Viernoit kelimesinin duyulmasıyla birlikte kendisiyle konuşan adamın suratındaki ifade bir anda değişti. Yılışık yılışık gülümseyen adam, sanki davranışlarından pişmanmışçasına bir ifadeye büründü. Urilirn'in adının tekrardan zikredilmesi dikkatini çekmiş olsa da pek önemsemedi. Köy halkının ona bir çeşit hürmet duyduğunu anlayabilmişti ve açıkçası onu bekliyorlarmış gibi görünüyorlardı. Hal böyle olunca Esther, Urilirn'in henüz buraya gelmediğini bir nevi doğrulamış oldu. Urilirn ya hala iblis diyarındaydı, ya da Aclania'da bitmemiş işleri vardı. İki türlü de kendisi için pek önemli değildi zira günün birinde yollarının tekrardan kesişeceğine emindi.
Adam arkasında bulunan arkadaşlarına dönerek onlara bir şeyler söyledikten sonra kalabalık heyecanlı bir şekilde kendilerine doğru gelmeye başladı. Adam panik içerisinde tekrardan konuştuktan sonra grup adımlarını yarıda bırakarak kederli bir şekilde aralarında konuşmaya başladı. Ne konuştuklarına dair herhangi bir fikri olmasa da Urilirn ve Azahil isimleri konuşmada bir çok kez geçti. Hemen ardından grup büyük hayal kırıklığı içerisinde arkasına dönerek uzaklaştı.
Grubun uzaklaşmasını ardından kel adam Esther'e dönerek bir şeyler söyledi fakat Esther herhangi bir şey anlamadığından ötürü adama bakmakla yetindi. Hemen sonrasında adamın aklına vücut dilini kullanmak geldi ve aynı Esther'in yaptığı gibi yaparak kendisini takip etmesini belirtti. Azahil adındaki adama gittiklerini anlamıştı ve tahminlerince Azahil, Urilirn gibi Aledeslerden biriydi. Onunla karşılaşmadan emin olması elbette mümkün değildi fakat adamı takip etmekten de bir zarar gelmezdi.
Kısa bir yürüyüşün ardından çöplerle kaplı bir evin önünde buldu kendisini. Kel adam güven vermek amacıyla yavaşça kapıyı ittiği vakit kapı menteşeleri den koparak büyük bir gürültüyle yere çakıldı. Kapının düşmesiyle kel adamın suratında şapşal bir gülümseme oluşması aynı anda oluyor fakat Esther buna da pek aldırış etmeden içeriye doğru devam ediyor. Kapıdan girdikleri anda adam bağırarak Azahil'e sesleniyor.
Büyük sayılabilecek salonun içerisini ahşap masa ve sandalyeler doldurmuş vaziyetteydi. Yerlerdeki ve duvarlardaki pislikler uzun süredir burada bir temizlik yapılmadığının işaretçisiydi. Açıkçası Esther burada birilerinin yaşadığını düşünmüyordu, daha doğrusu düşünmek istemiyordu fakat sadece birkaç saniye içerisinde pisliğin içerisinden mor bir saçın yükselmesiyle bu düşüncesi ortadan kalktı. Tam bu esnada kel adam hızlıca eğilerek bir selam verdikten sonra koşarak evden uzaklaştı.
Mor saçlı adamın sapıkça yorumu karşısında Esther soğukkanlılığını koruyarak konuşmaya başladı. "Ben Esther." Kısa bir süre duraksadıktan sonra kafasını hafifçe yana eğerek kısa bir süre adamı inceledi ve "Sende bir Aledes'sin... Sanırım..." dedi. Hemen ardından duruşunu düzelterek adama kısaca durumundan bahsetti. "Urilirn ile yollarımız ayrıldı, şu anda Viernoit'e doğru gidiyorum. Yardımcı olabilirsin diye düşünüyorum." Esther adamdan pek bir şey beklemiyordu zira adını unuttuğu fakat Theo ile buluştuğunda yanlarında olan pis adamdan farksız gözüküyordu. Yine de en azından Viernoit'e nasıl gidebileceğini tarif edebilirmiş gibi gözüküyordu.
Adam arkasında bulunan arkadaşlarına dönerek onlara bir şeyler söyledikten sonra kalabalık heyecanlı bir şekilde kendilerine doğru gelmeye başladı. Adam panik içerisinde tekrardan konuştuktan sonra grup adımlarını yarıda bırakarak kederli bir şekilde aralarında konuşmaya başladı. Ne konuştuklarına dair herhangi bir fikri olmasa da Urilirn ve Azahil isimleri konuşmada bir çok kez geçti. Hemen ardından grup büyük hayal kırıklığı içerisinde arkasına dönerek uzaklaştı.
Grubun uzaklaşmasını ardından kel adam Esther'e dönerek bir şeyler söyledi fakat Esther herhangi bir şey anlamadığından ötürü adama bakmakla yetindi. Hemen sonrasında adamın aklına vücut dilini kullanmak geldi ve aynı Esther'in yaptığı gibi yaparak kendisini takip etmesini belirtti. Azahil adındaki adama gittiklerini anlamıştı ve tahminlerince Azahil, Urilirn gibi Aledeslerden biriydi. Onunla karşılaşmadan emin olması elbette mümkün değildi fakat adamı takip etmekten de bir zarar gelmezdi.
Kısa bir yürüyüşün ardından çöplerle kaplı bir evin önünde buldu kendisini. Kel adam güven vermek amacıyla yavaşça kapıyı ittiği vakit kapı menteşeleri den koparak büyük bir gürültüyle yere çakıldı. Kapının düşmesiyle kel adamın suratında şapşal bir gülümseme oluşması aynı anda oluyor fakat Esther buna da pek aldırış etmeden içeriye doğru devam ediyor. Kapıdan girdikleri anda adam bağırarak Azahil'e sesleniyor.
Büyük sayılabilecek salonun içerisini ahşap masa ve sandalyeler doldurmuş vaziyetteydi. Yerlerdeki ve duvarlardaki pislikler uzun süredir burada bir temizlik yapılmadığının işaretçisiydi. Açıkçası Esther burada birilerinin yaşadığını düşünmüyordu, daha doğrusu düşünmek istemiyordu fakat sadece birkaç saniye içerisinde pisliğin içerisinden mor bir saçın yükselmesiyle bu düşüncesi ortadan kalktı. Tam bu esnada kel adam hızlıca eğilerek bir selam verdikten sonra koşarak evden uzaklaştı.
Mor saçlı adamın sapıkça yorumu karşısında Esther soğukkanlılığını koruyarak konuşmaya başladı. "Ben Esther." Kısa bir süre duraksadıktan sonra kafasını hafifçe yana eğerek kısa bir süre adamı inceledi ve "Sende bir Aledes'sin... Sanırım..." dedi. Hemen ardından duruşunu düzelterek adama kısaca durumundan bahsetti. "Urilirn ile yollarımız ayrıldı, şu anda Viernoit'e doğru gidiyorum. Yardımcı olabilirsin diye düşünüyorum." Esther adamdan pek bir şey beklemiyordu zira adını unuttuğu fakat Theo ile buluştuğunda yanlarında olan pis adamdan farksız gözüküyordu. Yine de en azından Viernoit'e nasıl gidebileceğini tarif edebilirmiş gibi gözüküyordu.




