Page 1 of 2
Seçim (Dina)
Posted: 26 Jun 2023, 16:15
by GM - Dimensio
Önünde durmuş olduğun kapıdan içeriye girdiğin anda, son derece küçük bir odayla karşılaşıyorsun. Odanın içine sızan Güneş odanın içini oldukça aydınlık bir hale getirmişken, dikkatini ilk çeken şey sanki odada kimse yokmuşçasına boş oluşu oluyor. Ancak gözlerin karanlığı alıştığında, duvar kenarına sinmiş bir şekilde yere uzanmış bir sima görüyorsun. Üzerinde tamamen siyahlar bulunan ve saçı sakalına karışmış adamın hafif horlar gibi çıkan sesi kulağına epey bir tanıdık geliyor. Bunun yanında burnuna gelen nahoş koku, bir anda geçmişte yaşadıklarının canlanmasına neden olurken, yerde yan bir şekilde yatan adamın tek gözünü açmasıyla kaderine küfretme eşiğine geliyorsun. Zira yerde yatmakta olan adamın Gyugnal olduğunu anlaman ve içeride başkaca bir kişi bulunmaması, en kötü kaderin bir kez daha seni ziyaret ettiğini gösterirken Gyugnal sol tarafına yatmış halindeki tek değişikliği yapıyor. Sol kolunun üst kısmını yere koyup, dirseğini 90 derece kırarak eliyle başını destekleyen Gyugnal, açık olan sağ gözünü sana dikmiş bir şekilde "Nasıl gidiyor?" demekle yetiniyor, sanki tüm bu manzara normalmiş gibi.
Her ne kadar sana bir mülakattan ve 3 organizasyondan bahsedilmişse de, içeride Gyugnal'den başka kimse olmaması tüm bu olayların nasıl döndüğü konusunda kafanda şüpheler oluşturuyor. Ancak Gyugnal, hiçbir şekilde garip veya aksi bir durum varmış gibi görünmüyor gözüne.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılamaz.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 30 Jun 2023, 18:59
by Dina
Güneş gözünün ferini canlandırırken odanın diğer detayları dikkatini çekmeye başlıyordu. içeri girer girmez yüzleşmeye zorlandığı durum karşısında ağzını açmadan, şaşkınlığını gizlemeden kalmıştı. Fakat fazlasıyla ifadesiz kalması, durumu karşıdaki sırtlan için fazla okunabilir kılmalıydı. Bu noktada Dina için akıllı bir hamle ya da durumu çevirebileceği bir adım yoktu. Farklı birileriyle muhatap olma umuduyla geldiği bu yerde muhatap olması en zor insan karşısındaydı. Nitekim karşısındaki insan, o ise tabii.
Biraz daha ilerledikten sonra cümlelerini duydu. Fazlasıyla umursamaz, kendi zihniyle çelişir sakinlikteydi. Manzara kolay okunuyordu. Kapıyı açtığı gibi gafil avlanmıştı. Tabii karşısındaki insan, gafil avlayan ise tabii. Kötü bir talihti bu. Burnuna dolan o küflü koku bunu anlatıyordu ona. Lakin bu kader, aynı kapıya çıkıyorsa tabii. İçeri girdikten itibaren bu kadar nostaljik hissetmek ona biraz zorlama gelmişti. Bu noktada farklı bir hamle yapma şansı yoktu. Karşısındaki, bütük ihtimalle Gyugnal idi. Lakin olmama ihtimalini zorlayacaktı. Az da olsa, bu yaşadığı bir başka yetenek, bir başka sihir olabilirdi.
"Eehm.. İ..iyi gidiyor. T..teşekkür ederim. Ben Dina. Siz kimsiniz?"
Karşısındaki insan gerçekten Gyugnal mıydı, bunu anlamalıydı. Daha kolay bir yolu yoktu. Zira kim olduğunu sormaktan başka bir yolu yoktu. Yüksek ihtimal dalga geçilecek ve gerçeği suratına rüzgarda süzülen kanadı kırık bahtsız bir serçe gibi çarpacaktı. Olsun varsın, Dina tedbirli birisiydi. Bunu bırakamıyordu. Mülakat yahut organizasyondan da eser yoktu. Kaderinin bu herife kalmış olmasından rahatsız da olsa, şu an için durum aleyhineydi. Bunu yaşayacak, deneyimleyecekti.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 03 Jul 2023, 17:00
by GM - Dimensio
Sorduğu sorunun bir cevabı olup olmadığını bile umursamayan bir tavırda duran Gyugnal’e karşı verdiğin cevap, onun zerre ilgisini çekmiş gibi durmuyorken, konuşmanı bitirdiğin soru işaretiyle birlikte Gyugnal’ın gözlerinin hafif de olsa açıldığını görüyorsun. Ancak sana doğrudan bir cevap vermek yerine derin bir nefes alan Gyugnal, bunu olabildiğince sesli bir şekilde dışarıya verirken yerinden yavaşça ve oldukça zahmetli bir iş yapar gibi doğrulmaya başlıyor. Neredeyse beli 90 derece dik bir şekilde kalkan Gyugnal, belinde onlarca fıtık varmış gibi yavaşça ve hoşnutsuz bir yüz ifadesiyle doğrulmasının ardından “Tanımazdan gelme.” diyor hissiz bir şekilde. Bu sözlerinin ardından hafifçe belini öne doğru ittirip sırtında belli bir gerginlik yaratan Gyugnal lafı dolandırmaktan uzak bir şekilde “Sana talip olan organizasyonları vazgeçirdim. Senin boktan ve edepsiz bir kız olduğunu söyledim. Gialdir’de de sağolsun salyasını akıtınca işler tıkırında gitti.” diyor. Bu konunun dünya üzerindeki en anlamsız konu olduğunu vurgularcasına ve senin nazarında durumun hiçbir kıymeti bulunmuyormuşçasına konuşan Gyugnal gerinmesini sonlandırdıktan sonra bir derin nefes daha veriyor. Kafasını hafifçe sağa doğru yatırdıktan sonra sana birkaç saniye bakan Gyugnal “Bana kalırsa organizasyonlar falan hikaye, o yüzden hepsini boşver… Ama organizasyona girmeyince de olmuyor, saçma bir bürokrasi nedeniyle.” diyerek kendince gereksiz açıklamalar yapıyor. Bu aşamada Gyugnal konuşmasını giderek hızlandırıyor ve cümle içerisindeki kelimeleri adeta birbirine girmeye başlıyor. Fakat Gyugnal, bu fasıldan da hızlıca sıkılmış gibi omuzlarını silkmesinin ardından “O yüzden benim istediğim bir organizasyona gireceksin ve sonrasına oturup bakacağız.” diyor, tüm konuşma sonlanmış ve her şey bir çözüme kavuşmuş gibi rahatlayarak. Ne var ki, bu noktada sanki bakışlarındaki boşluğu fark etmiş gibi duran Gyugnal hafifçe kaşlarını kaldırırken “Bir sorun yok ya?” diyerek konu hakkında kendisi açısından önemi olmadığını bilsen bile sana fikrini soruyor.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 06 Jul 2023, 02:34
by Dina
Sualini yüklenen kelime katarları dudaklarını terk edip boşlukta yayılmaya başladığında; Gyugnal'ın suratındaki kasların bir dikiş ipiyle bağlanmışcasına ince ve belirsiz hareketleri; bu durumun onda en ufak bir ilgi uyandırmadığını anlatıyordu. Karşısındaki kişi amasız ve fakatsız Gyugnal idi. Bir yanardağın patladığı anda, etrafa saçtığı küf ve kül bulutu gibi verdiği o derin nefes; ciğerlerindeki tüm sıkıntının ve ruhundaki erinmişliğin belirtisi gibiydi. Koca bedenini yattığı garip pozisyondan doğrulturken sanki bir soba borusuymuşcasına eğdiği beli, sonrasında aldığı yamuk postür ve takındığı ifade tekrardan ona hoşnutsuzluğunu belli ediyordu. Neyse ki bu durumu hızlı geçiştirmişti. Tek bir cümle ile. Ardından burada olmasının asıl nedenini anlatmak amacıyla konuşmaya başlamıştı.
Gialdir ile birlikte el ele vermiş, organizasyonları birer birer vazgeçirmişti. Dina bu cümleyi ilk duyduğu an, onun için farklı bir planı olduğunu ve bunun çıkarına olduğunu anlamıştı. Lakin tatlı bir elmanın, çürük yerini ısırmışcasına ekşitti yüzünü. Yaşadığı şey, çölde vaha bulmak gibi gelmiyordu ona. Zira Gyugnal'ın kendisini bu denli kısıtlaması, onun için hayra alamet değildi. Nitekim içini görmeye en yakın insan oydu, tüm karşılaştığı insanlar içerisinde. Suratını ekşitti, içi gibi. Karşısındaki goblinin sıkkın suratı, ortamı daha da gererken Dina bu noktada ne söylerse söylesin, altta kalacakmış gibi hissediyordu. Kapıdan girdiği andan itibaren kaderini ve seçimini bu haydut kılıklı yapmış ve ona en ufak kelime etme şansı bırakmamıştı. Dina için bu tereddütsüz savaş ilanıydı.
"Tuvalete giderken de benimle gelecek misin? Ya da senin istediğin şeyleri yiyeyim, senin aklındaki kitapları okuyayım. İsmimi değiştireyim ister misin? Sen koy ismimi. Bu kadar mı kaptırdın kendini bana yoksa? Hep bu kadar kısıtlar mısın?"
Öne doğru aheste bir adım attığı gibi yumruklarını sıkılı buldu. Refleks ya da değil, içinde birikmiş volkan olmasa bile bir grizu idi belki de. Öfkesi tepesinde olmasa dahi kulaklarındaydı. Azar azar damlamaya başlamıştı ve bulundukları ortamı daha da ısıtmaya, daha da germeye başlamıştı. Gyugnal'ın aklındaki sebebin ne olduğu ile ilgileniyordu, lakin şu an değil. Sınırlarını işgal eden bu kaçak, bu yabancıyı durdurmalıydı. Başaramasa dahi, denemesi gerekiyordu. Bugün değilse, yarın ona karşı vereceği savaşta galip gelen olduğunda; bunu hatırlamasını sağlamalıydı.
"Tsch. Sorun var mıymış... Başka şansım var sanki." dedikten sonra duruldu. Bir anda hiddeti söndü. Yavaş yavaş sıkılı yumruklarını açtı ve önüne baktı. Yavaşça söylendi. Tıslamaya devam etti ve saçlarını düzeltti. Alnında biriken ter damlacıklarının yere düşmesine izin verdi, gözlerini ovuşturdu. Sonrasında keskin bir bakışla tekrar nişan aldı. Duyup duyamayacağından emin olmadığı bir ses tonuyla söylenmeye devam etti. Haydut kılıklı, zebani ve çok bilmiş tarzı şeyler söylüyordu. Ne söylediğini ise laf ağzından çıktığı gibi unutuyordu. Bu esnada karşısında dikilen Gyugnal'dan cevap bekliyordu.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 06 Jul 2023, 12:54
by GM - Dimensio
Konuşmaya başladığın anda, tahmin edebildiğin üzere Gyugnal’ın yüzünde hiçbir mimik oynamaması, sözlerinin kendisi açısında pek de önemli olmadığı ve hatta neredeyse umursanmadığını ortaya koyuyor. Durulmak için yaptığın hareketleri, basit birer davranıştan ibaret gibi görünen Gyugnal kendine kendine söylenmelerini bile umursamadan öylece dikilmeye devam ediyor. Ancak söylenmelerin sürdükçe Gyugnal konuşma imkanı bulamayacakmış gibi sıkılgan bir şekilde nefesini verirken “Tamam tamam… Sidiğin, yediğin, vesaire vesaire… Bunlar umurumda değil. Başka şansım var mı peki? Neden olmasın.” diyor. Bu sözlerinden sonra odanın içinde hafifçe adımlamaya başlayan Gyugnal bu sırada sen sanki hiç odada yokmuşsun gibi dururken, birkaç adımının ardından bakışlarını sana çeviriyor. Seni alıcı gözüyle olmasa bile dikkatli bir şekilde süzen Gyugnal “Hala bir şeylerin farkında değilsin gibi. Aslına bakarsan olmaman daha iyi…” diyor. Keskin bir şekilde adımlamaktan vazgeçerek olduğu yerde duran Gyugnal “İlk kez iblis diyarına girdiğinde, normalde Almazath gibi bir iblisle karşılaşmazsın… Hatta Almazath denilen iblisin tırnağı edecek bir iblisle dahi karşılaşmazsın! Hadi diyelim ki bir mucize yaşandı ve bu gerçek oldu… Bu durumda yine Almazath gibi bir iblisin elinden sağ kurtulamazsın.” diyor. Bu sözlerinin ardından yüzüne belki de ilk kez belirgin bir hoşnutsuzluk yerleştiren Gyugnal “Azuldir ile iletişime geçmeye çalıştım. Ancak kendisi Hükümdar ile görüşeceğinden falan bahsetti. Bana vakit ayıramayacakmış, sinsi piç kurusu!” diyor. Gyugnal’dan böylesine hoşnutsuz bir yüz ifadesi görmek bile başlı başına bir istisnayken, onun küfre varan cümleleri istisnaların içerisinde bile apayrı bir yer ediniyor. Ancak Gyugnal bu duruma pek de takılmış gibi durmayarak bakışlarını sende tutmayı sürdürüyor ve ardından “Almazath’ın tüm arzusu belki de bahsettiğin gibi Azuldir’den ileri geliyordur, ancak bu senin de bir şekilde onun hedefine girmediğin anlamına gelmeyecektir. Bu yüzden, tek derdim bir kez daha Almazath veya onun gibi bir iblisle karşılaşmaman. Olur da karşılaşırsan da, bu kez hazır olman!” diyor.
Gyugnal sözlerinin anlaşılır olup olmadığını bakışlarıyla teyit etmesinin ardından “Bu noktada illa başka şans istiyorsan, gidip o işe yaramaz organizasyonlardaki adamları çağırırım ve nasıl istersen o şekilde takılırsın. Sana birkaç lanetten görev verirler, ufak tefek iblisleri keser, sonra kendini oldum sanırsın. İki gün sonra değil Almazath, Sigluran seviyesinde bir iblisle karşılaşırsın ve vücudunun on parçaya bölünmemesi için zırlarsın.” diyor. Hemen ardından ise kafasını hafifçe sağa doğru eğen Gyugnal “Ya da benim dediğimi yaparsın ve ayak takımıyla uğraşmaktan ziyade kabuslarına dolan iblisleri yok edersin.” diyor. Gyugnal bu sözlerinden sonra iki elini de yana doğru açarken “İblislerimiz çarpıştığında dediklerimi düşün ve ona göre kararını ver.” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 20 Jul 2023, 01:36
by Dina
Son sözlerinden sonra hissettikleri karışıktı. Öfkeyle karışık hissettiği bu belirsizlik, gücünü elinden alıyor gibiydi. O adama baktıkça sinirlenmişti. Ruhu köpürmüştü. Bu sinirli ve kızgın ruh, göğsünde alevlerin yükseldiği karanlık bir odada duruyordu. Gözlerinde yanan öfkenin kıvılcımları, yüzünde birer hiddet resitaliyle dans ediyordu. Sorgulayıcı düşünceler, umutla karışık bir anlam arayışının peşindeydi.
Bir anlığına içi gibi oda da bu karanlıkla doldu, sessizliği içine çekti ve ruhunu sislerin arasında kaybettirdi. Sinirli yürek, kızgın ruhun eşlikçisi olarak yolculuk ediyordu bu karanlık serüvene. Karşısında duran siluetin sözlerini anlamlandırmaya çalışırken, gözlerindeki parıltılar düşüncelerin labirentinde kayboluyordu.
Gyugnal'ın ağzından çıkan her kelam bu düşünce karmaşasına bir resital sunuyordu. İçinde kopan merakla bezeli fırtınalar, ruhunun öfkeyle olan destansı dansını bozuyordu, hüznü ise bir melodiye dönüştürüyordu. Birden meraklı benliğine bulmacayı çözebileceği bir anahtar sunulmuştu sanki. Lakin pek yardımcı olacağa benzemiyordu. Zira Almazath'dan bahsettiği an Dina'nın daha önce üzerinde durmadığı ancak düşündüğü şeyi söylemişti. Dina'nın oradan sağ çıkmasının mümkün olmayışı. Evet, basit gibi ancak tam olarak değil gibi de. Diğer yandan Azul'den bahsettiği an Gyugnal'ın girdiği şekilleri gördüğü an anlamıştı, arada ciddi bir nefret vardı.
Gyugnal'ın tüm dediklerinden sonra onu süzmek adına hiç bir şey yapmadı. Artık belirsizlikler daha da belirsizdi. Hiç olmadığı kadar. Zira tüm kaderi bu adamın elindeyken ondan daha fazla nefret edemezdi. Ateşkes yapar gibi davranabilirdi. En azından bir süreliğine. Onu olmadığı bir şeye inandırmaktansa rol yapmamayı, inandıracağı şey olmayı tercih ederdi. Dina denemekten kaçınmazdı.
"Beni biraz yanlış değerlendirdin sanırım. Sende nasıl bir izlenim bıraktım bilmiyorum ama... Ben öyle işinize yarayacak, potansiyeli yüksek, yetenekli biri değilim. Böyle hissediyorum. Büyük konuşmayı seviyorum ama büyük heveslerim falan yok. Tanımadığım bir dünyaya uyandım ve onu biraz olsun bir şeyleri anlamlandırmaya çalıştım. Yani buradaysam, şans eseri buradayım."
Belirsizliklerin ortasında dururken, sancılı düşünceleriyle bir rapsodi sahnesine dönüşüyordu. İçindeki coşkulu temposu, ritimleri sarsıyor ve umutsuzlukla tuttuğu nefesi seslendiriyordu. Bu dipsiz odada, hayal kırıklığı ve öfkenin tuvalinde resmedilen o silueti anlamlandırmaya çalışırken, içsel dünyası bir yıkımın izlerini taşıyordu. O siluet Vybukh değildi. O siluet Gyugnal değildi. Kendisinden ibaretti. Tuvalde yalnız bir biçimde, beyazlığın ortasında kara bir siluetti. Dört bir yanı umutsuzluk ve gerçeklerle kaplıydı. Sözlerindeki gerçeklik canını yakmıştı. Lakin bir şey haricinde. Gerçeklikten onu çekip çıkaracak, dört kolla sarılacağı bir yalan. Hevesleri yok muydu?
Dina gözünü açtığı andan itibaren hevesleri için yaşayan, vahşi bir hayvandı.
"Sen nasıl istersen öyle olsun. Erkenden ölmem benden çabucak kurtulabilmek için bunu yapıyor olma ihtimalin var sonuçta. Ama olsun. Bunu pek umursamıyorum zaten."
Doğruların kekremsi tadından devam ediyordu.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 24 Jul 2023, 13:27
by GM - Dimensio
Yüzüne yerleşmiş ifadesizliğin içerisinde sözlerini dinlemeyi bekleyen Gyugnal, ağzından dökülen cümlelere rağmen zerre bir mimik göstermeden sözlerini sonlandırmanı bekliyor. Konuşman bittiğinde yüzüne hafif bir hayal kırıklığı ibaresi çöken Gyugnal hafifçe bir nefes vermesinin ardından sağ elini açık bir şekilde yüzüne koyuyor ve elini hafifçe oynatarak suratında gereksiz bir dalgalanma yaratıyor. Bu hareketinin ardından elini yüzünden çekmeden, işaret parmağı ve orta parmağı arasında görülen tek gözünü sana çeviriyor ve “Şans eseri mi dedin?” diyor boğazından gelen hırıltılı bir sesle. Gyugnal suratındaki elini yavaşça indirmeye başlarken “3-10 oynarken gelen zarlar şanstır. Ya da Vurgun oynarken çektiğin kartlar şanstır… Hatta bir adım ileri gidip, Gialdir’in seninle karşılaşması bile şanstır diyebilirim. Ancak Almazath’ın karşısına bir şekilde çıkmış olman şans falan değil, bundan fazlası.” diyor. Cümleleri bittiği anda kolları tamamen aşağıya sarkmış bir halde duran Gyugnal “Sana seçilmiş kişi olduğunu veya bu kokuşmuş dünyadaki laneti kaldırabilecek yegane kişi olduğunu falan söylemiyorum. Potansiyelinin veya yeteneğinin olup olmadığı konusunda bir şey diyemem, zira isminde beliren kaderi görebilecek kudrette değilim.” diyor. Sözlerinde her zamanki gibi yalanın veya laf cambazlığının zerresi olmayan Gyugnal hafifçe bir nefes vermesinin ardından seni yavaşça süzdükten sonra “Sadece bildiğim, bu rüzgar bir gün yön değiştirecek ve o gün geldiğinde en azından elimden geleni yaptım diyerek ölecek olmam. Hepsi bu.” diyor.
Bu sözlerinden sonra hareketsiz bir şekilde durarak birkaç saniye sana bakan Gyugnal sonrasında elini kıyafetinin iç cebine sokuyor ve cebinden parlak bir cisim çıkartıyor. Elinde tuttuğu cismi hafifçe birkaç kez elinden döndürmesinin ardından bunu sana fırlatıyor. Avuç içi büyüklüğündeki cismi havada yakalayıp incelemeye başladığında, ön kısmında özenli işlemeler ve Aclania bayrağının bulunduğunu görüyorsun. Üzerinde başkaca bir yazı bulunmayan nişanın sağ kenarında ince bir çıkıntı olduğunu fark ediyorsun ve bu çıkıntıya hafifçe bastırdığında, nişanın ikiye açıldığını görüyorsun. Kapağın altında kalan kısımda el işlemesiyle DINA yazdığını, diğer yüzde ise kabartmalı ve detaylı bir taç çizimi olduğunu görüyorsun. Bu sırada Gyugnal “Artık Kraliyet Savaşçıları Birliği’nin bir üyesisin. Bu üyelik pek işine yaramayacak belki ama en azından elinde tuttuğun nişan hayatını daha kolay bir hale getirecek.” diyor, değersiz bir şeyden bahseder gibi.
Elindeki nişanı incelemeyi bitirip kapattığın anda Gyugnal “Kraliyet Savaşçıları Birliği, meşru hükümdarın gayelerini hedef edinmiş kimselerdir. Organizasyonlarının amacı, hükümdarın arzularını gerçeğe çevirmek… Hükümdarın arzusu dışındaki her şey düşmanlarıdır.” diyor inanmadığı gerçekleri laf olsun diye anlatır gibi. Hemen ardından ufak adımlarla kapıya doğru ilerlerken “Sana birileri bir şey sorarsa en azından buna göre cevap verirsin.” diyor. Adımlarına devam eden Gyugnal hemen yanına geldiği anda duraksadığında ise “Var mı bir sıkıntı?” diyerek vedalaşma faslına geçtiğinin sinyallerini veriyor.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 28 Jul 2023, 03:07
by Dina
Her şey fazlasıyla hızlı akıp gidiyordu. Ucunu yakalamak zordu bu ipin. Ellerinden kayıyordu. Zaman tutamadığı bir kayış gibiydi. Dikenlerle dolu bir sarmaşık gibi, üzerine gelen dalgalar gibi. Maviliği örten bir karanlık gibi. Gözleri önünde kaderinin ne derece elinde olmadığına ve uyanışından sonraki dünyada ne kadar özgür olmadığına şaşırıyordu. Lakin nafile. Heyula onun için iyi olanı seçiyor, en doğrusunu yapmışcasına böbürlenmeyi ihmal etmiyordu. Hiç bir şeyi umursamadığını her fırsatta gösteren bu yalancı... Malesef ki hayattan vazgeçmişliği o nasırlı ellerle ve bitkin gözlerle tam olarak yansıtamıyordu. Tezatlık, hareket ve sözlerinde saklıydı. Lakin şu zamana kadar kaderinin büyük bir kısmını çizmiş olan bu lanetli yaratık, onun kaderine yine de vakıf değildi. Bu, Dina için tek bir anlama geliyordu. Bunu yapabilecek insanlar olmalıydı. Yahut başkaları. Dina bunu bilmek ister miydi? İstememek enayilikti. Eğer ki kaderi acı bir sonla bitecekse, varsın bitsin. Burukluk yaşamaktansa, her şeyi dolu dolu yaşayarak tadını almak isterdi. Ancak buna vakıf değildi. Bu, daha sonraları şaşırmaması gereken bir şeydi. O nedenle aklında bulunduracaktı. İsmini kendisi seçmemişti. Beyninde yankılanan bir sesti. Bu sesi ona fısıldayan her ne ise, bir gün ulaşmak istiyordu. Gyugnal'ın kendisi ile ilgili söylediklerine her ne kadar ilgili gibi davransa dahi içinden bunları pek de önemsemediğini biliyordu. Zira, Gyugnal'ın hakkında ne düşündüğü şu an için halen umrunda değildi. Zaten ona karşı giriştiği bu mütevazilik hamurunu yoğurmak pek de kolay olmamıştı. Bir şekilde bu maskeyi ciddiye almış ve ciddi ciddi mesai harcamıştı. Potansiyel falan. Dina tüm sözlerini dikkatle dinlemişken kafasını salladı motive olmuş bir şekilde. O kadar motive olmuştu ki gücü yetse, tek hamlede o deyyus kafasını bedeninden ayırır; gözlerini oyar ve göz çukurlarını toprakla doldurup çiçek açmasını beklerdi. Tek arzusu buydu onu dinlerken. Onun kafasını bedeninden ayırmanın bir yolunu bulabilir miydi? Bir gün bunu göz açıp kapayıncaya kadar yapacak kadar güçlenebilir miydi?
Önce Gyugnal'ın suda sektirmelik bir taş gibi fırlattığı cisme dikkat kesildi. İşlemeler ve bayrak. Önemsiz ve değersizdi Dina için. Gözlerini parlattı ve Gyugnal'ın suratına bakmamak için bir bahaneymişcesine sadece bu cisme baktı. Yeşil gözleri daha da parlarken sağ kenarındaki çıkıntıya bastırdı ve nişan açıldı. Kapakta ismini gördüğü an gülümsedi. En azından artık bir yere aitti. Hiç bir şeye bağlılık hissetmeyeceğini ve şu an için herhangi bir şeye değer vermeyeceğini adı gibi iyi biliyordu. Lakin bir yerden başlaması gerekiyordu. En azından yapacaklarının bir sınırını çizebilmeliydi. En azından eğlenebilmeyi bekliyordu. Zira şu ana kadar biraz eğlenmişti. Nesneyi incelediği sırada Gyug da konuşmaya başlamıştı. Söylediği en önemli şey ise bunun hayatını daha kolay hale getireceğiydi. Kraliyet Savaşçıları ile ilgili söylediklerine ise gülümseyerek karşılık verdi. Göz devirirse Gyugnal garip karşılamazdı zira bu işin ne kadar dandik olduğunun o da farkındaydı. Dina gülümsedi. Gyugnal cümlesini bitirdikten sonra nesneyi incelemeye devam etti ve gülümsemesini sürdürdü. 32 diş sırıtıyordu. Derin bir nefes alıp kafasını aheste aheste Gyugnal'a çevirdi.
"Bok gibiymiş." dedi gülümseyerek.
Hemen ardından beklediği tepkiyi alacaktı. Gyugnal ne dediğini umursamayacak, ancak içten içe ona katılacaktı. Bütün bunlardan bahsederken o kadar heyecansız ve rezildi ki, sanki sıçtığı boku tanıtıyordu. O derece umursamazdı. Lakin Dina bu kadarıyla yetinmeyecekti. En azından bu sefer dürüst olacaktı. Çünkü her ne kadar beklentiyi düşük tutsa da, bir şeyden emindi. Artık daha fazla eğlenebilirdi. Çünkü yeni bir merakı ve yeni de bir hedefi vardı. Varlığından emin olduğu, ancak ilk defa varlığı karşısına çıkan kişi. Tanımıyor, bilmiyordu. Ancak bir yerlerde vardı. Şimdiden içindeki öfke harlanıyordu. Öğrenmeliydi. Ne kadar hükmediyor, neye hükmediyor... Ne kadarına sahip. Bilmeliydi.
"Hükümdar kim? Beni tanıştıracak mısın? Bundan sonra onun için çalışacaksam ne kadar sağlam biri görmek isterim. "
Re: Seçim (Dina)
Posted: 03 Aug 2023, 07:32
by GM - Dimensio
Elindeki nişanı incelemenin ardından kocaman sırıtan suratınla kurduğun ve iki kelimeden ibaret okkalı cümlene karşılık, Gyugnal'ın bir an için parlayıp sönen göz bebekleri, sanki onun bu iki kelimeye tüm varlığı ve kudretiyle katıldığını gösteriyor gibi geliyor. Gyugnal ile bugüne kadar aranızda geçen onca konuşma içerisinde hiçbir zaman böyle bir tepkiyle karşılaşmamış olmak ve karşılaştığın bu tepkinin "bok" üzerine olması bir yana, onunla ortak bir paydada buluşmuş olmanın getirdiği farklı düşünceler kafanın içinde dönüp durmaya başlıyor. Ne var ki, Gyugnal'in tepkisi ne kadar anlık ise senin tüm bu düşünce fasılların da bir o kadar anık oluyor. Bir göz açıp kapama süresinden bile kısa sürüyor, ancak yine de zihninin bir köşesinde Gyugnal, bok ve uyuşma üçgeni kurulmuş oluyor.
Gyugnal'in sorduğu sorunun ardından verdiğin cevap, onun kokan donuk yüzüne çarpıp evrenin en ücra köşesine savrulurken Gyugnal hafifçe omuzlarını silkiyor ve ardından "Eletha 'Visyn' Norkian. Hükümdarımızın ismi bu. Eğer bir yerde bu ismi duyarsan başını dik tut. Eğer biri isminin bu olduğunu söylüyorsa, başını daha da dik tut." diyor. Hemen ardından ise "Seni onunla tanıştırmak gibi bir zahmete girecek değilim. Zaten bu noktaya kadar yaptıklarım yeterince baş ağrıtacak. Bir de kalkıp Hükümdarımızın önünde seninle uğraşamam. Zaten eğer Hükümdarımız seninle tanışması gerektiğini düşünüyorsa, bunu bizzat kendisi yapar. O zaman sağlam mı değil mi görürsün." diyor. Bu cümlelerinin ardından kafandaki Gyugnal, bok ve uyuşma üçgeni, Gyugnal'ın bir bok parçasıyla uyuştuğu şekline hafifçe bürünürken, Gyugnal de odadan çıkmak için kapıyı aralıyor.
Off Topic
Konu içerisinde başkaca yapacak bir şeyin bulunmuyorsa, konuyu sonlandırabiliriz.
Re: Seçim (Dina)
Posted: 11 Aug 2023, 01:01
by Dina
Gözleri elindeki metal parçası üzerinde gidip gelirken karşısındaki herif belki de ilk kez bir yaşam belirtisi göstermişti. Devrik, baygın ve yorgun gözleri bir an için parlamıştı. Çok ufak bir an için Dina ve Gyugnal aynı frekansta buluşmuş gibiydi. İlginç yanı ise Dina gerçeği söylemişti. Onun için bir rol değildi bu sözler. Yaşadığı tüm boktanlık gibi, elinde tuttuğu da bok gibiydi. Gyugnal da ona yakın bir şeyler düşünüyor olmalıydı. Zira uzun bir süredir aynı fikirde olabildikleri tek konu buydu.
Hemen ardından sorusunu iletmişti Dina. Pek de meraklı sayılmazdı bu konuda. Lakin bir şekilde bir iki şeyi fazladan bilmek işine gelirdi. Sorudan sonra az önceki kıpırdamanın aksine, Gyugnal'ın donuk, keskin ve haydut suratı geri dönmüştü. Sesinin suratında yankılandığını ve kendisine geri teptiğini hissetti. En ufak duygu belirtisi göstermemeye devam eden bu hayduta karşı gözlerini kısarak baktı. Gyugnal ise omuzlarını silktikten sonra konuşmasına devam etti. Öncelikle, ilk sorusunun cevabını alır gibi olmuştu. Lakin duyabildiği tek şey bir isimdi. Afilli, güzel tınlayan bir isim. Söylemesi hoş olmalıydı. Ardından ona direktif vermişti. Başını dik tutmasını söylemişti. Dina için bu kolaydı. Nedensizce, bu anı önceden bilebileceğini düşünüyordu. Sanki onu görünce tanıyacakmış gibiydi. İçinde garip bir şekilde beliren buydu. Gyugnal'ın sonraki cümleleri ise sıradadı. Tahmin ettiği gibi. Hükümdar ile bir süre daha tanışamayacağının farkındaydı. Gyugnal basit bir şekilde, onunla uğraşmak istemediğini belirtmişti. Tüm bu cümlelerden sonra Dina için yapacak en mantıklı şey susmaktı.
Adamın tüm sözleri boyunca onu gözlerini kısarak, yer yer devirerek dinleyen Dina, henüz ağzını açmamıştı. Gyugnal kapıya doğru hareketlenirken artık çıkacağını farketmişti. Onu daha önce terk ettiğinde bir süre görmeyeceğini düşünmüştü lakin bugün burada tekrar karşısına çıkmıştı. Bu noktada bunun uzun mu yoksa kısa bir veda mı olduğunu bilemezdi. Sadece kafa sallamakla yetindi. Gyugnal ile olan tüm kontağını bir anda keserek etrafında bir tur döndü. Tavana baktı ve fısıldadı.
"Eletha demek.."
Gülümsedi ve elinde tuttuğu boktan metal parçasını rastgele bir cebine sıkıştırdı. Gyugnal'ın çıktığından ve uzaklaştığından emin olmak için bir süre daha bekleyecek, ardından odayı terk edecekti.
Off Topic
Konuyu sonlandırabiliriz.