Page 1 of 2

Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 02 Feb 2023, 21:09
by Zenahpuryu
Bu Phemena'nın eğitimi bitti, her şey güzel gidiyorken yemekhane şefiyle tanıştım. Tontiş bir adam, çokta iyi birisi aslında. İlk tanıştığımızda gülümsedi bana, ben de anladım tabi iyi arkadaşlar olacağımızı. Sonrasında aramız daha da iyileşti, ikinci günlerden birinde sohbet etmeye başladık. "Ben senin gibi ne aludirler gördüm ha." Falan gibisinden bir şey dedi, tabii ben de dedim ki "Göremezsin ki." Yani nasıl görecek ki benim gibisini, ikizim yok bir şeyim yok. Bu arada ikiz denen bir şey olduğunu öğrendim, senden bir tane daha oluyor ancak aynı kişiler olmuyorsunuz. Sadece ikinizin de dış görünüşü aynı oluyor. Bu tontişin varmış öyle, tanıştırırım seni falan dedi ama Aludir Üssünden çıkmaya henüz iznim olmadığı için tanışamadım. Bu arada ona Tontiş demeye başladım, o da bana her arkadaşım gibi Zen diyor. Baya yakınlaştık kendisiyle.

Tabi bu günlerden birinde akşam yemeğimi alırken bana gece gelmemi söyledi. Yemekhanenin gece boş olduğunu, birlikte bir şeyler içip sohbet edebileceğimizi söyledi. Gittim, yemekhane harbiden bomboştu, yukarıdan yemekhaneyi aydınlatan loş ışık harici hiçbir şey yoktu. Bal Şarabını çok sevdiğimi söylediğim için güzel bir şarap getirmiş bana tontiş. Sohbetimiz esnasında tabi bu sarhoşluk denen şey yavaş yavaş yaşanmaya başladı, ikimizin de çenesi açıldı. Bir anda konuşmaya daldık, hafiften yanaklarım da kızarmış, gözlerim kısılıyordu. Bu bana birden, şöyle bir şey söyledi: "Sen de küçük çocuktun lan zamanında!" Ne demek lan küçük çocuk? Yumruğumu vurdum masaya aniden, tabi ani bir hareket yapınca kafam döndü biraz, ama toparladım hemen.

"Naşı ya? Ağğrgadaşımm... Bakh Tontişşşş... Ben var ya ben.. Böyle..." Kaslarımı sıktım ikisini birden. "Ben böyle doğdum lağn.... Sen benim doğumumu... Bilin mi?" Tontiş'in gözlerine baktım. Sinirlenmişti biraz, ama ben böyle doğdum arkadaşım. Kaslı doğdum. "Ne demekh lağn güçççük joçuk... Ben koçaman... Adamdımm..." Tabi o da bana dönüp demesin mi, "Lan böyle adam mı doğar? İki metre boyunda adamsın." Tabi anladım sinirlendiğini, ayağa kalkıp hafif yalpalayarak, bir adım attım, ikinci adımı attım oturdum Tontiş'in yanağına. Bıyığını ellemeye başladım, tekrar sinirlendi adam. Elime vurdu sonra. "Lan elleme olum. Karım kızıyor kızıyor." Bu şakayı her yaptığımda karısı kızıyormuş. Bana öyle diyordu yani, anladığım kadarıyla karısına da her şeyi anlatan birisi olduğu için sır tutmuyor.

Sonra kolumu omzuna attım kocaman gülümseyerek. "Seviyom lan seni Tontiş.." Bunu dedikten sonra yemekhanenin ucundaki kızıl bir kafa dikkatimi çekti. Buradan geçiyor muydu yoksa başka bir işi mi vardı bilmiyorum. Gözlerimi kıstım, tanıdık bir yüz olunca kafam bir anda yerine geldi. Bu benim ekibimdeki Dişi Kızıl Kafa'ydı! Tontiş'in omzunda duran kolum yerine diğerini kaldırdım, görünmek için de hafiften yerimden doğruldum. "Dişi Kızıl Kafa! Gel gel! Tontiş'le oturuyoruz gel!" Burada ne arıyor bilmiyorum ama sohbet etmek için uygun bir ortama denk geldi. Tabi, Tontiş yine sinirlenmesin mi? "Tontiş demesene olum bana milletin içinde lan!" "Gerçekten oğlun muyum peki Tontiş?" "Lan!"

Tontiş:

Image

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 02 Feb 2023, 21:52
by Diniel
Karanlığın esareti altında gibiydi gökyüzündeki yıldızlar. Her biri karanlığın parmaklıkları ardında ellerini uzatıp benden onları kurtarmamı istiyordu adeta. Hava hafif sisli, Xaphan da yatakta dönüp dönüp osuruyordu. Belki de yıldızları bu şekilde anlam yükleme sebebim Xaphan’ın ta kendisiydi. İyice duruma gıcık olup pijamalarımla odadan ayrıldım. Loş ışıklar altındaki koridorlar tenhaydı. Ancak biliyordum ki her an bir yerden görevli çıkabilirdi. Etrafın boş olmasını fırsat bilip derin bir nefes alıp vermenin ardından etrafta ilginç gelebilecek her şeyi incelemeye başladım. Taşların yapısı, koridor zemini, koridoru aydınlatan meşaleler hemen her şeye bakıyordum ancak çabucak sıkılmıştım. En son büyükçe bir tabloya bakarken kendimi bulmuştum. Değişik bir şeydi. “Hıımmmmm... Ne anlatıyor bu şimdi?” diye içimden geçirip susadığım ve uykumun da biraz kaçık olduğu için büyük mutfağa doğru ilerlemeye koyulmuştum. İlerlemem sırasında yolda bir görevlinin dolaştığını görmemle yüz ifadem nötre yaklaşıyor, duruşum dikleşip attığım adımlar çok daha emin ve hızlı olmasa da güçlü oluyordu.

Sonunda yemekhaneye varmıştım. İçeride iki kişi boş boş konuşurken ilgimi çekmedikleri için oralı olmadan içecek hafif bir şey arıyordum. Yemekhanenin uç tarafındaki dolapları karıştırmaya başlamıştım. Buralarda her an sürpriz bir şeyler çıkabildiği için sandık açar gibi çekmece açıyordum. Sonunda da adını bilmediğim ama renginden ve kokusundan tanıdığım çok hafif bir içecek bulmuştum. Tezgahın boş bir köşesine yaslanıp sol dirseğimi dayarken elimle de çeneme destek olup sağ elimle minik yudumlar alıyordum içecekten. Biraz dalgın biraz da düşünceliydim geleceğimi planlarken. Ayrıca Raldrin ile geçim konusunu ne yapacağımı bilmiyordum ama uğraşasım da gelmiyordu. Ardından bir ses duydum. Ve yine ardından bu sesi daha önceden duyduğumu hatırladım.

Kafamı yavaşça çevirip baktığımda karşılaştığım manzara karşısında gözlerim bir saniyeliğine büyüyüp normale dönmüştü. O geçen bir saniye içinde de ölüyle karşılaşmış gibi olmuştum. Bu adam gözlerimin önünde iblislere yem olmamış mıydı?! Şimdi ise beni çağırıyordu. İçeceği bırakıp sırtımı dikleştirdim ve doğrudan bakışlarımı ona kilitledim. “Nasıl?” diye sordum kendi kendime. Ardından onca gördüğüm şeyin içerisinde bunun çok da imkansız olmadığını hatırladım. Onların durumunu Ulrasil’e sorduğumda ölmüş olabileceklerini söylemişti. O olabilirlik içerisinde olmuş olmaması bana bir imkansız yaşanmış hissiyatı hissetmemi engelliyordu.

Sert adımlarla ona yaklaşırken kaşlarım hafiften çatılıyordu. Nasıl bu kadar neşeli olduğunu anlamıyordum. Üstelik aşçı ile oğlu olduğu konusunda konuşuyorlardı. Ona bir şey sormuyor sadece dik dik gözlerinin içine bakıyordum. Aradığım şey onun nasıl burada olduğundan başka bir şey değildi.

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 12 Feb 2023, 23:13
by Zenahpuryu
Karşımdaki Dişi Kızıl Kafa'nın suratına baktım. Kaşları falan çatılmıştı, zaten gözlerini açtığında da garipti bu. Bana cevap vermese de yaklaşmaya başladı. Tabi, oturacak yer var önümüzde en azından. Tontiş kocaman olduğu için ikimiz bir sırayı kapasak dahi, bunlar akıllılık etmiş ve ön tarafta bir sandalye kısmı daha koymuşlar. Dişi Kızıl Kafa yaklaşmaya başlarken gülümsedim tabi, kaşlarını çatması falan çok önemli değil. Gerçi neye çatmış onu da anlamadım. Neyse çok önemi yok, elimle karşımdaki oturma kısmını gösterdim. "Gel otur, Tontiş'le sohbet ediyorduk bizde." Tabi Tontiş yine o sert bakışlarını attı bana, insanların içinde ona böyle demem onu rahatsız ediyor biraz. Kızıl Kafa karşımıza oturduktan sonra konuşmaya başladım kolumu Tontiş'in omzuna atarak.

"Benim adım Zenahpuryu. Dostlarım bana Zen der. Sen de öyle hitap edebilirsin." Dedim. Ardından şarabımdan bir yudum aldım ve Tontiş'i göstererek konuşmaya başladım. "Bu Tontiş. Yemek alırken illa ki görmüşsündür. Benim babam-" Derken kafama bir şaplak attı. Kafamı acıdan ovalamaya başlarken Tontiş söze girdi. "Babası değilim yahu. Arkadaşıyım arkadaşı. Hem benzeyen tarafımız mı var lan bizim? Senin saçların yetmişlik moruk gibi bembeyaz olmuş, benim ki simsiyah." Tontiş'e baktım ve düşündüm. Doğru diyordu. Onun saçları simsiyahtı, benimki ise bembeyaz. Ama tabi bunun nedenini biliyorum. "Annemi ne zaman terk ettin lan? Annem beyaz saçlıydı kesin biliyorum ben, ne zaman lan ne zaman?" Tontiş, bıkmış bir şekilde derin nefes alıp verdi. Bende tabi hemen bıyığının ucuyla oynamaya başladım. "Kızma len."

Bıyığıyla oynarken karşımdaki kıza döndüm. "Senin ismin ne? Öğrendin mi?" Diye sordum. Sorunun ardından tabi Tontiş elime vurdu, ben de ellerimi masada kenetledim ve cevabı beklemeye başladım.

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 14 Feb 2023, 20:23
by Diniel
Ben karşımdaki adamın varlığını sorgularken karşımdaki ise bana kocaman gülümsüyordu sadece. Tontiş dediği iri yarı adamla sohbet ettiğini söylemiş oturmamı istemişti. Birkaç saniye bakışımı ondan kesmeden geri mi dönsem yoksa otursam mı diye düşünmüştüm. Xaphan’la aynı teneffüsü solumaktansa burada oturup bir şeyler içmenin sakıncası yoktu. Gözlerimi kapatıp sanki oturmam için yalvarmış da artık bıktığım için kabul etmiş gibi “Hıh…” dedim sözlerine karşı. Ardından tabureye oturup dirseklerimi masanın üstüne koydum ve kollarımı kavuşturdum. Gözlerimi açıp biraz sonra ağzından isminin geçtiği kelimelerin döküleceği neşeli adama baktım ciddiyetimi bozmadan. Omzunu tontiş dediği adama atmış ve adının Tontiş olduğunu ve babası olduğunu söylemişti. Ancak durumdan rahatsız olan Tontiş hemen bir şaplak atıp cümlelerini düzeltmişti. Hiçbir açıdan benzemediği bu adamın onun babası olabileceği hakkında en ufak bir inancım olmadığı için bu düzeltmenin benim için anlamı olmasa da dinlemiş bulunuyordum konuşmaları. Ardından adamın bıyığının ucuyla oynayan Zenahpuryu’nun adamın bıyığıyla oynayan eline, kocaman adamın düştüğü duruma bakınca bakışların ciddiyetten nötre dönmüştü. Ardından ismimi sordu Zenahpuryu.

“Diniel” dedim sıradan ve nötr tonda. Ardından sağ kolumu masada yayıp tırnak uçlarımla masayı tıkırdatmaya başladım. “Bir şeyler içmek için buraya geldim ama içeceklerin isimlerini ve görünüşünü ezberleyemedim” dedim. Cümlem biter bitmez masaya hafifçe bir vurup tıkırdatmayı sonlandırdım. Ardından sanki bunu sorduğum için içim sıkılıyormuşçasına “Bildiğin güzel bir içecek var mı?” diye soruyordum Zenahpuryu’ya bakarken. Ancak sorum aslında şef için de geçerliydi.

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 15 Feb 2023, 22:50
by Zenahpuryu
Arkama iyice yaslandım gelen soruya karşı. Anlaşılan çok fazla sohbet dönmeyecekti bu Dişi Kızıl Kafa ile. Konuşmayı pek sevmiyor olmalı, ondan çok fazla zorlama ihtiyacı da görmüyorum. "Yaani, ne içmek istediğine göre değişir herhalde." Dedim Bal Şarabına gözümü dikerek. "Bal Şarabı var, seviyoruz biz Tontiş'le. Güzel gidiyor da işte alkollü bir şey içmeyeceksen su falan vardır herhalde." Sahi, burada alkollü olmayan ama çok güzel tadı olan bir şeyler var mı acaba? Ben de çok keşfetmediğim için bilmiyorum. Tontiş'e döndürdüm gözlerimi. "Alkollü olmayan ama tadı böyle güzel olan bir şeyler var mı sahi ya?" Tontiş, bu sefer kendi bıyığını kendi ovuşturarak konuşmaya başladı. "Meyve suyu falan var. Onun dışında öyle çok bir şey yok." Bende elimle çenemi ovuşturmaya başladım düşündüğümü belli edercesine. Ancak gerçekten başka bir şey yoktu. Meyve suyu içeceğine Bal Şarabı içmeliydi, hatta normal bir su içse bile daha iyiydi, o yüzden verecek bir tavsiyem yoktu. "Bal Şarabı dışında bir tavsiyem yok, alkollü içmiyorsan su iç bence." Dedim. Gerisinde kararı kendi verecekti, Bal Şarabı zaten masada duruyordu.

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 16 Feb 2023, 00:04
by Diniel
Nötr ifademi değiştirmeden sakince dinliyordum Zenahpuryu’yu. Yorgun geçen gecenin burada bulunanlar dışında ses duyulmayan mutfağında sıradan bir konuşma gerçekleşiyordu. İlginç… İlginç olan şey bu kadar sıradan biriyle karşılaşmış olabilmem. Sözleri eğik bükmüyor, iddialı sözler söylemiyor sadece olanı dile getiriyordu. Gündelik konuşma böyle bir şey miydi acaba? Konuşmaları dinlerken yorulmuyor kafa da yormuyordum. Ancak erken mi yargıda bulunuyordum acaba? Biraz sarhoş da görünüyordu çünkü.

Bal şarabı tavsiyesinin ardından sıradan bir konuşmanın içine girebilir miyim diye düşündüm birkaç saniye. Dışarıdan içinde yaprak kımıldamayan biri olarak görülsem de sonunda bu kalıbı kırıyor ve fiziksel yorgunluğumu gizlemekten vazgeçiyordum. Sol elimi yumruk yapıp dirseğimi masaya yumruğumu da çeneme dayıyor ve gösterdiği bal şarabı denen şeyden önümdeki bardaklardan birine döküyordum. Bardağın yavaşça doluşunu gözlerimle takip ederken boş boş buralarda dolanmaktan gelen sıkkınlığı atmama vesile olur mu diye düşünüyordum. Bardağı doldurduktan sonra bir yudum tadım aldım. Boğazımdan aşağı kayıp etkisi geçene kadar bekledikten sonra soğuk tonda “Güzelmiş” dedim. Ardından bir büyük yudum aldım şaraptan. Mideye indirdikten sonra sol el yumruğa geri yasladım çenemi. Sağ elimle bardakla bardakla oynarken ışıltılı yapısına bakıyor gibi görünüyordum. Oysa o sırada yalnızca dalgındım. Yüzümde yorgunluk, sesimde soğuk tonda “Yaşıyorsun” dedim Zenahpuryu’ya. İblislere yem olduğunu gördüğüme emindim ama şu an kanlı canlı karşımda duruyordu. Raldrin’i elde etmek için çabalarken aklıma takılmış, beni zor duruma sokmuştu onun ölümünü görmek. Şimdi ise hiçbir şey yokmuş gibi burada içiyordu.

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 16 Feb 2023, 00:27
by Zenahpuryu
"Çok hızlı içme bence, sarhoşluk denen bir şey var, bir kere keşfettim, çok manyak olay. Bir anda uyuyorsun." Dedim büyük bir yudum aldığını görünce. Sonrasında kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Tabi, belki sarhoşluğu biliyorsundur, ondan senin kararın." Diye ekledim. Yaşıyorsun cümlesinden sonra öyle bir kahkaha attım ki, sanki yaşanan her şey basit bir oyunmuş gibi. Ama o an ki yaşadıklarım gerçekten ağırdı, hissettiğim acı, duyduğum öfke, Vadlena'nın bizi bırakması. Hepsi o an içerisinde her ne kadar mental olarak yıkıcı olaylar olsa da, şimdi gülünecek anılardan ibaretti. Kahkaham bitince gülümseyerek söze girdim tekrardan.

"Yaşıyorum tabi, benim gibi Yofie'de yaşıyor." Dedim öncelikle. "Diğer Kızıl Kafa'da yaşıyormuş, takım kaptanıma gelen bilgiler doğrultusunda herhangi biri ölmemiş." Derin bir nefes aldıktan sonra olayları anlatmak için hazırlandım. Gerçi sormadı ama, yine de anlatasım geldi. Tontiş'e de aynı böyle yapmıştım, tanıştıktan herhalde on dakika sonra nasıl kurtulduğumu anlattım. Bence eğlenceliydi çünkü. "Şimdi şöyle, ben de öleceğime sonuna kadar inanmıştım, sonuçta iblisin tekine bir kafa attım ve geri sektim, sonrasında kolumu ısırdı! Ama o anda gelen bir ağlayış ve gözyaşı beni kurtardı." Bu sefer ise, gözlerimi kısarak hikaye anlatımı moduma geri döndüm. Sanki gizemli bir hikaye anlatıyormuş havası veriyordum. "Mavi, bir metre kadar boylarında Kudretli bir Ejderha gözyaşlarıyla tüm iblisleri yok ettikten sonra üzerime doğru koştu. Beni daha ne kadar korkutacaksın, dedi. Ben de ona onun beni korkuttuğunu, çabucak beni yemesini ve bu olayı bitirmesini söyledim. Tabi, o da bana insan etini sevmediğini ve dişlerinin kesemediğini söyledi. Sonrasında biraz daha sohbet ettik, bana ancak ona adımı söylersem adını söyleyebileceğini ekledi. Orada çok iyi bir dostluk kurduk, hatta birbirimize verdiğimiz çok büyük bir söz var." Sözlerim bitince hikaye anlatımı modumdan çıkıp, tekrardan arkama yaslandım. Tavana bakarak gülümsedim. "Kudretli dostum Shy olmasaydı burada olamazdım. Yaşıyor olmamı ona borçluyum." Sonrasında gözlerimi Diniel'e çevirdim. "Vadlena ile ne yaptınız? Bok parçası bok parçası diye sayıklarken bir iblis bulmanızı sağladı mı? Kurtunu çıkarmasaydı onun Bok İblisi taşıdığına emin olurdum. Kesin iblisi de götünden falan çıkıyordur onun. Mesela Shy benim kalbimden çıkıyor, çünkü biz gönülden bağlandık dostumla. O kesin götten bağlandı. Ondan boka bu kadar takıntılı."

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 16 Feb 2023, 01:03
by Diniel
Yaşıyorsun dememin ardından bir anda patlattığı kahkaha ile kısmen rahat duran bedenim dikleşmiş, yüzümdeki yorgun ifade silinmiş ve ciddileşmiştim bir anda. Oyalandığım bardağı an itibarı ile durdurmuş olmama rağmen sol yumruğuma dayadığım çenemi kaldırmıyor doğrudan ciddiyetle Zenahpuryu’ya bakıyordum. Kahkahası bitene kadar sessizce onu izledim. Ardından Yofie dediği kişiye ve diğer başka birine konuyu getirip onların da yaşadığını söylüyordu. Kahkahanın ardından ciddi bir olay yaşanacak sanmama rağmen konunun insanlar için iyi bir habere dönmesiyle birlikte gözlerimi kapatıyor ve yorgun bir nefes vererek rahat duruşuma dönüyordum. Söyledikleri kişileri hatırlamadığım gibi umurumda da değillerdi. Orada yaşananları anlatmaya başladığında gözlerimi açıp anlatışına odaklanıyordum. Karşımda kocaman duran bu adama karşı oldukça ufak sayılırdım. Gözlerini kıstığında nedensiz bir merakla ne diyecek diye ağzıma götürdüğüm bardaktan yudumlamayıp söylerini bekliyordum. Bir ejderhadan bahsettiğinde onun da benim gibi ejderha türü iblisi olduğunu öğrenmiş, ilgim iyice artmıştı. Sahip olduğu iblis mavi renkli ve bir metre boyunda olması Raldrin gibi insana benzemediğini düşündürüyordu. Bir metre olması… Ufacık bir şey değil mi bu? Konuşmasının devamını dinlediğimde ne diyeceğimi bilemedim. Trajikomik mi desem ciddiye mi bindirsem bilemeden öyle kısmi şaşkınca bakakalmıştım elimde bardakla.

Arkasına yaslanıp gülümsemişti. Hayatta kalma sebebinin o ejderha olduğunu söylemişti. İsmi de Shy’mış sözüne göre. Raldrin’in seri hareketleri insanın kat kat üstünde olduğu gibi bu ufak varlık da kudretini gösterip savaşmış olmalı diye düşünüyordum. Ama onu korkutanın Zenahpuryu olması şaşırtıcıydı. Aklım Raldrin’e gitti. O umursamaz bayık bakışları aklıma gelince boş bir bakış atıp odağımı Zenahpuryu’ya çevirdim. Herkesin iblisleriyle şu veya bu şekilde anlaştığı görülüyordu. Ardından kulaklarım Vadlena kelimesini işittiğinde kısmi ilgili ifadem kaybolup ciddiyete büründüm. Sırtımı dikleştirip düzgünce sandalyeme oturduktan sonra hızlıca bardaktaki şarabı yudumlayıp birkaç yudumda bitirdim. Ardından yenilemek için hamlede bulunurken “Vadlena’yla giderken hiçbir şey yapmadık. Yürüdükten sonra herkes yok oldu ve ayrı bir alanda buldum kendimi” dedim. O aşağılık kadın hakkında konuşmak, onun adını ağzıma almak bile istemiyordum. Bardağımı doldurduktan sonra ufak bir yudum almış ve “Benim de bir ejderham var. Kendisiyle uğraşamayacağım için özelliklerini anlatmak istemiyorum. Ama bir gün iblislerimizi karşılaştırıp neler olacağını görmek için deneyebiliriz. Gerçi ne olacağını tahmin edebiliyorum ama…” dedim net bir tonda. Raldrin ilgisini hemen kaybedip geri dönmek isterdi başka ne olacaktı. Ardından iki elimle bardağı kavradım sıkkınca. İçime bardağı sıkıp kırma isteği gelse de sakinleşip sakin gecenin huzurunu bozmak istememeye odaklanıyordum. “Buradan çıkınca yapmayı planladığın bir şey var mı?” diye soruvermiştim nedensizce çenem açılarak. Sesimin tonu oldukça günlük çıkıyordu Zenahpuryu’ya karşı.

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 17 Feb 2023, 02:36
by Zenahpuryu
Sakin bir şekilde Diniel'i dinlemeye başladım. Sonunda çenesi açılmış gibi görünüyordu, yine de pek konuşmak isteyen birisine benzemiyordu. Vadlena'yla bir şey yapmamışlar, aynı bizde olduğu gibi sadece kendisi kalmış bir alanda. Sevindim aslında bu duruma, çünkü onunla baş etmek gerçekten zor olurdu. Vadlena'yla yani. Sonrasında bana kendisinin de bir ejderhası olduğunu ve onunla uğraşamayacağı için özelliklerini anlatmak istemediğini söylemişti. Yine de, iblislerimizi karşılaştırıp ne olacağını görebileceğini söylemişti. Kendisinin tahmin ettiği gibi, ben de bir şeyler tahmin ediyordum. Bu duruma karşılık gülümsedim, Diniel ne düşünüyordu bilmiyorum ama benim düşündüğüm bir şeyler vardı ve zaten Shy'ın böyle bir karşılaşmaya karşı nasıl yaklaştığını görmüştüm. Buradan çıkınca ne yapacağımı sormuştu sonrasında. Kocaman gülümsedim, ardından işaret parmağımı kaldırarak konuşmaya başladım.

"Shy ile senin ejderhan ırkdaşlar. Sanırım karşılaşınca Shy arkadaş olmak ister diye tahmin ediyorum. En azından, bir mücadele içine girmez." Bu noktada çok gizli bir şey söyleyecekmiş gibi bir yüz ifadesine bürünüp fısıldamaya başladım. "Aramızda kalsın, diğer iblisler biraz avanak gibi. Hemen düşman oluyorlar." Cümlelerim bittiğinde eski ses tonuma geri döndüm. Sonrasında Shy'ın geçmişi aklıma gelince biraz yüzüm düştü, yaşadığı kötü anları hatırladım. Ancak saniyesinde kendimi toparlayıp şarabımı fondipledim. Yenisini doldururken gülümseyerek konuşmaya başladım. "Shy'la biraz konuştuk, hayallerimiz üzerine, yapmak istediklerimiz üzerine. Bu yüzden iblislerle veya başkalarıyla gereksiz mücadelelerden kaçınıyoruz." Bardağımı doldurduktan sonra konuşmaya geri döndüm. "Yofie'nin iblisi ve Aithen'in iblisi ortama geldiğinde, Shy onlara karşı çok takdir ettiğim bir harekette bulundu. Birbirimizi yememize gerek yok diyerek ortamı sakinleştirmek istedi. Yofie'nin iblisi Shy'a ödlek yaftası yapıştırsa da, ben onu çok takdir ettim ve gerçekten kalbinin çok güçlü olduğuna inandım. Gereksiz dövüşler, hayallerimiz karşısında gereksiz eylemler." Dedim.

Ardından büyük bir yudum aldım şarabımdan. "Of, bayılıyorum bu şaraba be!" Diye bağırdım şarap bardağımı havaya kaldırırken. Sonrasında bardağımı indirdim ve normal bir şekilde konuşmaya başladım. "Buradan çıkınca, gelmiş geçmiş en güçlü Aludir olmak için ne gerekiyorsa onu yapacağım. Shy'da gelmiş geçmiş en güçlü ejderha olacak. Benim hayalim, onun hayali. Bu yüzden tüm planlarım hem onun, hem de kendi güçlenmem üzerine kurulu." Şarap bardağımdan tekrar bir yudum alıp arkama yaslandım. "Sen ne yapacaksın?"

Re: Ben Böyle Doğdum Tontiş!

Posted: 18 Feb 2023, 23:28
by Diniel
Zen’i dinliyordum. Shy’ın Raldrin ile arkadaş olmak isteyeceğini söylüyordu. Şaşırmıştım. Öyle ki kaşlarım hafifçe kalkıp bunu dışa vuruyordu hafifçe. Ancak bu oldukça belli belirsiz olup bitiyordu. Arkadaş olmak isteyen, insanından korkup ağlayan bir ejderha… Ejderhaların kendine göre çeşitleri var demek ki. Raldrin ile karşılaşsalar Raldrin’in onu ciddiye alacağını hiç sanmıyordum. Ancak bahsettiği iblis kulağa ilginç gelmeye başlamıştı. Ibe Anu ve Kho’Raktar gibi iğrenç varlıkların dışında böylesine dostane bir iblisin varlının ardında nasıl bir gizem vardı acaba? Gerçekten de Zen’den korkmuş muydu bu ufaklık?

Neden bunu düşündüğümle ilgili kendime gelirken Zen’in sözlerini çok ilgiyle dinliyormuşum gibi baktığımı fark etmiştim. Zihnim sözlerini filtreden geçirse de ne dediğini pek hatırlamıyordum. Gereksiz mücadeleden kaçındığını söylemişti en son. Bana gülümsüyordu. Bardağını doldururken kafamı biraz daha yumruğuma yaslayıp yüzüne bakıyordum. Vücudumda hafif sıcaklık ve gevşeme hissediyordum. Bu hissi hatırlıyordum. Bakışlarım yumuşayıp bardağı doldurup yeniden söze girene kadar sessizce izliyordum onu. Shy’ın barışçıl yollar arayıp iblisler arasında anlaşma yapmak istemesi bu iblisi iyice merak ettiriyordu. Yofie denen kişi Shy’a korkak demiş, Zen ise Shy’ı hareketinden dolayı takdir etmiş ve kalbinin güçlü olduğuna inanmış. Gereksiz dövüşler hayalleri karşısında gereksiz eylemler. Cümleleri devam ederken yüzüme sıcak bir gülümseme yerleşmişti. Ancak kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Bu Shy iblis değil de bir insandı sanki. İçimden geçen Yofie’nin iblisinden farklı değildi aslında. Tam bir korkak gibi davranmıştı. Ancak insan gibi düşününce doğru bir hareketti yaptığı. O yüzden komik gelmişti çünkü iblise insan muamelesi mi yapsam yoksa iblis mi bilememiştim.

Zen’in buradan çıktıktan sonra yapmak istediği şey en güçlü Aludir olmakmış. Bunu duyduğumda yüzümdeki tebessümle beraber bakışlarım keskinleşmiş, kafamı yumruğumdan kaldırmıştım. Bardağı kafaya dikip birkaç yudumda bitirmiş, bardağı yeniledikten sonra bardağı önüme koyup iki elimi çene hizamda birleştirip çenemi yaslıyordum. Bakışlarımı iyice keskinleştirirken “İddialı birisin. Zaman kimin en güçlü olacağını gösterecek” diyordum. En güçlü Aludir ben olacağım için ona bol şans dilemeliydim. Belki en güçlü olmasa bile fazlaca güçlü olabilirdi sonuçta. Onu rakip olarak bile görmüyordum şu anda.

Kurduğum bu basit iki cümlenin ardından birkaç saniye bakışlarımı masaya çevirip düşünüyordum ne yapacağımla ilgili. Hayatta kalmak dışında pek bir şey canlanmıyordu gözümde. Ardından kafamı kaldırıp bardağa bakıyor ve sağ el parmak uçlarımla üst kısmından tutup oyalanıyordum. Kimsem yoktu. Belli bir amacım da yoktu. Ayrıca kurallara göre hareket etmem gerekiyordu. Bozulmuştum açıkçası bunu düşününce. Bu bozulma ile yüzüm de düşüyordu. Moralimin bozukluğu sesime de yansıyor ve kısık ve mutsuz sesle “Bütün Aludirlerde olduğu gibi bu dünyada kimsem yok…” diyordum. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra ses tonumu yükseltmeden “Belki de iblis diyarında canımı sıkan iblisleri öldürmeye giderim. Sıkılmamak için başka ne yapılır bilmiyorum” diyor ve bakışlarımı kaldırıp Zen’in gözlerine bakıyordum.