“Hah! Demiştim işte size!”
“Beni bilirsiniz, izledim ve cevabı aldım!”
“Ben de bu kadarını beklemiyordum!”
“Demek ki boşa ümitlenmişiz… Ne yazık!”
“Beni bilirsiniz, izledim ve cevabı aldım!”
“Ben de bu kadarını beklemiyordum!”
“Demek ki boşa ümitlenmişiz… Ne yazık!”
Sözlerin bittiği anda duraksamaksızın başlayan konuşmalarla, yüzlere düşen memnuniyetsizlik ifadelerini net bir şekilde görebiliyorsun. Sadece beyaz saçlı adam, ancak ezelden beri haklı olan birinin yüz ifadesini taşıyıp, sana acıyan bakışlarla bakarken, heybetli adamın kısık gözleri üzerinden çekilip yeşilliğe kayıyor. Derin bir hayal kırıklığının izleri yeşilliğe yayılmaya başladığı anda seni buraya getiren mor saçlı kadının iç çekişiyle bakışlarını ona doğru çeviriyorsun. Yüzündeki derin hüznün izleriyle birlikte bakışlarına yerleşen tereddüt haliyle kadın sana kaçamak bir bakış atıyor ve sonrasında bakışlarını heybetli adama çeviriyor.
“Sadece bir şans-”
Heybetli adamın dağları titreten bakışıyla birlikte mor saçlı kadın kelimelerin yutkunurken, ruhun heybetli adamla göz göze gelmemek adına bedeninden kaçmaya çalışıyor. Sonsuz bir gazap ile sonsuz bir yalnızlık arasında gelip giden düşüncelerin kafanda şekillenmekte zorlanırken heybetli adam bakışlarını beyaz saçlı adama çeviriyor, onun haklılığını teyit etmek ister gibi.
“İşte sorun da bu! Her biri kendini bir şey sanıyor! Ne olduğunu bile bilmedikleri şeyleri başarabileceklerini! Hele bir de süslü sözlerle kendilerini methetmiyorlar mı, işte o an aklım yerinden çıkacak gibi oluyor!”
“Beni bilirsiniz, biraz sakin ol, aşırı tepki veriyorsun.”
“Sizi bilmem ama ben bunlara daha fazla tahammül etmek istemiyorum! Bir şeyler olacaksa, bırakın olduğu gibi kalsın!”
“Lütfen ama… Tamam, sonuçlar arzuladığımız gibi olmayabilir ama netice de Gadiel de bir insan…”
“Zaten sorunumuz da bu değil mi?”
“Hayır… Bunu yapabileceklerini biliyoruz! Sonuçta hiçbiri tesadüfen bu isimleri almadılar ya!”
“Beni bilirsiniz, tesadüflere inanmam. Ama gördüklerim, beni tesadüflere inanmaya itiyor.”
“Ya bırakın ya! Alın gördünüz işte, daha neyi konuşuyoruz ki?”
“Beni bilirsiniz, biraz sakin ol, aşırı tepki veriyorsun.”
“Sizi bilmem ama ben bunlara daha fazla tahammül etmek istemiyorum! Bir şeyler olacaksa, bırakın olduğu gibi kalsın!”
“Lütfen ama… Tamam, sonuçlar arzuladığımız gibi olmayabilir ama netice de Gadiel de bir insan…”
“Zaten sorunumuz da bu değil mi?”
“Hayır… Bunu yapabileceklerini biliyoruz! Sonuçta hiçbiri tesadüfen bu isimleri almadılar ya!”
“Beni bilirsiniz, tesadüflere inanmam. Ama gördüklerim, beni tesadüflere inanmaya itiyor.”
“Ya bırakın ya! Alın gördünüz işte, daha neyi konuşuyoruz ki?”
Beyaz saçlı adam önündeki elmayı hızlıca avuçladıktan sonra, sanki tüm hıncını ondan çıkartmak ister gibi büyük bir ısırık aldığında, onun nezdinde önemsiz bir detaydan ibaret oluşunu görüyorsun sadece. Bakışların her bir yüze denk geldiğinde, hepsinin de umutsuzca bakışlarını senden kaçırdıklarını görüyorsun. Ruhun, tek çözümün sonsuz bir kaçış olduğu inancıyla halen daha bedenini zorlamaya devam ederken, yeşilin ve mavinin tonları giderek silinmeye başlıyor gözlerinde. Her bir şeye sahip olduğun bir anda, her şeyi kaybediyormuş gibi yok olmaya başlıyor suratlar… Bir kez daha sana baktıklarını, ancak seni görmediklerini fark ediyorsun… Çaresizce bakışlarını mor saçlı kadına çevirdiğinde, onun da sana bakmaktan imtina ettiğini fark ediyorsun… Sanki burada hiçbir zaman istenmiyor gibi…
Tüm dünyan bir kez daha karanlığa bulanıyor…
Bir kez daha karanlık her şeyi sarmalıyor…
Bir kez daha sonsuz bir boşluğun içine sıkışıyor bedenin…
Varlık ve yokluğun ortasında…
Ne vücudun ne de ruhun…
Geriye kalan tek bir şeyle…
Karanlığın ortasında…
Sadece isminle…
“İnsanların en büyük yanılgısı da bu Gadiel… İmkansızı bile gerçek yapabileceklerine inanırlar… Mucizeler onlar için basit bir gösteriden ibarettir… İnsan denen canlı her şeyi yapabileceğine inanır… Oysa bunu en iyi bilenin sen olması gerekir… Eğer bu ismi taşıyorsan, hiçbir şeyi tek başına yapamayacağını… Sözlerim karanlığına ışık olur mu bilmem? Lakin bu ismi taşıyorsan, bil ki yolun çevrenden geçer… Bil ki yolun, yoldaşlarınla örülür…”
…
“Çünkü ismin Gadiel…”
…
“Çünkü isminin anlamı…”
…
…
…
Ve sadece sessiz bir karanlık geriye kalan…
Bir kez daha karanlık her şeyi sarmalıyor…
Bir kez daha sonsuz bir boşluğun içine sıkışıyor bedenin…
Varlık ve yokluğun ortasında…
Ne vücudun ne de ruhun…
Geriye kalan tek bir şeyle…
Karanlığın ortasında…
Sadece isminle…
“İnsanların en büyük yanılgısı da bu Gadiel… İmkansızı bile gerçek yapabileceklerine inanırlar… Mucizeler onlar için basit bir gösteriden ibarettir… İnsan denen canlı her şeyi yapabileceğine inanır… Oysa bunu en iyi bilenin sen olması gerekir… Eğer bu ismi taşıyorsan, hiçbir şeyi tek başına yapamayacağını… Sözlerim karanlığına ışık olur mu bilmem? Lakin bu ismi taşıyorsan, bil ki yolun çevrenden geçer… Bil ki yolun, yoldaşlarınla örülür…”
…
“Çünkü ismin Gadiel…”
…
“Çünkü isminin anlamı…”
…
…
…
Ve sadece sessiz bir karanlık geriye kalan…







