardım. Adımız her şeyimiz zaten, değil mi?"
Duraksıyor ve yanıtlanmasına gerek olmayan sorusuna karşın belki bir yanıt gelebilir diye bekliyor. Hemen ardından devam ediyor.
"Neden karşıma çıktın, Arlo? Benle bir işin varsa buyur, dikkatimi çektin."
Bakalım bu sürpriz yumurtadan ne çıkacak?
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 30 Sep 2024, 17:16
by GM - Dimensio
Arlo, kendisini muhatap almandan oldukça memnun olmuş gibi kedi gibi kıvrılan dudaklarını daha da yukarı kaldırıyor. Daha da kızaran yanakları mahcubiyetini birkaç kat arttırmış gibi dururken, bakışlarına çöken buğu onun duygusal bir ana sürüklendiğini sana belli ediyor. Sözlerin bittiği anda ise “Avlo böyle olacağını hiç beklemiyovdu!” diyor sevinç ve hüznün arasında kalmış tatlı bir incelikle. Bu sözlerinden sonra kendisini toparlamak ister gibi kafasını iki yana savururken, gözlerinin de sanki kafasıyla birlikte hareket etmesi, Arlo’nun pek de sıradan bir tip olmadığı konusunda düşüncelerini güçlendiriyor. İki eliyle durdurduğu kafasına rağmen, gözlerini attığı iki tam turun sonunda yerine oturmasının ardından Arlo hafifçe nefes alıyor ve “Avlo peltek olduğu için siniv bozulmuyov! Aslına bakavsan, Avlo peltek olmayı çok eğlenceli buluyov! Keşke daha de peltek olsaydım diyov!” diyor. Bu sözlerinden sonra gözlerini ince bir çizgi olana kadar küçülten Arlo dudaklarını da iyice büzmesiyle birlikte “Meşela Avlo böyye konuşşa, daha tatliş oymaz mıydı?” diyor kendisine ait olmayan bir başka sesi taklit eder gibi. Suratını iki eliyle sıkıp iki yana yatırarak yarattığı tatlı kimliği arttırmaya çalışan Arlo, birkaç saniye böyle durmasının ardından ise suratını eski haline getiriyor ve “Ama Avlo bu şekilde konuşmayı da aşıvı zov buluyov! Sürevkli olavak, hev söylediği şeyi tatlı yapmaya çalışmak Avlo için gevçekten çok zahmetli oluvdu, öyle değil mi?” diyor. Kendi sorduğu soruya kendi verdiği cevabıyla yetinen Arlo, sanki varlığını ilk kez keşfediyormuş gibi gözlerini bir anda sana dikerken “Ama Avlo anlayışın için yine de teşekküv ediyov!” diyor.
Bu sözlerinin ardından Arlo, unutulmuş bir sohbetten kopmuş gibi etrafına bakınmaya başlarken, ansızın sorduğun soru aklına gelmiş gibi gözlerini sana dikiyor ve sanki devasa bir böcek görmüş gibi irkilerek olduğu yerde zıplıyor. Arlo gözlerini büyütüp kaşlarını da üzgün olduğu belli etmek istercesine yukarı kaldırırken “Avlo sovuna cevap vevmediği için çok üzgün!” diyor. Bağışlanmayı bekleyen bir kedi yavrusu gibi gözlerinin içine bakan Arlo bir kedinin minik ciğerlerini doldurmak için yetecek havayı almasının ardından “Avlo seni buvada duvduvmaya geldi. O yüzden Avlo senden duvmanı vica ediyov…” diyor. Bakışlarındaki minik kedi masumiyetini titreyen alt dudağıyla süsleyen Arlo, sıradan bir insana fazlasıyla vicdan yaptıracak bakışlarla birlikte, sanki her bir bakışında sözlerini tekrar edercesine durmaya başlıyor karşında.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 01 Oct 2024, 17:26
by Inias
İnias gördüğü ve duyduğu karşısında hayrete düşüyor. Gurur yapmayan, üst perdeden konuşmayan, saldırgan olmayan, çocuktan farksız bir iblis. Onu iblis olarak görmek bu yüzden zor İnias için. Bildiği her birinden daha farklı; saf ve masum. Onun sevimli ve tatlı oluşuna kapılıp gitmek hiç ama hiç zor olmaz. Ne mutlu İnias'a ki, Arlo dağılan dikkatini toparladığında ona hiç de hoş olmayan bir şeymiş gibi tepki veriyor ve İnias aklını toparlıyor. Hele hele onu durdurmaya geldiğini söylediğinde önceki düşüncesini pekiştirmeye başlıyor. Bu Arlo'nun onu sezip gelmesinden öte, onu buraya yollayan ve onu asıl sezen başka bir iblis olabilir. Eğer böyle bir iblis varsa da, o iblis elebaşı olabilir. Arlo'nun şirinliği onunla savaşma düşüncesini rahatsız edici kılıyor. Bu onu öldürmeye çalışmayacağı anlamına gelmiyor elbette. Yine de, en azından göründüğü kadarıyla, İnias'a baya olumlu davranıyorken, belki İnias onun ağzından bilgi toplayabilir.
"Peki, beni neden durdurmaya geldin Arlo? Ben kim olduğumu, ne olduğumu, amacımın ne olabileceğini düşünüyorsun da beni durdurmak istiyorsun? Beni tanıyor musun, Arlo?"
İnias hâlâ varlığını avaz avaz ilan etmeme taraftarı. Bu yüzden, önce bilgi alacak. Sonrasında ise can alacak. Teker teker.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 02 Oct 2024, 09:44
by GM - Dimensio
Sözlerinde yatan sorulara karşılık Arlo’nun gözleri her bir sorunla büyümeye başlarken, bu büyümenin altındaki korkuyu hissedebiliyorsun. Ancak Arlo’nun bakışları, suratına o kadar masum bir korku yüklüyor ki, bu korkunun kaynağını keşfetmek yerine Arlo’nun saflığına kapılmadan edemiyorsun. Üzerindeki korkuyu sırtlayan Arlo sana doğru bir adım atarak yaklaştığında, vücudunda istemsizce geriye doğru bir adım atarak aranızdaki mesafeyi korumayı tercih ediyor. Ne var ki Arlo, attığın bu adımla birlikte gözlerine dolan korkuyu silip yerine en zararsız canlının masum bakışlarını sana gönderiyor. Adeta sana karşı zarar verme arzusunu olmadığını ortaya koyan Arlo, birkaç saniye bekledikten sonra usul adımlarla sana yaklaşmaya başlarken, parmak uçlarında yaptığı ilerlemeyi tüm gözlerden gizlemek ister gibi ilerliyor. En büyük gizemin şifresini kulağına fısıldamak ister gibi senden birkaç adım uzağa kadar gelen Arlo, senden hiçbir çekince duymadığını da belli ederek eliyle kafanı kendisine yaklaştırman için bir hareket yapıyor. Hemen ardından aynı hareketi hızlı hızlı birkaç kez daha tekrar eden Arlo’nun bu isteğine karşı koymayarak kafanı yaklaştırdığında Arlo“Avlo senin Inias olduğunu biliyov! İblis Lovdu’muz Avlo’ya senin kim olduğunu göstevdi!”diyor. Bu sözlerinden sonra gözlerini bir kez sımsıkı kapatıp açan Arlo, İblis Lordu Vagror ile bu yönde bir diyalogu olduğunu belirttikten sonra bir adım geri çıkıyor ve gözlerini tamamen kızılla parlatıp, kendisine ait olmayan keskin bir kızıllıkla parlatmaya başlıyor! Bu ifadesiyle birkaç saniye duran Arlo daha sonra yine kendisine ait olmayan yankılı ve tok bir sesle konuşmaya başlıyor.
“Bak Avlo, bu İmpavatov Inias! Onun kudveti senin ve diğevlevi için oldukça tehlikeli! Şüphesiz ki, O da Alamava’ya gelecek ve dostlavını yok etmek için savaşacak! Onu ancak sen duvduvabilivsin! Bu konuda sana sonsuz biv güven besliyovum!”
Arlo sarf ettiği bu sözlerinden sonra tekrar koca gözlü saf haline dönüş yaparken, kafasını da sallayarak gururlu bir duruş sergilemeye çalışıyor. Birkaç saniye bu duruşunu koruduktan sonra ise“İblis Lovdu Avlo’ya böyle dedi! Avlo seni duvduvmazsa, dostlavı tehlikede olacak! Avlo dostlavının tehlikede olmasını istemez! Çünkü Avlo dostvlavıyla çok eğleniyov! Avlo eğlencesinin yok olmasına çok üzülüv!”diyor. Bu cümlelerini sarf ederken, adeta dünya üzerinde tek başına kalmış bir iblis çaresizliğiyle gözlerinin içine bakan Arlo, dolan gözlerini gizleme gereksinimi görmeden gözlerinin içine bakarak iki elini hemen önünde birleştiriyor ve kafasını önüne doğru eğerken“Lütfen Avlo’yu dostlavından ayıvmayın Bay Inias! Avlo için buvadan gitmeniz mümkün mü?”diyerek adeta yalvarmaya başlıyor.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 02 Oct 2024, 20:24
by Inias
Arlo'nun ağzından Vagror'un sesini duymak ürpertici bir gariplik oluyor. Bu garip ürpertinin ötesinde ise üzüntü oluşuyor. Arlo'ya üzülüyor. Onu kandırıldığına inanıyor. Arlo veya sözleri değil, içinde bulundukları durum onu sinirlendiriyor. Öfkesi belki de kadere yönelik biçimde ağzını açıyor İnias.
"Etrafına hiç baktın mı, Arlo? Ben buraya ilk ayak bastığımda ölümü gördüm. Yıkımdan ötesini göremedim. İkinci adımımda ise parçalanmış ve yenmiş cesetler gördüm. İnsan cesetleri. Vagror sana beni düşman göstermiş. Ben de sana şunu söylüyorum. Burada yaşayanlar basit insanlardı ve aludirlerle veya iblislerle bir ilgileri yoktu. Senin gibi dostları ile mutlu mesut yaşıyorlardı. Günleri sıkı çalışma ve eğlence ile geçiyordu belki de. Şu an hepsi ölü. Vahşice katledilerek ölmüşler. Senin efendin bizim topraklarımıza saldırdı. Masumların katlini uygun gördü. Yetmezmiş gibi, senin de beynini yıkamaya kalkmış. Söylesene Arlo, yaşadığın toprakları birileri istila etse ve sadece ölümle yıkım getirse, ne yapardın? Düşman sana lütfen git dese gider miydin? Gitmezdin, Arlo! Kalıp savaşırdın! Yitip gidenlerin öcünü alırdın! Düşmanları defederdin!"
Konuşmasının sonuna doğru duygusal bir yükselme yaşayan İnias. Sinirine hakim olmaya çalışıyor ve katı bakışlarla Arlo'nun gözlerine bakıyor.
"Bugüne kadar karşılaştığım iblisler arasında en saf, en masum ve en iyi niyetli iblis sensin, Arlo. O yüzden sana bir iyilik yapıp acıma gösterme niyetindeyim. Yolumdan çekil. Bulmam gerekenleri bulacağım, sonlandırmam gerekenleri sonlandıracağım, bana verilen görevi yerine getireceğim, sonra da buradan gideceğim. Dökeceğim ilk kan seninki olmasın."
Köprüden önceki son çıkış. Arlo çıkarsa, İnias yoluna devam edecek. Diğerlerini ve Wuther'ı bulmaya gidecek. Eğer Arlo, yolunda durmaya karar verirse, önce Arlo ölecek.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 04 Oct 2024, 09:46
by GM - Dimensio
Ağzından çıkan her bir sözle, Arlo sanki azar yiyen küçük bir çocuk edasıyla içine doğru kapanırken gözlerinin dolmaya başladığını da görebiliyorsun. Ancak bu aşamada Arlo ile olan konuşmanın yanında, senden uzakta olan ve sağ tarafına düşen bir noktada olağanüstü bir aura dalgalanması dikkatini çekiyor. Simsiyah bir kürenin doğuşuna şahitlik eden gözlerin, bu felaket habercisi küreye takılı kalıyor bir süre… Bununla birlikte, birkaç farklı noktadaki aura dalgalanmaları da dikkatinden kaçmazken, normal şartlar altında görünün bunları hissetmene elverişli olmayacağını bilsen bile bu dalgalanmaları net bir şekilde hissetmek içindeki kötü ruhların da uyanmasına neden oluyor. Söz konusu dalgalanmaları Arlo da hissetmiş gibi dursa bile, şu an seninle olan konuşması daha önemli gibi göründüğünden, bu dalgalanmalara belirgin bir tepki vermiyor.
Konuşmanın bitmesiyle odağını Arlo’ya bir kez daha yönelttiğinde, Arlo’nun boynunu bükmüş bir şekilde ve ağlamaklı bir ifadeyle sağ ayağı ile yeri eşelediğini görüyorsun. Sanki sözlerinden sonra yüzüne bakmakta çekinir gibi duran Arlo, azarlanmış gibi hissetmenin verdiği mahcuplukla bakışlarını bir an olsun yerden ayırmıyor. Birkaç saniye bu şekilde durduktan sonra, bir anda Arlo parıldayan gözlerle sana bakarken “Tabi ya! Avlo kendini ifade edemedi! İnsanlav Avlo’nun sözlevine kulak asmaz! Çünkü Avlo biv evkek!” diyor. Dahiyane bir çözüm bulmuşçasına gözleri parıldayan Arlo sağ elinin işaret parmağını kaldırırken “Avlo’ya biv saniye veviv misin?” diyor. Bu sözlerinin ardından ise, Arlo’nun kıyafetlerinin boğaz kısmından, iki adet beyaz ve suratlarındaki gülümsemeyle oldukça tatlı görünün iki hayaletvari varlık kafalarını çıkıveriyor! İki varlık, sıkışmış oldukları yerden kendilerini zar zor kurtarır gibi debelenmelerinin ardından ise, tamamen dışarı çıkıp Arlo’nun başının etrafında dönmeye başlıyorlar! Arlo oldukça mutlu bir şekilde, hemen hemen kafası büyüklüğündeki bu iki varlığın uçuşmasını seyrederken, bir anda iki elini suratına kapatıyor ve adeta suratını elleriyle karıştırmaya başlıyor! Yaklaşık 10 saniye bu karıştırmasını gerçekleştirdikten sonra ise Arlo bambaşka gözlerle sana bakmaya başlıyor!
Yüzündeki tatlı ifadeden hiçbir şey kaybetmemiş olmasına rağmen, bu kez bambaşka tatlılıkta bir kızın kızaran yanaklarıyla yüzüne bakan Arlo, uçuşan iki varlığın sağında ve solunda sabit bir şekilde kalıp adeta yalvaran bakışlarla yüzlerini sana döndürmelerinin ardından, Arlo tamamen incelmiş ve değişmiş yeni ses tonuyla “Avlo gevçekten duvmanızı istiyov! Efendi Inias Bey masum biv kızın isteğini veddetmez, öyle değil mi?” diyor içine işleyen bir yumuşaklıkla.
Re: Kararan Karanlığın Karartıları (2. Kısım) | Inias
Posted: 06 Oct 2024, 21:37
by Inias
İnias, tatlığı, sevimliliği, saflığı ve masumluğu dayanılmaz olan Arlo'ya oyuna getirildiğini yaşadığı haklı öfke ile anlatmaya çalışırken büyük bir dalgalanma ile dikkati elinden alınıyor. Kesinlikle reddedilemez bir güç söz konusu etrafında. İnias gördüğü karşısında taşları birer birer yerine oturtmaya başlıyor. O kimseyi göremez ve duyamaz iken bir iblis onu buluyor. Onu ikna etmek ve yoldan çevirmek için ciddi bir çaba gösteriyor. Bu sırada, eksikliğini kabul etmek istemese bile, aslen görüsünün yetmeyeceği şeyleri görmeye başlıyor. Bu ne anlama geliyor? Bu İnias'a gözükmeyi seçtikleri anlamına geliyor. Bu İnias'ın görmesini istedikleri anlamına geliyor. Bu İnias'ın ilan etmek istemediği varlığının apaçık ortada olduğu anlamına geliyor. Peki, Arlo'nun da bu gücü fark ettiğinin ortada olması ama dikkatini İnias'ta tutup hiçbir iblisin göstermediği bir olumlu duygu ve düşüncelerle çabalamayı sürdürmesi ne anlama geliyor? Dehşet verici biçimde katledilmiş canlıları zerre kadar umursamadan, İnias'a mahcup tepki vermesine karşın İnias'ın sözünü ettiği bakış açısını yok sayarak konuşması ne anlama geliyor? Eğer gerçekten böylesine aydınlık ve parlak bir iblis olsaydı, İnias'ın ne demek istediğini anlamaz mıydı? İnias düşünce zincirini tamamladığında kafasında gerçekten hiç uzak olmayacak bir varsayım oluşuyor.
Tezgah Lan Bu!
Tıpkı Arlo'nun ilettiği gibi, Vagror onun geleceğini biliyordu! Eğer İnias'ı tehlikeli buluyorsa, neden onu öldüreceğinden emin olduğu bir iblisi yollamadı? Yanıt basit; İnias'ın öldüğünden emin olmak için birden fazla iblis gerekiyor. Arlo onu oyalıyor! Bu sırada diğerleri etrafını sarıyor! Bu bir tuzak! İnias kendi kendine vardığı bu sonuçla aydınlanıyor ve hemen vaziyet alıyor.
"Yeri ve göğü yarıp geç, Kho'Raktar."
İradesinin suretini, varlığının uzantısını, bir diğer uzuvunu yansıtıyor dış dünyaya. Hemen ardından Kaçış Yok tekniğini kullanması için komut veriyor.
"Arlo'yu zapt et. Önce O, sonra hepsi!"