Page 1 of 3

Görüşme (Dina)

Posted: 18 Mar 2024, 13:13
by GM - Dimensio
Veruan’ın ortamdan ayrılmasının ardından, adımların seni üs içerisindeki odasına götürmeye başlıyor. Veruan’ın bulunduğu odaya geldiğinde, kapalı olan sıradan kapıyı hafifçe tıklatıyor ve içeriden gelecek bir cevap beklemeden kapıyı aralayıp kafanı içeriye uzatıyorsun. Veruan, sanki en ummadığını ve görmek istemediği kişiyi karşısında bulmuş gibi oturduğu masanın arkasındaki sandalyede doğrulurken, sözlerini söylemeye başlıyorsun. Veruan tamamen ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlediği sırada ise, sen de tamamen içeriye giriyorsun. Tamamen boş sayılabilecek odada bir masa ve sandalye takımından başka gözüne çarpan herhangi bir şey olmadığını görüyorsun. Elbette Veruan’ın seni hemen hemen kapının önünde karşılaması ve sanki bulunduğun noktadan bir adım ileriye gidemeyeceğini göstermek istercesine önünde durması da görüş alanını epey kısıtlıyor. Ancak buraya geliş amacın zaten odayı görmek olmadığından, sözlerine devam ediyorsun.

Ağzından çıkan cümlelerle birlikte Veruan’ın belirginleşmeye başlayan damarları aslında konuşmasına gerek bile bırakmasa da Veruan öfkeli bakışlarını gözlerine sabitleyerek “Sana mı benziyorum? Onca yıl çabala, emek ver ve sonra senin gibi biri çıkıp bana benziyorsun desin, ha? Yazıklar olsun bana!” diyor. Veruan bu sözlerinin ardından yüzündeki memnuniyetsiz ifadesini arttırarak “Ne soracaksan sor, ben de cevap vereyim. Zaten bu işler fazlasıyla saçma bir hal aldı, daha da uzatma!” diyerek tavrını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 20 Mar 2024, 12:58
by Dina
Beklediği gibi bir manzara tam karşısındaydı. Bir kapıyı tıklattıktan sonra başka bir kapı ile karşılaşmıştı. Veruan'ın ona karşı aldığı tavırdan anlayabileceği üzere, onu görmeyi beklemediğini, hatta görmeyi hiç de istemediğini fark edebiliyordu. Ağzından kelimelerini döktükten sonra harekete geçen adamı biraz incelediğinde bir noktada varsayımlarında haklı olduğunu anlamıştı. En azından söylediği sözün ardındaydı. Bu maskeyi takmayalı uzunca bir zaman olmuştu. Utangaç ve sıkılgan tavırlarını aştıktan sonra büründüğü despot yüz, onu bu tarz insanların karşısında çekilemez ve tahammül edilemez kılıyordu. Bunun farkında olarak gelmişti bu odaya. Karşısında adeta duvar gibi dikildiği için, pek de adım atacak yeri kalmamıştı. Sonrasında ise sözlerini döktü dudaklarından adam. Sinirli olduğunu anlayabiliyordu. Aslında daha fazla eğlenirdi, biraz daha sinirlenirse. Fakat bunu tercih etmeyecekti. Nedense onu meraklandıran şeyler aklının bir ucunda belirginleşmeye başlamıştı. Onu biraz daha tanısa belki de fikirleri değişebilirdi. En azından bu ortamda, konuşan diğer kişiler arasında en farklısı ancak en sıradanı da oydu.

"Diğer Aludirler... Bir bakalım. Inias bir kibir abidesi. Bahsettiği gibi biri mi sence? Ben bir cinayet dışında kanıt göremedim. Gadiel ve Diniel ne düşünüyor, ne istiyor çözemiyorum. Makul görünüyorlar. Onları istediğim tarafa çekebilirmiş gibi hissediyorum. Zararsız insanlara benziyorlar. Ancak yalan söylemedikleri ne malum? Zenahpuryu ise kimsenin veremeyeceği cevapların peşinde. Sürekli soru soruyor. Çocukça." diyip kısaca az önceki odada bulunan her bir Aludir'in karakter tahlilini çıkartmıştı ona. Bunları o da biliyordu zira. Kendisine ve diğer Aludirlere tahammül edemediğinin farkındaydı. Dina'nın tavrı ise onun için gerçek bir sorundu.

"Tavırlarım seni irrite etmiştir. Doğru, tavırlarımız benzemiyor. Ama ben yalan söylemem. Ne isem oyum. Bunu fark etmedin mi? Kendimden bir peygambermiş gibi bahsetmem. Aludir ordusunun komutanını öldürdükten sonra kendimi bir ilah gibi pazarlamam. Dünyayı kurtarmak gibi büyük planlarım da yok. Yüzsüz değilim. Sürekli soru sormam. Hele ki cevabını senin de bilmediğin soruları. Hepinize açık açık, ezik dediğim an; buna içerlenen ve sinirlenen yalnız sendin. Biliyorsun, oyumuza ihtiyacınız var. Ancak diğerleri için, onur ve gurur o kadar da önemli değil gibi. Sen ise oy almak için dilenmeyecek, bu lafların altında kalmayacak birisin."

Son sözlerinden sonra yarım adımlık bir mesafeyi parmak ucunda, bedenini öne iterek kat etmeye başladı. Veruan'a biraz daha sokulacaktı ancak, onun rahatsız olacağı bir şekilde değil. Bölgesini işgal edebileceği, savunmasız bir av değildi. Diniel'e yaptığı gibi ona vesvese vermek yapabileceği en mantıksız hamle olurdu. Kısa bir es verdikten sonra devam edecekti.

"Gereksiz soru sormayacağım. Sana oyumu neden vermem gerektiğini anlat. Bunu dinlesem yeterli. Bana güvenip güvenmemen önemli değil. Oyumu da istemeyeceksin zaten. Yalnızca anlat bana."

Az önceki gülümseyen halinden pek eser yok gibiydi. Daha ciddi, daha kasvetliydi. Yüzündeki her bir mimik, gözlerine kenetlendiği adamın her bir sözünü dinlemeye hazır olduğunu gösteriyordu. Bu şekilde beklemeye devam etti. Onun sözünü kesmek ya da başka bir eyleme girişme niyeti yoktu. Yalnızca dinleyecekti.

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 21 Mar 2024, 14:22
by GM - Dimensio
Yüzüne düşen kasvetle bitirdiğin cümlelerin sırasında, Veruan bir an olsun dinmemiş olan sinirini en saf şekilde sana yansıtmaktan çekinmiyor. Bu haliyle, her ikiniz de hiç konuşmasanız bile ilelebet birbirinize meydan okur gibi durabilecek dirayeti fazlasıyla gösteriyorsunuz. Bununla birlikte, söylediğin sözler sırasında Veruan’ın siniri dışında hiçbir şeyi belli etmemesi, onun aslında çözülmesi daha zor bir insan olabileceği düşüncesini de kafanda doğurmuyor değil. Bu yüzden de, sadece onun sinirine oynamanın akılcılığını düşünerek cümlelerin bittiği sırada, bundan sonraki hamlelerin de kafanda dolanmaya başlıyor.

Konuşmanın sonlanmasıyla birlikte Veruan hiç vakit kaybetmeden ve sanki çoktan ne söyleyeceğini biliyormuş gibi “Bir!” diyerek başlıyor konuşmaya. Gözleri, doğrudan gözlerine kilitlenmiş bir şekilde duran Veruan “Kimse, ama hiç kimse, herhangi bir yoldaşımla, dostumla, değer verdiğim kişiyle ilgili olarak onursuz veya gurursuz diyemez, bunu ima bile edemez! Belli ki bunu bilmiyorsun ve bunu henüz bilmediğin için de, organizasyon liderleri için söylediğin şeylerden dolayı sana bir şey yapmıyorum. Görüş ayrılıklarımız olabilir, düşünce yapılarımız farklı olabilir veya birbirimizden nefret edercesine tiksiniyor da olabiliriz… Ancak bu, karşıma geçip onlara dil uzatma hakkını sana vermez. Haddini bil!” diyor. Kelimelerinin her birinin üzerine basa basa konuşan Veruan, ne sana ne de düşüncelerine değer verir gibi bir görüntü sergilemeyi sürdürürken “İki!” diyor. Bu sözüyle birlikte bakışlarını ilk kez sinirli bir halden çıkarıp, üzerine bol miktarda şüphe ekleyen Veruan “Sana göre herkesin bir kusuru var ve herkesi bir şekilde yaftalayabiliyorsun. Peki ya sen? İblis diyarına gidip de oradan bir iblis sayesinde kurtulmadın mı? Daha uyanışını yaşayamadan Almazath denilen piç kurusuyla karşılaşmadın mı? Ve sonrasında yine o piç kurusu sayesinde kendini kurtarmadın mı?” diyor. Sanki çoktan hakkındaki hükmü vermiş gibi sözlerini dile getiren Veruan kafasını hafifçe geriye doğru çekerken “Benim hakkımda doğru düşündüğün tek bir şey var… O da oyunu istemeyeceğim. Güvenmediğim birisinden gelecek olan hükümdarlık bile olsa, buna ihtiyacım yok. Ve ben sana, hatta senin gibi kaç tane varsa alayına güvenmiyorum!” diyor. Bu sözleriyle söyleyecekleri sonlanmış gibi duran Veruan karşıdaki duvar halini daha güçlü bir şekilde belli etmeye başlıyor.

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 25 Mar 2024, 03:58
by Dina
"Bir... Benim gibi önemsiz birinin ne dediğinin bir önemi var mı ki?"

İlk salvoyu savuşturmayı başarmıştı. Ne de olsa onun için bir böcekten farksızdı. Bunu ima etmediğini biliyordu. Lakin havayı bu yönde estirmek istiyordu. Odaya dalışından bu yana, bir duvar gibi kaslı vücudunu dikmesi ve adeta onu geri sektirmek isteyişinden bunu anlayabiliyordu. Yine de ona yansıtmak istediği düşünce şekli, Veruan'ın gerçek fikri değildi. Zira Dina onun için bir tehdit ya da rahatsızlık verici bir unsur olmasa, böyle bir davranış içine girmezdi. Belki de yalnızca başında kalabalık etmesini istemiyordu. Her şekilde, ondan rahatsız oluyordu. Bu ise Dina'ya haz veriyordu. Nedensizce onu eğlendiriyor, sanki karşısında küçük düşse, hiç umrunda olmayacakmış gibi geliyordu. Onu sinirlendirmek ya da çileden çıkartmak; dünyanın en eğlenceli uğraşıymış gibi geliyordu. Yine de yürümeye karar verdiği yolda bu tarz bir eylem içerisine girişmeyecekti. Merakını giderip ayrılmaya karar vermişti.

"İki..."

Son cümlelerine girişmeden önce biraz nefeslendi. Karşısında duran duvara toslamak ve kaza yapmak istemiyordu. Açıkcası, burada bir kaza yapsa umrunda olmazdı. Ne de olsa bu diyarın siyaseti ve iç işleri onu fazlasıyla aşıyordu. Oylamada söz sahibi olması bile diğer Aludirlere haksızlıktı. Dina için bu basit ve beyhude bir uğraştı. Oy hakkının en başından beri olmaması gerekiyordu... Ancak tüm bunlar ideal bir dünya için geçerliydi. İdeal bir dünyada, günlük güneşlik bir diyarda yaşamıyordu. Bu ise ona inanılmaz bir haz veriyordu. Ciddi ciddi karşısına geçip kelimelerini sarf etmeye başladığı andan itibaren takındığı surat ifadesi bir anda değişti. Kendisini daha fazla eyerleyememesi bir yana; sırıtışını yutmak her geçen an daha da zor bir hale geliyordu. Onu itip geçebilir miydi? Kırıp, parçalara bölüp tekrar toplayabilir miydi? Karşısında duran adam, delip geçebileceği birisi değildi. Süslü laflar ve rollere girerek kandırabileceği birisi de değildi. Ona güvenmeliydi lakin bu treni kaçıralı çok olmuştu. Ancak... Kendisi olduğunda, hep bir şansı varmış gibi hissediyordu.

"Sana oy vereceğimi zaten söylemedim. Ancak dediklerin doğru. Ama biraz eksik gibi sanki. Neden ve nasıl kurtulduğumu bilmiyorsun. Çünkü ben hiç bir şey anlatmadım. Size de hiç bir soru sormadım. Gerçi diğerleri gibi yalan yanlış hikayeler de uydurabilirdim. Ama neticede... Sizin gördüklerinize kıyasla, benim gördüklerim ve bildiklerim çok ötede."

Onu meraklandırmak ya da suyu bulandırmak amacıyla söylemiyordu bu sözleri. Veruan için bu çok basit bir argümandı. Onunla tartışmaya bile girmeyeceği türden kolaycı, dediklerini haklı çıkaran ve güvenilmezliğini bir çırpıda zirveye taşıyan. Kanını içse doymayacağı türden bir nefret beslemiyordu ona bir diğer yandan. Ancak karşısındaki duvar, konuşabilen ve sorgulayabilen bir duvardı. Bu sebeple ekecekti tohumları. Ona duyurmak istediği şeylere kıyasla, onun hissettiklerini anlatacak türden.

"Kaderimi göremiyorsun, öyle değil mi? Bu şaşırtıcı değil. Gerçi senin deyiminle piç kurusu bir iblis fazlasıyla görebiliyordu. Ve de Eletha. Benim için daha farklı düşünüyordu sanırım. Ancak ben kendime pek anlam yüklemeyi sevmem. Sandığının aksine zaten oy vermenin güvenmekle bir alakası da yok."

Bir adım uzaklaştıktan sonra son sözlerini dökecekti ağzından. Veruan ile anlamsız bir tartışmaya girmeden bu konuyu kapatmak istiyordu. Bunun ardından ona gerçek niyetini bir miktar da olsa koklatmak istiyordu. En azından kendi kimliğinden ufak bir parça ısırmasına izin verebilirdi. Ancak onun vereceği her cevap bir ters yola sapacak gibiydi. Bir adım daha atacaktı bu çıkmaz sokaktan uzaklaşmak istercesine. Bu duvarı aşmanın bir yolunun olmadığını biliyordu.

"Neyse. Sanırım almam gereken cevabı fazlasıyla aldım. Kim hükümdar olmalı? Bana sorarsan cevabı çok basit. Bizim haksız yere elde ettiğimiz torpilli oylarımız olmadan, o tahtı bileğinin hakkıyla alabilen birisi; hükümdar olmalı. En kuvvetli, ya da en bilge. Hiç fark etmez. Oy vermeye hevesli değilim."

Geriye doğru bir adım daha attı. Kapının hizasına gelene kadar yavaşça sürükledi bileklerini. Bilindik, utangaç ve nazik tavırlarına hızlı bir dönüş olmuştu bu. Ondan gelecek cevabı beklemeye koyulmadan hemen önce bir kez daha konuştu.

"B..bu da pek mümkün olmadığına göre... Ehm! Sohbet için t-teşekkür e-ederim."

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 25 Mar 2024, 11:42
by GM - Dimensio
Veruan yüzüne yerleşen hiddetle sözlerini dinlerken, kurduğun her cümlenin ona batan bir iğne olduğunu hissedebiliyorsun. Sanki varlığın bile Veruan’a ziyadesiyle rahatsızlık verirken, bir de karşısına geçip konuşuyor olman, çektiği ızdırabı onlarca kat arttırıyor gibi görünüyor. Fakat bir şekilde Veruan herhangi bir müdahalede bulunmadan tüm sözlerini dinliyor ve senin en sonundaki performansını da izledikten sonra yüzünde ilk kez hafif bir tebessüm beliriyor. Normal şartlar altında bu tebessümün, avını gırtlaklamadan önceki avcının duyduğu hazzın işareti olduğunu söyleyebilecek olsan bile, konu Veruan’a gelince bu tebessümün başkaca anlamlara da gebe olabileceğini düşünmeden edemiyorsun. Ne var ki Veruan sanki seni daha fazla bekletmek istemez gibi bakışlarını gözlerine dikerken “Her bir sözün… Hayır, her bir nefesin Dina… Her bir nefesin neden bana haklı olduğumu gösteriyor. Eletha’nın hepimizi oyuna getirmesine izleyici olduk, bu konuda kim ne derse desin… Fakat ben yeteri kadar oyunu fazlasıyla acı çekerek seyrettim. Bu yüzden, her bir nefesine sinen oyunlara sadece seyirci kalmayacağım.” diyor. Veruan, karşındaki heybetini savaşmaya hazır bir vahşinin gösterişi gibi sergilemeye başladığı sırada “Belki haklısındır, kaderini Eletha gibi veya o piç kurusu Almazath gibi göremiyorumdur. Belki kendi gördüklerin benimkilerden ve hatta hepimizden üstündür… Peki sence bu umurumda mı? Her bir nefesinde Dina, her bir nefesinde…” diyor. Kapının eşiğine kadar gelmesinin ardından Veruan artık oyunun içinde olduğunu belli etmekten hiçbir sakınca görmüyor gibi tebessümünü ortaya koyarken “Seni kutlarım… Kendine epey sağlam bir düşman edinmeyi başardın. Ne de olsa Dina, sen gördüklerini üstün tutsan bile, ben senin kim olduğunu biliyorum. Kim olduğunu Dina… Sen bir Aludir olarak belirsiz bir geleceği argüman olarak sunarken, ben senin damarlarında akan kanı biliyorum!” diyor.

Bu sözlerinin ardından birkaç saniye duraksayıp gözlerini sana dikmiş bir şekilde duran Veruan aldığı bir nefesin ardından “Bunu da önemsiz göreceğini hissediyorum. Ancak buna karar verecek olan, zamandan başka bir şey değil. Esas, sohbet için ben teşekkür ederim. Kendimi daha fazla haklı hissetmemi sağlayamazdın.” diyerek sözlerine nokta koyuyor.

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 25 Mar 2024, 12:45
by Dina
Kendisini hiç de yapay olmayan bir koku, ses ve imge ile yansıtıyordu oysa ki. Oyunlar oynamanın, ya da başka benliklere bürünmenin kıyısından geçmiyordu. Bazen muzip bir sırıtkanlık, bazen ise meraklı gözlerle dinlemişti karşısındakini. Peşin hükümlülüğü veya sıkkın canı karşısındaki duvarın tavrını her geçen dakika daha da netleştirmişti. Dina için ekmek çıkaramayacağı, boş bir kuyuydu. Oltasını ne kadar savurursa savursun asla tutamayacağı kadar büyük bir balık. Yine de aciz. Yine de duydukları karşısında rahatsızlığını bu kadar aciz ve korkakça dile getirmekten korkmayan birisi. Görünüşünün aksine, bilinmezliğin içinden panik ile çıkmaya çalışan birisi. Bu adam hükümdar olamaz. Onda hükümdar kumaşı yoktu. Güçlü ya da deneyimli olabilirdi. Tek bir üfleme ile karşısında duran zarif bedenli kızı uçuracak olması bu gerçeği değiştirmiyordu. Dina için kaybeden oydu. Zira, onun için bir tehdit değildi. Düşman olmak... Çocukca, acizce. Büyük ihtimalle Dina bu kapıdan çıktıktan sonra hayatına Veruan yokmuşcasına devam edecekti. Zira bir şeye olan ilgisini kaybettiğinde onu görmezden gelmek gibi bir huyu vardı. Ya da uğraşamayacağı kadar büyük bir çaba gerektirseydi... Onu yolundan çekmek ya da başka bir şeride kaymak isterdi. Artık uğraşması gereken bir sorunu da yoktu. Bu gözle bakıyordu.

Karşısındaki herifin tüm sözlerini dinledikten sonra ona hayal kırıklığı dolu çehresini biraz olsun yansıtabildiğini düşündü. Almayı düşündüğü yanıtlar daha farklı olsa dahi, en azından kendisini daha iyi ifade etmesini beklemişti. Belki de tek bildiği buydu. Söylediklerinden ve kibrinden ibaretti. Belki de önyargıları onu esir almış, karşısındaki önemsiz Aludir'in bile bir tehdit olabileceğine onu inandırmıştı. İradesinin az önce lafını ettiği iblis Almazath ile kıyaslanamayacak kadar ufak olduğunu düşündü. Ancak bu bir yanılgı da olabilirdi. Tüm bunların ardındaki sebebin tamamıyla ona duyduğu nefret olabildiğini de göz ardı etmiyordu. Dina ise nefret etmiyor ya da düşmanlık beslemiyordu. Veruan yine bir noktada haklı idi. Önemsemeyeceği konusunda. O sebeple ona yansıttığı hayal kırıklığıyla bezeli ifade suratından pek çabuk silindi.

Seri bir dönüş ile kapı hizasındaki bedenini tam tersi istikamete çevirdi ve büyükçe, savsak bir adım attı. Ardından bir diğer adımı öncekini izledi. Ondan uzaklaşırken zihninde pek yer etmeyi başaramamış bu adamın ileride karşısına ne ile çıkabileceğinden habersizdi. Buna rağmen bir sonraki uğrak yerini düşünüyordu. Aklında belirlediği bir diğer isim olan Vearis. Odasını biliyordu. En azından kendi organizasyonunun lideriydi. Onunla görüşmek istemesinin sebebi esasen ilk izlenimi idi. Eletha'dan aldığı auranın bir kırıntısını görmüş, sezmiş gibiydi. Ancak ziyaretinin sebebi yine de seçim değildi. En azından laflayabileceğini ya da onunla alakalı bir kaç fikir edinebileceğini umuyordu. Adımlarını Vearis'in odasına çevirirken sağ elini kafasını çevirmeden havaya kaldırdı. Veruan'a selam veriyordu. Hoşçakal mahiyetinde, detaysız ve önemsiz bir selam. Elini bir kaç saniye daha havada tuttuktan sonra yanına indirdi. Yürümeye devam etti. Vearis'in kapısının önüne geldiğinde içeride birisinin olup olmadığını kontrol edecekti. Oda müsait ise kapıyı çalarak girmek adına izin isteyecekti.

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 26 Mar 2024, 11:17
by GM - Dimensio
Veruan’a salladığın elin, onun tarafından büyük bir öfkeyle izlendiğini hissetsen bile, dönüp arkana tek bir bakış dahi atmadan yürümeyi sürdürüyorsun. Adımların seni Vearis’in odasına doğru sürüklerken, kafandan istemsizce onlarca konuşma senaryosu ve cevaplar geçmeye başlıyor. Ancak tüm bunlar, birkaç saniyelik yaşam belirtisi göstermekle yetiniyor, zira tüm bunları aklından silip sadece adım atmaya odaklıyorsun kendini. Nitekim, kısa bir süre sonunda ise Vearis’in odasının önüne kadar geliyorsun. İçeride birilerinin olup olmadığını kontrol etmek için kulağını yanaştırdığında, içeriden pek de bir ses gelmediğini duyuyorsun. Bu yüzden kapıyı çalmak için elini hafifçe kaldırıyor ve verdiğin nefesle birlikte kapıyı çalmak için elini hareketlendiriyorsun.

Kapıya vurmak için elini indirdiğin anda, elinin kapıyla buluşma anı bir anda başka bir elini araya girmesiyle yarıda kalıyor! Bakışların hemen sağ tarafına dönüp seni durduran elin sahibini görmek için hareketleniyor ve bir anda yüzündeki gülümseme ile Gialdir’in seni durduran kişi olduğunu görüyorsun! Gialdir eline dokunmuş olmanın verdiği histen kopmak istemez gibi, elini bırakmadan aşağıya doğru indirmeye başlarken kısık bir ses ile “Beni özlediğini duydum da, gelip bir hal hatır sorayım dedim.” diyor. Her zamanki tavırları ve en son Gyugnal’dan posta yememiş gibi neşeli duran Gialdir, hafifçe sana yaklaşıp derin bir nefes almasının ardından fısıltı halinde “O kadar bıkkın adımlıyordun ki bu haline dayanamadım! Biraz nefes alalım mı? Belki de ilgini çeken bir şeyler buluruz.” diyor. Gialdir bu sözlerinin ardından ise istemeye istemeye elini bırakarak seni herhangi bir şey için zorlamadığını belli etmeye çalışıyor gibi duruyor.

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 27 Mar 2024, 03:33
by Dina
İçeriden bir seda duymamasının hemen ardından kapıyı tıklatmaya hazır beklettiği elinin kavrandığını hissetti. Ardından elini tutan diğer eli gördü. Kafasını hemen sağına çevirdi refleksif bir hamle ile. Donuk suratını bir anda şekle soktuktan sonra karşısındaki tanıdık sima ile göz göze geldi. Gialdir'i gördüğüne pek sevinmemiş olsa dahi garip bir şekilde rahatlamıştı. Neticede yapmak istemediği şeyleri yapıyor, konuşmak istemediklerini konuşuyor ve duymak istemediği şeyleri duyuyordu. Gialdir ise tanıştığı andan itibaren olanca saflığıyla ona genellikle duymak istediği şeyleri söylüyordu. Saf olabilirdi ancak kendisini kapalı bir kutu olarak gördüğüne emindi. Yansıttığı benliği, iyi niyeti bir toz perdesiyle kaplıydı. Bunu biliyordu zira kendisi de zaman zaman insanlara karşı bu şekilde kendini yansıtmaktan hiç çekince duymuyordu. Koridorlarda dolanmanın ve kasvetli kapılardan girmeye çalışmanın bıkkınlığını taşıyan yüzü, bir anda alev alarak sağındaki adama gülümsemeye başladı. Kurduğu ilk cümleye ithafen kafasını utangaç ve masum bir tavırla aşağıya doğru salladıktan sonra ona biraz daha yaklaştı. Bu esnada kapıya tıklatma ve içeri girme planını biraz ertelemiş oldu.

Gialdir'in teklifine karşılık vermek amacıyla söze girmeden önce elini bıraktığını fark etti. Dina için bir önemi yoktu gerçi. Zaten düşündüğü şeyi sormuştu ona. Nazikçe kabul etmekten başka bir çaresi olduğunu düşünmüyordu. Bununla birlikte büründüğü gıcık tavrı biraz olsun üzerinden atmak ona iyi gelebilirdi.

"~Aaah... Gialdir-tatlım! Seni göremeyince Gyugnal'ın yanında gitmişsindir diye düşünmüştüm. Ama buradasın! Taa.. tabii! Yürüyelim!"

Kelimeleri ağzından döktüğü gibi ilk adımını kapının ters istikametine, koridorun derinlerine doğru attı ve peşinden gelmesini bekledi. Bu esnada sıkkınlığı ile ilgili bilgi verebilirdi. Gerçi, Gialdir'in bundan haberi olduğunu ve tahmin ettiğini düşünüyordu. En azından bütün Aclania'nın bu haberle çalkalanıyor olması gerektiğinin bilincindeydi. Birazcık düşündüğünde, ondan işe yarar bir kaç bilgi de alabilirdi ancak bunu gerçekten istiyor muydu kendisi de bilmiyordu. En azından hükümdar seçimi ile ilgili onu sıkboğaz etmek yerine daha farklı konulardan da bahsedebilirdi. İçinde Aclania olmayan, ya da ucube organizasyon liderlerinden uzak konular ilgisini daha çok çekiyor gibiydi.

"Organizasyon liderleriyle görüşüyordum.. Veruan denen adam benden nefret ediyor anladığım kadarıyla. Ben ona ne yaptım ki? Sapık gibiydi zaten...." Bu esnada bedeninin bir kısmını zarif bir dönüşle ona sergiledikten sonra utangaç bir poz ile kollarını önüne çekti. Bu esnada göğüslerinin iyice sıkıştığının farkındaydı. Kafasını bir saniyeliğine yere eğdi ve bürünebileceği en utangaç tavrı sergiledi ona karşı. Sanki dokunsalar ağlayacakmış, çığlığı basıp kabuğuna sinecekmiş gibi. Savunmasız ve zarif.

"Seçim canımı sıktı da biraz... Yani... İlgimi çekmedi... Senin aklına daha eğlenceli bir şeyler geliyorsa söyle! Efendi Gialdir!"

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 01 Apr 2024, 10:03
by GM - Dimensio
Hitabınla birlikte yüzüne kocaman bir gülümseme yayılan Gialdir, konuşmanın içinde Gyugnal’ın isminin geçmesiyle hafifçe düşen yüzüne engel olamıyor. Yaşadığı bir kaybın ardından duyulan öfkeyle karışık hüznün izlerini taşıyan bu düşüşle birlikte, Gialdir’in açık karnını görmüş olmak aklına kazınan bir nokta oluyor. Elbette bu konuda tam olarak hislerini anlayamamış olsan bile, çoktan kapının eşiğinden geçtiğini de idrak edebiliyorsun. Yine de Gialdir teklifini kabul etmenle birlikte tekrar yüzüne bir tebessüm yerleştirirken, gözlerine de o bilindik parıldamayı kondurmayı başarıyor. Adımlamaya başlamanla birlikte ise, Gialdir hemen yanına kadar gelerek senden ayrı kalmaksızın yürümeye başlıyor.

Koridorda ilerlediğiniz sırada söylediğin sözler üzerine Gialdir’in yüzündeki tebessümün daha da arttığını rahatlıkla fark edebiliyorsun. Ancak bu artışın altında yatan memnuniyetin basit kişisel duygularmış gibi olmayışı, istemsizce de olsa seni konunun içine doğru çekmeye başlıyor. Fakat dönüşünle birlikte tüm odağı bir anda dağılan Gialdir, karşında titrememek için kendini zor tutan bir erkeğe dönüşüveriyor. Bakışları çoktan gözlerinden uzaklaşan Gialdir, hiçbir çekince göstermeden göğüslerini kesmeye başlarken, sanki her ikinizin de bunun bilincinde oluşunun getirdiği rahatlığı sergiliyor. Göğüslerinin anatomisini detaylı bir şekilde analiz etmesinin ardından Gialdir, gördükleri karşısında tatmin olmuş bir edayla bakışlarını gözlerine doğru ilerletirken, bir süre dudaklarına takılı kalmayı da ihmal etmiyor. Bu esnada ağzından dökülen cümleler, basit bir erkek için fazlasıyla yeterli olsa bile Gialdir hızlıca koridora ve kapılara bakmasının ardından, hemen sağ tarafınıza denk düşen ilk kapıya doğru ilerliyor. Seni kolundan yakalayarak yanında sürükleyen Gialdir, bir hışımla odanın kapısını açıp seni odanın içine doğru ittirmesinin ardından, kendisi de odaya giriyor ve kapıyı kapatıp kapıya yıkılmaz bir duvar gibi sırtını yaslıyor.

Girdiğiniz odanın, Veruan ile konuştuğun odadan pek de farksız olmayan tasarımı, esasen organizasyon liderlerinin pek de kendileri özgü bir yanı olmadığını gösteriyor. En azından üs içerisinde özel herhangi bir mobilya veya dekorasyon yoluna gitmemiş olmaları, gözüne hem olumlu hem de olumsuz olarak yansıyabilecek gibi görünüyor. Ne var ki, Gialdir’in karşında parıldayan ve sürekli vücut hatlarında gezinen bakışları, başına gelen en büyük tehditlerden biriyle yüzleşecekmişsin hissi uyandırıyor. Gialdir, yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirmesiyle birlikte “sapık” olabilmek için gerekli tüm kriterleri ziyadesiyle sağlamasının ardından “Çok daha eğlenceli şeyler yapabiliriz Dina… Mesela tabuları yıkmakla başlayabiliriz!” diyor. Bu sözlerinden sonra hafifçe omuzlarını silkeleyip kendini de daha rahat bir şekle sokmak ister gibi görünen Gialdir, her an üzerine atlayacakmış gibi gergin bir duruşa geçmesiyle birlikte “Belki biraz canın sıkılacak ama…” diyor ve hafifçe yutkunmasının ardından “…girmek istiyorum!” diyor. Ancak bu sözler ağzından çıktıktan sonra yüzüne bir kızarma yerleşen Gialdir iki elini kaldırıp sallamaya başlarken “Yemin ederim konuya dedim! Yutkunurken kelimeyi yuttum! Konuya girmek istiyorum! Yemin ederim!” diyor hızlı hızlı. Omuzları düşüp iki kolunu aşağıya doğru salmasının ardından Gialdir başını da hafifçe eğerken “Offff… Saçmalamayı kesmem lazım!” diyor. Pişman ve bir o kadar da çaresiz bir şekilde eğdiği başını birkaç saniye bu şekilde tutan Gialdir, aldığı birkaç nefesin ardından bakışlarını sana doğru kaldırırken, bu kez gözlerinde bambaşka bir parıldamayı sana sunarak “Uzatmayacağım Dina… Konuyu aşağı yukarı anladığını da hissediyorum.” diyor.

Gialdir’in bir anda değişmiş gibi görünen ruh hali, esasen sadece kendini olaya vermiş olmasının bir getirisi gibi duruyor. Zira halen daha göğüslerine ve dudaklarına kayan bakışlarına engel olmayan Gialdir birkaç nefes alışverişinden sonra “Organizasyonlara karşı ordumuzun düştüğü konumdan haberdarsındır. Biz de organizasyonların senin karşında düştüğü durumdan haberdarız. Peki hepimiz her şeyi biliyorsak, neden bilmiyormuş gibi yapıyoruz? Neden birlikte bir şeylerin altından kalkabilecekken, bir başımıza ruhumuzun çekilmesine neden olan olaylarla uğraşıyoruz? Her şeyin çok daha kolay ve eğlenceli olabileceğinin farkındasın, öyle değil mi? Sen de kaderimizi bu organizasyona liderlerine bırakamayacağımızı fark etmişsindir. Boaldir olsa, bir nebze anlayabilirim. Hatta Hanbium bile olsa, bunu kabullenebilirim… Fakat elimizde kimler var? Bırak kim ne yaparsa yapsın Dina… Sana sadece, bu yapılanları manipüle edebilme imkanı sunmak istiyorum.” diyor gizleyemediği bir heyecan ve zevkle.

Re: Görüşme (Dina)

Posted: 04 Apr 2024, 00:42
by Dina
"Aaaahh! Efendi Gialdir! Ack..."

Gialdir ile birlikte kısa bir yürüyüşün ardından sürprizlerle bezenmeyen basit kelamları, biraz da ona sunduğu görsel şovla aklını çelmiş olacak ki; Gialdir'in kendisiyle birlikte onu bir odaya ittirişi ve kapıyı kapatışını düşünüyordu. Gialdir'i biraz olsun tanımasa, en azından tavırlarını bilmiyor olsa, ona yaklaşır ve istediğini verir; ardından şah damarına dişlerini geçirir ve çenesini bir mengene gibi sıkardı. Fakat... Onu bu görüşü, onda bir şeylerin değişmeye başladığını anlatıyordu ona. Çocuksu heyecanı, garip abazalığı ya da neşesi değil elbet... Gyugnal'dan bahsettiği an yaşadığı burukluk, seçimden konu açıldığında yüzüne yansıyan hevesi gibi şeyler. Bir şeylerin onda değişmesi, yeni bir şeylerin içinde filizlenmesi gibi. Gialdir, büyümüş gibi görünüyordu. En azından insanların travmatik olaylar yaşadıklarında bir şeyleri kaybetmesi, yerlerini doldurmak için yeni fikriyatlar ve hisler kazanmaları gibi. Gialdir büyüyor ve gelişiyordu. Oğlunun büyüdüğünü görüp kemale eren bir anne gibi izliyordu onu. Duygulanmamak elde değil... Ancak yine de fazla heyecanlı, hevesli, kontrolsüz bir salaktı. Ona tahammül etmek önceden daha zordu. Şimdi ise etki alanında olduğu için bir nebze tahammül edebiliyordu. Onu nasıl süzdüğünü, nasıl baktığını gördüğü için; içi rahattı. Ancak bu noktadan sonra onun güveni, bir kıvılcım kadar parlak; yanmayan kor ateş kadar da sönüktü. Zira, bu kadar kısa sürede bu kadar değişmiş biri için artık Dina tehlikeli olabilirdi. Zira, onun içini görmeye başlayabilirdi. Bir noktada fiziğinin ve yüzünün maskesinden kurtulacak ve zincirleri ona yöneltecekti. Dina bu sebeple tedbirliydi. Ancak kontrol yine de ondaydı. İtilmiş, kapatılmış olmasına rağmen; bir dağ gibi karşısında dikiliyordu.

Girdikleri oda, az önce Veruan ile konuştukları odadan farksızdı. Burası bir organizasyon liderine yahut yüksek rütbeli bir askere ait olabilirdi. Nitekim, bu odanın boş olduğunu biliyor olmalıydı Gialdir. Bu güzergahtan geçerken konuşacağı kelamları kimsenin duymasını istemediğini anlamıştı. Planlı bir sürprizdi bu. Küçük bir sapıktan, biraz kafası çalışan bir sapığa dönüşmüş olmalıydı. Bu noktadan sonra Dina, Gialdir'in ilk sözleri ile birlikte konuyu önemli bir hususa getireceğini anlamıştı. İlk cümlelerinde yaptığı sapıkça gaftan sonra şaşkın yüz ifadesinin boyutunu biraz arttırmış, ancak ona olan meraklı bakışlarını hiç gaz kesmeden yansıtmaya devam etmişti. Bu minik sapığı dinlemeye devam ettikçe, biraz olsun onun hakkında fikirleri netleşiyordu. Bir süre kem küm ettikten sonra ve libidosunu dizginlemeye gayret gösterdikten sonra doğrudan konuya girmişti. Bu noktada yüz kaslarını oynatma gereksinimi duymamıştı Dina. Meraklı, utangaç ve diğer yandan şaşkın yüz ifadesi ile onu dinlemeye devam ediyordu.

Tamamen söyleyeceklerine odaklanmıştı. Bu konuşma, önceden planlanmış bir konuşma olmalıydı. Gialdir, açıkca bir taraf olarak karşısındaydı. Bu çekişmenin ve ülkenin içerisinde hiç bir tarafa ait hissetmeyen Dina için, söyledikleri fazlasıyla ilgi çekiciydi. Birliktelik... Gialdir, Dina için bir gizem değildi. Lakin Dina halen onun için bir gizemdi. Bu bir yem olmalıydı. Dina için önemi olan şeyleri bilmiyor, ya da şansını deniyor olmalıydı. Artık onu tartmaya çalışmıyor ya da yemliyor olduğundan şüphelenmiyordu. Bu düşünce yersizdi. Açıkca, organizasyonlara olan güvensizliğini dile getiren Gialdir; bu noktada Dina'nın onlar karşısında aldığı konumun önemine değiniyordu. Her ne kadar heyecanlı ve savruk olsa dahi, amacını anlatmayı başarmıştı. Lakin her şeyi anlatmamıştı. Bu konuda çekincesi yoktu Dina'nın. Gialdir, sorulan sorulara cevap verirdi. Bu konuda rahattı. Son cümlesi ise Gialdir için dahi manipulatifti. Dina'yı tanıdığını, yani en azından artık fikriyatına hakim olduğunu zannediyor olsa gerek. Dina için bir bilmece değildi oysa ki. Onu manipule edebilirdi lakin...

Artık bu iş fazlasıyla ilgisini çekiyordu.

Ve sormaktan çekinmeyecekti. Gialdir onunla konuşurken bir planla gelmiş olmalıydı. Dina için ne verebilirdi? Ne yapabilirdi de onu bu oyunun içine çekebilirdi... Bunları düşünmüş olmalıydı. Şimdi karşısındaki utangaç ve ürkek ceylan için fazlasıyla cüretkar ve karmaşık cümleler kurmuştu. Ancak bilmiyormuş gibi yapmak istemiyor olsa gerek. Kendisini Gialdir'e göstermekten çekinmezdi. Ancak, farklı bir yüz, farklı bir motivasyon ile. Dina'nın benliğinde bir katmandı bu. Birliktelik istiyordu, bir güç birliği. Dina için kolaydı.

"G... Gialdir! Böyle şeyler söylemen doğru mu? Ben... Ben sana bir şey olmasını hiç istemem. Biliyorsun... Buradaki ilk arkadaşım sensin. Bu kulağa çok tehlikeli geliyor!"

İlk sözlerini heyecanlı tavırlarıyla dedikten sonra, ürkek ancak seri bir adım aldı ona doğru. Kapıda adete bir set gibi duran Gialdir'e doğru bir adım daha yanaştı. Yüzündeki silinmeye yüz tutmuş utangaç ifade yerini git gide boş bir tuvale bırakıyordu. Ve sonra o tuvalde sonbaharı müjdeleyen yapraklar savruluyordu. Sessiz, puslu bir hava; güneşini kaybetmiş çorak toprakların sessizliğini yaşıyordu orada. Kasvetli tablonun sesi ve ışığı olmuştu şimdi. Bir annenin, bu kasvetli akşamda evladını uyuturken söylediği bir nenni gibi. Sedadan yoksun, heyecandan arınmış. Duru bir ses tonu ile konuştu. Boşluğa bakar gibi, gözleri boşluğa kilitlendi. Tekrar konuştu.

"Onlar organizasyon liderleri.. Yani onlar Efendi! Ben ise... Ben sandığın gibi biri değilim... Basit, korkak ve işe yaramaz biriyim. Onlara karşı ne yapabilirim ki? Eğlenceli olur... Haklısın. Ancak o kadar kibirli ve umursamazlar ki, onlara konuşarak bir şey anlatabilme ihtimalimiz olsa... Bunu yapabilirdim. Aklındaki şey tam olarak ne bilmiyorum, yalnızca... bana anlatmanı isterim."

Son sözlerini dökmeden önce bir adım daha aldı. Artık onun alanına iyice girecekti. Gözlerini bir an olsun ayırmadı. Halatla bağlıymışcasına çekti ona bedenini. Yüzünde çizilmiş kasvetli bahar tablosu iyiden iyiye sarının tüm tonlarını hissettiriyordu suretinde. Ve bu surette şimdi gece oluyordu. Çatıyordu kaşlarını, aralıyordu ıslak dudaklarını. Davetkar ve cüretkar bir şekilde sokulmuştu ona. Sonra durdu. Son sözünü söyledi.

"Ben... Ben... Bu kadar yalnızken... Seni de kaybetmek istemiyorum."