Page 1 of 2

Seçim (Mihr)

Posted: 23 Jan 2023, 12:01
by GM - Dimensio
Önünde durmuş olduğun kapıdan içeriye girdiğin anda, son derece küçük bir odayla karşılaşıyorsun. Odanın içine sızan Güneş odanın içini oldukça aydınlık bir hale getirmişken, dikkatini ilk çeken şey sanki odada kimse yokmuşçasına boş oluşu oluyor. Ancak gözlerin karanlığı alıştığında, duvar kenarına sinmiş üç kişiyi görebiliyorsun. İlk fark ettiğin kişi, 20 yaşlarında, 185 santim boylarında görünen, siyah saçlı ve uzun, siyah bir pelerin giymiş adam oluyor. Hemen ardından, odanın içindeki ufak bir parıldama, bu adamın hemen yanında bulunan sert mizaçlı, 40'lı yaşlarında, 175 santim boylarında, kafasında fötr şapka bulunan, gözlüklü bir adam oluyor. Tam yavaşça kapıyı kapattığın esnada ise, odanın solundan beliren 180 santim boylarında, 20’li yaşlarının başında görünen siyah yukarıya doğru kalkık saçları olan ve saçının sol tarafında çarpı şeklinde modeli bulunan bir başka adam beliriyor. Bu üç adamın arasında, kendini adeta ölüm sessizliği ve karanlığın girdabına bırakmış gibi hissediyorsun.

Odaya girdiğin anda çöken kasvet, bir anda duruşunu daha da dikleştirirken, gözlüklü adam lafa giriyor ve “Runqel.” diyerek kendini tanıtıyor katı bir ses tonuyla. Hemen ardından gördüğün ilk adam “Miran” diyerek ismini söylüyor, sanki buğulu bir sesle. Son olarak hemen yanında duran genç adam ise donuk bir sesle “Madras.” demekle yetiniyor.

Runqel
Image

Miran
Image

Madras
Image

Odadaki üç kişinin tek kelimeden ibaret konuşmalarıyla birlikte, kendilerini tanıtmış olduklarını anlıyorsun. Ayrıca, her biri senden de benzer bir şey talep eder gibi görünüyorlar. Ancak şu ana kadar hissettiğin hava, burada Gyugnal'ın bahsettiği şekilde bir mülakat yapılacaksa bile, bunun sana sorulacak soru veya sorularla değil, tamamen senin kendi konuşmanla olabileceğini anlayabiliyorsun.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.

Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılamaz.

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 26 Jan 2023, 03:39
by Mihr
Kapının açılmasıyla birlikte içeri adımını atmıştı ve tam o anda az da olsa şoka girmişti. Beklediği ve hayal ettiği alan daha farklıydı. Daha geniş daha ferah bir oda bekliyordu. Aydınlatması güzel, şık ve zarif bir mekan tasarlanmıştı zihninde. Fakat bunun tam aksine oda kutu kadardı. Aydınlatmayı ise içeri yansıyan ufak tefek güneş ışınları sağlıyordu. Hatta içerisi o kadar özensizdi ki nerdeyse hiçbir şey yoktu. Sadece karanlık hakimdi. En azından başlarda öyle gözüküyordu. Gözleri ortama biraz daha alışmasından mıydı yoksa güneşin doğru açıda vurmaya başlamasından mı bilmiyordu fakat neler döndüğünü biraz daha anlamaya başlamıştı. Duvarın kenarında sinmiş üç kişiyi net bir şekilde görebilmeye başlamıştı. Belki de böylesine özensiz bir ortamın seçilmesi onların isteği üzerineydi. Enteresan diye geçirdi içinden.

Üçü de farklı yaşlarda görünüyor ve oldukça farklı fiziksel özellik taşıyorlardı. Fakat dikkatini en çok fötr şapka takan adam çekmişti. Diğerlerinden daha klas bir duruşu vardı. Açıkçası tarz olarak da en çok kendisine benzettiği kişi oydu. Belki de bu yüzden beğenmişti onu. Onun dışında ise saçının solunda çarpı işareti olan elemana dikkatini yöneltmişti. Oldukça genç bir görünümü vardı fakat tarzı tam bir soytarı işi gibiydi. Bu herife layık görülmesi... Ne layığı?!

Burada olma sebebini bir kez daha kendine hatırlatması gerekiyordu. Burada hiçbir şekilde kendini beğendirtmeye veya kanıtlamaya ihtiyacı yoktu. Bu odada onun dışında bulunan herkes birer basamaktan ibaretti. Buraya bile sırf resmiyetten, yoluna devam edebilmek için gelmişti. Karşısındaki elemanların ne olduğunu veya ne iş yaptığını gram önemsemiyordu. Hepsi sonuçta bir üstlerinin götünü yalıyordu. Gyugnal'dan farkları neydi? Mihr sözlerini içinden tutmaktan nefret ederdi. Bunu bir korkaklık olarak görüyordu. Belki de bu dilini tutmak için en iyi zamanlardan biriydi. Fakat başaramayacağını biliyordu.

Hepsi küstah bir şekilde adlarını söyledikten sonra susmaya yemin etmiş gibi onun konuşmasını bekliyorlardı. Tutundukları tavır gittikçe sinirini bozmaya başlamıştı. Buraya zaten zoraki geliyordu üstüne üstlük bir de bir sik başarmışlar gibi havalara bürünüyorlardı. "Şimdi burayı cehenneme çevirmek vardı." diye fısıldadı kendi kendine. Sinir hastası gibi hareket ettiğinin farkındaydı. Çabuk parlama işini biraz azaltmalıydı. Aksi takdirde yansıtmak istediği kimlik farklı algılanacaktı. Fakat içinde yükselen kırmızıyı, vahşeti ve öfkeyi durduramıyordu. Kalbinin daha hızlı atmasını sağlayan o iğrenç duyguyu uzaklaştırmakta zorluk çekiyordu. Dişini sıktı, ellerini bacaklarına kenetledi. Derin nefes almaya çalıştı.

Normalsin
Sinir hastası değilsin
Sakinleşebilirsin
Sadece konuşman gerekiyor
Kavga etmeyeceksin


Aldığı nefesi verdikten sonra diyeceklerini ve düşüncelerini toparlamaya başladı. Kafasını önce Miran ve Madras'a çevirdi.

"Miran ve Madras... Siz ikiniz gibi soytarılarla muhatap olmayacağım o yüzden ben odadan çıkana kadar ağzınızı açmazsanız sevinirim."

Runqel'e neden bir samimiyet beslediğini anlamıyordu. Belki de onu sadece havalı bulmuştu. Fakat bu safi öfkesini değiştirmeye yetecek bir şey değildi.

"Seni bir konuda uyarmama izin ver."

Adımın Runqel'e doğru attıktan sonra gözlerini onun üzerinden ayırmadan sözlerine devam edecekti.

"Bu kurduğunuz sikik düzenin bir parçası olmayacağım. Bana ne olduğunu anladıktan sonra da burada durmaya niyetim yok. Ha diğer aşamaya geçebilmek için sana yaranmamı bekliyorsan da canın cehenneme."

Olabildiğince içindeki canavarı bastırmaya çalışarak söylüyordu bu sözlerini. Bazen tekrar kontrolü kaybedip istemediği duygu hallerine bürünmekten korkuyordu. O zamanlarda anlamsız bir şekilde kontrol edildiğini ve edileceğini düşünüyordu. Tamam Mihr de öfkeliydi fakat Gyugnal ile olan dövüşte iş öfkeden çıkmıştı. Tekrar derin bir nefes aldı. Ardından söylemeyi unuttuğu bir şey aklına geldi.

"Sanırım şu an taşıyabileceğim ve isim olarak nitelendirebileceğim tek sözcük Mihr. Bana böyle seslenebilirsin."

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 27 Jan 2023, 09:49
by GM - Dimensio
Odanın içindeki üç kişi de bakışlarını sana dikmiş bir halde, ağzından çıkacak cümlelere odaklanmış duruyor. Ancak sen ağzını açtığın anda, odanın içindeki soğuk hava adeta herkesi buzullara götürüyor. Miran ve Madras’a karşı söylediğin sözlere karşı, Miran’ın kaşları olabildiğince çatılırken, Madras boş, ancak rahatsızlığını belli eden bakışlar seni süzüyor. Cümlelerini Runqel’e yönelik kurmaya başladığında ise, onun da yüzüne yerleşen memnuniyetsiz ifadeyi sonuna kadar görebiliyorsun. Her bir kelimen, odadaki üç adamı da senden ziyadesiyle uzaklaştırıp sana olan duygularını nefrete sürüklüyor gibi görünüyor. Tüm konuşmanı sonlandırıp ismini söylemenin ardından, odanın içine çöken ağırlık, his olarak iblis diyarındakinden pek de farklı olmuyor.

Odada süren birkaç saniyelik sessizlik ilk olarak Madras’ın kapıya doğru yönelen adımlarıyla son buluyor. Seni hiçbir şekilde önemsemeden kapıyı açan Madras, ardına bile bakmadan kapıdan çıkıyor. Tam bu esnada, kapının karşısındaki duvarda, sırtını ve tek ayağını duvara yaslamış bir şekilde duran Gyugnal’ı anlık bir şekilde görebiliyorsun. Madras’ın odayı terk edişinin ardından Miran, üzerinden bir an bile ayırmadığı nefret bakışlarıyla birlikte kapıya yöneliyor ve hiçbir şey söylemeden odadan çıkıyor.

Runqel, odada tek başınıza kalmanın ardından yerinden hafifçe hareketleniyor ve sana biraz daha yaklaşıyor. Gözlüğünü hafifçe düzeltmesinin ardından sana bir kez daha bakan Runqel “Gerek yok.” demekle yetiniyor ve yanından geçip giderek kapıya doğru yöneliyor. Kapıyı açmasının ardından, bu kez Gyugnal’ın kapıya daha yakın bir şekilde durduğunu görebiliyorsun. Kapıdan çıkan Runqel “Senin için bu riski göze almaya karar vermiştik. Ancak hatrının bile bir sınırı var Gyugnal.” dediğini ve hemen ardından ise “Ondan kurtul, yoksa seni de yakacak.” diyerek Gyugnal’a uyarıda bulunduğunu duyuyorsun. Gyugnal, Runqel’e bir cevap vermek yerine doğrudan içinde bulunduğun odaya giriyor ve yüzünde ilk kez sertliğe dair ufak emarelerin olduğu bir ifadeyle “Ne yapmaya çalışıyorsun?” diyor sana. Ancak bir anda, sanki bu sorusunun cevabını biliyor gibi hafifçe doğrulan Gyugnal “Sana nefes almayı öğrenmen gerektiğini söylemiştim, değil mi? Ama görüyorum ki bunların hiçbir umurunda değil.” diyor. Tam bu esnada iki kolunu göğüsleri hizasında birleştiren Gyugnal yüzüne daha sakin bir hal takınıyor ve “Seni özgür bırakmamı mı istiyorsun? Buradan siktirip gitmeyi? Hem de bu halinle?” diyor. Sorularından sonra birkaç saniye sana bakan Gyugnal kapının önünden kenara doğru çekilirken “Madem öyle, buyur Mihr. Siktirip gidebilirsin!” diyor ve sessizliğe gömülüyor.

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 29 Jan 2023, 00:08
by Mihr
Hisleri giderek iblis diyarındaki düşüncelerine yaklaşıyordu. Aydınlık yavaşça grileşip tüm netliğini yitirmek üzereydi. Onlarca gündür aradığı hevesi ve şevki bulamamış olmakla kalmayıp oradan oraya sürüklenmenin getirdiği boşluk giderek içini karartıyordu. Hayatında tutunacak bir dal arıyordu belki de fakat bunu bilemeyecek kadar küstahtı. Hiçbir zaman kendi hislerine karşı dürüst olamamıştı. Bastırılmış duyguları yüzünden ön plana sadece nefretle özdeşleşmiş Mihr çıkıyordu. Karşısına çıkan iblis de bu yüzden mi bu denli vahşet doluydu? Her şey birbiriyle ilişkili miydi? Kader diye bir şey söz konusu olabilir miydi? Bulanıklaşan görüntü dışında bazı şeyler beyaz gibi netti. Miran ve Madras, Mihr'in ağzından çıkan kelimeleri hoş karşılamamıştı. Öyle ki masadan kalkıp gitmeleri işten bile değildi.

Açıkçası onun için önemli olan o ikisi değildi. Hatta istenilen şeyi yapmaları onun egosunu okşamıştı. Runqel'in de yüzüne bakılırsa mutlu olduğu söylenemezdi. O da bu sirke dayanamayıp gerek olmadığını söyledikten sonra yanından ayrılıyordu. Ufacık bir duygu kırıntısı bile hissetmedi Mihr. Ne sinirlendi ne de üzüldü. Ne mutlu oldu ne de rahatladı. Zaten kendini bir yere ait hissetmiyordu önce bu problemi çözmeleri gerekirdi. Gyugnal'a bunu çok net bir şekilde defalarca söylemişti. Bunun ilacı bir hafta normal bir hayat sürmek değildi. Bazı şeylerin cevapları olmalıydı. Fakat bu tren raydan çoktan çıkmıştı bile. Mantıklı düşününce yapacakları askeri sistemin anasını sikmek istedi. Sıfırdan doğmuş bir şekilde yeni bir hayata göz açan bu varlıkların nasıl oluyor da her şeyi bu kadar kolay benimsemeyi başarabiliyorlardı? Burada tek başına olduğunu düşünmüyordu. Onun gibi bir sürü kişi vardı elbette. Demek ki onları eğitmekte başarılı olmuşlardı ki böyle bir organizasyonu sürdürüyorlardı. Fakat anlamadığı kısım şuydu; kim neden bilmediği ve sonunun nasıl biteceğini kestiremediği bir şeye kendini adardı ki?

Kafasındaki düşüncelerle boş boş duvara bakarken Runqel yanından gitmişti ve çoktan Gyugnal'la konuşmaya başlamıştı. Açıkçası bundan sonraki hamlesini bilemiyordu. Sanırsa bu şehirden ayrılıp yola çıkmalıydı. İlla ki bir yerlerde istediği cevapları bulacaktı. İnsanlar sadece buraya kurulmuş olamazdı. İblislerden herkesin haberi olmalıydı. Herkes bir önlem almış olmalıydı. Boş bakışlarıyla düşüncelerinde kaybolduğunda araya Gyugnal'ın girdiğini gözleriyle zoraki fark ediyordu.

Açıkçası Gyugnal'ın ne dediği de umurunda değildi. Fakat eninde sonunda pes edip onu bırakmak istemesi şaşırtmıştı. Onunla biraz daha uğraşacağını düşünmüştü. Anlaşılan Mihr'den o sorumluydu ve onun başına açacağı her dert ceza olarak geri dönecekti. Bir tuzak kokusu sezmiyor değildi. Hatta burayı terk ettiğinde peşinden onu öldürmek için geleceklerini de biliyordu. İçinde bu yaratık varken kimse onu denetimsiz bırakamazdı bu dünyada. Yine de bu özgürlük teklifini reddedecek değildi. Belki de alacağı en kötü karardı fakat içinden geleni yapacaktı yine. Başka bir kumarda...

Gyugnal'ın önünden çekildiği kapıya doğru 2 adım attıktan sonra durdu.

"Hepinizin içi bir başkası tarafından istenilen şekilde peluş oyuncak gibi doldurulmuş. Hepiniz sahtesiniz."

"Eğer burdan ayrılabilirsem..."

"Merak etme sana verdiğim söz için geri döneceğim."

Ardından adımlarını çıkışa doğru yöneltti. Belli ki bunu uzun bir süre yapması gerekiyordu.

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 30 Jan 2023, 11:58
by GM - Dimensio
Verdiğin cevaba karşılık Gyugnal’ın boş bakışlarıyla karşılaşmaktan öteye gidemiyorsun. Sanki o anda, ilk kez tanıştığın Gyugnal’ın geri gelmiş olduğunu hissediyorsun. Ne verdiğin söz ne de söylediklerin Gyugnal’ın pek de umurunda değil gibi duruyor. Bu haliyle, onu arkanda bırakıp ilerlemeye devam ediyorsun. Ancak birkaç adım sonra Gyugnal’ın peşinden geldiğini hissediyorsun. Bu durum, Gyugnal’ın sözleri ve davranışları arasında bir tezat oluşturur gibi dururken Gyugnal “Devam et… Kapıyı açmak için bile bana ihtiyacın olduğu için kendi kendine nefretini kusmayı unutma!” diyor kinayeli bir şekilde. Bu sözleriyle, geçmişte yaşadığınız anlar bir kez daha gözlerinin önünde canlanıyor ve fakat, Gyugnal bu kez ne adımlamayı kesiyor ne de sana başka bir şey söyleyecek gibi duruyor.

Koridorları ve merdivenleri geçmenizin ardından, nihayet çıkış kapısının önünde buluyorsun kendini bir daha. Gyugnal, bu kez hiçbir tereddüt göstermeden ve bir şey söyleme arzusu duymadan, cebinden çıkardığı metal parçayı kapıdaki yerine yerleştiriyor ve büyük kapı iki yana doğru açılıyor. Tam bu esnada, etrafta gözüne çarpan birkaç kişi ne olup bittiğini anlamak için yanaşmaya çalıştığı esnada Gyugnal “Karışmayın!” diyerek onlara uyarıda bulunuyor. Bu haliyle ortamdaki birkaç kişi olduğu yerde dururken, Gyugnal önce önündeki uzun ince yola bakıyor. İki yanı çimenlik olan taş yol surlara kadar devam ediyor ve surların orada da bir kapı gözüne çarpıyor. Ancak bu aşamada o kapının açılmasında bir problem yaşayacağını düşünmüyorsun. Nitekim, Gyugnal da sana bu konuda bir uyarıda bulunmuyor ve bakışlarını yoldan sana doğru çeviriyor. Seni boş bir karanlık gibi süzen Gyugnal en sonundan “3 gün Mihr…” diyor. Hemen ardından ise yüzü istemediği bir olay vuku bulmuş gibi ekşiyen ve bakışları keskinleşen Gyugnal “Bu kapının dışına adım attıktan 3 gün sonra ya öleceksin ya da Mihr ismini kaybedip bir iblis olarak yaşamaya devam edeceksin.” diyor. Bu sözlerinin ardından kapıya yerleştirdiği nişanını geri alan Gyugnal kapının tekrar kapanmasını sağlıyor ve adımlarını merdivene doğru yönlendirmeye başlarken “Bunu iyi düşün.” demekle yetiniyor. Gyugnal’ın yanından ayrılmasından sonra ise, gözlerin halen daha hafif aralı duran ve geçebileceği aralık bulunan kapı ve dış dünyaya dair görüntüde kalarak geleceğinin ve isminin ne olacağına karar vermen gereken bir anda daha kendini bulunuyorsun.

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 31 Jan 2023, 02:27
by Mihr
Adımlarını en azından kendi seçeceği yol doğrultusunda attığı için daha huzurlu hissediyordu. Bir başkası onun kaderini belirlemeyecekti. Onların aksine kendi kaderini kendisi yazabileceğine inanıyordu. Ne var ki? Alt tarafı kendisine ne olduğunu bir şekilde öğrenmesi gerekiyordu. Bunu illa Gyugnal'ın talimatlarına uyarak mı gerçekleştirmeliydi? Başka bir yolu illa ki olmalıydı. Ardından Gyugnal eski tanıdık iğrenç yüz ifadesine tekrar büründükten sonra Mihr'in yolunu iyice açıyordu. Öyle ki daha önce bahsettiği kapıyı açması için kullanılan nişanı da kullanarak geriye kalan tüm engellerden onu kurtarıyordu.

Ah salak Gyugnal... Ona verilmiş ufacık bir yetkiyle ne kadar da mutlu ve hakim hissediyordu kendini kim bilir?! Ona hiçbir zaman muhtaç değildi ve olmamıştı. Tek yapması gereken salak bir kapıyı anahtarıyla açmaktı. Tek içinde kalan kısım onun o salak yüzünü dağıtamamış olmaktı. Öyle ruhsuz ve tepkisiz ifadeyle kafasında dikilmesinden o kadar çok nefret etmişti ki. Bir dilek hakkı olsa kesinlikle ölmesini dilerdi. Kapıyı açtığı anda diğer askerlere durmalarını söylüyordu. Sonrasında ise yola baktıktan sonra kuracağı cümleleri yavaş yavaş ağzından dökmeye başlıyordu.

3 gün sonra ya kimliğini kaybedecekti ya da ölecekti. İkisi de bir nevi aynı kapıya çıkıyordu. Fakat Gyugnal'ın bu söyledikleri daha önce söyledikleriyle aklında çakışmaya başlamıştı.

Kader...
Herkesin ismiyle birlikte henüz hayatlarını yaşamadan önce önlerine bir yol belirlenmişti. Peki ya Gyugnal nasıl öleceğini düşünebiliyordu? Zaten Mihr'in kaderinde bu varsa neden başından beri bu kadar uğraşıyordu?
Saçmalık...

"Daha öncesinde kaderimin çoktan yazıldığını söylemiştin. İsmimle birlikte ilerleyeceğim yol belirlenmişti. Bunları sen söylemiştin bana."

Aralanan kapı umurunda değildi. Şu an bir çıkmaza girmişti ve kafasındaki çarkları tekrar çalıştırmalıydı.

"Madem böyle bir şeye inanıyorsun. Neden beni durdurmaya çalışıyorsun? Öleceksem öleceğim. Bunu nasıl engelleyeceksin?"

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 31 Jan 2023, 11:46
by GM - Dimensio
Gyugnal’ın yanından ayrılıp adımlamaya başlamasının ardından kurduğun cümleler, adımlarının bir anda kesilmesine neden oluyor. Birkaç saniyelik sessizlik içinde Gyugnal’ın sana cevap vermekle vermemek arasında gidip geldiğini hissedebiliyorsun. Ancak bu süre sonunda Gyugnal yavaşça sana doğru dönüyor ve yüzündeki donuk ifadeyi korumayı sürdürerek gözlerini seninkilere dikiyor. Aslında sadece gözleriyle bir şeyleri anlatmaya çalışır gibi görünse bile, Gyugnal’ın yarattığı boşluk hissi onu anlamana el vermiyor. Kaldı ki, Gyugnal de sadece bakışmakla yetinmeyeceğini göstererek durağan ve sıradan bir ses tonuyla “Bundan bir hafta önce, birinin iblis diyarına girip de orada bir iblis tarafından pataklanıp kanlı canlı olarak karşımda duracağını söylense, buna da inanmazdım.” diyor. Bu sözlerinden verdiği hafif bir nefes, konuşma istediğinin yokluğunu ortaya koyduğunda Gyugnal “Senin, benim ve diğer tüm Aludirlerin isimlerinin bir kaderi vardır… Bu kadere inanıyorum. Sen olsan da olmasan da buna inanmaya devam edeceğim. Her birimizin ismimizin kaderini yaşayacağına da inanıyorum. Yine senli veya sensiz… Sorun şu ki Mihr… Gerçeklikle kaderi bir potada erittiğimde, karşıma sen çıkıyorsun.” diyor. Bu anda birden bakışları keskinleşen Gyugnal “Senin kaderin bir ürünü mü yoksa gerçekliğin bir parçası mı olduğunu bilmek istiyordum, hepsi bu.” diyor.

Bu sözlerinden sonra bir anda tekrar o boş bakışlı haline dönen Gyugnal derin bir nefes aldıktan sonra “Neyse, bunun da bir önemi kalmadı.” diyor ve sağ elini havaya kaldırıp iki yana doğru yavaşça sallamaya başladıktan sonra “Üç gün Mihr.” diyerek tekrar merdivenlere doğru adımlamaya başlıyor.

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 03 Feb 2023, 03:16
by Mihr
Gyugnal'ın da kendisinde olduğugibi aklında bir sürü soru işaretinin olduğunu anlayabiliyordu. Kendisi gibi bir varlığın ortaya çıkması onu başından beri şaşırtıyordu bunun da farkındaydı. O da bazı cevaplara erişmek istiyordu anlaşılan. Fakat buradaki herkes gibi o da bir şeye inanmakla zorunlu hissediyordu kendisini. Bu küçük acizlik belki de güzel bir düzenin yaratıcısı olmuştu. Gerçi bu düzeni ne kadar saçma bulsa da hiçbir şeyin farkında olmadan boş beleş yaşayan insanlar için gayet güzel bir hayat olmalıydı. Yine de kendisi gibi veya Gyugnal gibi insanların bildiği birkaç şey ile birlikte bu işin içinden çıkmak kolay değildi. Ya kaçacaktı ya da iyice dibine doğru ilerlemesi gerekiyordu. Fakat karakterinin yapısının ikinci seçeneğe elverişli olduğunu düşünmüyordu. Her zaman düşündüğü gibi bir boyunduruk altına girmektense hiç başlamadığı hayatına veda etmeye razıydı. Her neyse ki hoşgörülü Gyugnal ona bir seçenek sunmuştu.

Dediğine bakılırsa Gyugnal'ın da aklında anlamlandıramadığı birkaç bir şey vardı Mihr ile ilgili. Fakat yine de kesin bildiğini düşündüğü bir şeyi söylemekten de çekinmiyordu. 3 gün yaşayacağını söylüyordu sürekli. Sonrasında ise bilincini kaptıracağını ima ettiğini düşündü Mihr. Çünkü Gyugnal'ın yaratığıyla savaştığı sırada gerçekten de kontrol başkasındaymış gibi hissediyordu. Ya bu sefer kalıcı olarak kaybederse tüm bilincini? Açıkçası düşünecek bir zamanı yoktu şu an. Bu içindeki yaratığı kontrol etmek için bir şekilde yardım almalı veya çözümü keşfetmeliydi. Her ne kadar ihtimal de olsa Gyugnal'ın haklı çıkmasına müsaade edemezdi. Bir şekilde hayatta kalacaktı. Bu surların devamında ne olduğunu çok merak ediyordu.

Ağzına bir tebessüm koyduktan sonra kararlı bir şekilde kapıdan dışarıya doğru ilk adımını atacaktı. İlk amacı surları aşmak olacaktı elbette. Gyugnal diğer askerlere haber verdi mi bilmiyordu fakat sur taraflarında da karşılaşacağı bir takım kişilerin olacağını düşünüyordu. O yüzden gerekli yerlerde gizli gitmenin daha mantıklı olacağını düşünüyordu.

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 04 Feb 2023, 11:35
by GM - Dimensio
Aralanmış ve kapanmak üzere olan kapıdan dışarıya doğru adımladığında, ilk fark ettiğin şey içinde bulunduğu binanın dışarıdan da bir hayli büyük göründüğü oluyor. Sağına ve soluna uzanmış yeşillik alan, huzuru ve nizamı sembolize eder gibi gözlerine doluyor. Karşıda duran ve sanki sonsuzluğa uzanan surlar ise, tüm bu huzur ve nizamın yegane koruyucusu gibi görünüyor. Dolayısıyla, bu bina içinde var olduğun sürece ahenk içinde yaşamını sürebileceğini, ancak koruyucuyu aşmanın ardından tam bir kaosun içinde olacağını düşünmeden edemiyorsun. Fakat kararlılığın ve adımların seni yolundan alıkoymuyor. Taş zemin üzerinde, surların kapısına yaklaşmaya başlıyor ve etrafta herhangi biri görünmediğinden veya herhangi birinin seni izlemediğinden emin olarak, ilerlemeyi sürdürüyorsun. Ahenkten kaosa açılan kapının önüne geldiğinde, sağ tarafında bulunan bir adamın önündeki kolu ittirdiğini görüyorsun ve bu hareketle birlikte önündeki kapı iki yana açılmaya başlıyor. Kapı aralandıkça, karşında ağaçlık bir alan olduğunu görebiliyorsun. Bununla birlikte, nereye çıktığını bilmesen bile, önünde topraktan geniş bir yolun olduğunu da görebiliyorsun. Kapıdaki kişi sana hiçbir şey söylemiyor veya sormuyor. Bu durum da, istediğin zaman adımlarını kaosa atabileceğin anlamına geliyor. Ve son kez kendine o malum soruyu bir kez daha sorma gereği hissediyorsun…
Off Topic
RP'den dışarıya çıkma konusunda karar vermen halinde, bunu yazarak sonlandırabilirsin. Böyle bir durumda yeni konu açılacaktır. Ancak üste kalmayı tercih etmen halinde, bu konudan devam edeceğiz.

Re: Seçim (Mihr)

Posted: 06 Feb 2023, 03:20
by Mihr
Az önce içinde bulunduğu binanın bu denli büyük ve heybetli olmasını beklemiyordu açıkçası. Garip bir tasarımı olduğunu düşünüyordu. Aslında o sırada çok şey düşünüyordu. Beyninin bir tarafı tek başına bilinmeyen bir dünyada ne yapacağını sorguluyordu. Bir tarafı kendisiyle gurur duyuyordu. Dilediği yoldan şaşmamıştı. Diğer bir tarafı ise etrafındaki yeşilliklere büyülenmekle meşguldü. Öyle bir tasarım görüyordu ki oraya gelenlere adeta buradan başka bir yerde hiçbiriniz hayatta kalamazsınız diye bağırıyordu. Bir yandan her şeyin aslında düzensizlik içinde düzene girebileceğini düşünüyordu. Burada toplanmalarının bir nedeni vardı. Fakat hepsi ortak paydada nasıl birleşebiliyordu? Hayır hayır... Hepsi birer göz boyamadan ibaretti. Buraya iki ot parçası dikmek yaptıkları işe ışık vuramazdı. Karşısına baktı. Buradaki toprakları bir kol gibi saran surlarla karşı karşıyaydı. Onların ardını merak ediyordu. Bu kadar insanın ondan kaçma sebebini merak ediyordu. Kaosu merak ediyordu. Kapıya kadar geldiğinde orada duran adam sorgusuz sualsiz kolu kullanarak kapıyı açıyordu. Kendisi de bu durumu sorgulamadı. Sonunda ilk hayalini gerçekleştirebilecekti. Belki tam o sırada adama en yakın yerleşim noktasını sorarak mantıklı bir harekette bulunabilirdi fakat içindeki sorularla daha fazla meşgul olmadan yola çıkmak istiyordu. Kendini keşfetmek istiyordu.