Page 1 of 2
Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 16 Jun 2022, 00:02
by GM - Dimensio
Azuldir’in sözlerinin ardından, kendi içine dönerek bir duyguyu yaşamayı arzuluyorsun. Ancak ne kadar denersen dene, hiçbir şekilde sabit tek bir duyguya odaklanamıyorsun. Sanki içinde bulunduğun karanlık, ruhunda bir gök kuşağı gibi farklı bir yaşam bulurken, olabildiğince kendini sıkıyorsun tek bir duyguya hakim olabilmek için. Gözlerini ne kadar kapalı tutsan da nefes alıp vermeyi durdursan da, bu senin açından mümkün olamıyor. Bu noktada etrafına bakındığında, herkesin kendi halinde ve senden soyut olduğunu görebiliyorsun. Birkaç bakışın sonunda, tüm etrafındakilerin de bir şekilde silindiğini ve kendi başına kaldığını hissedebiliyorsun. Ancak halen daha, tek bir duyguya odaklanmak senin açından pek mümkün olmuyor.
Off Topic
Konuda pasiflik süresi 72 saattir. Önceki konunun devamı niteliğinde olması nedeniyle, önceki konuda -varsa- yapılan pasiflik(ler) bu konu için de geçerlidir.
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 17 Jun 2022, 19:11
by Asuriel
Kül saçları karanlığın ortasında yitip gitmiş, ışığını yitirmiş bir deniz fenerinin merceğinden süzülen ışık kadar güçsüz bir şekilde parıldıyordu. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki. Bir kaç dakika önce uyanmıştı, yeniden doğmuştu. Lakin eski doğumundan berisini hatırlamaktan acizdi. Sorguladı, izledi ve karar verdi. Yalnız kalacak ve kendi yolunu bulacaktı. O deniz fenerinin ışığı tekrar parıldayacaktı! Plan bu olsada başarılı olamadı. Kahraman ruhlu bir adam tüm karanlığı yardı geçti ve kadına ulaştı. Kadının durmasını sağladı ve zaten tüm curcuna bu olduktan sonra koptu. İblisler, yaratıklar, ucubeler hepsi etraflarındaydı ve kül saçlı kadın korktuğunu hissetmişti. Parmakları titriyordu. Boncuk boncuk terler alnından süzülmeye başlamıştı. Bilinmezliğin ve çaresizliğin korkusu uslanmaz bir ittifak kurup kadına saldırmışlardı. Pelerinli adam gelip kadını kurtarmasaydı bu çaresizlik onu tüketecekti belkide. İblisler pelerinli adamın sözlerini dinlediler. Pelerinli adam kadınla konuştuğunda kadın farkına vardı yalnızlığının. Yalnızdı. Kimse yoktu. Saldırgan kırmızı gözlü adam yoktu, ürkmüş yalancı kızda yoktu. Kahraman ruhlu adamın birlik beraberlik çağrılarını da duyamıyordu. Sadece kendisi vardı, kendisiyle başbaşaydı. İsmini bilmediği duyguları hissetmekle yükümlüydü. Yalnızlığı bilmeden yalnızlığın ne olduğunu anlamıştı. Korkuyu bilmeden de yapabilmişti bunu. Peki daha bilmediği ne kadar fazla duygu vardı? Hiç bir duyguyu bilmeden bir duyguyu hissetmek nasıl mümkün olacaktı? O yüzden düşündü. Neyi biliyordu? Yalnızlığı. Yalnızlığa odaklandı. Onun yanında getirdiği çaresizliğe ve kederli duygu durumuna odaklandı. Fakat yalnızlık yalnız kalmak istemiyor gibiydi. Başka duygular başka hisler karışıyordu ve kadın ne yapacağı konusunda bilinçsizdi. Kendi içine döndü, odaklandı. Bir şeyler hatırlamak istedi. Belki bir şeyler hatırlayabilirse, yalnızlık dışındaki duyguları da öğrenebilirdi. Öğrenemedi. Kendisi ve yalnızlık dışında bildiği hiç bir şey hatırladığı hiç bir şey yoktu. O yüzden mi şu anda bir çok farklı şeyi hissediyordu, ne hissettiğini bilmeden. Canavarlar onu korkutuyordu, bu soyutlanmışlık hissi onun yalnız olduğunu bildiriyordu. Fakat Azuldir'in orada bir yerlerde olduğunu bildiği için hissettiği bu güvende olma hissi bu rahatlık ne bilmiyordu. Bunu hissetmemesi gerektiğini biliyordu, fakat beyni bunun tam aksi yönde çalışıyordu şu anda. Çünkü hissetmemesi gerektiği ona söylenmişti ve bu yüzden bunu düşünüyordu. Bir duyguyu hissetmemeyi düşününce otomatikman o his üzerine yoğunlaşıyor ve tek bir hisse odaklanma görevinde başarısız oluyordu. Duygularından önce düşüncelerini kontrol altına almalıydı. Bunu başarırsa hislerini tek tek soyutlayabileceğine inanıyordu. Düşündü. Düşünecek bir şey kalmayana kadar düşündü. Sonra tekrar denedi, yalnızlığına odaklanmayı tekrar denedi.
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 20 Jun 2022, 10:12
by GM - Dimensio
Azuldir’in sözlerinin ardından, kendi içine dönerek bir duyguyu yaşamayı arzuluyorsun. Bu aşamada, duyduğun yetersizlik duygusuyla boğuşurken karanlığın içerisinde kendine herkesten uzak bir konuma geçiyorsun. Kapandığın zihninde yalnızlığı en derinine kadar yaşamaya çalışıyorsun. Her bir hücrenin yalnızlık çukurunda yitip gitmesini arzuluyorsun. Kalbin, damarlarına sadece yalnızlığı pompalamak istiyor, ancak zihnin halen daha buna hazır değil gibi duruyor. Gözlerin bir anda büyük bir kararlılıkla açılırken, sadece karanlığı ve hemen yanıbaşındaki iblisleri görebiliyorsun.
Etrafına biraz bakındığında değişen hiçbir şeyin olmadığını görmek, seni adeta daha da yalnızlığa itiyor. Gözlerini bir kez daha kapatıyor ve etrafından kendini soyutluyorsun. Fakat gözlerini her açışın, senin için yeni bir hayal kırıklığı oluyor. İblislerin halen var olduklarını ve sırf Azuldir’in varlığı nedeniyle yerlerinde sabit durduklarını anlayabiliyorsun. Bu durum kendini bir şekilde güvende hissetmene neden olsa da, içten içe seni daha da yalnızlığa itiyor. Ancak denemekten vazgeçmenin sonun olacağını bildiğin için bir kez daha kendine kapanıyor.
Vücudun, artık neredeyse bir şeyler düşünmekten bitap düşüyor. Yalnızlığın içinde kavrulmak istesen de bunu bir türlü başaramıyorsun. Bu anda gözlerini bir kez daha sıkı sıkı kapatıyorsun. Bir anda koluna giren iki insanın çaresizliği ile yere yığıldığını, seni kaldırmak için başkalarının geldiğini, sen yere yığıldıkça yüzlerini göremedin yüzlerce insanın sana doğru geldiğini fark ediyorsun. Bir şekidle tanıdık gelen bu anlarda, senden bekleneni bir kez daha okuyabiliyorsun. Tüm insanlar bir kez daha karanlığa gömülürken bir anda bir anda tanımadık, ancak hiddetli ve gururlu bir sesin yankılandığını hissediyorsun zihninde.
“Sen de mi bir istilacısın insan!?”
Bir anda açılan gözlerin, karşısında 3 metreyi bulan uzunlukta altın rengi boynuzlara sahip bir iblisle karşılaşıyor. Bu ana kadar hissettiğin korkunun birkaç katını hissetmene neden olan bu bakışlar seni olduğun yere sabitlemeye yeterken, etrafında bu koca iblisin var olduğunu fark eden olup olmadığını ve onların da senin gibi tehlike altında olup olmadığını bilmeye yöneltiyor. Ancak kaçamak bakışlarla etrafını kolaçan ettiğinde, birkaç saniye önceki gördüğün iblislerden ve insanlardan hiçbirinin yerinde olmadığını fark ediyorsun. Karşındaki iblis ise, tüm heybetiyle bakışlarını küçümser bir şekilde sana dikmiş bir şekilde duruyor.
Off Topic
Konuda pasiflik süresi 72 saattir. Önceki konunun devamı niteliğinde olması nedeniyle, önceki konuda -varsa- yapılan pasiflik(ler) bu konu için de geçerlidir.
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 20 Jun 2022, 17:07
by Asuriel
Orada olduklarını görebiliyordu kül saçlı kadın. Sadece kendisini ve yalnızlığı arzuluyordu, bunu yapması söylenmişti ona ve bunu yapmaması yada yapamaması yeni doğan hayatının bir anda biteceği anlamına geliyordu. Daha önce yaptığı her şeyi unutmuştu, daha çok şey yapabilme fırsatı da ondan alınmak üzereydi. Deniyordu, fakat başaramıyordu. Gözlerini açtı ve iblisleri gördü. Mahlukatlar bütün iğrençlikleriyle oradaydılar, gitmeyen, bitmeyen karanlığın içinde duruyorlardı. Hem o karanlıktan, hem de bu iblislerden soyutlanmak istiyordu. Azuldir isimli bir adam olmasa onu parça pinçik edebilecek iblislerden kaçmak. Garip bir duyguydu. İnce bir çizgiyle ayrılmış gibiydiler. Çizginin bir kenarında ölüm, bir diğer tarafında yaşam vardı. Bu çizgiyi kontrol edebilen tek kişi de Azuldir'di. Bir gün kül saçlı kadında böyle çizgiler çizebilecek miydi? İnsan olduğu söylenen varlıkları iblis olduğu iddia edilen varlıklardan ayırabilecek miydi? Bu tür hayaller kurmadan önce buradan sağ çıkabilmeliydi. Kendisiyle kaldığında mümkün olacaktı bu, fakat kendisiyle baş başa olmadığını bildiği için mümkün olmuyordu bu. Gözlerini açıyor, kapatıyor ancak hiçbir şey değişmiyordu. İblisler, Azuldir, yaşam, ölüm ve karanlık hepsi aynı yerde duruyordu. Başaramıyordu. Diğerleri ne yapmıştı? Onunla uyanan diğer insanlar. Kendini lider ilan eden adam çıkabilmiş miydi bu karanlık dehlizden? Ya yalancı kız? Yalanların ardına kurduğu kalesi yıkıldıktan sonra bu mahzenden çıkış yolunu bulmak için nasıl bir yol izlemişti, yada izleyebilmiş miydi? Nedense hepsinin başardığını hissediyordu. Hepsi bir şekilde onlara sunulan yolları bulabilmişti, hepsi buradan çıkmak için hüküm kurmak zorunda oldukları iblislerini başarıyla iradelerinin karşısında boyun eğdirebilmişti. Sadece, sadece kül saçlı kadın başarısızdı. Sadece o, burada bir başına kalacak, ya Azuldir, yada iblisler tarafından katledilecekti.
"Hayır!"
Vazgeçemezdi. Beden denen bu etten oluşma kafes ne kadar bitap düştüyse de denemeye devam etmeliydi. Yaşayacaktı! Buradan çıkacaktı. Bunu yapmak zorundaydı. Hissediyordu. İki insanı hissetti. Onların nasıl çaresiz olduğunu hissetti. Yere yığılışını ve o insanların onu kaldırmaya çalışmasını hissetti. O yıkıldıkça başkaları geldi ve onu kaldırdı. Onlarca, yüzlerce insan vardı. Hepsi, hepsi kül saçlı kadını kaldırmaya çabalıyordu. "Kalkmalıyım!" Kalkmalıydı, bu insanların ondan beklediği şeyi gerçekleştirmek zorundaydı, kurtarmalı ve korumalıydı! Karanlık insanları aldı. O gariban insanlar karanlığın hiddetinde yok olurken duymak için çabaladığı o sesi sonunda duydu. Zira gözleri bunun o ses olduğunu doğrulamıştı.
Kocaman bir ejderha ile karşı karşıyaydı. Bembeyaz kanatları, altın pençeleri ve boynuzlarıyla oldukça heybetli ve görkemliydi. Az önceki iblislere karşı kalbinin fazladan mesai yapmasına sebep olan korku gitmişti. Çünkü hissettiği o minik korku bile bu iblisin haşmeti karşısında korkmuş ve kaçmıştı. İşte böyle bir korkuyu hissediyordu kül saçlı kadın. Hareket etmek istedi. Pozisyonunu değiştirmek, stratejik bir lokasyona geçmek için, başaramadı. Başkalarını aradı gözleri, bulamadı. Ne iblisler, nede diğerleri ortalıktaydı. İşte şimdi yalnızdı. Bir iblisin heybetinin altında, ölümün ve yaşamın arasındaki o kudretli zamanın ortasında bir başına kalmıştı. İblisin sorusundaki öfkeyi duydu. İstilacı? Öyle olup olmadığını bilmiyordu. Buraya gelirken bu diyara ne amaçla girdiğini hatırlamıyordu. O yüzden bir istilacı olabilirdi. Küçümser bakışların altında ezilmemek için dik durmalıydı. Derin bir nefes aldı. Yumruklarını sıktığının farkında bile değildi.
"İstilacı mıyım değil miyim bilmiyorum. Fakat buradan çıkmam için seni geçmem gerekiyor, sadece geçmem değil, hükmüm altına girmen gerekiyor! O yüzden gel bakalım!"
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 21 Jun 2022, 09:43
by GM - Dimensio
Ağzından çıkan sözlerle birlikte, karşındaki iblisin kırmızı gözlerinin adeta tüm karanlığı yarıp geçer gibi parladığını görüyorsun. Bu parlamanın altında hissettiğin hiddet ve öfke, henüz daha bakışınla birlikte iliklerine nüfus ederken, attığın adımların ve sözlerinin neye yol açabileceğini düşünmeye başlıyorsun. Parlayan kırmızı gözlerinin ardından kafasını göğe doğru kaldıran iblis heybetini ortaya koymak istercesine iki kanadını da yana doğru açarken, göğsünü de şişirmeye başlıyor. Dişlerinin arasından sızan sıcak havayla birlikte, çatılan kaşları ve keskinleşen bakışları iblisin heybetini katbekat arttırıyor. Bu heybet altında bir anda ezilme hissi yaşamaya başlıyorsun. Hissettiğin yoğun baskı, az önceki iblislerle karşılaştırılamayacak kadar fazla oluyor. Dizlerinin titrediğini ve yere çökmek için vücudunun sabırsızlandığını fark ediyorsun. Seni şu an ayakta tutan tek şeyin zihninden başka bir şey olmadığını anlayabiliyorsun.
İblis beyaz kanatlarını hafifçe hareketlendirirken “Hükmün altına girmek mi? Beni güldürme insan!” diyor gürlercesine. İblisin her bir kelimesinden sana karşı duyduğu öfke ve nefreti hissedebiliyorsun. Ancak iblis sadece bunu hissettirmekle yetinmek istemez gibi “Kim bir insanın hükmü altına girer ki? Varlığınızın tek nedeni ya boyun eğmek ya da yem olmaktan ibaret! Bu yüzden yerini bil insan ve boyun mu eğmek istediğine yoksa yem mi olacağına karar ver! Bundan başka bir kader seni beklemiyor!” diyor. Sözlerinin arasına sıkıştırdığı nefreti saf bir şekilde sana geçiren iblisin, tüm dediklerine kalpten inandığını hissedebiliyorsun. Zira iblisin sana olan bakışlarında, başından beri en ufak bir başkaca duygu göremiyorsun.
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 22 Jun 2022, 12:55
by Asuriel
Uçsuz bucaksız karanlığın, her şeyi kapladığı bir diyarda tüm umudun ve mutluluğun bu karanlık tarafından yutulduğu bir dünyada parlıyordu ejderhanın öfkeyle bezenmiş gözleri. Hiddeti bir alev gibi yanıyordu o gözlerde. Kül saçlı kadının dudaklarından çıkan bir kaç kelime bu hiddete sebep olmuştu. Dikkat etmeyi not etmişti kafasına. Kadın bu düşüncelerle didinirken yaratık kendini göstermekten çekinmemişti. Kanatlarını açtı ve gök o kanatların arkasında kayboldu. Karanlık sanki daha da kararmıştı bundan sonra. Ölüm daha yakınlaşmış ve yaratığın hiddeti ensesine kadar inmişti. Korktuğunu biliyordu, bunu kabullenmişti, lakin korkmamak için inat ediyor, sağlam kalabilmek ve kırılmamak için çaba ediyordu. Böyle olması gerektiğini hissediyordu çünkü. Bir his, bir dürtüydü onu dimdik ayakta tutan. Yaratığın göğsü kabardı, dişlerinin arkasındaki ısıyı gördü kadının gözleri. Baktıkça eziliyordu kadın, baktıkça etkisi altına giriyordu iblisin gücünün. Kafasını salladı hızlıca, buna izin vermemeliydi. Dizleri yalvarıyordu kadına. Bİtap düşmüşlerdi yorulmuşlardı. Vazgeçip bütün bu ızdırabın sonlanması için yalvarıyorlardı kadına. Fakat kadın dimdik durmakta inatçıydı. Durmak zorundaydı. Zira biliyordu, en ufak zayıflık göstergesi en ufak geri adım onu ölüme götürecekti sadece.
Kanatlar hareketlendi. Bu olurken konuşmaya başladı ejderha. Nefret, öfke, tiksinti ve nice adını bilmediği duyguyla sarmalamıştı sözlerini. Susmadı, konuşmaya devam etti. İnsanlardan bahsetti. İnsanlara karşı hissettiği nefreti iyiden iyiye anlamıştı kadın. Ölmek yada itaak etmek. İblis bu yolları sunmuştu kadına. Tıpkı kadının yaptığı gibi. İki dominant ruh karşı karşıyaydı. Birbirlerinden çok farklı olduklarını söylemek güç olurdu. Kadın yüzünde belli belirsiz bir gülümsemenin yerleştiğini hissetti. Bu heyecan bu adrenalin hoşuna mı gitmişti? Bir adım attı iblise doğru. Sert ve sağlam bir adımdı bu. Tıpkı iblisin yaptığı gibi sert ve öfkeli bakışlarını iblise kitledi. Nefret, nefreti hissediyordu, hatta eziliyordu bu nefretin altında. Fakat bükülmeyecek yahut kırılmayacaktı! Ona vurana oda geri vuracaktı!
"Kaderimde. Seni. Tepetaklak etmek var! Boyun eğ!" Tıpkı iblisin söylediği şeylere kalpten inandığı gibi kül saçlı kadında söylediklerine kalpten inanıyor bütün gücünü sözlerine
akıtıyordu.
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 23 Jun 2022, 09:30
by GM - Dimensio
Ağzından çıkan sözler karşısında iblisinin bakışlarının daha da keskinleştiğini ve öfkenin giderek tüm vücuduna hücum ettiğini anlayabiliyorsun. Nefretini körükleyen öfke karşısında göz bebekleri dahi sabit kalmakta güçleşirken iblis kanatlarını hafice yere indiriyor ve sıcak nefesini sana hissettirebilmek için başını hafifçe sana doğru uzatıyor. Adrenalin, normal bir şartta geriye doğru kaçmana neden olacak bu ufak harekete karşı tepkisiz kalmanı sağlarken iblis dişlerini olabildiğince gözlerine sokarak “Hadsiz!” diye gürlüyor. Karanlığın yırtılmamak için direndiği bu gürlemeyle saçların havada dalgalanmaya başlarken iblis “Canımı en çok sıkan şey de işte bu! İnsanların hadsizliği!” diyor söylenir gibi. Bakışlarını bir an olsun üzerinden ayırmayan iblis “Senin kaderin bir insan olarak doğduğun gün belliydi. Boyun eğmek veya yem olmak!” diyor. Ancak bir anda gürlemesine ara veren iblis “Sana bunu ilk elden göstereceğim insan! Göstereceğim ki kim olduğunu ve ne kadar hadsiz olduğunu gör!” diyor.
Bu cümlelerinden sonra başını hafifçe geriye çeken, ardından da tüm bedenini havaya doğru kaldırıp kanatlarını açarak tekrar heybetini sergileyen iblis “Hadi insan! Tepetaklak et beni! Boyun eğdir bana!” diyor sana meydan okurcasına. Ancak hemen ardından “Bunu başar ki sana bir ejderhanın gazabının nasıl olduğunu göstermeyeyim!” diyor bu kez açık bir şekilde seni tehdit ederek.
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 26 Jun 2022, 10:31
by Asuriel
Kül saçlı kadın şu kısa hayatında şunu anlamıştı, sözler birer silahtı. Sözler sayesinde kendinden kat be kat büyük bir canlıyı öfke krizine sokabilmişti. Yine o canlının sözleri kül saçlı kadını korkutmayı başarmıştı. Bu silah insana fiziksel yada zihinsel hasar verebilen somut yapıda bir silah değildi. İnsanı güdüleyen ve güdülenen insanın istenen doğrultuda hareket etmesine sebebiyet veren bir silahtı. Tabii kül saçlı kadın için bu güdülenen ejderha pek pozitif bir şey değildi. Canavar git gide kadının burnunun dibine sokulurken bütün korkuyu iliklerine kadar hissetti. Bütün kasları geri adım atması hatta kaçması için yalvarıyorduysa da bir şeyler onun orada o ejderhanın karşısında dimdik durabilmesini sağlıyordu. Gök gürültüsünü utandıracak kuvvette bir gürlemeyle iblis yerinden oynadı gözleriyle hala kül saçlı kadını delip geçiyordu. Geriye çekilen iblis kanatlarını açtı heybetiyle. İşte başlıyordu. Bu ejderhayla bildiğin savaşmak zorundaydı. Onu tepetaklak edecekti. Bir ejderha nasıl tepetaklak edilebilrdi? Hatta bu mümkün müydü ? Denge! Eğer dengesini bir şekilde bozabilirse iblis belkide kendiliğinden tepetaklak olabilirdi. Bu yüzden kafasını kaldırdı. Bütün vücuduna ve hücrelerine hükmetme gücü için tüm iradesini topladı. Yaratığın -kadına yakın olan- kanadına doğru hızlı bir depar atacak ve zıplama mesafesine geldiği anda kanadının üzerine zıplamaya çalışacaktı. Bunu istemesinin iki sebebi vardı, birincisi insanları bu kadar düşük gören bir iblis, kanadında bir insanın varlığına olabildiğince öfkeyle yaklaşacaktı ve bu öfke muhtemelen iblisin kontrolünü kaybetmesine yol açacaktı. İkinci sebep ise kanatlardan birinin üzerine başarılı bir şekilde binebilirse iblis havalansa bile hala yakın teması koruyabileceğiydi. Derin bir nefes aldı ve bütün kaslarına emretti koşmak için.
"Az laf çok iş."
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 27 Jun 2022, 10:24
by GM - Dimensio
Kafanda kurduğun planla harekete geçiyor ve doğruca iblisin sana yakın olan kanadını kendine hedef alıyorsun. Yaptığın koşuyu iblisin takip ettiğini rahatlıkla görebiliyorsun, ancak iblis senin bu koşuna karşılık herhangi bir harekette bulunma eğilimi göstermiyor. Bu durum da senin kafandan geçirdiklerini sorunsuz bir şekilde uygulamanı sağlıyor ve koşunu kanada doğru yapıp bitirdiğinde, iblisin sağ kanadına doğru zıplıyorsun! İblisin kanadına yaptığın düzgün zıplamanın ardından kendi dengeni korumak için tek elini iblisin kanadının üstüne koyduğunda, iblisin sert ve kabuksu derisini hissedebiliyorsun. Ancak bu aşamada yaşadığın histen çok, planının düzgün gitmesine odaklanmış durumda oluyorsun.
İblisin kanadına çıkmanla birlikte, iblisten beklediğin tepkileri alabilmek için beklemeye koyuluyorsun. İblisin kafasını hafifçe sana doğru çevirmesiyle birlikte, yüzünde belirgin olmasa da gözlerindeki alaycı bakışı görebiliyorsun. Sana herhangi bir şey demeden kanadını bir anda savuran iblis senin tüm dengeni alt üst ediyor ve gerisin geri geldiğin yere doğru düşmene neden oluyor. Yere düştüğün anda ise iblisin içten gelen hırıltısını duyuyorsun. Normalde, bir hırıltıya anlam yüklemek zor olsa bile, iblisin hırıldayarak bile seninle dalga geçtiğini düşünmeden edemiyorsun. Nitekim, sen kendini toparlamaya başladığın anda iblis “Kanadıma çıkarak mı beni tepetaklak edecektin? Sen hadsiz olduğun kadar kafasızsın da anlaşılan.” diyor. Cümlesini adeta bir kahkaha ile sonlandıran iblis bakışlarını bir kez daha sana kilitlerken “Hadi, bir daha dene bakalım!” diyor alaycı bir ses tonuyla.
Re: Doğmuşlardan Kimsesi (Asuriel)
Posted: 29 Jun 2022, 15:57
by Asuriel
Bir ejderle nasıl savaşılır? Yalnızlığıyla savaştığı kadar kolay olabilir mi bu mücadele? Denemeden bilemeyeceği açıktı. O yüzden koştu, çelimsiz dallardan bir araya getirdiği planını gerçekleştirme umuduyla koştu. İblisin kırmızı gözleri üzerindeydi, sanki karanlığı delip geçtikleri gibi kadının bedenini deliyor ve derisinin içine nüfuz ediyordu bu bakışlar. Demekki sadece sözler değil, bakışlarda bir silah olarak kullanılabiliyordu. Belkide, insan vücudu koca bir silahtan ibaretti? Her parçası farklı farklı işlevlerle donatılmış bir savaş makinesi. Bacaklar koşmak ve uzun mesafeleri kat etme amacıyla oluşturulmuş kas yığınlarıydı. Bu koşuyu yapmasını sağlayan, yeri geldiğinde de saf kas gücünü kullanarak rakibe karşı çevirilmiş birer silah. Düşündürücüydü. Tıpkı iblisin tepkisiz kalışı gibi. Keyifsiz ve rahatsız edici bir his, perdelerin arasından sızan güneş ışığı gibi sızdı kadının kalbine. Bir şeyler tersti. Lakin durup düşünecek vakit yoktu. Gemiler çoktan ateşe verilmişti. Zıpladı. Bacaklarının ona verebildiği bütün gücü kullanarak zıpladı ve yaratığın kanadına beklemediği bir iniş gerçekleştirdi. Sert ve kabuklu deri onu pek güzel bir şekilde karşılamadı, kül saçlı kadın bir yabancı, bir istilacıydı zira. Eh buradan çıkabilmek için istilacı olması gerekiyordu zaten o yüzden içine aslında üstüne düştüğü bu durumu pek yadırgamadı. Şimdi planının ikinci aşamasını beklemeye koyulmalıydı fakat kanada konduktan sonra olanlar işte bunları yadırgamıştı.
İblisin yüzündeki o alaycı ve küçümseyici ifade karanlığın içinde bile o kadar belirgindi ki ! Sanki bir kraliçenin huzuruna kabul edilmiş küçük bir solucanmış gibi hissettiriyordu bu bakışlar. Bu muhtemelen iblisin hissetmesini istediği şeydi. Zira ortaya çıkışından beri ne kadar üstün olduğundan ve insanların ne kadar aşağılık bir ırk olduğundan bahsediyordu. Buradan çıktığında bu iblisin böyle konuşmasına sebep olan ne varsa araştıracak ve çözmeyi planlayacaktı. Bu his ve düşünce ona nereden esti bilmiyordu ama nedense doğru hissettiren bir şey olduğu düşüncesini kafasından atamıyordu. Kül saçlı kadın asil düşünceleriyle birlikteyken iblis durmamıştı ve kanadını oynatmıştı. Basit bir hareketi yetmişti kadının tepetaklak olması için. İşte bu gerçek güçtü ve bu durum kadını korkuttuğu kadar etkilemeyide başarmıştı. Yere düştüğü gibi kalkmaya başladı. Bu sırada iblisin bıyık(?) altından ona güldüğünü hırıltılarından ötürü anlayabiliyordu. Ejderhada bunu saklamıyordu zaten, sözleri ve kahkahası kadınla düpedüz dalga geçtiğini yedi cihana haykırıyordu. Saf güçle bu iblisi tepetaklak edemeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Zira sadece kanadını oynatması aralarındaki fiziksel güç farkını idrak etmesine yetmişti. O yüzden farklı bir yol, farklı bir yaklaşım denemek zorunda hissetti. Kendisi saldırmak yerine iblisin saldırması ve onun gücünü ona karşı kullanmayı planlıyordu. Bakışlarını ona kitleyen iblisin gözlerinin içine baktı. "Güçlüsün." dedi. Bu kabullenişi boşa değildi. Yaratığın ona saldırmasını istiyordu, biraz egosunu okşamak fena olmayabilirdi. "Ben gücümü gösterdim! Sıra sende! Saldır bakalım! Göster bakalım bana o bahsettiğin ejderha gazabını!."