Lavnivia sözlerinden sonra senden bir karşılık beklemeye koyulmuşken, konuşmaya başlıyorsun. Lavnivia yüzündeki sert ifadeyi korumaya devam ederek seni dinliyor ve parmakların yüzünde gezmeye başladığında ise bundan rahatsız olmuş gibi hafifçe kendini geri çekiyor. Fakat bu esnada, sert görünümünü bozmamak için kendisini tutmaya başladığını rahatlıkla fark edebiliyorsun. Nitekim, parmağınla Lavnivia’nın burnunun ucunu aşağı ve yukarı oynayıp o garip sesi çıkardığında, Lavnivia da gülümsemesini tutamıyor. Olabildiğince az gülümsemeye çalışır gibi duran Lavnivia sağ elini kaldırıp parmağını ittirirken, aslında buna devam etmen halinde gülümsemesini tutamayacağını sana belli ediyor. Nitekim, aranızdaki anlık var olmuş olan buzlar hızla eriyor ve Lavnivia içeri girip karşındaki oturağa yerleşiyor.
Verdiğin komutla birlikte at arabası tekrar ilerlemeye başladığında, bir kez daha konuşmaya başlıyorsun. Lavnivia sözlerini yüzündeki sıcak tebessümle dinlerken, her bir sözünü tarttığını da hissedebiliyorsun. Lavnivia’nın çıkarımlarını ve zekasını övdüğün kısımda ise, Lavnivia sanki bunları hızlı geçmeni ister gibi başını sallamaya başlıyor. En son söylediğin cümle ile Lavnivia’nın yüzündeki gülümseme artmaya başlarken, onun da gözlerinde mazinin izlerini görebiliyorsun. Tüm konuşman sonlandığın Lavnivia sağ bacağını sol bacağının üstüne atıp ayağını hafifçe sallamaya başlıyor. Bu, birazdan başlayacağı konuşmanın ön hazırlığı gibi dururken, birkaç saniye sonra Lavnivia “O zaman ilk baştan başlayalım… Ben sana doğruyu göstermedim, sen doğruyu buldun. Bir şeyleri başardığında, bunu başkaları vasıtasıyla yaptığını düşünmene gerek yok. Her yürüdüğümüz yolda dost veya düşman birilerinden destek görebiliriz. Ancak bu adı üzerinde, sadece bir destek. Bir şeyleri başarıyorsun, bunu sen yapıyorsundur. Yani eğer teşekkür edecek birini arıyorsan, ilk önce kendinden başla.” diyor. Bu sözlerinden sonra Lavnivia halen ayağını sallamaya devam ederken “İkinci konu, şu hissettiklerin… Güçlüsün güçsüzsün, tepedesin diptesin, falansın filansın… Senin için fark eder mi? Ya da şöyle sorayım, tepede veya dipte olmanın senin için bir farkı var mı? En tepede olup dipte yaşamanın zararı var mı? Ve şu kukla meselesi de ne? Aşağılık bir kadın bize kazık attı diye mi bir kuklasın? Ya da bir iblis sana oyun oynadı diye? Bunları bir kenara bırak Zen… Elbette hislerinden kurtul, onları bir poşete koyup çöpe at demiyorum. Ama bazı zamanlar gelir ki, bir şey hissetmemek veya bir şeyleri düşünmemek her şeyden daha iyidir… Kısacası Zen, biraz sal ve rahatla!” diyor. Cümlesinin sonuna koyduğun hafif bir tebessümle bu konuda içten ve ciddi olduğunu belli eden Lavnivia ayağını sallamayı da bu noktada keserken, sağ elinin işaret parmağını hafifçe kaldırıp sana doğru uzattıktan sonra ise “Lav konusuna ise girmek istemiyorum! İsmimin tamamının söylenmesi beni daha mutlu eder. Sanki onu kısaltınca, kendimden bir şeyler kopuyormuş gibi hissediyorum. Bu konuda beni yanlış anlamayacağını düşünüyorum.” diyor.
Diğer sözlerinin yanında isim konusunda daha ciddi bir ifade kullanan Lavnivia, bu konuyu da aşmış olduğunuzu düşünerek tekrar ayağını sallamaya başladığında, kafasını da hafifçe geriye doğru yatırıyor ve uzanmış bedenini tepeden tırnağa süzmesinin ardından “Senin aksine, gözlerle soymak beni pek de kesen şeyler değil Zen… Ben daha çok aksiyon insanıyım diyelim.” diyerek cümlelerini tamamlıyor, çarpık bir gülümsemeyi cümlesinin sonuna eklemeyi ihmal etmeden.
Verdiğin komutla birlikte at arabası tekrar ilerlemeye başladığında, bir kez daha konuşmaya başlıyorsun. Lavnivia sözlerini yüzündeki sıcak tebessümle dinlerken, her bir sözünü tarttığını da hissedebiliyorsun. Lavnivia’nın çıkarımlarını ve zekasını övdüğün kısımda ise, Lavnivia sanki bunları hızlı geçmeni ister gibi başını sallamaya başlıyor. En son söylediğin cümle ile Lavnivia’nın yüzündeki gülümseme artmaya başlarken, onun da gözlerinde mazinin izlerini görebiliyorsun. Tüm konuşman sonlandığın Lavnivia sağ bacağını sol bacağının üstüne atıp ayağını hafifçe sallamaya başlıyor. Bu, birazdan başlayacağı konuşmanın ön hazırlığı gibi dururken, birkaç saniye sonra Lavnivia “O zaman ilk baştan başlayalım… Ben sana doğruyu göstermedim, sen doğruyu buldun. Bir şeyleri başardığında, bunu başkaları vasıtasıyla yaptığını düşünmene gerek yok. Her yürüdüğümüz yolda dost veya düşman birilerinden destek görebiliriz. Ancak bu adı üzerinde, sadece bir destek. Bir şeyleri başarıyorsun, bunu sen yapıyorsundur. Yani eğer teşekkür edecek birini arıyorsan, ilk önce kendinden başla.” diyor. Bu sözlerinden sonra Lavnivia halen ayağını sallamaya devam ederken “İkinci konu, şu hissettiklerin… Güçlüsün güçsüzsün, tepedesin diptesin, falansın filansın… Senin için fark eder mi? Ya da şöyle sorayım, tepede veya dipte olmanın senin için bir farkı var mı? En tepede olup dipte yaşamanın zararı var mı? Ve şu kukla meselesi de ne? Aşağılık bir kadın bize kazık attı diye mi bir kuklasın? Ya da bir iblis sana oyun oynadı diye? Bunları bir kenara bırak Zen… Elbette hislerinden kurtul, onları bir poşete koyup çöpe at demiyorum. Ama bazı zamanlar gelir ki, bir şey hissetmemek veya bir şeyleri düşünmemek her şeyden daha iyidir… Kısacası Zen, biraz sal ve rahatla!” diyor. Cümlesinin sonuna koyduğun hafif bir tebessümle bu konuda içten ve ciddi olduğunu belli eden Lavnivia ayağını sallamayı da bu noktada keserken, sağ elinin işaret parmağını hafifçe kaldırıp sana doğru uzattıktan sonra ise “Lav konusuna ise girmek istemiyorum! İsmimin tamamının söylenmesi beni daha mutlu eder. Sanki onu kısaltınca, kendimden bir şeyler kopuyormuş gibi hissediyorum. Bu konuda beni yanlış anlamayacağını düşünüyorum.” diyor.
Diğer sözlerinin yanında isim konusunda daha ciddi bir ifade kullanan Lavnivia, bu konuyu da aşmış olduğunuzu düşünerek tekrar ayağını sallamaya başladığında, kafasını da hafifçe geriye doğru yatırıyor ve uzanmış bedenini tepeden tırnağa süzmesinin ardından “Senin aksine, gözlerle soymak beni pek de kesen şeyler değil Zen… Ben daha çok aksiyon insanıyım diyelim.” diyerek cümlelerini tamamlıyor, çarpık bir gülümsemeyi cümlesinin sonuna eklemeyi ihmal etmeden.




