Page 1 of 8

Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 31 Jul 2024, 17:21
by GM - Dimensio
Lavnivia’ya söylediğin sözlerin ardından, Lavnivia tebessüm eden yüz ifadesine hafif bakışlarını devirmeyi ekleyerek adeta ortada özür dilenecek bir durum olmadığını sana işaret ediyor. Lavnivia’nın bakışlarının altında bu içtenliği ve samimiyeti görmenle birlikte, sana duyduğu inancın tohumlarını da rahatlıkla görebiliyorsun. Lavnivia’nın ardından ise bölüğündeki kişilerle tek tek tokalaşmaya başlıyorsun. Heybetin ve cüssenin altında söylediğin sözlerin bölüğündeki kişiler tarafından şaşkınlık yarattığını görsen bile, her birinin gözlerinde gördüğün memnuniyet doğru yolda olduğunu sana gösteren bir detay oluyor. Tanışma faslının ardından ise bölüğüne yaptığın konuşma, sanki onları bir hayli rahatlatmış gibi görünüyor. Beklediklerinin tam tersi bir komutanla karşılaşmanın verdiği şaşkınlığın yanında, önceliklerini bu denli açık bir şekilde ortaya koymanın, yaşanması muhtemel gelecek açısında ne derece önemli olduğunu da anlayabiliyorsun. Zira bu aşamaya kadar sadece iblisleri yok etmek için var olmuş kişilere, bundan böyle önce kendilerini ve dostlarını korumalarını söylemenin, tüm bu ekip için alışılmadık bir durum yarattığını fark edebiliyorsun. Bu haliyle, bölüğündeki kişilerin duyduğu rahatlamanın ileride rehavet olarak varlık bulabileceğine dair tereddütler zihnine dolmaya başlarken Lavnivia “Harekete geçelim mi Komutan Zen?” dediğini duyuyorsun. Lavnivia’nın bu sözleriyle birlikte ise, artık hareket vaktinin de geldiğini anlıyor ve at arabasının arkasına doğru geçmek için hareketlenmeye başlıyorsun.
Off Topic
Benden kaynaklı nedenlerle konunun açılması uzamış olduğundan, dilersen seyahat faslını hızlı geçmemiz mümkündür. Böylesine bir durumda seyahate ilişkin ufak bilgilere yer verilecek.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.

Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 02 Aug 2024, 03:04
by Zenahpuryu
Lavnivia'nın bakışları ve davranışlarıyla ortada özür dilenecek bir durumun olmadığını belirtmesiyle genç adamın gönlüne biraz su serpilmişti. Geriye tek kalan kişi Baglis'ti, ancak onunla ne zaman nerede denk geleceğinden emin değildi. Gerçi ondan özür dilese, nasıl bir tepki alacağından bile emin değildi. Muhtemelen bir an önce üste çıkmaya çalışır ve birkaç laf ederek genç adamı daha da ezerdi. Lavnivia tarafından kendisine duyulan inancın gururunu hızlı bir şekilde yaşayıp, ekibindeki diğer kişilerle tokalaşmaya ve tanışmaya başlamıştı. Tanıştığı kişilerin yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordu, ancak bunu önemsemeden tokalaşmaya devam ediyordu. Her birinin gözlerinde gördüğü memnuniyet, onu tatmin ediyordu, bu onun için yeterliydi. Olmasını istediği, görmek istediği tepki buydu, ne daha fazlası ne de daha azı. Tanışma faslının bitmesinin ardından ekibinin önünde yerini almış ve ağzından çıkacak kelimeleri sıraya dizmişti. Herkesin rahatladığını görmek, içinde hem ufak bir tereddüt yaratıyor hem de kendisini mutlu ediyordu. Şu ana kadar varlık sebepleri sadece iblisleri yok etmek olan bu kişilere yeni bir sebep, yeni bir amaç vermek onları şaşırtmış olmalıydı. Belki de daha önce böyle bir tepkiyle karşılaşmamışlardı, bu da genç adamın aklında yeni bir soru yaratıyordu. Komutan olarak gelip geçmiş kişilerin tavırları tam olarak nasıldı?

Lavnivia'nın harekete geçmeleri yönündeki komutuyla birlikte kafasını aşağı yukarı oynatarak at arabasının arkasına doğru hareketlenmeye başlamıştı. "Evet, geçelim dostlarım." Sesindeki kararlılığı korurken, bir yandan Lavnivia ile özel olarak konuşması gerektiğini düşünüyordu. Zira denemeye çalışacağı şey gerçekleşmeyecek, hatta daha kötüye giderse genç adamı durduracak birisine ihtiyacı vardı. At arabasının içindeyken, "İndiğimizde seninle özel olarak konuşabilir miyiz?" Diye sordu komutan yardımcısına. Sonrasında ise zihnine odaklandı. Shy'a seslenmek zorundaydı.

"Kudretli minik dostum, konuşmamız gerek."
Off Topic
İsteğinize bağlı olarak geçebiliriz.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 06 Aug 2024, 14:00
by GM - Dimensio
Lavnivia ile birlikte at arabasının arkasına doğru ilerlerken, onunla özel konuşma isteğini iletiyorsun. Lavnivia ise bu isteği bekliyormuş gibi hafifçe gülümsemesinin ardından “Ne zaman istersen.” demekle yetiniyor. Lavnivia, sanki kafasında çoktan gerçekleştirdiği bir sohbetin vuku bulacağına dair bu ifadesini birkaç saniye daha yüzünde tutuyor. Ancak at arabasının arkasına geldiğinizde, bu ifadesini siliyor ve seninle birlikte at arabasının içine bakmaya başlıyor. At arabasının içine baktığında, bölüğündekilerin iki yanda bulunan oturakların önünde ayakta durduklarını görüyorsunuz. Adeta senin bir emrin olmadan oturmayacaklarını gösteren bölüğündeki kişiler, oturma düzenini bile sana bırakmışlar gibi duruyor.

At arabasına geçmenin ardından uygun gördüğün bir şekilde bölüğündekilerle oturuyorsunuz ve ardından da at arabası hareket etmeye başlıyor. Bu esnada, zihninin karanlığında varlığını ortaya koyan Shyrlonay’a sesleniyorsun. Karanlıkta yankılanan sesinle birlikte, Shyrlonay sanki derin bir uykudan uyanmış gibi gözlerini açıp minik bedenini sana döndürürken “Kaçırdığım bir şey mi oldu Zen?” diyor merakla.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 06 Aug 2024, 18:44
by Zenahpuryu
Lavnivia, genç adamın teklifine karşı gülümseyerek cevap vermişti. Genç adam da kafasıyla onaylamış, sonrasında at arabasının arkasına doğru ilerlemişlerdi. Zen, kendisiyle birlikte at arabasının içine doğru bakan Lavnivia'ya baktı önce, sonrasında at arabasının içine baktı tekrardan. İki yanda bulunan oturakların önünde ayakta durduklarını gördüğünde, tekrardan Lavnivia'ya baktı, sonrasında bölüğüne baktı, bir kez daha oturaklara baktı. Bölüğündekilerin onun emri olmadan oturmayacağını fark ettiğinde, "Heee." diye bir ses çıkardı kocaman gülümseyerek. "Çok alışık değilim de böyle şeylere, hehe." Dedikten sonra bir beşlinin başında Lavnivia, diğer beşlinin başında ise kendisi olacak şekilde oturaklara oturdu. At arabasına iyice yerleştikten sonra, sırtını yasladı rahatça. At arabası hareketlenmiş, vakit Shy ile konuşma vaktine gelmişti. Shy'ın minik bedenini kendisine döndürmesi ile huzurla gülümseyen Zen, minik dostunun sorusuna cevap verdi.

"Kaçırdığın bir şey olmadı sanırım. Ama sana bir şeyden bahsedeceğim." Dedi. Dostunun merakını hızla gidermek için tekrardan söze daldı. "Bu Vagror'un karşısında iken, bir şeyler yaşamıştık hatırlıyor musun? Benim üstümden mavi bir dalgalanma çıkmıştı, o mavi dalgalanmaların her bir zerresinde seni hissetmiştim. Bunu biraz sorguladım, Boaldir bana bunu yapabilen kişinin üçüncü varis olduğunu söyledi. Bu kişide gördükleri, iblisinin ruhunun kendi bedenini çevreliyor gibi olmasıymış. Üstelik, iblisinin güçlerini de kullanabiliyormuş. Herhangi bir Aludir tarafından erişilmesi güç bir mertebe olarak görülürmüş bu durum." Dedikten sonra genç adamın bakışları daha kararlı bir hal aldı. "Bu kudreti hükmü altına alamayanların acı sonlarını gördüklerini de eklediler. Ancak Shy, bu kudreti hükmüm altına almak istiyorum, bu yüzden yardımına ihtiyacım var. Vagror'un karşısında, bu anın ilk yaşandığı zamanlarda ne hissettin? Nasıl oldu da, isteğim dışında böyle bir şey yaşandı? O anlarda sen ne düşünüyordun, neler yaşıyordun? Bunları bilirsek, bu kudreti elimize alabiliriz. Şimdi gideceğimiz savaşta, bunu tekrardan denemek istiyorum. Bunu tekrar yaşamak istiyorum. Bu kudreti elime alabileceğime, hükmüm altına sokabileceğime inancım tam. Bana yardımcı olacak mısın?" Diye sordu. Kararlı gözlerle, minik dostunun sorularına karşı cevabını beklemeye başladı.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 08 Aug 2024, 16:03
by GM - Dimensio
Konuşmaya başlamanla birlikte Shyrlonay minik bedenindeki gözlerini sonuna kadar açarak sana kilitliyor. Bu haliyle oldukça sevimli görünse bile, Shyrlonay seni dikkatle dinlediğini bilmek ve konunun önemi, şimdilik onun başını okşamana engel oluyor. Sözlerin sürdükçe, Shyrlonay yüzünde dikkatinin ardında beliren bir bilinmezlik baş göstermeye başlıyor. Bakışları giderek donuklaşan Shyrlonay, sanki gizli bir şeyin ortaya çıkması anında yaşadığı mahcubiyete dönen bakışlarını gizlemeye çalışıyor. Bu hali, yine kendisine ayrı bir sevimlilik katsa bile, Shyrlonay’ın bakışlarının altındaki bu his seni rahatsız ediyor. Nitekim sözlerin sonlandığında, Shyrlonay bakışlarını senden kaçırmaya başlıyor ve ağzından bir şeyler geveler gibi duruyor.

Shyrlonay birkaç saniye bu halini sürdürdükten sonra, bakışlarını zorla da olsa mahcup bir şekilde sana çevirdiğinde “Sana keşke doğrudan tarif edebileceğim bir şey olsa Zen… Gerçekten bunu isterdim! Biliyorsun, sana yardımcı olamazsam kendimi asla affetmem! Ama Zen, inan ne olduğuyla ilgili sana söyleyebileceğim bir şey yok!” diyor. Bu sözlerinden sonra sanki ağlamamak için kendisini zor tutan Shyrlonay birkaç kez soluklandıktan sonra kendini toparlamaya çalışıyor. Minik pençelerini sıkıp yüzüne sert bir ifade takınmaya çalışan Shyrlonay bir anda bakışlarını sana kaldırarak “Önce… Evet, önce bir öfke hissettim. Ama benim değil… Senin öfken olmalı Zen! Öyle bir şey ki, hayatımda gördüğüm en kudretli ejderhadan bile büyüktü! Üzerime doğru çöküyordu Zen, beni bir çırpıda yok edecek gibi! Bense pek bir şey yapamadım…” diyor. Bu anlarda Shyrlonay sesi hafifçe titremeye başlarken, onun ağlamamak için kendini zar zor tuttuğunu görebiliyorsun. Shyrlonay sıktığı pençelerini gevşetip henüz daha akmayan yaşlarını gözlerinden temizlemesinin ardından “Hayır Zen! Pek bir şey değil, hiçbir şey yapamadım! O öfkeden ve sana bir şey olacağından korktum ve beni yok etmesine sessiz kaldım! Ancak sonra Zen, sanki ruhumda bir sıcaklık hissettim. Sanki tüm o öfkeyi kucaklamanın beni var edeceğini… Bunun gerçek bir şey olmadığını biliyordum. O öfkeyi sarmalasam bile, elde edeceğimi gerçek bir şey olmayacağını… Fakat teslim oldum Zen. Kendimi o öfkeye bıraktım… Ancak o anda fark ettim ki bu sadece bir öfke değildi… Ona öfke demek yeterli olmazdı… Sanki… Sanki…” diyor. Bu sözlerinin ardından yapacağı tanımlamaya uygun bir şey bulmaya çalışır gibi duran Shyrlonay’ın yüzünden çaresizliğini rahatlıkla anlayabiliyorsun. Shyrlonay, son söylediği kelimeyi sessizce birkaç kez daha tekrarlamasının ardından pes etmiş bir şekilde bakışlarını yere eğerken “Sanki Zen, her hissin bir arada olduğu bir karanlıktı… Sonrasında ise… Sadece o karanlıktan kurtulmayı istedim. O karanlık, her bir zerresinde seni andırsa bile, onun sen olmadığını fark ettim. Sadece seninle bir kez daha yumruklarımızı tokuşturmayı istedim Zen…” diyor. Sözlerinin bu faslında artık gözyaşlarına engel olamayan Shyrlonay, hıçkırıklara boğularak ağlamaya başlarken “Sanırım o elde etmek istediğin kudrete ben engel oldum Zen! Lütfen beni affet! Eğer… Eğer o karanlıkta kalmayı seçseydim, o zaman bir daha seni göremeyecek olmaktan korktum! Özür dilerim Zen, çok özür dilerim! Her şeyi mahvettiğim için! Güçlenmene engel olduğum için! ÖZÜR DİLERİM ZEN! BEN SADECE SENİNLE OLMAK İSTEDİM!” diyor. Bu sözlerinin ardından ise, Shyrlonay olduğu yere çöküyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyor.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 08 Aug 2024, 20:43
by Zenahpuryu
Shy'ın dikkat kesildiğinde oluşan tatlı görüntüsü, genç adamın hafifçe gülümsemesine sebep olsa da, bütün ciddiyetiyle konuşmasına devam ediyordu. Vücudu, sanki kendi kendine hareket edecekmiş, Shy'ın başını okşamak için eli uzanacakmış gibi hissetse de, konunun önemi daha ağır basıyordu. Konuşmalar devam ettikçe, dostunun önce bir bilinmezliğin içine düşmeye başladığını gözlemliyordu. Sonrasında, sakladığı bir şeyin ortaya çıkmasının utancını yaşar hale gelen dostu, bu durumu daha da gizlemeye çalışsa da pek başarılı olamıyordu. Tatlılığı birkaç kat daha artmış olsa da, gördüğü tavırlar ve davranışlar genç adamı rahatsız etmeye yetiyordu. Sakladığı şeyleri öğrenmek istiyordu, daha fazlasını öğrenmek, daha da güçlenmek istiyordu. Kafasında kurduğu tüm cümleleri teker teker ağzından çıkardıktan sonra, dostunu beklemeye başladı. Bir şeyler geveler gibi duran minik kudretli ejderhayı tüm ciddiyetiyle bekliyordu.

Shy'ın ilk cümleleri, bu hissiyatı veya bahsettiği kudreti tarif edemeyecek olmasından başlıyor, bunu gerçekten istediği ve yardımcı olamazsa kendini affetmeyeceğiyle sonlanıyordu. Ağlamamak için zar zor duran dostunun hiçbir cümlesine karışmadan, sessizce beklemeye devam etti. Birkaç soluklanmanın ardından, sert gibi duran ancak yine çok tatlı duran bir ifadeyle konuşmaya başlıyordu. Önce bir öfke hissettiğini söylüyordu, ancak bu öfkenin kendisine ait olmadığının farkındaydı. Bu öfke, o an genç adamın Vagror'a, karşılaştığı durumlara, Eletha'ya, Azuldir'e olan öfkesi olmalıydı. Hayatında gördüğü en kudretli ejderhadan bile büyük bir öfkeden bahsediyordu dostu. O an için, kendisi böyle bir şey hissetmese bile, dostunun bunu hissediyor olması kafasında yeni düşüncelerin kapısını açmaya yetiyordu. Bu yoğunluğun üzerine çöktüğünü, neredeyse onu bir çırpıda yok edecek kadar büyük olduğunu söylüyordu. Kendi kendine düşününce, en azından hissettiği bu duyguya o an için bu kadar yoğunlaştığını düşünmüyordu. Düşünebildiği tek şey, saldırmaktı. O an yaşadığı tüm öfkenin, böylesine bir boyutta olduğunu düşünmemişti.

Ancak Shy, bir şey yapamadığı konusunda direttiğinde daha fazla dikkat kesildi. Hissettiği öfkeden, dostuna bir şey olacağından korkmuş ve kendisini yok etmesine izin vermişti. Bu yok olmanın eşiğinde, ruhunda bir sıcaklık hissetmiş, o öfkeyi kucaklamanın kendisini var edeceğini düşünmüştü. Bunun gerçek bir şey olmadığının farkına varmıştı, o öfkeyi sonuna kadar benliğine alabilse bile gerçek bir şey elde etmeyeceğini biliyordu. Buna rağmen teslim olmuştu, kendini o öfkenin pençelerine bırakmıştı. Ancak tam bu noktada, bunun öfke olmadığını, her hissin bir arada olduğu bir karanlık olduğunu fark etmişti. Bu karanlıktan kurtulmak istemiş, o karanlığın her bir zerresi dostunu andırsa da onun o olmadığını fark edip, o karanlıktan kurtulmak istemişti. Dostunu bunca duygu yükünün altında bıraktığını fark ettiğinde, derin bir nefes aldı. Dostu, elde etmek istediği kudrete engel olduğu için affetmesini isterken, özür dilemeye devam ederken, Zen sessiz bir şekilde önce gözlerini kapamış, derin bir şekilde aldığı nefesini tutarak kendine küçük bir alan oluşturmuştu.

Bunca öfke, elde edilebilecek o müthiş kudret, dostunun çok daha farklı bir yıkım yaşamasına sebep olacaktı. Bunun farkına varmıştı. Derin nefesini yavaş yavaş verirken, Shy'la ikinci buluşmalarında verdikleri sözü aklından geçirdi. Minik dostu, genç adama, "Bunu başaracağız Zen! En güçlü olup tüm güçsüzleri koruyacağız!" dediği aklına geldiğinde, hafifçe tebessüm etmeye başladı. Bu tebessümü, gittikçe daha kararlı ve ateşli bir hale dönüşüyordu. İkisi birlikte, bu sözü tutmadıkları sürece en zirvede olmanın hiçbir anlamı yoktu. İki diyarın en kudretli Ejderhası ile birlikte zirvede olmak istiyordu. Belki, dostunun boyunun uzadığını bile görebilirdi.

Sol elini nazikçe Shy'ın kafasına koyduktan sonra gözlerini yavaş yavaş araladı. "Dostumu uğruna kaybedeceğim bir kudret, sadece güçsüzlüğümü kanıtlar. Oysa ben, zirveye çıkma sözünü tek başıma değil, dostumla birlikte almıştım." Dedi kararlı bir şekilde. Sonrasında, bütün bu kararlığı önce gülüşüne yansımaya başladı, sonrasında gözlerindeki bir alev parçasına dönüştü. "Bana bak Shy, gözlerimin içine." Gözleri, dostunun gözleriyle kenetlendiğinde, içinde yanıp kocaman bir yangına çevrilmeye başlayan kararlılığını, dostuna olan sadakatini hissettirmek için birkaç saniye bekledi. "Hisset Shy, o öfkeden daha büyük olan duygularımı. O kudrete bile ihtiyacım olmadan, en tepede olacağımızı, hisset." Elini yavaş yavaş Shy'ın kafasından çektikten sonra, normal bir hızla Shy'ın kalbinin olduğunu düşündüğü yere doğru bir yumruk attı, sonrasında yumruğunu orada bekleterek konuşmaya devam etti. "Biz bir bedende iki varlık, bir varlığı tamamlayan iki ruhuz!" Sonrasında yumruk yaptığı açtı, avuç içini tamamen kalbinin olduğu noktaya koydu. Dostunun ilk defa kalp atışlarını hissetmek istiyordu.

Hem kendi kalp atışlarına, hem de dostunun atışlarına odaklanıyordu. Kendince, belki dostunun hissedebileceğini düşündüğü şekilde, en yoğun duygularını kalbinden eline doğru, elinden Shy'ın kalbine doğru yönlendiriyordu. "Sen benim önümde bir engel değilsin. Senin var olmadığın kudret, kudret değildir." Gözlerini kapadı tekrardan. Daha fazla odaklandı, içindeki tüm kudreti dostunun kalbine doğru yönlendirmeye çalışıyordu. "Senin hissettiklerini baştan bilseydim, asla bu soruları sormazdım. Hatta, bunu düşünmezdim. Şimdi hisset Shy. Asıl kudreti, seninle birlikte var olan saf kudretimi hisset Shy. O öfkeden daha yoğun olan, daha güçlü olan, beni ben eden o kudreti hisset. Sana olan güvenimi, sevgimi, kalbimin atışını hisset." Minik dostu olmasaydı, gerçekten de bu düzeye ulaşamazdı belki de. Zirveye çıkacağı yolda, en büyük yardımı dostundan alacağını biliyordu. Bir süre daha böyle kaldıktan sonra, gözlerini açtı. "İki diyarın en güçlü Ejderhası ve en güçlü Aludir. Biz buyuz. Bu olacağız. Teşekkür ederim, senin sayende daha da kudretleniyorum." Dedi. Konuşma sırasını minik dostuna bıraktıktan sonra, gözlerinin içine bakmaya başladı.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 09 Aug 2024, 15:35
by GM - Dimensio
Shyrlonay çöktüğü yerde ağlamaya başlamışken, başının üstüne koyduğun elinle bir anlığına irkiliyor. Bu irkilmeyle birlikte, gözyaşlarını kontrol altına almaya çalışan Shyrlonay bir yandan da sözlerini dinlemeye başlıyor. Ağzından çıkan her bir kelimeyle birlikte, Shyrlonay biraz daha toparlanıp gözyaşlarına daha hakim olabilecek bir konuma geliyor. Shyrlonay vücudunda belirlediğin noktalarda ellin gezmeye başlarken, Shyrlonay da elini takip ediyor ve bakışlarıyla hareketlerine iştirak ediyor. Fakat bu noktada fark ettiğin en önemli detay, elini koyduğun yerlerde hissettiğin sıcaklık oluyor. Sözlerin sonlandığında, Shyrlonay halen daha üzgün bakışlarla yüzüne bakmaya devam etse bile, bir yandan da kendini toparlamaya çalışıyor. Yaklaşık yarım dakika kadar süren sessizliğin ardından ise Shyrlonay kendini tam anlamıyla toparlıyor ve ardından sağ elini yumruk yapıp sana uzatırken “Sana söz veriyorum Zen! Birlikte en güçlü olacağız ve ben de arzu ettiği her türlü kudreti elde etmen için çabalayacağım!” diyor. Shyrlonay’ın bugüne kadar belki de en ciddi şekilde söylediği bu cümlelerinin altında yatan gerçeklik, ister istemez kalbinin titremesine neden oluyor. Gözlerin Shyrlonay’ınkilere sabitlenmiş bir şekilde dururken, sanki Shyrlonay’ı tanıdığın ana kadarki en gerçek ve ciddi hisleriyle söylediği sözleri duymuş oluyorsun.

Shyrlonay ile olan sohbetin bu noktada bir sonuca varacak gibi dururken, Lavnivia’nın kolunu dürtmesiyle at arabasının içerisine odağın kayıyor. Zihninin karanlığından çıktığını fark etmiş gibi duran Lavnivia ciddi bir ses tonuyla “Bir sorunumuz var.” dediği sırada, bakışların bölüğündeki kişilere kayıyor. Nitekim, az önce coşkuyla duran bölüğündeki kişilerin şu an hareketsiz bir şekilde duruyor olmaları dikkatinden kaçmıyor. Vücudun bir anda tehlikeyle yüzleşmiş gibi gerilmeye başladığı sırada ise, bölüğündeki kişilerin bir anda kararıp, ardından bir gölge timsali erimeye başlıyor. Bu olana anlam verebilmek adına kendini zorladığında ise, gölgelerin toz tanelerine dönüşmesine şahitlik ediyorsun. Lavnivia da tıpkı senin gibi olan biteni anlamak için tüm odağını buna vermiş gibi görünürken, toz parçaları kümelenmeye başlıyor ve karşında duran oturağın üzerinde bir karaltı bırakıyor. Bu karaltıya baktığın anda ise, isminle başlayan bir şeylerin yazılı olduğunu görüyorsun.

“Zenahpuryu… Böylesine bir yola başvurmak zorunda kaldığım için üzgünüm. Ancak sizi tek başınıza göndermemi kimsenin kabul etmeyeceğini biliyordum. Bu nedenle yanınıza güvendiğiniz birini almanızı ve geri kalan kişileri ise ayarlayacağımı söyledim. Bunun sizi ateşe atmak anlamına geldiğinin farkındayım. Fakat sizin ateşi yakabileceğinizi de biliyorum. Tam bir destek hazır olana kadar, durumu en azından kontrol altına alacağınıza inanıyorum. Tıpkı inancımı boşa çıkarmayacağınıza inandığım gibi…”


Vearis’ten geldiğini anladığın yazıyı okumanla birlikte, yazı dağılıp yok olmaya başlarken bakışların Lavnivia’ya doğru yöneliyor. Lavnivia bir süre şaşkın bir şekilde baktığı bakışlarıyla tozların yok oluşunu izledikten sonra “Demek ki, esas görevimiz tüm karmaşanın ortasına atılıp bizimkilere zaman kazandırmak. Böylesine bir görev için insan ve Aludir gücünü kaybetmeyi de göze almak olmaz. Yani kısacası, ölmenin yasak ve fakat kaçınılmaz olduğu bir göreve gidiyoruz.” diyor. Lavnivia’nın daha önce şahit olduğu durum analizi yaparken ortaya koyduğu tavrın benzeriyle yüzleşmenin ardından, Lavnivia bir anda bakışlarını sana çeviriyor ve yüzüne bir gülümseme yerleştirirken “Böylesine bir görev için beni seçtiğinden dolayı da özür dileyecek misin Zen? Eğer aklında özür dilemeye ilişkin bir şüphe kaldıysa, onu şimdi yenebilirsin.” diyor.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 20 Aug 2024, 13:21
by Zenahpuryu
Minik kudretli dostunun içinde yaşadığı duyguların hepsini anlamaya çalıştı. Kendisinin ona istemeden veya isteyerek yaşattığı, anladığıyla kadarıyla oldukça zor olan tüm durumları sindirmeye çalışıyordu. Her ne kadar en güçlü olan kişi olmayı arzulasa da, dostuna böyle bir acı çektirerek o koltuğa ulaşamayacağının farkındaydı. Ulaşabilecekse bile, bu yolu kullanmayacağından emindi. Bu yüzden tüm konuşmasını dostunu cesaretlendirmek ve onun yanında olduğunu göstermek adına yapmıştı. Tüm sözleri bittiğinde, Shy'ın üzgün bakışlarla yüzüne bakmaya devam ettiğini gördü, ancak kendi yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Yarım dakika kadar süren bir sessizliğin ardından, kudretli dostu kendini toparlamış ve yumruğunu uzatmıştı. Gördüğü yumrukla birlikte gülümsemesi daha da büyümüş, hemen yumruğunu çarpıştırmıştı. Shy'ın verdiği sözün ciddiyetini anlayabiliyordu, hatta bu gerçekliğin kendi kalbinde yarattığı titremeyi bile hissetmişti. Şuana kadar verdiği sözler arasından en gerçek olanına karşı önce ufak bir şok yaşamış, sonrasında tekrardan gülümseyerek cevap vermişti.

Sözlü bir yanıt vermeye kalmadan, Lavnivia'nın kolunu dürtmesiyle kendine gelmişti. Shy'ın yanından ani bir şekilde ayrılmasının ardından, birkaç saniye boyunca Lavnivia'nın suratına bakarak odaklanmaya çalışmıştı. Lavnivia'nın ciddi ses tonuyla söze girmesi, kendisinin odağını da yerine getirmişti. Bakışları, bölüğündeki kişilere kaydığında, hepsinin hareketsiz bir şekilde duruyor olması zihninin ani bir şekilde tetiğe geçmesine sebebiyet veriyordu. Zihni, vücudunu da uyarmıştı, herhangi bir tehlikeye hazır bir şekilde duruyordu. Bölüğündeki kişiler kararmaya, sonrasında da gölge gibi erimeye başladıklarında kaslarının kasıldığını hissediyordu. Vücudu büyük bir tehlikeye karşı tepki veriyor gibi duruyordu, saniyeler içerisinde bölüğündeki herkes toza dönüşmüştü. Lavnivia'nın da ne olduğunu anlamadığını fark etmişti, insanlardan geriye kalan tek şeyse bir karaltı oluyordu. Karaltıya doğru hafif çekingen bir şekilde yaklaşmış ve ne yazdığını okumaya başlamıştı.

İsmiyle başlayan bu yazıda geçen şey, kimsenin kabul etmeyeceği halde onları tek başına gönderebilmek adına bölük numarası yapılmış olmasıydı. Bu sebeple yanlarına güvendikleri birini almalarını ve gerisini ayarlayacağını söylemişti. Bunun onları ateşe atmak olduğunun farkında olan yeni Hükümdar, ateşi yakabileceklerini de bildiğini söylüyordu. Tam bir destek hazır olana kadar durumu kontrol altına almalarını istiyordu. Yeni hükümdarın yazdığı bu nota karşı, içinde bir şeylerin tekrardan alevlenmiş olduğunu fark etti. Böylesi bir şeyin olacağını bilseydi, yanında Lavnivia'yı çağırmazdı. Yanında hiç kimseyi çağırmaz, onları ateşe atmazdı. Sadece kendisi için savaşırdı. Yeni hükümdarın ilk eyleminin böylesi bir kandırmacadan ibaret olacağını, hiç düşünmezdi.

Yazı dağılıp gitmeye başlarken, ciddi bakışlarını Lavnivia'ya doğru yöneltti. Şaşırmış duruyordu, esas görevlerinin tüm karmaşanın ortasına atılmak ve zaman kazandırmak olduğunu anlamıştı. Böyle bir görev için insan ve Aludir gücünü kaybetmeyi göze almayacaklarını da ekleyerek, yeni hükümdarın planını ortaya çıkarmıştı. Lavnivia bakışlarını kendisine çevirip yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti, kendisini seçtiği için özür dileyecekse, dilememesini söylüyordu. Ancak bir özürden daha fazlasını yapmak üzereydi. Sağ elini kaldırıp at arabasını durdurması için şoförün olduğu panele doğru vurmaya başladı. "Hayır özür dilemeyeceğim. Ama senden bir şey yapmanı isteyeceğim." At arabası durduktan sonra, arabanın dışına çıktı. Lavnivia'nın da çıkması için bekledi. "Benimle gelmeni istemiyorum. Bu bir istek veya arzu değil, böyle olacak. Yeni hükümdara benden şunları ilet, 'Birilerini ateşe atmayı planlıyorsa, bunu dürüstlüğüyle yapmalı. Birisinin yalanı yüzünden, yanımdaki insanı yakacak değilim.' Aynı şekilde, bunu Bristran'a da iletmeni istiyorum." At arabasına tekrardan bindi genç adam, kapıları kapatmadan önce son bir kez baktı. "Seni gördüğüme sevindim, umarım daha dürüst bir görevde tekrardan yan yana oluruz." Son bir baş selamıyla kapılarını kapatıp, şoföre gitmesi için emir verdi.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 20 Aug 2024, 14:22
by GM - Dimensio
At arabasını durdurmak için kabine vurmanın ardından, at arabası yavaşça yavaşlıyor ve duruyor. At arabasından inmenle birlikte, Lavnivia da seni takip ediyor ve Lavnivia’ya sözlerini söylemeye başladığında ise Lavnivia’nın yüzündeki tebessümün giderek silinmeye başladığını görüyorsun. Son bakışından sonra at arabasının kapılarını kapatmak için hareketlendiğinde ise, bir anda Lavnivia’nın kapıyı tuttuğunu ve kapatmana engel olduğunu görüyorsun. Lavnivia, bu kez yüzündeki sert ifadeyle gözlerinin içine bakarken “Ne yani, Zen bir kez daha kendini benim için feda etti ve ben de tıpış tıpış geri döndüm mü diyeceğim? Senin arkadaşlarını koruma anlayışın bu mu Zen?” diyor. Bu sözlerinden sonra Lavnivia halen kapıyı tutmayı sürdürürken “Hükümdara veya Lidere ne söylemek istiyorsan buyur kendin söyle! İstersen geri dönebilirsin! Ancak, hiçbir güç benim seninle gelmemi engelleyemez! Ne senin ne Liderin ne de Hükümdarın vereceği bir emir beni seninle gelmekten alıkoyamaz! Neden biliyor musun? Çünkü arkadaşım olduğunu düşündüğüm biri, arkadaşların böyle yapacağını bana gösterdi!” diyor. Lavnivia bu sözlerinin ardından kapıyı yavaşça bırakmaya başlarken “Niyetin beni korumaksa, bu yaptığın beni korumuyor. Çünkü bu yaptığın benim gururumu ardımda bırakmamı söylüyor… Gururumu ardımda bırakarak yaşamaktansa, iblislerin ortasına atlamayı yeğlerim! Beni anladın mı?” diyor.

Lavnivia sözlerini tamamladığında tamamen kapıyı da bırakıyor ve halen sana diktiği bakışlarıyla birlikte “İster şimdi beni at arabasına geri al, istersen de burada bırak. Beni her halükarda Alamara’da göreceksin… İster dostun olarak, istersen gururunu parçaladığın bir kadın olarak… Seçimini yap… Zenahpuryu!” diyerek sözlerini tamamlıyor. Lavnivia’nın cümlelerini isminin tamamını dile getirerek ve bunu vurgulayarak yapması ise dikkatinden kaçmıyor. Bu durum ise, seni bir seçim yapmaya mecbur kılmış görünüyor.

Re: Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

Posted: 20 Aug 2024, 16:17
by Zenahpuryu
Genç adam, at arabasını durdurup aşağı indikten sonra karşısındaki kadına karşı konuşmaya başladı. Lavnivia'nın gülümsemesinin yok olmasıyla birlikte, hiç düşünmediği, hatta aklına bile getirmediği ufak bir problemin geleceğinden habersizdi. At arabasına binip kapıyı kapatmaya kalkması ile birlikte, aslında yeni hükümdara karşı bir isyandan ibaret olan bu hareketinin altında yatan başka bir durumu fark etmeye başladı. Lavnivia'nın ilk sorusundan sonra onun kendi gözlerinin içine baktığı gibi bakmaya başladı. Lavnivia isterse geri dönüp kendisinin söyleyebileceğini söylüyordu, üstelik kim olduğu fark etmeksizin herhangi bir emrin onu engellemeyeceğini de ekliyordu. Gözlerini kısıp Lavnivia'nın suratına bakmaya başladı. İstemeden onun gururunu kıracak bir pozisyona sokacak olmanın verdiği üzgünlüğü taşıyordu. Son olarak ise, karşısındaki kadın isterse at arabasına geri alabileceğini, isterse de burada bırakabileceğini söylüyordu. Kendisini her türlü Alamara'da göreceğini, ancak göreceği kişinin değişeceğini söylüyordu. Ya dostu olarak görecekti, ya da gururunu parçaladığı bir kadın olarak. Bu ikisinin arasında bir seçim yapması gerekirse, kesinlikle dostluğu seçerdi.

"Ah, yine istemeden birinin duygularını incittim." Dedi hafif kısık bir sesle. Sonrasında oturduğu bölmeye yatıp, kendi kafasını ters bir şekilde iyice Lavnivia'ya doğru uzattı. Dünya'ya ters bir şekilde baktığı gibi, ona da ters bir şekilde bakıyorken, soldaki elinin işaret parmağıyla önce kadının yanağına dokundu. "Tamam özür dilerim." Sonra diğer yanağına dokundu. "Duygularını incitmek istemedim." Sonra burnuna dokundu. "İçeri gel. Gidelim." Ortamdaki gerginliği biraz daha yok etmek için en son parmağıyla kadının burnuyla aşağı yukarı oynamaya başladı. "Burrrp burrrp. Zen'den Lav'a, hadi içeri." Lavnivia içeri girdikten sonra, ellerini başının arkasına koyup, konuşmaya başlayacaktı. Konuşmadan önce, at arabasının ilerlemesi için komut vermeyi unutmayacaktı.

"Kusura bakma, düşüncesiz hareket ettiğim vakitler oluyor. Yoksa gururunu kırmak gibi bir niyetim yoktu, öyle bir şey yapıp, mükemmel bir kadını kaybetmeye niyetim yok." Sözleri bittiğinde, gülümseyerek göz kırptı kadına. Derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerini kapattı. "Bazen, öyle bir noktadayım ki, sanki herkesin oynadığı bir oyunda basit bir kukladan ibaretmişim gibi hissediyorum. Çok şey biliyormuşum da, hiçbirini bilmiyormuşum gibi hissediyorum. Sanki çok güçlüymüşüm de, en güçsüzü benmişim gibi. Sanki en tepedeymişim de, aslında en dipteymişim gibi." Yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği onca şeyin ardından, bu cümlelerle özetleyebiliyordu sadece. Yattığı yerden doğrulup, Lavnivia'nın tam karşısında durdu. "Çok fazla şeyin bilindiğini, hatta bunların bir çoğunun bilerek saklandığını düşünmeye başladım. Şimdi de bu şey yaşanınca, bir an için kafam doğru düzgün çalışmadı ve düşüncesizce hareket ettim. Neyse ki, sen yanımdasın. Teşekkür ederim, doğruyu gösterdiğin için." Diyerek cümlelerini sonlandırdı.

Birkaç dakikalık sessizliğin ardından, tekrar söze girdi. "Eğer aramızdaki gerginliği attıysak ve beni anlayıp özrümü kabul ettiysen, öncelikle ilk konuyu konuşalım. Bundan sonra senin ismin de Lav olsun mu? Zen ve Lav. Çok yakışıyor. Ne dersin?" Diyerek gülümsedi. Sonrasında gülümsemesini koruyarak tekrardan söze girdi. "Sana anlatmak istediğim bir şeyler var aslında, çıkarımlarının çok iyi olduğunu biliyorum, zekanın da üstün olduğunu. Belki bana yol gösterecek bir şeyler ortaya atabilirsin diye düşünüyorum." Diyerek sözü dostu Lav'a bıraktı. Bir elini başının altına koyup, oturduğu tahtaya yan bir şekilde uzandı. Elini içine oturttuğu elinin dirseğini tahtaya koydu. Altta kalan bacağını iyice uzattı, diğerini ise üzerine hafif dizinden kırarak oturdu. Sonrasında, dostunun üzerindeki gerginliği biraz daha almak için, ilk tanışmalarına bir atıfta bulundu.

"Beni gözlerinle soymak istersin falan diye böyle uzanayım dedim."