Oysa Her Zaman Mavi Değildir Gökyüzü (Diniel)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

10 Apr 2023, 13:33

Wrufolst Bölgesi’nden dönmenizin ardından, üssün içerisinde sana tahsis ettikleri bir odada iki gün geçiriyorsun. Bu iki gün boyunca, görmeye alıştığı bazı görevliler temel ihtiyaçlarını karşılıyor, ancak bu süreçte ne organizasyonundan ne de Hükümdar’dan herhangi bir bilgi gelmiyor. Geleceğine dair ne yapacağın konusuyla kafan meşgul olmaya başlıyor ve zamanını çoğu zaman buna harcıyorsun. İkinci günün sabahında gözlerini açtığında, yine aynı boş odada ve yine boş bir güne uyanmış olmanın kahrı üzerine çöküyor. Bu iki gün boyunca yaptığın gibi, yeniden doğumunun ardından bu zamana kadar yaşadıkların bir kez daha zihninde yaşanırken, kapının çalınmasıyla gözlerini kapıya çeviriyorsun. Yeni uyanmış olmanın da verdiği etkiyle açılmakta zorlanan gözlerin kapının çalınıp çalınmadığını kulakların yerine teyit etmek ister gibi kapıya dikiliyor. Kapının bir kez daha çalınmasının ardından yerinden yavaş doğruluyor ve kapıya yöneliyorsun.

Kapıyı açtığın anda, karşında üzerinde son derece kaliteli kıyafetler bulunan bir adamın durduğunu görüyorsun. Sabahın erken saatlerine rağmen dinç görünümü bir an için adamın çekicilik miktarını gözünde arttırıyor. Ancak bir kez daha görsen dahi hatırlamayacağın tipte olan adam “Günaydın.” dedikten sonra hiç vakit kaybetmeden “Hükümdarımız sizi görmek ister. Size eşlik edeceğim.” diyerek geliş sebebini açıklıyor. Hükümdar ile geçirdiğiniz son zaman ve konuştuğunuz şeyler aklından geçerken, kapıdaki adam sabırsız bir şekilde senin hazırlanmanı bekler gibi duruyor.

Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.

Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

11 Apr 2023, 12:24

Bütün olayların dönüşünde kafasını dinlemek istediği ilk ve o an için tek şeydi Diniel için. Karanlık geçitten emin adımlarla ilerledikten sonra insan boyutuna geçmiş ve şimdilik başka bir işi kalmamıştı. Ona tesis edilen odaya görevli eşliğinde gittikten sonra kapıyı ardına kapatıyor ve odada neler olduğuna birkaç saniye göz gezdirdikten sonra keskin bakışları yumuşuyor, omuzları düşüyor ve derin bir nefes alıp veriyordu. Yaşanan bunca olayın ağırlığını omuzlarında taşımaktan yorulmuştu. Bu diyarda işler yine konuşularak bir şekilde de olsa istediği gibi ilerleyebilmesine karşı iblis boyutunda Raldrin konusunda hep bir sorun yaşıyordu. Üstelik bu sefer Raldrin kolunu kaybetmişti. O anki korku dolu hisleri yeniden vücuduna dolmaya başladığında bir ürperti gelmişti içine. Ancak her şeyin bir şekilde yoluna girdiğini bildiği için ürperti ile kalmıştı hisleri. Odanın ortasından pencereye doğru yumuşak adımlarla ilerlemeye başladı. Saçlarını ufak çabalarla düzeltmeye çalışırken pencereden dışarı bakıyordu. “Banyo yapmak istiyorum…” diye mırıldandı.

Raldrin ile o olayın ardından iletişime geçmemişti. Hala da geçip geçmeme konusunda kararsızdı çünkü konuşulması gereken önemli konular vardı. Diğer taraftan bundan sonra ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Omuzlarında yeniden baskı hissetmeye başladı. Ağır adımlarla yatağının dibine doğru ilerleyip yatağın yanı başına bu ağırlıkla çöktü. Zihninden düşünceler akmıyor gibi boş bir ifade içerisindeydi. Sırtını yatağına yasladı ve zemine iyice oturmaktan çok yığılmış gibiydi. Kızıl saçları dağınık, kargaşanın ardından kırışmıştı. Yüzünde bitkinlik çökmeye başlarken bakışlarını açılmayan pencerelere çevirdi. Tüm yaşananların ardından tek istediği şey diline dökülüp yatağın yanı başında uykuya daldı.

“Benimle kal, Raldrin…”

Gözlerini yeniden açtığında yumuşak yatağı yerine yerde sızmış olduğunu görmüştü. Ne zamandır uyuduğunu bilmiyordu ancak gün bitmemiş gibi görünüyordu. Kurumuş boğazı, karıncalanmış kolu ve artık yere yapışmış yüzünü adeta kazıyarak kafasını kaldırdığında hissettiği o rahatlama hissiyle berbat bir uyanış gerçekleştiriyordu. İlk defa böyle berbat bir uyku çektiği için yüzünde abartılı bir memnuniyetsizlik yer alıyorken ayağa kalktı ve tertemiz, pürüzsüz yatağına bakıyordu. Yapmak istedikleri gereği bu yatakta istediği kadar prensesler gibi uyuyabilecekken böyle sert tahtalar üzerinde uyuması gerekebileceğini bu kadar açık ve net bir şekilde hayatın kendisine örneklendirmesiyle ilgili şaşırmıyor değildi. “Cık…” deyip sırtını yatağa dönüyordu. Onun istediği rahat prenses uykuları değildi. Onun istediği, istediği her şeyi yapabilmekti. Bunun için de yapmak zorunda olduğu çok iş geçmek zorunda olduğu çok yol olduğunu biliyordu.

Güzelce temizlenip günlük yeni temiz kıyafetlerini giydikten sonra sıcak bir içecek alıp camın kenarına geçiyor ve kenarına dayanıp bardağı ağzına götürüyor, içeceğin hoş kokusunu ciğerlerine çektikten sonra bir yudum alıyor ve camdan dışarı bakıyordu. Gördüğü manzara öğleden sonrası koyulaşmış ve yer yer kararmış mavi gökyüzü ve yer yer kümelenmiş bulutların dışında uzaktaki surlardan başka bir şey değildi. Daha önceden bu binadan dışarı hiç çıkmadığı için dışarıyı merak ediyordu. Aşağıda yerlerde yeşil çimenleri görüyordu buradan yalnızca boyanmış yeşillikler gibi görünse de. Yüzünde belli belirsiz tebessümle üstlerinde gezmenin nasıl hissettireceğini düşünüyordu. Ardından yüzündeki tebessüm siliniyordu. Yaşadığı An’da çimenleri görmüştü. Hepsi ayakları altında çürüyüp gitmişti… Bu tatsız anı ile ilgili olabildiğince kendini uzak tutmaya çalışıyordu çünkü hala gözleri güzel manzarayı görüyordu.

Bütün gün bomboş geçiyordu. Bu yüzden sinirleri bozulmaya başlamıştı. Ancak daha birinci gün içerisinde olduğu için belki de kendisini dinlendirmeye vermesi gerekiyordu. Bunu düşünüp bağdaş kurduğu yataktan kalkıp saçlarını arkadan topladı ve üzerindekileri çıkarıp kendisini yere atıp şınav çekmeye başladı. Adeta refleks olarak gelişen bu hareketi neden yaptığını bilemese de kolları tükeninceye kadar yapmaya devam etti. Son denemesinin ardından sol kolu direnemeyip çöktü ve kendisini çevirip sırt üstü yere yıkıldı. Daralan nefesini toparlamaya çalışırken gözlerini süslü tavana bakıyordu. Yapması gerekenin fiziksel olarak güçlenmekten ibaret olmaması gerektiğini biliyordu ancak yaşayacağı mücadelenin yalnızca iblisler arasında kalmayacağını düşünüyordu. İnsanlar da kendisi için sorun çıkarabilirdi. Şimdiye kadar hep bir komuta zincirinde hareket eden kurallı insanları görmüştü ancak dış dünyada ne tür insanlar olduğunu bilemiyordu. Kendisini insanlar için hazırlamalı ve atik ve dayanıklı olmalıydı. Nefesini toparladıktan sonra toparlandı ve bir tur daha şınav çekti.

Oyalanması sona ermiş yeniden yıkanma gereği duymuş ve bakımını yaptıktan sonra pembe pijamalarını çekmiş yatağının üstünde bağdaş kurmuştu. Hava çoktan kararmış, bulutsuz gökyüzünde yıldızlar ışıltılarını kendisinden sakınmıyordu. Yatağında ileri geri sallanıp duruyor, iyice bulunduğu yerden sıkılıyordu. Inias’la da konuşamamıştı. Onlar da bir yere gönderilmişti ancak gönderildiği yer aynı yer değildi. Sonrasında da hiç tenezzül edip ona ne olduğunu sormamıştı da. Aklına yeni gelmiş olmasa da sormak da istememişti yine de nedense. Alacağı cevabın olumlu veya olumsuz olduğundan korkmuyordu da onu sorduğu Inias’ın kulağına giderse ne olacağını kestiremediği için çekiniyordu daha çok. Ona yaptığından dolayı oturduğu yerde küçük bir çocuk gibi utanmıştı kendinden. Nasıl olsa bir yerde mutlaka denk geleceğini düşünüp şimdilik bu konuyu bir kenara koydu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde iyice bunalmış ve Raldrin konusunda kasvetlenmişti. Saçları dağılmış, sanki dayak yemiş gibi perişan görünüyordu. Elini pencerenin camına dayayıp gözlerini yer yer örten saçlarının arasından karanlığı izliyordu. Odanın ışıltıları camdan kendi yüzünü yansıtıp kendisine güzelliğinin ardında yatan kasveti izlettiriyor ve onu daha da kasvete sokuyordu. Sırtını cama dönüp geriye doğru yaslandığında lüks odanın değeri onun için yok gibiydi. Raldrin’i çağırmak istiyor ve onunla konuşmak istiyordu. Ancak Raldrin’i odanın içinde çağırabilse dahi varlığı sezilecek ve Aludir üssünde tam bir kaos yaşanacaktı. Gece gece bununla uğraşmak istemediği için bu düşüncesinden vazgeçti. Ancak zihninden Raldrin’e ulaşmak da istemiyordu hala. Uykusu gitgide ağırlaşırken saatin kaç olduğu ile ilgili fikri bile yoktu. Işıkları tek tek söndürdükten sonra yatağına uzandı. Tavana dikili gözleriyle uyumadan önce mırıldandı.

“Bir gün daha böyle geçerse buradan kaçacağım”

Nitekim ertesi gün de böyle sıkıcı geçmişti. Kimseyle konuşamıyor olmanın verdiği sıkıntı hissini çok iyi biliyor gibiydi. Odasında yalnız kalıp kimsenin de etrafında olmaması öylesine sıkıcı geliyordu ki odanın içinde kendini şaşırıyordu artık. Dolaptaki bütün kıyafetleri çıkarıp inceliyor, tek tek deniyor, ardından bu kıyafetlerle yerde takla atıyordu her biriyle. Hangi kıyafetlerle daha rahat takla atabileceğini test ede ede başı dönüyordu artık. Ardından sıkıntıdan sinirlenip duvarları yumruklamak istiyordu. Kendi kendine “Hadi artık neredesiniz!” diye bağırıyordu. Bakışları keskinleşiyor ve elini kapıya doğru uzatıp “Kül ol!” diye bağırıyordu. Ancak bu hareketi hiçlikle sonuçlanıyordu. Akşama doğru yüzünde bomboş ifadeyle kafasını pencerenin camına tokuşturup dururken sanki dışarıda bir şeye bakıyor gibi görünüyordu ancak bir yere baktığı yoktu aslında tamamen dalmıştı. “Yarın da böyle olursa bu binayı yok edeceğim…” diye mırıldanıyordu. Kısa süre sonra sıkıntıdan uyudu.

Sabah günün doğumuyla gözlerii aralanıyordu. Uyanır uyanmaz Raldrinvari bayık bakışlar ve mutsuz dudak kıvrımlarıyla ayılmaya çalışıyordu. Yaşadığı olaylar zihninde bir kere daha tekrarlanırken dikleşmeye çalışmayı kesip kafasını yastığa bırakıp yıkılıyordu. Ardından kapının tok sesini duydu. Sese karşı en ufak bir kımıltı bile sergilemezken kulakları tilki kesiliyordu. Kapının yeniden çalınmasının ardından dikilip üzerindeki örtüyü fırlatıp atıyor ve yataktan fırlıyordu. Ancak başta neredeyse koşacak gibi olsa da hemen kendisine çekidüzen veriyor ve normal yürüme hızında kapıya yönelip açıyordu. Kapıyı açıp kimin geldiğine baktığında oldukça kaliteli giyimli ancak kim olduğu gram umurunda olmayan birinin geldiğini görüyordu. Günaydın demesine başından beri takındığı nötr yüz ifadesiyle hiçbir karşılık vermiyordu. Dışarıdan ne kadar nötr ve ilgisiz görünse de sonunda birinin geldiğine öylesine seviniyordu ki anlatamazdı. Eletha’nın kendisini görmek istediğini öğrendiğinde ağzının kıyısına ufak bir tebessüm yerleştirmişti. “Sonunda bu sıkıcı odadan çıkıp doğru düzgün birini göreceğim” diye içinden geçiriyordu. Adamın hazırlanması için sabırsızlandığını gördüğünde bundan rahatsızlığını belli edercesine yüzündeki tebessüm siliniyordu. Ardından bakışlarıyla ona tepeden bakarken hala ne yazık ki düzeltemediği uykulu tonda “Hazırlanmamı bekle” diyordu. Kapıyı adamın yüzüne kapadıktan sonra dolabına gitti. Giyeceği kıyafeti biliyordu. Önceki giydiği pelerinli kombinin pelerinini çıkardıktan sonra bandajını sarıyor ve altına o alevli rahat pantolonu giyiyordu. Savaş için mükemmel olduğunu düşündüğü bu kombinin üstüne aşırı dekoltesinin olmaması için pelerinini giyip boynunda düğüm atıyordu. Pelerini vücudunun ön kısmını da oldukça kapatacak şekilde örttükten sonra yüzünü yıkayıp saçlarını düzeltip arkadan topluyor işi bittikten sonra kapıyı görevliye açıyor ve odadan çıkıyordu. Koridora çıkıp odanın kapısını kapattıktan sonra görevliye dönüp keskin bakışlarla ciddileşen ses tonuyla “Yolu göster, gidelim” diyordu.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

17 Apr 2023, 10:59

Hazırlanıp odadan çıkmanın ardından, kapıda seni dinçliğine rağmen mimiksiz bir şekilde bekleyen adam daha sen konuşmadan ilerlemeye başlıyor. Adamın adımlarını takip etmenle birlikte, koridoru geçip merdivenlerle üst katlara çıkmaya başlıyorsunuz. Sonunda üssün en üst katına vardığında, bu katta sadece koridorun ortasında heybetli bir kapı olduğunu, duvarlarda başkaca bir kapı bulunmadığını görüyorsun. Bunun yanında, koridora çökmüş sessizlik ve dinginlik, sanki bu katın büyülü ellerle üsten ayrı bir yerde konumlandığı hissi uyandırıyor içine. Elbette bunda, üzerine çöken gergin bir hiçlik hissi de etkili oluyor. Sana kılavuzluk eden adam, adımlarını hiç kesmeden koridorun ortasındaki kapıya doğru ilerlemeye devam ediyor ve kapının önünde duracak gibi yapmasının ardından, birden adımlarını devam ettiriyor. Bu durum yüzünde hafif bir şaşkınlık ile şüphe karışımı bir ifade doğururken, adam koridorun sonuna doğru ilerliyor ve burada ancak yaklaştığında görebileceğin bir kapı olduğunu görüyorsun. Bu kapı, oldukça alelade bir işçilikle yapılmış ve esasen üssün tüm şatafatına pek de uygun düşmeyecek kalitede görünüyor gözüne. Bununla birlikte, bu kapının üssün inşası veya tadilatı aşamasında yapılmadığını, tamamen sonradan eklendiğini de çerçevesindeki sonradan yapılan badanadan anlayabiliyorsun.

Sana eşlik eden adam bu kapının önüne geldiğinde “Hükümdarımız sizi bekliyor.” diyerek kapıyı işaret ediyor. Kapının tokmak şeklindeki ucuz malzemeden yapılmış kulpunu kavrayıp açtığın anda, bir anda üzerine gelen temiz havayı ciğerlerine dolduruyorsun. Bunun yanında burnuna gelen güzel çiçek kokuları, aldığın nefesi daha da derinine hapsetme isteği uyandırıyor. Araladığın kapıyı biraz daha ittirerek kapının ötesine ilk adımını attığın anda, buranın pek de büyük sayılmayacak bir balkona açıldığını ve balkonun çevresinin türlü renklerde çiçeklerle süslendiğini görüyorsun. Tıpkı kapı gibi sonradan yapılmış bu balkonun binanın duvarları arasında sıkışmış olması nedeniyle manzarası bulunmuyor olsa bile, balkonun çevresini süsleyen çiçekler yeterli güzelliği sağlıyor.

Bakışların çiçeklerin güzelliği ile büyülenirken, bir anda kapının hemen sağ tarafında elinde bir sulama bidonu ile duran Eletha’yı fark ediyorsun. Eletha, hemen önündeki bir saksıda bulunan çiçeğe suyunu verirken“Umarım seni erken çağırmamışımdır Diniel. Nasılsın?”diye soruyor hafif sırtı sana dönük bir şekilde durarak işini yapmaya devam ederken.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

17 Apr 2023, 14:19

Hazırlığımı bitirip odadan çıkmamın ardından daha bir şey demeden görevli ilerlemeye başlamıştı. “Peki…” diye içimden geçirirken umursamaz bakışlarla ardından yürüyüşünü izleyip peşinden ilerlemeye başlamıştım. Adamın ardından uzun sayılabilecek yolculuğa çıkmış gibiydim. Sürekli üst kata çıkıp durmamızın ardından son derece sessiz sakin kalan bir koridora çıkmıştık. Sanki üsten ayrılmış da başka bir yere gelmiş gibiydim. Bu hissiyat iyi gelmişti çünkü aynı binada kalıp durmanın sıkıcılığından patlıyordum artık. İnsanlar koca bir dünyada yaşıyorken ben buraya tıkılıp kalmıştım. Hala Raldrin ile konuşmamış olmam ve onu kanlı canlı görmem gerektiğini düşündüğüm için burada birkaç işim olsa da onun dışında beni buraya bağlayan bir şey göremiyordum. Bristran’ın da işi düşerse haber vermek için birini göndersin bana ne.

Koridorun ortasında heybetli bir kapı bulunuyordu. Eletha’nın kişisel yaşam alanı falan mıydı burası bilemiyordum ama içini merak etmiyor değildim. Ancak bu merak neden çağırıldığım merakından daha büyük olmasına imkân yoktu çünkü orada göreceğim şeyleri bir kere görsem yeterdi. Acaba Visyn bana ne diyecekti?

Kapıya doğru ilerlemeye devam ediyor olmamıza rağmen adam bir anda rota değiştiriyordu. Kapıdan içeri gireceğimizi düşündüğüm için neler döndüğünü başta anlamamıştım. Etrafta da sessizlik hâkimdi. Yoksa kötü bir şey mi olacaktı? Ancak bu anlık kuşku mantıksızlık düşüncesiyle dağılıyor ve adamın ardından koridorun sonuna kadar ilerliyordum. Tanımadığım ve güvenmediğim insanların ardından uzun süre yürümemem gerektiğini aklımın bir köşesine kazıdıktan sonra dikkatimi buradaki kapıya veriyordum. Son derece özensizce yapışmış ve bütün bu üsten alakasız bir yermiş gibi, bir tür boyut kapısı gibi gelmişti gözüme. Inias ile onu beklediğimiz yer gibi gibiydi bir bakıma. Adamın hükümdarın burada beklediğini söylediğinde benzer manzarayı gördüğüm için pek şaşırmamıştım. Belki yine örümcekli bir odaya açılıyordu burası bilemiyordum ama sakin adımlarla kapıya doğru ilerleyip kulpu çeviriyor ve açılan kapı yavaşça aralandığında ciğerlerime bir anda temiz hava doluyordu. Bir an elim kapının kulpunda duraksıyordum bu ters köşe durumla. Gözlerim açılıyor ve iştahla ciğerime temiz havayı doldurduktan sonra neden burada olduğumu hatırlayıp dünyaya geri dönüyor ve çok da büyük olmasa bile müthiş görünen balkona çıkıyordum. Kapıyı yumuşak hareketlerle arkamdan kaparken hemen sağımdaki Eletha’yı fark ediyordum. Bir çiçeğe su veriyordu. Sözlerini söylerken bir yandan da sulamaya devam ediyordu. Onca şatafat varken küçük pis bir odada bizi toplayıp tozlu yere oturan Eletha şimdi de sonradan yapılmış bu balkonda çiçeklerini suluyordu. O da bu üsten sıkılmış olmalıydı. Neden bunlar hakkında teori üretiyordum ki. Kanlı canlı karşımdaydı Eletha.

Sakin adımlarla Eletha’ya uzak olmayan saksıdaki çiçeklerin güzelliklerine bakmaya doğru ilerlerken ufak bir tebessümle gayet doğal tonda “Çağırmasaydın çıkan kargaşanın sesleri muhtemelen buraya kadar gelirdi. Çok sıkılmıştım” dedikten sonra karşımda duran narin çiçeğe dokunmak için elimi uzatıyordum. Tam parmağım çiçeğe temas edecekken tereddütle duraksıyor ve Eletha’ya bakışlarımı çevirip “Sen nasılsın?” diye soruyordum. Bu tereddüdün sebebi narin çiçeğe dokunmaktan çekinmekten mi yoksa Eletha’ya bu soruyu sormamdaki tereddüdüm mü bilemiyordum. Söz ağzımdan bir kere çıkmıştı artık. Çok da rahatça söylemiştim. Acaba bu kadar rahat konuşma sebebim başından beri doğal davranması mıydı? Kudretinin büyüklüğü müydü yoksa Raldrin’i iyileştirmesi miydi? Sanırım sadece beni çağırıp burada vakit geçirmek istemiş olmasıydı. Büyük şeyler beklemiyordum ondan. Ne söyleyeceğini merakla bekliyordum sadece.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

18 Apr 2023, 12:25

Eletha hala daha sana yüzünü dönmemiş olsa bile, ilk sözlerin karşısında yüzüne yerleşen tebessümü görüyorsun. Elini çiçeğe dokunmak için uzattığında, Eletha’nın bir anda büyüyen bakışlarının eline yönelmesi, çiçeğe dokunmanın en azından şimdilik iyi bir fikir olmadığını sana anlatmaya yetiyor. Yine de Eletha bu tepkisinin istemsiz bir şekilde gerçekleştiğini ortaya koyacak şekilde bakışlarını sulamakta olduğu çiçeklere çevirirken, bu kez ona nasıl olduğunu soruyorsun. Ancak sorduğun soru, Eletha’nın yüzüne yerleşen tebessümün kocaman bir gülümsemeye dönüşmesine neden oluyor. Sorduğun soruya karşılık vermek için pek de acelesi olmadığını gösteren bir tavırla çiçeği suladıktan sonra, kapının hemen yanına elindeki su bidonunu bırakıyor. Eletha’nın su bidonunu koyabileceği birkaç yer doğrudan gözüne çarpmış olsa bile, onun su bidonunu unutmamak için bilinçli olarak kapının yanına koymuş olabileceğini düşünmeden edemiyorsun. Su bidonunu bırakmasının ardından eski yerine doğru adımlayan Eletha bu kez yüzünü sana dönüyor ve“Sen mi?”diyor kinayeli bir şekilde. Bu sorusunun ardından bakışları bir anda dalgınlaşan, ancak yüzündeki gülümsemesi sabit kalan Eletha derin bir iç çekmesinin ardından“Birileri bana sen diye hitap etmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki!”diyor. Ancak hemen ardından“Kendi adını bile unvanları olmaksızın söyleyemeyen biri olarak böyle bir serzenişte bulunmam da ne ironi ama!”diyen Eletha cümlesinin sonuna küçük bir kahkaha konduruyor.

Bu sözlerinin ardından bakışlarını çiçeklerin üzerinde gezdiren Eletha“Burası benim gizli mabedim, günahlarımdan arınma yerim.”diyerek tekrar konuşmaya başlıyor. Her bir çiçeği yaydığı hiçlik havasından korumak istercesine sessizce soluk alıp veren Eletha“Yoksa sanırım ben de senin gibi herkes tarafından duyulacak kargaşalar yaratırdım!”diyor gülümseyerek. Eletha’nın bir cümlesini iç geçirerek diğer cümlesini ise keyiflenerek dile getirmesi, içinde farklı farklı duyguların vücut bulmasına neden oluyor. Bu haliyle, halinden veya durumundan memnun olup olmadığının anlaşılması mümkün olmayan Eletha, sanki kendi üzerine yönelen okları bir anda bertaraf etmek için derin ve dışardan rahatça duyulabilecek bir nefes almasının ardından, bakışlarını seninkilere odaklıyor ve“En çok neyi merak ediyorsun Diniel? Yani tek bir hakkın olsa, tüm bu bilinmezlik karmaşasının içinde neyi aydınlatmak isterdin?”diye soruyor sana.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

18 Apr 2023, 19:13

Çiçeğe dokunmak üzereyken bundan vazgeçmekte iyi yapmıştım çünkü Eletha çiçeğe dokunacak olsam üzerime atlayıp beni engelleyecek gibi gelmişti. Bunu yapabilir miydi? Evet, yapabilirdi. Böyle ince bir konuda bu kadar değer veriyor olmasından rahatsız olmamıştım. Beni böylesine önemli bir yere çağırmış olması bana verdiği değeri de dışa vuruyordu aslında. Neden beni böylesine özel bir yere çağırmıştı ki?

Ona nasıl olduğunu sorduğumda yüzünde kocaman bir gülümseme büyümüştü. Ardından hiç acele etmeden çiçeği sulamayı sürdürürken suladığı çiçeğe bakıyordum ben de. İşi bittikten sonra su bidonunu kapının yanına koyuyor ve eski konumuna döndükten sonra bana bakıp “Sen mi?” diye soruyordu kinaye ile. Güzündeki gülümseme küçülmeden daldığını gördüğümde bu konudan bir sıkıntısı olduğunu rahatça anlayabiliyordum. Derin bir iç çekiş ile bunu netleştirmesinin ardından uzun zamandır kimsenin ona sen demediğini söylüyordu. Ardından espri ile karışık kendi acı gerçeğini söylüyordu. Bakışlarını çiçeklerin üzerine gezdirirken burasının günahlarından arınmak için gizli bir mabet olduğunu söylediğinde yüzümdeki ifade nötrleşiyordu. Eletha’nın sıradan bir insan olsa nasıl biri olacağına tanık oluyor olmama rağmen geçirdiği vakit boyunca neler yaptığı veya neler yapmak zorunda olduğunu hiç bilmiyordum. Ancak günahlarının ne olduğu ile ilgilenmiyordum. Yalnızca karşımdaki insan beni ilgilendiriyordu şu anda. Hemen sonrasında kurduğu cümle ise nötr ifademi silip süpürüyor ve onu sıkıntısının içeriğini bilmesem de bu yapabileceğine karşı başımla bir hareketle belli belirsiz onaylayıp sakin bakışlarla bakıyordum sadece.

İçerisinde pek çok şey yaşasa da iki gündür tanıdığı birine karşı detay vereceğini sanmıyordum. Açıkçası her ne kadar kendisi samimi gelse de bir anda her şeyini ortaya dökseydi bu olumlu karşılayacağım bir şey de olmayacaktı muhtemelen. Kararında biri olması hoşuma gitmişti. Hükümdar olarak içinde bulunduğu durumdan memnun muydu yoksa değil miydi bilemiyordum ama her şekilde aşması gereken sorunlar olduğu ortada görünüyordu. Onun üzerine daha fazla şey düşünmesine düşünebilirdim ancak aldığı nefesin ardından sorduğu soruyla beraber bir anda bir anda okları bana çevirmesiyle bir an afallamıştım. Birkaç saniye düşünmek istediğimi belirtircesine bakışlarımı ondan çiçeklere doğru çevirmiştim. Ardından bakışlarımı ona döndürüp “Sözlerin kulağıma öyle bir geldi ki şimdi söylesem hemen cevabını verecekmişsin gibi geldi” demiştim yüzümde gülümsemeyle. Ardından “Merak ettiğim zincirleme olarak giden pek çok konu var ama en çok merak ettiğim neden Aludir olmak istediğimdi” dedikten sonra ellerimi ona gösterip “Ellerim zarif ve bakımlı. Vücudumda herhangi bir yara veya darp izi de yok” dedikten sonra bir iki saniye ellerime bakıp dalarken “Neden bütün geçmişimi arkada bırakıp Aludir olmak isteyeyim ki? Güç için mi? Statü için mi? Bunlara ihtiyacım var mıydı?” dedikten sonra ellerimi indirip Eletha’ya odaklanıyordum. Ardından “Geçmişteki ben ile şimdiki ben aynı kişi miyim bilmiyorum ancak şimdiki ben ile geçmişte yaşasaydım kesinlikle çok önemli bir amaç uğruna gözümü karartıp bunu yapardım” dedikten sonra bir nefes alıp veriyor ve virgül koyduktan sonra “Şu anda gencim ama çocuk değilim. Eskiden ailem, dostlarım, arkadaşlarım hatta belki de sevdiğim biri vardı ancak şu an hiçbiri zihnimde yok. Bunu neden yapmış olduğumu bilmek isterdim. Umarım bir gün bunu öğrenirsem öğrendiğime pişman da olmam” dedikten sonra uzatmadan sözü ona bırakıyordum.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

20 Apr 2023, 11:37

Eletha’ya karşı ilk söylediğim cümlenin ardından bakışlarını senden kaçırmadan hafifçe kaşlarını kaldırıyor ve kafasını anlık bir şekilde sağa doğru çapraz bir şekilde oynatıyor. Eletha’nın bu anlık tepkisiyle aslında merak ettiğin şeyi sorsan cevabını alabilecekmişsin gibi bir düşünceye kapılmadan edemiyorsun. Ancak zihnin, en azından şimdilik, Eletha’nın bu tepkisinin üzerine gitmek yerine sana yöneltilen soruya odaklanıyor ve cümlelerini sıralamaya başlıyorsun.

Konuşman sırasında Eletha bir anlığına bile olsa göz temasını senden ayırmıyor. Yüzüne yerleştirdiği makamından bağımsız gülümsemesi, adeta iki dostun dertleşmesini andırıyor. Fakat aranızdaki bilinmeyen bariyerin varlığını her saniye hissedebiliyorsun. Bunun Eletha tarafından oluşturulmamış olduğu, birkaç saniye önce duyduğun cümlelerle bilebiliyor olsa bile, yine en azından şimdilik, bu bariyerin ardından durman gerektiğini düşünüyorsun. Cümlelerini tamamladıktan sonra, Eletha adeta senin yerine derin bir nefes alıyor ve az önce suladığı çiçeğine çeviriyor bakışlarını. Bu anda, sanki Eletha’nın senin yerine düşünmeye başladığını ve sanki bilmek istediğin geçmişi çiçekte sakladığını hissediyorsun.

Eletha’nın bakışları ve zihnine biriken düşünceler, sessizlikle geçen birkaç saniyeyi haddinden fazla uzun hale getirirken, Eletha bakışlarını çiçekten hiç ayırmadan“Aslında biliyor musun?”diye söze giriyor ve sana dönük sol yanını hiç kapatmadan, sol elinin işaret parmağını sol şakağına dayayarak“Hepsi burada.”diyor. Eletha’nın sana ait geçmişe dair her şeyi bildiğini söyleyen bu cümlesi, içinde tarifsiz bir duygunun doğmasına neden oluyor. Az önce en çok bilmek istediğin şeyi gerçekten bilmek isteyip istemediğini sorarken buluyorsun kendini. Eletha elini hafifçe indirirken bakışlarını da vücudunu çevirmeden sana doğru döndürüyor ve“Kim olduğunu, aileni, sevdiklerini, sevmediklerini, nedenlerini, isteklerini, arzularını… Hepsini biliyorum Diniel. Valerinli asil biri mi olduğunu yoksa Staidava’nın isyankarlarından mı olduğunu, Aludir olmadan önce ne yaptığını… Hepsini biliyorum.”diyor. Eletha’nın sözlerinden bu bildiklerini sana anlatıp anlatmayacağı konusunda herhangi bir sinyal alamıyorsun. Ancak Eletha bakışlarını senden ayırmadan vücudunu da sana doğru çevirirken“Sadece sen de değil… Bütün Aludirlerin esasen kim olduklarını biliyorum. Ve biliyor musun Diniel? Bunu bilmek o kadar ağır bir şey ki… Bazen iblis diyarında sonsuza kadar kalmanın daha iyi olacağını düşünüyorum. Fakat bunun bir çözüm olmadığını da biliyorum.”diyor. Bu anda bakışları bir anda donuklaşan ve dalgınlaşan Eletha, sanki karşısında sen değil de koca bir hiçlik varmış gibi boğulmaya başlarken“Çünkü orada da tüm iblislerin kim olduğunu biliyor olacağım.”diyor. Karşındaki hiçlik hissiyle kavrulan Eletha’nın sözleriyle birlikte içinde açılmış ve hala kanayan derin yaraların acısını rahatlıkla hissedebiliyorsun. Ancak diğer taraftan, Eletha’nın bu yaraları kendisinin iyileştirdiğini ve bununla yaşamayı becerebilecek kadar kudretli olduğunu da görebiliyorsun. Bakışları donuklaşsa da, sesi titrese de, karşındaki kişinin Eletha “Visyn” Norkian olarak, tüm bunların üstesinden gelebilecek kudrette olduğunu ve bu kudreti de boynunda bir ilmek gibi olsa da bilerek ve isteyerek taşıdığını hissedebiliyorsun. Eletha’nın yaydığı hiçliğin huzuru, bu anda bile dağılmazken Eletha sanki bu düşüncelerini delillendirmek ister gibi derin bir nefes alıp başını dikleştiriyor ve bakışlarındaki ışığı sana gönderiyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

21 Apr 2023, 03:50

İlgiyle Eletha’nın ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordum. Sözlerimi söylerken dikkatini bir an olsun benden almaması ve o huzur verici gülümsemesi bana geçirdiğim her saniyeyi çok özel hissettiriyordu. Konuşmamız her ne kadar iki dost gibi ilerliyor olsa da aramızda bir tür bariyer olduğunun her zaman farkındaydım. Bunun sebebini bilemesem de belki de böylesi en azından şimdilik daha iyiydi. Zaten şu anki hali ile bile hemen herkesten daha yakındı bana.

Merak ettiğim konuyu Eletha’ya açıkladıktan sonra bakışlarını çiçeklere çeviriyordu sanki cevapları orada gizlemiş gibi. Düşünüyordu. Düşündüğü süre uzayıp gittikçe merakım giderek artıyordu. “Aslında biliyor musun” dediğinde bakışlarım iyice canlanmış pür dikkat ne diyeceğini bekliyordum. İşaret parmağını şakağına dayayıp bilginin nerede olduğu sırrını açığa çıkardığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Biraz önce bakışlarını çiçeklere çevirip hakkımdaki bilgileri gözden mi geçiriyordu? Yoksa gözden geçirmek yerine zaten başından beri kim olduğunu bildiği ancak bunu söyleyip söylememe konusunda hangisinin daha doğru olduğunu mu mukayese ediyordu? Ardından vurucu cümleleri kurmaya başlıyordu. Hakkımda kim olduğumu değil, her şeyimi biliyor olduğunu söylüyordu. Duyduklarım karşısında güçlükle yutkunuyordum. O kadar az şey biliyordum ki, şimdiye kadar sadece bir sebepten dolayı kendi kendime buraya geldiğimi düşünmüştüm. Şimdi ise bunun onlarca tahmin edemediğim sebepten yalnızca biri olduğunu fark ettirmişti bana Eletha. Karşısında geçmişte büyük kötülükler yapmış biri olarak da dikiliyor olabilirdim. Hala iyi ve kötü kavramlarının benim için sevdiklerim hariç bir anlam ifade etmediğini düşünürsek bu ihtimal yüksek bile görünüyordu. Zihnimdeki bilinmezliği önceden farkında bile olmadığım için göremesem bile şimdi bu boşluğu daha fazla hissediyor oluyordum. Ancak Eletha’nın tüm meselesi benimle ilgili değildi. Sorduğum soruyla birlikte ekleme yapıyordu. Diğer bütün Aludirleri de benim her şeyimi bildiği gibi biliyordu. Bunu dediğinde üzerimdeki bilinmezliğin oluşturduğu baskıdan biraz sıyrılmış gibiydim. Bütün herkesi zihninde tutuyor olmak ne büyük bir yük olmalıydı. Bütün herkesin ne yapabilip ne yapamayacağını, potansiyel tehlike olup olmadığını da bildikleri ile çeşitli konularda yoğurabilir olmasına karşı herkesi biliyor olmanın yoğun baskısı yine de bunu yapmak isteyip istemeyeceği konusunda düşündürüyordu. Nitekim sonsuza kadar iblis diyarında kalmanın daha iyi olacağını bile düşünüyordu. Ancak onun da bir çözüm olmadığını hemen söylüyordu.

Eletha bana bir yandan karanlık boyutta ismimi hatırlatan, yazgıdan bahseden ışıltılı varlığın dünya üzerinde hayat bulmuş gibi bir hissiyat veriyordu. Diğer yandan ise sıradan bir insan olduğu ve aslında bu olmak istiyormuş ancak sorumluluklarının bilinciyle asla geri adım atmadan bütün zorlukları kabullenip kendini bir amaca adamış biri gibi de geliyordu. Nitekim kararlı, dik duruşuyla beraber huzur dolu bakışlarını bana iletiyordu.

Kollarımı göğüs hizamda kavuştururken dostane bakışlarımla ışıltılarını topluyordum. Sanki güneş ışıltıları altındaki çiçekler gibi hissetmiştim kendimi. Beni neden buraya çağırdığını hala bilmiyor olsam da geçen konuşmalar benim burada terör estirmemin de önüne geçecek gibi görünüyordu. Hemen her şeyi bildiğine göre belki de amacı buydu. Eğer öyleyse bu hem eğlenceli hem de benim için hem de ilgili herkes için iyi bir şeydi. Bana bir tür oyun oynadığını hiç düşünmemiştim. Bunun sebep olarak buna ihtiyacı olmadığını başlangıçta düşündüğümü hatırlıyordum ancak şu an bunun sebebinin engin bilgisiyle de oldukça basitçe anlaşılır olabildiğini görüyordum.

Eletha’ya ona yardımcı olabileceğim bir konu var mı diye soracaktım ancak Lenith ile An ile ilgili açılan konu aklıma geliyordu. Yazgımın ismi Diniel’di. Yazgım ise gördüklerim ise bir yok oluştan ibaretti. Kendisi dâhil her şeye zarar veren bir varlık mıydım ben? Eletha bunu da biliyor muydu? Bildiğine daha çok inanıyordum. Bu yüzden böylesine bir cümle kurmamın ne derece yerinde olduğu konusunda şüpheye düşüyordum. Yapamayacağım bir şey üzerine yaparım demek olmaz mıydı bu? Bakışlarım ister istemez düşüyordu. Hem dünyada berbat biri olabilirdim hem de Diniel olduktan sonra berbat biri olabilirdim. Trajikomik gelmiş ve ağzımın kıyısından gülümsemiştim bu trajikomikliğe karşı. Nasıl biri olduğum konusunda kafayı bu kadar takmama gerek olmayabilirdi. Şu anki halim beni düşündürmüyordu sonuçta. Beni düşündüren yapacaklarımın sonuçlarıydı sadece. Ancak onları da imgeler üzerinden sonuçlandırmak doğru gelmiyordu. Bu yüzden kafamı kaldırıp bakışlarımı netleştirdikten sonra “Bilgisizliğimden dolayı sana bu kadar yakın davranabiliyorum sanırım” diyecektim. Ardından espriyle karışık gerçekten öyle yapacağımı belirterek “Yine de rahatsız olmayacaksan bundan sonra da özel konuşmalarımda bunu değiştirmek gibi bir niyetim yok” dedikten sonra çok daha doğal tonda “Bir şekilde hemen her şeyi iyisi ve kötüsüyle biliyor olsan bile dostlarınla vakit geçirdikçe doğal biriken yüklerin daha hafif gelmiyor mu?” diye soracaktım.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

24 Apr 2023, 15:37

Sözlerini söylemeye başladığın andan itibaren Eletha’nın dalgınlaşan ve suladığı çiçeğe takılı kalan gözleri, onun iç dünyasında neler yaşadığına dair sana pek bir ipucu vermiyor. Bu dalgınlık hali ve durgunluğu, bu ana kadar tanıdığın Eletha’dan bir hayli uzak bir görüntü sergiliyor. Ancak buna rağmen, bir şekilde Eletha’nın halen daha tüm hiçliği içerisinde varlığını hissedebiliyorsun. Varlığın yokluğu ve yokluğun varlığı gibi nefes alıp veren Eletha, cümlelerin sonlandığında gözlerini takılı kaldığı çiçekten ayırmadan“Dost mu?”diyor. Sorusunun arkasına hasret duyduğu bir hissi küçümseyen bir tıslama ekleyen Eletha bakışlarını yavaşça sana döndürüyor. Yüzündeki ağlayan gülümsemeyi belki de ömründe ilk kez birine gösteriyor. Hiçbir ıslaklık belirmese bile, tebessümüyle kıvrılan dudaklarının kenarlarından dökülen yaşları görebiliyorsun.

Eletha’nın birkaç saniyelik sessizliği, haddinden fazla uzun bir süre kendini hissettirmesinin ardından Eletha“Hepimizin bir yazgısı var ya Diniel… Benimki de kimsesizlik! Bu koca ülkeye, dünyaya ve hatta iblis diyarına bile hükmediyorum.”diyor. Ardından bakışlarını kaçamak bir şekilde çiçeklere gönderen ve sonra tekrar sende toplayan Eletha“Ama görüyorsun ya, tüm sahip olabildiğim bu çiçeklerden ibaret.”diyor. Eletha’nın sözleri her ne kadar kasvetli de gelse kulağına, Eletha’nın tavırlarında hiçbir üzüntü veya mutsuzluk hissetmiyorsun. Öğrenilmiş çaresizlik veya kabul edilmiş bir yazgı diyebileceğin bu his karşısında, sadece Eletha’nın konuşmasına devam etmesini istiyorsun. Eletha da bu isteğine cevap olarak“Belki üste geçirdiğin vakitte öğrenmişsindir, ancak Hükümdarlar birbirlerinin soyundan gelmezler. Yani en azından Yüce Atam Ariuk’un çocukları Aludir olamadığı için, ondan sonra gelenlerin hiçbiri aynı soydan gelmedi. Fakat Aclania’da her zaman bir varis vardı ve bu varis özenle seçiliyordu.”diyor. Konuyu nereye bağlayacağını merakla beklediğin Eletha hafif bir nefes alıp verdikten sonra“Yüce Atam Lar “Arrun” Mara, kadim ve sonsuz ömrü içerisinde kendisine iki varis adayı bulmuştu. Bunlardan biri, Valerinden olan Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’ydı. Diğeri ise, o güne kadar adı sanı bile pek bilinmeyen kuzey topraklarında bulunan Staidava köyünden olan Semiyazah isimli bir kadındı. İblis diyarına girmelerinden sonra onların artık bizler gibi bir geçmişi yoktu. Yüce Atam Lar “Arrun” Mara, aynı yaşta olan Yüce Atam Herius “Arasir” Vala ile Semiyazah’ı sarayına aldı ve onları bizzat eğitti. İkisi de kudretlilerden kudretli, bilgelerden bilge, merhametlilerden merhametliydi. Ve bu iki çocuk, birlikte yediler, birlikte öğrendiler, birlikte uyudular. Yani anlayacağın, birlikte doğup birlikte büyüdüler. Ancak onları bekleyen Hükümdarlık da olsa, ikisi de insandı… Ve ikisi de insanlıklarına yenildiler. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, en iyi ve tek dostu olan Semiyazah’a aşık oldu. Onu aşkı öyle güçlüydü ki, Yüce Atam Lar “Arrun” Mara’ya çıkarak, varis olmaktan feragat ettiğini ve tahta Semiyazah’ın oturmasını arzuladığını söyledi. Aslına bakarsan, denilen odur ki Semiyazah gerçekten de Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’dan kudretliydi…”diyor. Adeta geçmişteki gizli bir öyküyü adeta yaşayarak anlatan Eletha bu anda hafifçe bir nefes molası veriyor.

Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Eletha, gözlerine düşen hüzünlü bir kederle“Yüce Atam Lar “Arrun” Mara, Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’nın bu istediğini hiçbir zaman anlayamadı. Ancak Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, ta o zamanlarda yaşanacakları biliyordu ve bu yüzden tahtta olmak istememişti. Çünkü, o zamanlar tahta bir kadının oturması fikrine hiç kimse sıcak bakmayacaktı. Bununla birlikte, Semiyazah bir Kuzeyliydi ve böyle bir durumda Kuzeylilerin söz sahibi olacağını düşündüler. Cahillik…”diyor. Cümlesinin sonundaki kelimelerini adeta ağzından tükürürcesine çıkaran Eletha“O zamanlarda Aludirlerin geçmişleri bir heyet tarafından hazırlanan parşömenlere yazılır ve mühürlenirdi. Bir Aludirin geçmişini birden fazla kişi bilirdi ve arzu ettiklerinde bu bilgilere tekrar erişebilirlerdi. Neyse… Yüce Atam Herius “Arasir” Vala büyüdükçe, aşkı da büyüdü. Herkes onun yeni Hükümdar olacağını konuşmaya başlamıştı. Semiyazah ise bu duruma aldırış dahi etmiyordu. Çünkü itiraf etmese de Semiyazah da Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’ya aşıktı.”diyor. Yitik bir aşk hikayesinin yarattığı romantizmin altında kalan Eletha, dudağındaki buruk tebessümünü yavaşça silerken“Ve o gün geldi… Yüce Atam Lar “Arrun” Mara’nın sonsuzluğa kavuşmasının ardından, Yüce Atam Herius “Arasir” Vala yeni Hükümdar ilan edildi. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, ilk iş olarak Semiyazah ile evlenmek istiyordu ve Semiyazah’ın da bu teklifi kabul edeceğini düşünüyordu. Böylece en azından tahtı onunla paylaşabilecekti. Ne var ki, tarihe karışan heyet bu evliliği Semiyazah’ın kökenleri nedeniyle kabul etmedi. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’nın Valerinli bir asil ile evlenmesi gerektiğini söylediler. Bu zamana kadar her şeyi kabullenen Semiyazah ise insanlığına yenik düştü ve sarayı terk etme kararı aldı. Bir şekilde kökenini öğrenmesiyle birlikte, bir gece saraydan gitti ve kayıplara karıştı.”diyor. Eletha’nın anlattığı hikayeyle birlikte giderek yüzü daha hüzünlü hale geliyor ve birkaç saniyelik nefeslenmenin ardından ElethaSemiyazah’ın gidişi bir ihanet olarak adlandırıldı. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala defalarca kez Semiyazah’a ulaşmaya çalıştı. Ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Her şeye muktedir olan Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, hiçbir şekilde Semiyazah’a ulaşamadı. Semiyazah ise, sadece doğduğu topraklara dönüp, orada sıradan bir insanmış gibi yaşamak istiyordu. Fakat halk, tahtın kendisine verilmesi gerektiği halde Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’ya verilmesine öfkeliydi. Bu yüzden sürekli Semiyazah’ı kışkırttılar ve sonunda, Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’nın Semiyazah’ın ve onu destekleyenlerin katlini buyuran bir ferman hazırladılar. Semiyazah bunu gördüğü anda, tüm geçmişini ve aşkını bir kenara attı. Semiyazah belki de daha kudretli ve güçlüydü, ancak daha insandı. Oysa Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, tahta çıkması halinde böylesine bir iç savaşın çıkacağını öngörerek, daha böylesine bir tohum toprağa düşmeden varis olmaktan feragat etmeye çalışmış, ama bu kabul görmemişti.”diyor. Bu noktada içini kaplayan kasveti derin bir nefesle veren Eletha, bakışlarını bir kez daha çiçeklerine çevirerek sessizliğe gömülüyor.

İçindeki kasırgaları birkaç saniye içinde dindirebilen Eletha başını bir kez daha sana doğru çevirdiğinde“Sonunda korkulan oldu ve Yüce Atam Herius “Arasir” Vala ordusuyla birlikte Staidava’nın üzerine yürüdü. Orada ortaya çıkan ve giderek yayılması muhtemel isyanı bastırmak için tek isteği Semiyazah’ın kendisiyle tekrar saraya dönmesiydi. Staidava’ya vardığında, heyetin tüm itirazlarına rağmen Semiyazah’a bu arzusunu ve onunla evlenmek istediğini bir kez daha dile getirdi. Ancak bunun karşılığında kendisiyle alay edildi ve küçük düşürüldü. Artık başka çare kalmamıştı ve Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, uğruna gururunu ardında bıraktığı, kibrine yenik düşen Semiyazah’ı kendi elleriyle öldürdü. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala tekrar Valerin’e döndüğünde ise, tüm heyeti kılıçtan geçirip Aludirlerin geçmişinin tutulduğu kaynakları yaktı!”diyor.

Hikayesini bu noktada bitiren Eletha hüzne boğulan sessizliğini birkaç yutkunmayla gömmesinin ardından“Bu basit bir aşk hikayesi değil aslında Diniel. Bir hükümdarın hayatı. Benim ne bir dostum olabilir ne de bir sevdiğim. Ben hükmetmek için seçilmiş biriyim ve hükmüme insani duygularım dokunamaz.”diyor. Fakat hemen ardından yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştirirken“Ancak bir insan olduğum için kendimi bu duygulardan arındırmam da mümkün değil. Birini sevsem veya birinden nefret etsem bile, bunu dile getiremem. İçime gömerek yaşamak zorundayım. Anlatabiliyor muyum?”diyerek uzun konuşmasını sonlandırıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

25 Apr 2023, 03:43

Sözlerimle beraber bir dalgınlık hali çökmüştü Eletha’ya. Dalgınlığı durgunluk eklenmiş ve iç dünyasına dönmüştü her ne kadar benimle kalmak istese bile. Şimdiye kadar gördüğüm Eletha’dan oldukça uzak bir görüntü sergiliyordu. Onun bu halini görmek ister istemez beni de durgunlaştırıyordu. Sözlerimi bitirdikten sonra 'Dost mu?' dediğinde endişe ile yüzüne bakıyordum. Bakışlarını yavaşça bana çevirdiğinde yüzünde ağlayan gülümseme görüyordum. Sözlerimle onu böyle bir duruma getirmeyi hiç istememiş olmakla beraber duyduğum pişmanlığa karşı bir yandan da sanki bunların her zaman konuşulması gereken bir konuymuş da şimdi konuşuluyormuş gibi de hissediyordum. Ancak yine de duyduğum suçluluk duygusuyla kollarımı çözüp ellerimi daha aşağıda birleştiriyor ve bakışlarımı ondan ayırmıyordum.

Bakışlarımda olanların ardından yerleşen masumluğa karşı Eletha’nın yazgının varlığını belirtip onun yazgısının kimsesizlik olduğunu söylediğinde masum bakışlarım normale dönüyordu. Hükmünün büyüklüğünden bahsederken bu sözüne takılmıyor sahip olduğu tek şeyin çiçeklerden ibaret olduğunu söylediğinde ise neden çiçeklerine dokunacak karşı bu kadar endişe duyduğunu anlıyordum. Dünyada sahip olduğu tek şeyin onun elinden alınma ihtimali onu korkutmuş olmalıydı. Sözlerinde derin bir keder yüklü olsa da bu ses tonuna hiç yansımıyordu. Yüzünde sanki bir maske vardı ve ne söylerse söylesin hep benzer huzur dolu ve onun kudretini yansıtan bir atmosfer oluşturuyordu dışarıdan bakıldığında. Ancak artık bunun tam olarak böyle olmadığını öğrenmiştim.

Hükümdarların birbirinin soyundan gelmediğini söylemişti. Bunu bilmiyordum. Aruik dediği kişinin çocukları Aludir olamadığı için ondan sonrakiler hep farklı bir soydan gelmiş. Yani kendisi de bir soydan gelmiş. Ama Eletha’ya ilah diyorlardı? Anlayamamıştım, Eletha da Aludir olmak için iblis boyutuna geçen seçilmiş ancak aslında sıradan bir insan mıydı? Kendi doğumum bir hiçlikle başladığı için sıradan insanların ne olduğu konusunda dikkatim epeyce dağılmış olmalıydı. İlgilenmediğim bir konu olduğu için de sanırım bu şekilde kafam karışmıştı. Şimdilik önemli olan tek şey Eletha’ydı. Değerlendirmeyi başka bir zamana bırakıp dikkatimi dağıtmadan Eletha’yı ilgiyle dinlemeyi sürdürüyordum.

Yaşanmış hikayeyi bir daha yaşıyormuşçasına anlatmıştı. Onu bu kadar hüzünlü göreceğimi bilememiştim. Ancak hikayesinin ardından konuyu bir noktaya bağlamıştı. Ne dostunun ne de sevdiğinin olabileceğini söylemişti. Aramızdaki o bariyerin ne olduğunu görebiliyordum artık. Ellerim çözülmüştü bu söylediğiyle beraber. Hükmetmek için seçilmiş olduğunu ve buna insani duygularının dokunamayacağını söylüyordu. Bakışlarım gitgide normalden keskinleşmeye dönüyordu. İnsanlığını bir noktada kabul edip bütün insanlığını takındığı maskenin ardından herkese gizlediğini açıkça dile getiriyordu. Evet anlatabilmişti. Keskin bakışlarla ağzımı açıyor ve öfke ile sözleri döküyordum. “Eletha “Visyn” Norkian. Evrenin Kurucularından, 11 Havari’nin Efendisi, Aclania’nın Hükümdarı, Aludirlerin ve Savaşçıların Lideri ve nihayetinde aynı zamanda bir İnsan!” diyor ve birkaç saniye sessizliğe gömülüyordum. Bakışlarımı ondan ayırmıyordum. Bu kadar kudretli birinin… Hayır! Eletha gibi birinin bunu hak etmediğini düşünüyordum. İyiliğinin ve kudretinin altında ezilen zavallı bir kadın görüyordum. Burada geçirdiği süre boyunca şartlandığı koşulları sırtlayabilecek gücü olduğunu defalarca kez kanıtlamıştı bundan şüphem yoktu ancak o burada yalnızca kullanılıyordu! İnsanların ona ihtiyacı olduğunda yetişeceği bir tanrıça gibiydi. Bunu gerçekleştirmesi de onun için mümkündü ancak yaptıklarının karşılığında hiçbir şeyin sahibi de değildi! Herius “Arasir” Vala denilen kişi de Semiyazah da nasıl bir koşullanmaya sahiplerdi ki iş bu noktaya gelmişti? Sıra Eletha’da mıydı? Eletha’yı kim bu hikayelerle korkutmuştu? Neyden korkuyordu bu kadar? Hata yapmaktan mı? Hata yapması insanlığa mı mal olurdu? O zaman olsaydı! Eletha ile bu kadar zıt kişiliğe sahip olabileceğimi düşünmemiştim ancak onunla konuşabilmeme sebep olan başka bir şey olmalıydı. İçinde bastırdığı duygular içinde benzerliğimiz vardı belki de. “Beni neden buraya çağırdığını anlamamıştım ancak artık benim neden burada olmam gerektiğini biliyorum” diyerek sessizliğimi bozuyordum. Gözlerimi kapatıp bir nefes alıp veriyor ve çok daha sakin, normale yakın tonda “Ben eski adımı bilesem de bir insan, şimdiki adımla bir Aludir “Diniel” olarak canlılığı soldurup çürüten mutlak bir yok ediciyim. Ancak aynı zamanda ben “Hiç kimse” yim” diyordum. Kısa bir nefes alıp verişin ardından 'hiç kimse' nin ne demek olduğunu açıklığa kavuşturmak istercesine “Ben yalnızca istediklerini yapmak üzerine var olmuş bir varlığım. Ne unvanlar, ne ismim, ne geçmişim, ne insan olmam ne de yazgım benim ne yapmak istediğime karar verebilir” dedikten sonra sesimin tonu tamamen normale dönüyor ve hüzünlü bir bakışla “Prangalarını görebilmek için bir şey bilmeme gerek yok. Üstelik bunları kendi kendine vurmuşsun. Bunun sebebi ne? Hikâyesini anlattığın olayın tekerrür etmesinden korkman mı? Değer verdiğine hükmünün gereği zarar vermen gerektiğinde çekeceğin acılar mı? Böylesi bir acıya dayanamayıp var olan her şeyi yok edebilecek olman mı? Yoksa gerçekten hükmetmenin senin için mutlak olduğu ve hiçbir şeyin bunu etkileme riskini oluşturmasını istememenden dolayı mı?” diyecektim. “Hükümdar olmanın yolundan neler geçiyor, neler öğretiyorlar, nasıl yetişiyorsunuz bilmiyorum ama hissettiğim bir şey varsa Eletha o da bu şekilde yaşamaya devam edersen tarih boyunca en kısa sürede unutulup giden hükümdar sen olacaksın” diyordum tonlamamın yumuşaklığına rağmen sert sözlerle. Henüz sözlerim bitmemişti. Dediğimi açıklamam gerekiyordu. “İnsanlar için iyiliğini sürdürürken ne kadar sorunlar yaşansa da sürdüreceğin o huzur, insanlarda senin sanki bunu yapmak zorundaymışsın gibi algılanmasına sebep olacak ve aslında yaşadıkların hiç kimsenin umurunda olmadan bu dünyadan göçüp gittiğinde çektiğin çile de varlığınla beraber gömülüp gidecek. İstediğin gerçekten yalnızca böyle bir tanrıça mı olmak? O halde neden hala yalnız olmaktan mutsuzsun!” dedikten sonra bir an bakışlarım kapıya gidiyordu “Şu an insanların seni bu hale getirdikleri için bütün üssü yok edebilirim ve bunu yalnızca istediğim için yaparım ancak bunun seni mutsuz edeceğini bildiğim için duruyorum” diyecektim. Sözlerimin ağırlığı ve ölçüsü hakkında bir fikrim yoktu. Yalnızca içimden geçenleri aktarıyordum ancak kederli ve agresif duruşumun ardında gerçekten öfkelenmiştim. İçimde bütün üsteki surları tek hamlede yok edebilecek gibi bir his vardı ne kadar bunu gerçekleştiremeyecek olsam da.

Derin bir nefes alıp veriyor ve bakışlarımı Eletha üzerinde sabitliyordum. Sanki bu nefes alış veriş biraz önce söylediğim her şeyi yaşanmış bir anıya çeviriyordu. Sakince Eletha’nın yanına geldikten sonra “Kişisel tercihlerine saygı duysam da gördüklerime karşı tepkisiz kalamazdım. Sen bunu kabul etmesen de artık arkadaşımsın. Bu konudaki kibrim için özür dilerim ama ben de böyleyim. Yine de çiçeklerden iyiyimdir" dedikten sonra yarım bir nefesin ardından biraz da pişman olmuş gibi bir espriyle karışık tebessümle "Açıkçası söylediklerimin bana nelere mal olacağını da bilmiyorum. Umurumda da değil” diyecektim. Ne söyleyip ne söylemeyeceğini, dediklerimin başıma ne açıp açmayacağını bilmiyordum. Umurumda da değildi. Olan olmuş, söylenenler söylenmişti artık. Onca zamandır bir şeylerden dolayı sürekli istediklerimi mantıklı olanı gerçekleştirmek için evirip çevirip duruyordum. Bundan sıkılmıştım ve böylesi bir mesele için de bunu yapacak değildim.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
Locked

Return to “Aludir Üssü”