Doğmuşlardan Gözü Döneni (Ecanus)
İblis ile yaşadığı her şeyi paylaşmayı düşünen genç adam konuşmasını yaptığı sırada karşısında sanki "başka" birisi varmış gibi tepkiler alıyordu. Bu durumun sebebi az önce gördüğü şey ile şu an karşısındaki olan kişi bir olmadığından dolayıydı. Kendisini anlatmaya başlayan iblisin kolunun ve sonrasında olanların gerekçelerini dile getirmişti. Genç adam bu gerekçeleri dinledikçe kafasında karşısındaki iblis için bir takım fikirler oluşmuştu. Yayılan karanlığın, değişen tavırların sebepleri anlaşılıyordu. Ancak ne olduğunu tam olarak bilmediği için bir şeyler isimlendirmek onun için çok zordu. Ne bildiğini de tam olarak bilmediği bu ortamda sessizlik ve iblisin, tehditkar durumuna geri dönmemesi için ne yapması gerektiğine dair bir takım fikirleri hafızasına kazımıştı.
Daha sonrasında kendi geçmişiyle ilgili anlattığı hikaye onun çok ilgisini çekmişti. Kendi yaşadığı hikayeye çok benzediği için iblise sempati duymaya başlamıştı. Ancak o hayal olarak bile hatırlayamadığı şeyleri görmek bile ona yetmişti. Karşısındaki canlının her defasında böyle şeyler yaşıyor olması hayatın bir cilvesi olmalıydı. En azından kendisi için bu durumun yaşanmaması bir nebze de olsa yüreğine su serpmişti. Sonsuza kadar karanlığın içerisinde hapsolmuş birini kurtaramadan bu diyardan göçmek, hedeflediği gerçeklere ulaşmış olsa bile içinde bir kırık olarak her zaman yer edebilirdi.
İblis ile ilgili çıkarımlarıyla onun hakkında fikir sahibi olmayı en azından bir takım şeyleri kavramış genç adam, uzattığı ele gerçekten bir cevap bekliyordu. Bu, sadece ona söylenen görevin bir parçası değildi artık. İdeallerinin gerçekleştirilmesi için sıfır noktasında başladığı zorluklar, ileride neler yaşayacağına dair çok ciddi kanıtlar sunar olmuştu ona. İblisin kendine doğru yaklaşırken ona sarf ettiği sözler genç adamın kalbine dokunmuştu. İsmini sorduğu vakit bir anlığına duraksamıştı çünkü bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyordu. İsim vermek ve isim sormak ne anlama geliyor bu konu hakkında da bir fikri yoktu. Ancak iblisin dileği olan bu karanlıktan kurtulma isteğini görünce kendini tutamayıp, bütün sıcaklığı ve hayatını adamaktan çekinmediği bütün iyilikleri göz önüne geliyordu onun için. Düşündüğü vakit ise yüzünde oluşan o kocaman gülümseme ile onun da genç adam gibi hissetmesi için iblise şu cümleleri söylemişti:
"Merak etme! Birlikte, bu esaretin pençesine düşmüş herkesi en azından son anlarında kurtulduklarına, iyi biri olarak hatırlanacaklarına dair söz vereceğiz ve bunu başaracağız.Ve sen de bu amaç uğruna kanını ortaya koyan, gerekirse kendinden vazgeçecek kadar yiğit birisi olarak anılacaksın..." demiş ve bir süre iblisin tepkisini beklemişti. Kısa süren sessizliğin ardından ise isim konusunda var olan sıkıntısını dile getirmeye başlamıştı:
"Seni nasıl inandırabilirim ama ne ismimi hatırlıyorum ne de sana bir isim verebilecek bilginlikteyim. İsimlerin öneminin de farkında değilim açıkçası. Eğer bana ismini söylersen çok mutlu olurum. Her ismin bir anlamı, anlamların da değerli olan şeyleri ulaşmamıza yardımcı olan etkenler olarak değerlendiriyorum ben." diyordu. Bir süre düşündükten sonra isminin ne olduğunu gerçekten bilmiyordu. İblisin bu gerçeğe inanmasının ardından en azından bu hususa zaman ayırmaya çalışacaktı. Gördüğü şeyler, yaşadığı şeyler belki de ona bir şeyleri ifade ediyordur.
Daha sonrasında kendi geçmişiyle ilgili anlattığı hikaye onun çok ilgisini çekmişti. Kendi yaşadığı hikayeye çok benzediği için iblise sempati duymaya başlamıştı. Ancak o hayal olarak bile hatırlayamadığı şeyleri görmek bile ona yetmişti. Karşısındaki canlının her defasında böyle şeyler yaşıyor olması hayatın bir cilvesi olmalıydı. En azından kendisi için bu durumun yaşanmaması bir nebze de olsa yüreğine su serpmişti. Sonsuza kadar karanlığın içerisinde hapsolmuş birini kurtaramadan bu diyardan göçmek, hedeflediği gerçeklere ulaşmış olsa bile içinde bir kırık olarak her zaman yer edebilirdi.
İblis ile ilgili çıkarımlarıyla onun hakkında fikir sahibi olmayı en azından bir takım şeyleri kavramış genç adam, uzattığı ele gerçekten bir cevap bekliyordu. Bu, sadece ona söylenen görevin bir parçası değildi artık. İdeallerinin gerçekleştirilmesi için sıfır noktasında başladığı zorluklar, ileride neler yaşayacağına dair çok ciddi kanıtlar sunar olmuştu ona. İblisin kendine doğru yaklaşırken ona sarf ettiği sözler genç adamın kalbine dokunmuştu. İsmini sorduğu vakit bir anlığına duraksamıştı çünkü bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyordu. İsim vermek ve isim sormak ne anlama geliyor bu konu hakkında da bir fikri yoktu. Ancak iblisin dileği olan bu karanlıktan kurtulma isteğini görünce kendini tutamayıp, bütün sıcaklığı ve hayatını adamaktan çekinmediği bütün iyilikleri göz önüne geliyordu onun için. Düşündüğü vakit ise yüzünde oluşan o kocaman gülümseme ile onun da genç adam gibi hissetmesi için iblise şu cümleleri söylemişti:
"Merak etme! Birlikte, bu esaretin pençesine düşmüş herkesi en azından son anlarında kurtulduklarına, iyi biri olarak hatırlanacaklarına dair söz vereceğiz ve bunu başaracağız.Ve sen de bu amaç uğruna kanını ortaya koyan, gerekirse kendinden vazgeçecek kadar yiğit birisi olarak anılacaksın..." demiş ve bir süre iblisin tepkisini beklemişti. Kısa süren sessizliğin ardından ise isim konusunda var olan sıkıntısını dile getirmeye başlamıştı:
"Seni nasıl inandırabilirim ama ne ismimi hatırlıyorum ne de sana bir isim verebilecek bilginlikteyim. İsimlerin öneminin de farkında değilim açıkçası. Eğer bana ismini söylersen çok mutlu olurum. Her ismin bir anlamı, anlamların da değerli olan şeyleri ulaşmamıza yardımcı olan etkenler olarak değerlendiriyorum ben." diyordu. Bir süre düşündükten sonra isminin ne olduğunu gerçekten bilmiyordu. İblisin bu gerçeğe inanmasının ardından en azından bu hususa zaman ayırmaya çalışacaktı. Gördüğü şeyler, yaşadığı şeyler belki de ona bir şeyleri ifade ediyordur.
- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
İblisin sözlerinin ardından konuşmaya başlıyorsun ve iblisin tepkilerini gözlemliyorsun. Karşındaki iblis, az önce söylediği sözleri ne kadar içten dile getirmişse sana da aynı içtenlikle bakıyor. İlk cümlen, iblisin içerisinde ince de olsa bir mutluluk yaratmış gibi geliyor sana göremediğin suratında. En azından, iblisten aldığın enerji sözlerinle onu mutlu edebildiğini gösteriyor sana. Ancak devam eden cümlende dile getirdiğin “kanını ortaya koymak”, “kendinden vazgeçmek” ve “yiğit olmak” gibi sözlerin bir anda ortamdaki havayı değiştirdiğini de hissedebiliyorsun. İblisin gözlerindeki parlaklığın sönükleşmesi, bu bahsettiğin şeylerin iblis tarafından kabullenilemediğini veya kabullenilse bile uğraşılmasının zor olduğunu simgeliyor gibi duruyor. Fakat buna rağmen iblis bakışlarını senden ayırmıyor. Bir fikir ayrılığında bile görünseniz, iblisin sana dair inancını henüz kaybettiğini söylemek mümkün görünmüyor.
Bu sözlerinin ardından konu isim mevzusuna geldiğinde, sözlerin ibliste belirgin bir memnuniyetsizlik yaratıyor. Ancak bu memnuniyetsizliğin kaynağını kesinlikle kendin olarak görmüyorsun, zira iblisin yaydığı aura da bu şekilde olmuyor. Tamamen bilinmezlik ve çaresizliğin yarattığı memnuniyetsizlik, iblisten sana doğru fışkırırcasına akarken, iblis hafifçe kafasını eğerek seninle göz temasını kesiyor ve ardından “Üzgünüm, ancak sen ismini söylemeden sana adımı veremem. Her şeyin bir kuralı olduğu söylenir ve sanırım bu işin de kuralı bu. En azından, zihnimin içindeki bir ses öyle olması gerektiğini söylüyor. Bu yüzden, bir şekilde kim olduğunu bulmalısın.” diyor. Hemen ardından kafasını yavaşça kaldırırken “Belki de bahsettiğin esaretten ilk önce kendini ve sonra beni kurtarmalısın. Bunu da ismini bularak yapmalısın.” diyor pek bilgece olmasa da kendince bir yol gösterme çabası içerisinde.
Bu sözlerinin ardından konu isim mevzusuna geldiğinde, sözlerin ibliste belirgin bir memnuniyetsizlik yaratıyor. Ancak bu memnuniyetsizliğin kaynağını kesinlikle kendin olarak görmüyorsun, zira iblisin yaydığı aura da bu şekilde olmuyor. Tamamen bilinmezlik ve çaresizliğin yarattığı memnuniyetsizlik, iblisten sana doğru fışkırırcasına akarken, iblis hafifçe kafasını eğerek seninle göz temasını kesiyor ve ardından “Üzgünüm, ancak sen ismini söylemeden sana adımı veremem. Her şeyin bir kuralı olduğu söylenir ve sanırım bu işin de kuralı bu. En azından, zihnimin içindeki bir ses öyle olması gerektiğini söylüyor. Bu yüzden, bir şekilde kim olduğunu bulmalısın.” diyor. Hemen ardından kafasını yavaşça kaldırırken “Belki de bahsettiğin esaretten ilk önce kendini ve sonra beni kurtarmalısın. Bunu da ismini bularak yapmalısın.” diyor pek bilgece olmasa da kendince bir yol gösterme çabası içerisinde.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
İblisin reaksiyonlarının içtenliği genç adamı çok mutlu ediyordu. Sadece anlaşmak için isimlerinin öğrenilmesi gerektiği gerçeği onu doğrudan sarsıyor olsa da bunu başarmayı istiyordu. Söylediği cümlelerin onu mutlu edebildiğini aynı zamanda üzebildiğini de görebiliyordu. Üzüldüğü sözcükleri fark ettiğinde sebebini anlamamıştı. Fakat bunun üzerine düşmek için şu an hiç uygun değildi. İblisin ona olan inancının hala olduğunu, fikirlerin uyuşmadığı noktaların bulunduğunu göz önüne alınca tekrardan o sık, her zaman söylediği ve inandığı değer sözcüğüne sıkı sıkı sarıldı. En azından neler yaşadığını kısmen tahmin edebildiği bu iblisin kendince haklı sebeplerine ortak olmalıydı ki onunla anlaşabilirdi.
İsim mevzusunda çaresizliği verdiği o memnuniyetsizlik etrafı sarıyordu. Üstelik iblisin konuşmasından anladığı üzere bu hususta ciddi bir kural varmış. Böyle bir kuralın neden olduğunu tahmin etmek onun için çok zor değildi zira her ismin bir değeri vardır. Sırf bu yüzden karşısındaki iblise isim vermek yerine ona, ismini sormuştu genç delikanlı. Fakat iblisin söylediği şey ona çok dokunmuştu. Önce kendini kurtarmalıydı ki başkalarını kurtarabilsin. Bir kahraman kendini bile kurtaramıyorsa, başkalarını nasıl kurtarabilirdi ki? İblise haklı olduğunu, onun iyiliğini düşündüğünü sergiler nitelikle gülümsedikten sonra genç delikanlı buraya gelmesine yol açan şeyi tekrarlayacaktı.
"Ey bana yol gösteren değerler, her şeyin bir değeri olduğu gibi adımı, bana taşıdığım değerimin ne olduğunu anlamama yardımcı olacak o yüce ismi bahşedin!" demişti.
Bunu sessizce içinden dilemesinin ardından zihnini en yoğun duygusuna odaklarken, gözlerini kapatmaya başlamış ve elini kalbinin üzerine koymuştu. O an hissettiği en yoğun duygu ruhunu çevreleyen o bilinmezliğin esaretinden kurtulmak ve nicesi, nice ruhların içerisinde bulunduğu karanlığın sonunu getirerek onların hayatlarına değerli bir son armağan etmekti. Aynı iblisinde dövüşünde olduğu gibi burada da o inandığı değerlerin onu yalnız bırakmayacağına emindi! Kim olduğu kadar ne olduğu, ne olacağı belli olacağı bu anda dileğine şükranlarını sunmayı unutmuyordu onu kollayanlara.
İsim mevzusunda çaresizliği verdiği o memnuniyetsizlik etrafı sarıyordu. Üstelik iblisin konuşmasından anladığı üzere bu hususta ciddi bir kural varmış. Böyle bir kuralın neden olduğunu tahmin etmek onun için çok zor değildi zira her ismin bir değeri vardır. Sırf bu yüzden karşısındaki iblise isim vermek yerine ona, ismini sormuştu genç delikanlı. Fakat iblisin söylediği şey ona çok dokunmuştu. Önce kendini kurtarmalıydı ki başkalarını kurtarabilsin. Bir kahraman kendini bile kurtaramıyorsa, başkalarını nasıl kurtarabilirdi ki? İblise haklı olduğunu, onun iyiliğini düşündüğünü sergiler nitelikle gülümsedikten sonra genç delikanlı buraya gelmesine yol açan şeyi tekrarlayacaktı.
"Ey bana yol gösteren değerler, her şeyin bir değeri olduğu gibi adımı, bana taşıdığım değerimin ne olduğunu anlamama yardımcı olacak o yüce ismi bahşedin!" demişti.
Bunu sessizce içinden dilemesinin ardından zihnini en yoğun duygusuna odaklarken, gözlerini kapatmaya başlamış ve elini kalbinin üzerine koymuştu. O an hissettiği en yoğun duygu ruhunu çevreleyen o bilinmezliğin esaretinden kurtulmak ve nicesi, nice ruhların içerisinde bulunduğu karanlığın sonunu getirerek onların hayatlarına değerli bir son armağan etmekti. Aynı iblisinde dövüşünde olduğu gibi burada da o inandığı değerlerin onu yalnız bırakmayacağına emindi! Kim olduğu kadar ne olduğu, ne olacağı belli olacağı bu anda dileğine şükranlarını sunmayı unutmuyordu onu kollayanlara.
- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
Zihninden kayıp giden cümlen, duyguların bir anda tüm uzuvlarına hücum etmesine neden oluyor ve karanlığın içine kendini bir kez daha bırakıyorsun. Bu ana kadar hissettiğin tüm duyguların seni çevrelemeye başladığını, fiziki olmasa da ruhani olarak hissedebiliyorsun. Her bir duygun, vücudundan kaçıp tekrar sana dönmek için hareketlenerek etrafında dolanıyor. Hüzün, sevinç, merak, korku… Her biri tekrar sana dönüş için kendilerini paralarken, belki bir kahramanın belki de herkesin tutunması gereken duyguları kabul ediyorsun bünyende. Çaresizliğin çaresi olmak amacıyla tutunduğun duygular…
Yalnızlığın yarattığı boşluk hissi, anılarında ve içinde bulunduğun karanlığa bile meydan okuyacak konuma geliyor. İsmini bulmak adına elinde tutunabilecek tek dal olarak duygularını görüyorsun ve seni karşındaki iblisle karşılaştıran duygularına daha sıkı sıkıya bağlanıyorsun. Baş ağrın giderek tüm vücuduna yayılıyor ve ağrın arttıkça gözlerini açmak istiyorsun, tüm bu acıdan kurtulmak için. Birkaç kez istemsiz açılan, ancak saniyelik bir şekilde geri kapatmayı başardığın gözlerin karşında duran iblisin halen seni izlemeye devam ettiğini görmeni sağlıyor. Ancak bu durum üzerinde gereksiz bir baskının da artmasına neden oluyor. Hayal kırıklığına uğratmak, aciz görünmek, sözlerinin arkasında duramamak gibi birçok şey zihninden geçerken bir anda göz alıcı bir parlaklığın içinde bulunduğu tüm karanlığı yok etmek istediğini fark ediyorsun. Gözlerini hafifçe kısarak parıltının kaynağına dönüyor ve bu anda parıltıların içinde bir insanı fark ediyorsun!
Parıltılar içinde olan ve ne yüzünü ne de başka bir uzvunu görebildiğin insan, gökten yanına doğru yavaşça süzülerek inerken, adeta içine bir sıcaklık dolmaya başlıyor. Yüz hatlarını göremediğin ve cinsiyetini de kestiremediğin insanının sana bir tebessümle baktığını hissedebiliyorsun. En azından kalbin bu yönde bir sıcaklıkla kavrulurken ışığın içindeki insanın şefkatli ve naif bir ses tonuyla konuşmaya başladığını duyuyorsun.
Parıltılar içinde olan ve ne yüzünü ne de başka bir uzvunu görebildiğin insan, gökten yanına doğru yavaşça süzülerek inerken, adeta içine bir sıcaklık dolmaya başlıyor. Yüz hatlarını göremediğin ve cinsiyetini de kestiremediğin insanının sana bir tebessümle baktığını hissedebiliyorsun. En azından kalbin bu yönde bir sıcaklıkla kavrulurken ışığın içindeki insanın şefkatli ve naif bir ses tonuyla konuşmaya başladığını duyuyorsun.
"Demek sen de uyananlardan ve ismini arayanlardansın... İsmini zaten biliyorsun."
Ses tonundan da cinsiyetini bile anlayamadığın insan ışığını seninle paylaşmak için sana doğru sağ kolunu uzatıyor ve elini omzuna sıcak ve samimi bir şekilde koyan insan konuşmasını sürdürüyor.
"Yazgına çoktan bir isim verildi."
Bu cümlesinden sonra insanın parıltısı vücuduna doğru akın etmeye başlarken, birden tüm karanlığın aydınlığa dönmeye başladığını fark ediyorsun. Sanki tüm bedenini içine hapsetmek ister gibi yayılan parlaklık, bir an için karanlıktan daha korkunç gibi görünse de, yaşadığın o sıcaklık hissi bedenini parlaklığa bırakmana neden oluyor. Parıltılara bürünen insan da aydınlığını sana devretmişçesine yok olmaya başlıyor.
"Doğumunu selamlayın! Ecanus’u selamlayın!"
Parıltı bu cümleleriyle tamamen yok olurken, bu kez sanki içine dolan tüm parıltının tek bir kelimeyi dile getirdiğini duyuyorsun.
Ecanus!
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Genç adam en başta yolcuğunda iblisini bulmak için yaptığı ritüeli tekrar yapmaya hazırlanmıştı. Üstelik bu sefer korkmaması gerektiğini, kaçmaması gerektiğini biliyordu. Zaten korkmuş, zaten kaçmıştı! Bunların sonucunda ise yoldaşı olmayı kabul eden iblis ile karşılaşmıştı. Duyguları ve inandığı şeylere gözü kapalı inandığı vakit hüsrana uğramadığını bildiği için hiçbir tereddüt, hiçbir kayıp endişesi yoktu onun için. Bu sefer kendinden çok emin ve inanarak bu işi yapacaktı. Onu koruyan, kollamış olan ve ona yolu göstermiş olan değere seslenecek ve ona ismini bahşetmesi için yalvaracaktı.
İlk başta yaptığı gibi odaklandığında bu sefer acı çekmeye başlıyordu. Acının vücudunda yayıldığını hissettiği vakit bir şeylerin farklı olduğunu düşünüyordu. Acının ona verdiği o tarifsiz histen dolayı gözlerini açtığında da iblisi karşısında görüyordu. Başaramadığını düşünerek daha da hırslı, daha da bu tek umuduna sarılarak odaklanmayı deniyordu. Artık kendisi için de değil, karşısındaki iblis için de bunu yapmak zorunda olduğunun baskısı vardı üzerinde. Her şeyin üzerinden gelmesi gerektiğini biliyordu. Kendi esaretinden çıkabilmeliydi ki başkasının esaretine sor verebilsin. Bunun bilincinde olarak tekrar denedi.
Gözlerini bu sefer kapattığında bir parıltıya denk geliyordu. Bu parıltı, onun bulunduğu tüm karanlığı yok etmek istediğini görebiliyordu. Sanki ona yardım etmek istiyor ve onun dileğini yerine getirmek istiyordu.Parıltılar içerisinde üzerine doğru gelen şeyin neye benzediğini kestiremiyordu ama insan olduğu konusunda emindi... Sanki suratında kocaman bir tebessüme sahip, o tebessüm içini ısıtırken bütün bu detaylar üzerinde düşünmeyi unutup o an hissettiklerini yaşamaya odaklanıyordu.
Karşısındaki parıltının ses tonunu duyduğunda sonunda ona inandığı değerlerin ulaştığını hissediyordu. Gözlerini açtığı andan itibaren gördüğü kötü, kaotik şeylerin sonunda parıltının içinden iyiliğin çıka gelmesi ve onunla konuşması; gözyaşlarına boğulmasına neden oluyordu. Elini omzunda hissettiği anda eline dokunmak için hareketlenmek istiyordu ancak faniliği ile bu güzelliğe zarar vermek istemiyordu. Esaretinden kurtulacağını anladığında suratındaki ifade mutluluk gözyaşları ile minnetini sunar şekildeydi.
Yayılan parlaklığın karanlığı sömürmesinin ardından bir an için Ecanus'u da sömüreceğini düşünüyordu. Ancak hiçbir korku; hiçbir endişe etmiyordu bu durumdan. Son yolculuğuna uğurlanacağını düşünüyordu belki de ama yine de bundan dolayı çok mutluydu. Aydınlığı devir almasının ardından da sadece kendinin duyabileceği bir ses tonu ile şu cümleler dökülüyordu ağzından:
"Çok teşekkürler... Bahşettiğin yolda, yazgıma sarılacak ve yolunda yürümeye devam edeceğim..."
diyordu. Bu sırada elleriyle gözyaşlarını silerken ona bahşedilen ismi duymuştu. Onun ismi Ecanus idi!
Yüzündeki tüm mutluluk ve yaşadığı o anlık yalnız olmayış, onu o kadar iyi hissettiriyordu ki kollarını birbirine bağlayıp kendinden oldukça emin; karşısındaki iblise onun sayesinde bunun yaşandığını hissettirecek şekilde gülümseyerek konuşmaya başlamıştı:
"Ben, Ecanus! Esaretimden kurtulmama yardımcı olduğun için teşekkür ederim! İsmini bahşet ve birlikte esaretimizden kurtulup, hayatımızı yaşamaya başlayalım, dostum!" diyecekti. Kimsenin onu duymayacağından şüphe etmiyordu çünkü biliyordu! Biliyordu ki kalpler arasında oluşan bağ, bağların en değerlisidir! Ve karşısındaki iblisin kendisiyle kurduğu bağ ise tam olarak böyleydi. Yüreğinden dilediği her şeyi gerçekleşmesinde onun varlığı göz önündeydi. Bu yüzden merakla iblisin adını duymayı, buradan kurtulmayı ve Ela'ya teşekkür etmeyi bekliyordu genç Ecanus!
İlk başta yaptığı gibi odaklandığında bu sefer acı çekmeye başlıyordu. Acının vücudunda yayıldığını hissettiği vakit bir şeylerin farklı olduğunu düşünüyordu. Acının ona verdiği o tarifsiz histen dolayı gözlerini açtığında da iblisi karşısında görüyordu. Başaramadığını düşünerek daha da hırslı, daha da bu tek umuduna sarılarak odaklanmayı deniyordu. Artık kendisi için de değil, karşısındaki iblis için de bunu yapmak zorunda olduğunun baskısı vardı üzerinde. Her şeyin üzerinden gelmesi gerektiğini biliyordu. Kendi esaretinden çıkabilmeliydi ki başkasının esaretine sor verebilsin. Bunun bilincinde olarak tekrar denedi.
Gözlerini bu sefer kapattığında bir parıltıya denk geliyordu. Bu parıltı, onun bulunduğu tüm karanlığı yok etmek istediğini görebiliyordu. Sanki ona yardım etmek istiyor ve onun dileğini yerine getirmek istiyordu.Parıltılar içerisinde üzerine doğru gelen şeyin neye benzediğini kestiremiyordu ama insan olduğu konusunda emindi... Sanki suratında kocaman bir tebessüme sahip, o tebessüm içini ısıtırken bütün bu detaylar üzerinde düşünmeyi unutup o an hissettiklerini yaşamaya odaklanıyordu.
Karşısındaki parıltının ses tonunu duyduğunda sonunda ona inandığı değerlerin ulaştığını hissediyordu. Gözlerini açtığı andan itibaren gördüğü kötü, kaotik şeylerin sonunda parıltının içinden iyiliğin çıka gelmesi ve onunla konuşması; gözyaşlarına boğulmasına neden oluyordu. Elini omzunda hissettiği anda eline dokunmak için hareketlenmek istiyordu ancak faniliği ile bu güzelliğe zarar vermek istemiyordu. Esaretinden kurtulacağını anladığında suratındaki ifade mutluluk gözyaşları ile minnetini sunar şekildeydi.
Yayılan parlaklığın karanlığı sömürmesinin ardından bir an için Ecanus'u da sömüreceğini düşünüyordu. Ancak hiçbir korku; hiçbir endişe etmiyordu bu durumdan. Son yolculuğuna uğurlanacağını düşünüyordu belki de ama yine de bundan dolayı çok mutluydu. Aydınlığı devir almasının ardından da sadece kendinin duyabileceği bir ses tonu ile şu cümleler dökülüyordu ağzından:
"Çok teşekkürler... Bahşettiğin yolda, yazgıma sarılacak ve yolunda yürümeye devam edeceğim..."
diyordu. Bu sırada elleriyle gözyaşlarını silerken ona bahşedilen ismi duymuştu. Onun ismi Ecanus idi!
Yüzündeki tüm mutluluk ve yaşadığı o anlık yalnız olmayış, onu o kadar iyi hissettiriyordu ki kollarını birbirine bağlayıp kendinden oldukça emin; karşısındaki iblise onun sayesinde bunun yaşandığını hissettirecek şekilde gülümseyerek konuşmaya başlamıştı:
"Ben, Ecanus! Esaretimden kurtulmama yardımcı olduğun için teşekkür ederim! İsmini bahşet ve birlikte esaretimizden kurtulup, hayatımızı yaşamaya başlayalım, dostum!" diyecekti. Kimsenin onu duymayacağından şüphe etmiyordu çünkü biliyordu! Biliyordu ki kalpler arasında oluşan bağ, bağların en değerlisidir! Ve karşısındaki iblisin kendisiyle kurduğu bağ ise tam olarak böyleydi. Yüreğinden dilediği her şeyi gerçekleşmesinde onun varlığı göz önündeydi. Bu yüzden merakla iblisin adını duymayı, buradan kurtulmayı ve Ela'ya teşekkür etmeyi bekliyordu genç Ecanus!
- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
Gözlerini yeni doğmuş biri gibi hızla açtığın anda, karanlığın içindeki hapsolmuşluğunun yok olduğunu hissetmeye başlıyorsun. Yüzüne yayılan mutluluğu karşındaki iblise geçirmek adına cümlelerine başlıyor ve yaşadığın tüm yalnızlığı siliyorsun. İsmini belirtmenin ardından iblisin parlayan kırmızı gözlerinin daha sıcak bir şekilde harlandığını görebiliyorsun. Yüzünü seçemesen bile, onun da tıpkı senin gibi gülümsediğini hissedebiliyorsun. Cümlelerinin sonlanmasından sonra ise iblis kırmızı gözlerini sanki kalbine işliyor ve “Bunu yapalım Ecanus! Ben Zuldrin!” diyor.
İsmini söylemesinin ardından Zuldrin’in vücudunda bir anda kırmızı ve siyah bir parlaklık belirmeye başladığını görüyorsun. Giderek göz alıcı bir hal alan parlaklığa karşı Zuldrin’in bakışlarındaki kırmızılığın ve sıcaklığın da arttığını görüyorsun. Olup bitene, en az senin gibi anlam veremediğini fark ettiğin Zuldrin, parlaklığın kaynağını keşfetmek ister gibi doğrulup ellerine ve kollarına kısa bir süre baktıktan sonra, eski pozisyonuna gerip dönüp sana bakmakla yetiniyor. Kırmızı ve siyah parıltı, yavaşça Zuldrin’in vücut hatlarının silinmesine neden olurken parıltı tüm karanlığı aydınlatmak ister gibi yayılmaya devam ediyor. Giderek formsuz bir hal alan parıltı, bir anda tüm vücudunu sarmak için hareketleniyor. Vücudunun etrafında dolanmaya başlayan parıltı, yavaş yavaş sanki bir kıyafet gibi vücuduna oturmaya başlıyor ve içine dolan bir sıcaklık fark ediyorsun. Bu sıcaklığa kendini bırakırken, parıltı sanki son olarak bir kapüşon gibi kafana geçiveriyor! Az önce Zuldrin’in üzerindeki pelerini kendine geçirmişsin gibi seni sarmalayan parıltıyı vücudunun absorbe etmesiyle birlikte, vücudun ansızın bitkinleşmiş gibi kendini yere salıyor. Önce dizlerinin üstüne çöküyorsun ve ardından kendini geriye doğru bırakarak sırt üstü yatar pozisyona geçiyorsun. Yüzüne yerleşen sıcak bir gülümseme, içine dolan sıcaklıkla daha da artarken, kendini tamamen parıltının yarattığı hisse bırakıyorsun. Gözlerin kapanırken, zihninde Zuldrin’in görünmeyen tarafının sesinin yankılandığını duyuyorsun.
İsmini söylemesinin ardından Zuldrin’in vücudunda bir anda kırmızı ve siyah bir parlaklık belirmeye başladığını görüyorsun. Giderek göz alıcı bir hal alan parlaklığa karşı Zuldrin’in bakışlarındaki kırmızılığın ve sıcaklığın da arttığını görüyorsun. Olup bitene, en az senin gibi anlam veremediğini fark ettiğin Zuldrin, parlaklığın kaynağını keşfetmek ister gibi doğrulup ellerine ve kollarına kısa bir süre baktıktan sonra, eski pozisyonuna gerip dönüp sana bakmakla yetiniyor. Kırmızı ve siyah parıltı, yavaşça Zuldrin’in vücut hatlarının silinmesine neden olurken parıltı tüm karanlığı aydınlatmak ister gibi yayılmaya devam ediyor. Giderek formsuz bir hal alan parıltı, bir anda tüm vücudunu sarmak için hareketleniyor. Vücudunun etrafında dolanmaya başlayan parıltı, yavaş yavaş sanki bir kıyafet gibi vücuduna oturmaya başlıyor ve içine dolan bir sıcaklık fark ediyorsun. Bu sıcaklığa kendini bırakırken, parıltı sanki son olarak bir kapüşon gibi kafana geçiveriyor! Az önce Zuldrin’in üzerindeki pelerini kendine geçirmişsin gibi seni sarmalayan parıltıyı vücudunun absorbe etmesiyle birlikte, vücudun ansızın bitkinleşmiş gibi kendini yere salıyor. Önce dizlerinin üstüne çöküyorsun ve ardından kendini geriye doğru bırakarak sırt üstü yatar pozisyona geçiyorsun. Yüzüne yerleşen sıcak bir gülümseme, içine dolan sıcaklıkla daha da artarken, kendini tamamen parıltının yarattığı hisse bırakıyorsun. Gözlerin kapanırken, zihninde Zuldrin’in görünmeyen tarafının sesinin yankılandığını duyuyorsun.
“Bunu sana ödetmeyeceğim sanma sakın, piç kurusu!”
Off Topic
Son bir RP daha alalım senden, sonrasında konuyu sonlandırabiliriz.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Ecanus, karanlığın içerisinden çıktığı vakit yol arkadaşı olacak kişinin onunla aynı mutluluğu paylaşmasını istiyordu. Bu yüzden yaşadıklarını olabilecek en iyi şekilde karşısındakine yansıtmak istemişti. Bu yaşandığı vakit de iblis de en azından onun kadar mutlu olmuştu. İkisi için bundan sonra başka bir yolculuk başlayacaktı. Vücutlarında beliren gariplikler, ikisinin de anlam veremediği bir takım olaylar yaşanırken parıltı vücudunu sarıyordu iki tarafında. Bunun sonucunda vücudu bitkin düşen Ecanus sırt üstü yatarken yüzünde kocaman bir gülümseme mevcuttu. Yaşananları şaşkınlık ile izlerken mutluluğun da tadını çıkarıyordu.
Ancak Zuldrin'in daha sonrasında sesini duyuyordu. Bu ses, onun öteki tarafından olduğu belliydi çünkü konuşma uslübü ve söylediği laflardan belliydi.Gözleri kapanırken genç adam sadece gülümsemek ile yetiniyordu.
Ancak Zuldrin'in daha sonrasında sesini duyuyordu. Bu ses, onun öteki tarafından olduğu belliydi çünkü konuşma uslübü ve söylediği laflardan belliydi.Gözleri kapanırken genç adam sadece gülümsemek ile yetiniyordu.
- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
Off Topic
Konu sonlanmıştır.
Konu Sonu Ödülü
Konu Sonu Ödülü
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
