Page 1 of 9
Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 25 Jul 2022, 12:35
by GM - Dimensio
Gözlerinizi yavaş yavaş açmaya başladığınızda, vücudunuzdaki bitkinliğin tüm uzuvlarınıza sirayet etmiş olduğunu hissedebiliyorsunuz. Göz kapaklarınız açılmamak için bir hayli gayret gösterirken zihninizin yavaş yavaş açılmaya başladığını fark ediyorsunuz. Karanlıkla başlayan anılarınız, tüm belleğinizi ele geçirmiş gibi davranırken, bir anda kısıtlı anılarınız hücuma kalkıyor ve karanlıktan sonra yaşananlar ile gözleriniz sonuna kadar açılıyor! Derin bir nefes alarak tüm yaşananların bir rüya veya kabus olup olmadığını kontrol ederek yatağınızda doğruluyorsunuz. Ancak bu anda, aldığınız her nefesin gerçek olduğunu ve zihninizde geçen onca şeyin de bu gerçekliğin bir parçası olduğunu idrak ediyorsunuz.
Gerçekliği bir şekilde içinize sindirmeye çalışırken, etrafınızı hızlıca yokladığınızda, ilk olarak sizin gibi yatıp uyanmış olan diğer iki kişi görüyorsunuz. Onların da hemen hemen sizinle eş zamanlı bir şekilde kalkmış olması nedeniyle, göz göze geliyorsunuz. Üçünüz dışında, odada başkaca kimse bulunmamasıyla, uyandığınız yeri kontrol etmeye başlıyorsunuz.
İlk olarak bakışlarını uyandığınız yataklara yöneliyor. Tek kişilik ahşap bir çerçeveye sahip, beyaz çarşaflar ve yastık kılıflarıyla oldukça temiz bir görüntüsü olan yatakta yer yer kıyafetlerinizin bıraktığı kir izlerini görebiliyorsunuz. Ancak bu anda yatağın ve yastığın oldukça rahat olduğunu bir kez daha hissedebiliyorsunuz. Her üçünüzün de yatağı yan yana sıralanmış bir şekilde duruyor ve yatakların tam karşısında, taş döşeli bir duvar bulunduğunu görüyorsunuz. Sol tarafınızdaki duvarda ise büyük bir pencere olduğunu ve pencerenin hemen önünde de kahverengi bir perdeyle odaya girmeye çalışan güneş ışıklarına engel olunmaya çalışıldığını görebiliyorsunuz. Sağ tarafınızda ise büyük bir giyinme dolabı görüyorsunuz. Büyük dolabın birden fazla kişinin eşyalarını alabileceğiniz düşünüyorsunuz. Bununla birlikte, dolabın işlemeleri ve kahverengi yapısı, dolabın kaliteli olduğunu anlatmaya yetiyor. Giyinme dolabı, hemen arkanızdaki duvarla sağınızdaki duvarın bitişiğine yerleştirilmiş olup, dolabında sağ tarafında bir adet ahşap kapı görüyorsunuz. Ahşap kapı da kaliteli ve işlemeli bir halde görünüyor gözünüze.
Bakışlarınız yavaşça tavana döndüğünde ise, tavanın da tıpkı duvarlar gibi taşla döşeli olduğunu ve yer yer konulan ahşap kolonlarla güçlendirildiğini görebiliyorsunuz. Tavandan sarkan, ancak pek kullanılmadığı belli olan dört kollu avizenin ise her bir kolunda gaz lambaları olduğunu görebiliyorsunuz. Avize ve ince bombeli camları olan gaz lambalarının üzerindeki toz, odanın en kötü yanı gibi görünüyor. Uyandığınız odanın yerleri ise düz bir desene sahip ahşapla kaplanmış ve açık kalan alanın birçoğu parlak kırmızı renkli bir halı ile döşenmiş görünüyor. Halıda en ufak bir tozun dahi görünmemesi, odanın temizlenmiş olduğunu gösteriyor. Ancak avizedeki toza bakılırsa, odayı temizleyen kişinin burayı es geçtiğini düşünmeden edemiyorsunuz.
Gözleriniz odaya ve gerçekliğe biraz daha alıştığında, odaya yansıyan güneş ışıklarından sabah vakitlerinin olduğunu anlayabiliyorsunuz. Ancak uyandığınız yerin neresi olduğu, buraya nasıl geldiğiniz, buraya sizi kimlerin getirdiği, burada ne işiniz olduğu ve bunun gibi diğer sorulara aradığınız cevaplar, anılarınızın başladığı karanlıktan farklı olmuyor. Ancak bir şekilde nefes alabiliyorsunuz ve bir şekilde uyanmış durumdasınız. Bu yüzden geriye kalan, bundan sonrasının ne olacağını öğrenmek veya bundan sonrasını bizzat şekillendirmek oluyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılamaz.
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 26 Jul 2022, 00:36
by Inias
Kahramanımız kendisine adrenalin pompalanmış gibi yatakta doğruluyor. Nefes alıp vermesi hızlı ve derin. Bütün yaşantıları aklına akın ettikten sonra ancak bu anıların gerçekliğini sorgulamaya başlayarak sakinleşiyor. Herhangi bir konu üzerine düşüncelere dalmak işe yarıyor onun için. Ardından gülmeye başlıyor. Mutluluk duygusu ve yaşama sevinci zirve yapıyor. Gözleri ışık saçıyor. Elde ettiği başarının tatlığı paha biçilemez! O sırada önce bir odada, sonra da yanında birileri olduğunu fark ediyor. Yüzü kızarıyor ve bir süreliğine eli ile yüzünü kapatıyor. Ardından boğazını temizleyerek ciddi ve meraklı bir surat takınmaya çalışarak etrafı inceliyor. Gerçekten kaliteli bir yer burası. Taşlar, ahşaplar, avize, kapı ve dolap. Etkileyici doğrusu. "Şey, etraf çok hoş ama nerede olduğumuzu bilen var mı?" diye yanındaki iki kişiye dönüp soru soruyor. Elemanlardan birinin dış görünüşü kesinlikle rahatsız edici. O kadar rahatsız edici ki, kahramanımızın yüzü ekşiyor ve olabildiğince doğal bir şekilde elemana döndüğü gibi yüzünü çevirip diğerine dönüyor. Düşünmeden edemiyor. Adamın bedeni ne olmuş öyle? Kim yapmış bunu ona? Biri kendisine bunu yapamaz! Nasıl yapabilir ki? Bu düşünceleri hızla ortadan kaldırıyor. Aklını bunlarla buğulandırmaması gerek. Diğer elemana döndüğünde ise...
Kıpkırmızı saçlar, bebek gibi bir yüz, ince ve kısa boylu bir beden. Kadını kesinlikle güzel buluyor fakat aklı ortadaki zıtlığa gidiyor. Bir yanında korkunç bir görüntü varken, öte yanında bambaşka bir görüntü var. Çok garip bir durum onun için. İstemsizce gülümsüyor kadına doğru. Ardından kötü hissediyor. Adama saygısızlık olacak şimdi. Bakışlarını kadından ayırıp tavana bakıyor. Düşünceli sesler çıkardıktan sonra yataktan çıkıyor ve pencereden gelen gün ışığına doğru geriniyor. Gerinirken de istese de istemese de sesler çıkarıyor. İyice gerindikten sonra önce boynunu ve omuzlarını kıtlatıyor. Sonra elleri ile boynunu sıvazlarken kafasını sağ ve sola yatırıyor. Elleri hâlâ boynunda iken kafasını daire çizermişçesine döndürüyor. Omuzlarıyla da önden arkaya doğru daire çiziyor. bacaklarını teker teker kendine çekip tutuyor. İçgüdüsel olarak neredeyse bütün ısınma hareketlerini gerçekleştiriyor. Ardından gözleri bir anda fal taşı gibi açılıyor ve pencereye doğru hızla atılarak dışarıya sarkıyor. Biraz geç oluyor fakat farkındalık yerini alıyor. Sarı güneş! Mavi gökyüzü! Beyaz bulutlar! Serin rüzgâr! Yeşil çimenler ve ağaç yaprakları! Ağaçlar! Kahverengi toprak! İblis Boyutu'nun atmosferinden sonra bu ona o kadar iyi geliyor ki..
Gözlerinden yaşlar akarak derin bir nefes alıyor. İliklerine kadar hissedebiliyor. Etten ve kemikten bir canlı olduğunu, yaşıyor olduğunu, aidiyet duygusunu. Gözyaşlarını dahi silmek istemiyor çünkü o yaşlar şu an hissediyor olduğu her şeyin birer kanıtı. İçeriye giriyor ve büyük bir gülümseme ve kıvanç ile sesleniyor diğerlerine. "Dışarısı çok güzel! Dışarı çıksak mı?" Birkaç saniye sonra heyecanını sığdıramıyor ve dolaba yöneliyor. İçinde güzel, renkli kıyafetler varsa, giymeyi çok ister. Biraz dolapta oyalanmaya karar veriyor. Diğerleri olmadan çıkmak hoş olmaz ona göre.
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 26 Jul 2022, 02:24
by Diniel
Gözlerim aralıyordum hafifçe. Vücudum ağır, yorgun ve bitaptı. Sanki hiç dinlenmemiş de biraz önce olanların ardından gözümü bir kere kapatıp açmıştım. Biraz önce olanlar? Kısa geçmişimi iyiden iyiye hatırlarken gözlerim sonuna kadar açılıyordu. “Raldrin!” diye zihnimde yakarır gibi bağırırken aldığım derin bir nefesi sanki ciğerime ilk kez çekiyormuş gibi güçlükle çekerken sol elim boğuluyormuş gibi elim boynuma gitmiş, yatağımdan oturur pozisyona atmıştım kendimi sağ elimle üstümdeki örtüyü çekip atarken. Ancak yaşadığım travmanın sonucundaki bu refleksi davranış çabucak geçiyor, elimi boynumdan çekip, sağ dizimi kendime doğru çekip alnımı dizime yaslıyordum. Yanımdan gelen gülme seslerine aldırış etmeden gözlerim kapalı birkaç saniyemi bu şekilde geçirirken kendimi rahatlatıyor, nefesimi düzene soktuktan sonra gözlerimi açıp oturur halde çevremi incelemeye başlıyordum.
Olanlardan sonra gerçekten bu şekilde dünyaya dönebileceğimi tahmin edememiştim ama bundan şikâyetçi de değildim. Kim bilir kim beni buraya getirmişti. Çevreyi detaylıca inceledikten sonra yan yatakta oturan adamın sorusunu duymazdan geliyordum. Lüks sayılabilecek bir yerde bulunuyorduk galiba. Galiba çünkü başka bir yer görmediğim için kıyas yapamıyordum. Ama bunca detay, epey uğraş gerektiren şeylerdi sanırım. Etrafa bakınırken gözüm perdeye iliştiği sırada adamın bana bakışını fark edip bir iki saniye ona kilitleniyordum. Bana gülümsüyordu. Bana niye gülümsüyordu? Bir yerden mi tanıyordu? Çünkü diğer yataktaki adamı tanıyordum ama bunu tanımıyordum. Gülümsemesine bir karşılık vermeyip bir şey mi diyecek acaba diye düşünürken tavana bakmaya başlamıştı. O tavana baktığı sırada ise diğer adama bakıyordum. Adama karşı olumlu veya olumsuz bir düşüncem yoktu. Sadece kısa süreli müttefik olmuştuk ama bu müttefiklik devam edecek gibi görünüyordu. Umurumda olmadığı için yatağımın yumuşaklığına dikkat kesilirken kıyafetlerimin de pislik içinde olduğunu görüyordum. Üstümü en kısa sürede değiştirmeliydim. Adama karşı bir harekette bulunmayacaktım. Daha önemli şeyler vardı. Gözüme yeniden ilişen perde de bunu destekliyordu. Perdenin arkasında unuttuğum dünya yatıyordu. Bu yüzden bir an önce görmek istiyordum dışarıyı. Nasıl bir dünyayı unutmuş olabilirdim acaba? Merakım geçen her saniye katlanarak artarken bana az önce gülümseyen adam yatağından kalktığında perdeyi açmak için yataktan çıkıyordum. Zemine ayaklarımı değdiğimde içim bir hoş oluyordu. Varlığımı fark ettiğim o başlangıç anında elimi zemine götürdüğümde karanlıkta kaybolan elimin bir boşluğu yakalaması aklıma geliyordu. Şimdi ise sonunda gerçekten yere basıyordum. Geçen her saniye iç huzurum artıyordu. O Vadlena karısı bile karşıma çıksa canımı sıkamazdı şu anda. Esneme hareketleri yapan adam işini bitirdiğinde neredeyse eş vakitli olarak aramıza biraz mesafe koyarak pencerenin karşısına geçiyordum. Dışarıya bakmadan hemen önce “Bakalım dışarısı neye benziyormuş" diye içimden geçirirken sonucu ne olursa olsun ilgiyle karşılayacağımı düşündüğüm şekilde perdenin açılışıyla elimi cama dayayıp iyice cama yakınlaştıktan sonra dışarıyı izleyecek ve merakla neler olduğuna bakacaktım.
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 26 Jul 2022, 23:54
by Xaphan
Tavan avizeler yüzünden pis olmalıydı. Gaz lambalarından çıkan is tavanı pisletiyordu. Belki tozlar da bu yüzden daha da kolay şekilde tavana yapışabiliyordu. Bunları nasıl bildiğini bilmemek garip geliyordu Xaphan'a ama biliyordu işte. Her şeyi iç güdüsel olarak biliyordu, iş biraz refleksten düşünmeye kaydığında ise aklı karışıyordu. Miktar konusunda bir fikri yoktu ama her şeyi baştan öğrenmesi gerektiği fikri tavandaki avizeye bir halat geçirip kendini asma arzusuyla dolduruyordu onu. Laf olsun diye, yoksa hayattan vazgeçecek son insandı.
Yatakta hafifçe kıpraşarak vücudunda bir ağrı olup olmadığına baktı. Özellikle poposuna ağırlık verdi. Ibe Anu'nun aptal şakasının gerçekten şaka olup olmadığını yokluyordu. Görünüşe göre şakaydı... Ama ne olup bittiyse görünüşte olmadığı kesindi. Bu şüphe durumu canını sıkmıştı. Ibe Anu'yu kölesini cezalandıran bir efendi gibi pataklamak istiyordu. "Hak ettiği de bu zaten. Ayıya dayı demek köprüyü geçene kadardı." Şimdi ne olacağını merak ediyordu. Artık insanlar alemindelerdi. İçten içe burada da bazı iblisler olduğunu hissediyordu ve bu iblislerden biri de kendisiydi belki de. Buradaki "medeniyet" havası hoşuna gitmemişti. Havanın ciğerlerini çürütmediği doğruydu, ama içinde bulundukları oda bile hayatın gerçekte ne olduğunun insanlar aleminde unutulduğunun bir göstergesiydi. Hiçbirine ve hiç kimseye güvenmiyordu, güvenmeyecekti de. Hayat, ölmemekten ibaretti. Öldükten sonra insanlar seni hatırlasın diye sağa sola koca taş yığınları bırakmak Xaphan için aptallıktı. İnsanlara üstünlüğünü ve gücünü bu şekilde göstermek biraz çekiciydi. Yine de hayatta kalmaya devam etmenin 1'in 0'dan sonsuz büyük olması gibi en büyük üstünlük göstergesi olduğunu biliyordu.
Yanındaki yataktan gelen seslerle düşüncelerinden uzaklaşıp kulağını o tarafa verdi. Kıkırdayan elemanın ne zoru olduğunu merak etti. Eğer iblis aleminden canlı çıktığı için seviniyorsa doğru yoldaydı, ama bu konuda şüpheleri vardı. Bir tane aklı başında varlıkla karşılaşmamıştı hatırlayabildiği süre içinde. Diğer tarafındaki kadınla iblis aleminde karşılaşmışlardı. Son anda onlara yetişmiş, ölmemek adına onlara katılmıştı. Hiç yoktan bir ışık gösteriyordu ve bu yüzden dikkat edilmeliydi. Beyaz kafalı eleman gibiler Xaphan'ın başına bir şey gelmesin diye dikkat ederlerdi zaten. Uygun fırsatı bulduğunda hepsini geberteceğini hala unutmamıştı. Beyaz kafalı, diğer oğlan, kara saçlı kadın, kulağına fısıldayan oğlan, Vadlena ve Lebrante. Ah, bir de Ibe Anu vardı tabii.
Eleman Xaphan'ı deli etmeye başlamıştı. "Götünde kurt var sanki, yat uyu işte!" Dışarının nasıl olduğu pek umurunda değildi. Bu yüzden kalkıp gitmek istemiyordu. Ama neler olup bittiğini öğrenmeleri gerekiyordu. Bu açıdan elemanın teklifi kabul edilebilirdi. "Evet evet, bir çıkalım şu odadan hele. Bakalım neler varmış dışarıda." dedi her zamanki iki yüzlülüğüyle. Ağzından kelimeler dökülür dökülmez bu ikisini gebertmek istediğinden emin oldu. Bu insanlardan üstün olduğunu biliyordu ve bu yüzden onlara uyum sağlıyordu. Ama üstün olduğu halde onlar Xaphan'a uyum sağlamadığı için ölmeyi hak ediyorlardı. Her zamanki gibi ilginç bir ikilem içindeydi...
Mahsus ağır hareket ederek yataktan çıkacaktı. Bu sırada odayı inceleyecek, etrafında silah olarak kullanabileceği bir şeyler olup olmadığına bakacaktı. Rahat yataklara konmuş olmaları güvende oldukları anlamına gelmiyordu. Ayrıca fırsat bulursa bu ikisini aradan çıkarabilirdi belki de. Bir yandan da iç sesiyle Ibe Anu'ya seslenecekti. Bir şekilde onu kullanabilirse bu ikisini öldürmek şöyle dursun, ölmek için yalvaracak kıvama getirebilirdi. Bu senaryo daha bir hoşuna gitmişti. Hem birileri görürse boku Ibe Anu'ya atıp işin içinden sıyrılabilirdi de. Yaşının gerektirdiği gibi yavaş olacak, sırtlarını Xaphan'a dönmelerine izin verecekti...
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 27 Jul 2022, 11:24
by GM - Dimensio
Inias & Diniel:Her ikinizin de yan yana durabileceği genişlikteki pencerenin önüne, hemen hemen eş zamanlı olarak geliyorsunuz. Pencereyi kapatan perdeyi tuttuğunuz anda, sanki bambaşka bir dünyaya açılan görüntüyü görüp görmeme noktasında anlık bir tereddüt yaşıyorsunuz. Ancak güneş ışıkları, aklınıza kazınan karanlığın tam aksi olduğundan dolayı, içinize dolan anlık bir şehvetle perdeyi kenara çekiyor ve Güneş’in ışıklarının her bir zerresine kendinizi bırakıyorsunuz.
Pencerenin ardındaki manzarada gözünüze ilişen ilk şey yeni doğmuş olan Güneş’in parlaklığı olsa da, kısa bir süre sonra yüksek surların varlığını fark edebiliyorsunuz. Bulunduğunuz yerden yaklaşık 50 metre kadar uzakta duran surlar, sanki sağa ve sola doğru sonsuzluğa uzanır gibi duruyor. Bununla birlikte, yerden bir hayli yüksek olan surun heybeti karşısında yutkunmadan edemiyorsunuz. Bir an için pencereyi açıp yere bakma, ne kadar yüksekte olduğunuzu kestirme gibi düşüncelere girseniz bile, pencerenin herhangi bir kulpunun bulunmaması, pencerenin açılamadığını size gösteriyor. Ancak buna aldırmadan dışarıya baktığınızda, surların ardındaki yeşili, ufukta varlıklarını belli eden dağların kahverengiliğini ve huzurun varlık bulmuş hali olarak görünen ormanın gösterişini görebiliyorsunuz. Ömrünüzde ilk defa karşılaşmış gibi şaşkınlık ve heyecanla baktığınız tüm doğa sizi selamlarken, bir anda tekrar varlığını idrak ettiğiniz yüksek surlar, sizlerin son derece üstün güvenlikli bir bölgede olduğunuzu gösteriyor.
Inias: Diniel’i pencere kenarında bırakıp odadaki dolaplara yöneliyorsun ve dolabın kapaklarını açıyorsun. Dolabı açtığın zaman, sol tarafına denk gelecek şekilde düzenli ve son derece muntazam bir şekilde asılmış farklı şekillerde kıyafetler görüyorsun. Kıyafetlere baktığında bazılarının sana olabileceğini, bazılarının ise odadaki diğer erkeğe uygun olabileceğini görüyorsun. Dolayısıyla bu kıyafetlerin alelade buraya konulmadığını ve sizlerin kullanması için yerleştirildiğini anlayabiliyorsun. Dolabın diğer kapağını açtığında gördüğün farklı tarz ve renklerdeki kadın kıyafetleri, bu yöndeki düşüncelerini doğruluyor.
Xaphan: Odada birlikte uyandığın ikilinin ardından kendine has düşüncelerine dalıyorsun. Odaya hızla bir göz attığında, kullanabileceğin herhangi bir kesici veya delici alet gözüne ilişmiyor. Tabi bu aşamada, avizedeki gaz lambalarının camları veya pencereden kırabileceğin camın işini görüp göremeyeceğini de düşünüyorsun. Bu esnada odadaki diğer erkeğin hareketlerini takip ediyor, onun dolapların kapaklarını açmalarıyla içinde dizilmiş kıyafetleri görebiliyorsun. Tüm bunlar olup biterken gözlerin hala kullanabileceğin bir silah aramaktaysa da, bu konuda pek umut olduğu söylenemez. Bu yüzden bir yandan da Ibe Anu’ya odaklanmaya başladığında, seslenmen çıktığın karanlıktaki boşluğa yayılmaktan öteye gitmiyor. Ibe Anu ile bütünleşme anınızdan sonra onun zihninde yankılanan sesini anımsıyorsun ve bu yüzden kendi seslenmenin de Ibe Anu tarafından duyulması gerektiğini düşünüyorsun. Ancak, Ibe Anu’dan hiçbir tepki gelmemesi düşüncenin mi yanlış olduğu yoksa Ibe Anu’nun bir oyunu mu olduğu konusunda seni ikilemde bırakıyor.
Genel: Diniel pencereden dışarıyı izlemeye devam ederken, Inias da dolabın önünde gördüğü kıyafetleri incelemekte. Xaphan ise yavaşa doğrulduğu yatağından hem Diniel’in hem de Inias’ın sırtını görmekte.
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 27 Jul 2022, 20:50
by Inias
Kahramanımız Inias (Inn'yas) dolaptaki kıyafetleri incelemeye koyuluyor ve bedenlerinden anlıyor ki, yakın zamanda yetkili birileri ile görüşecekler. Tıpkı İblis Boyutu'nda karşılaştığı yetkili gibi. Dışarıda gezemeyecek belki de. En azından şimdilik. Bu onu bir tık üzüyor. Kıyafetlerin hiçbirinin renkli olmaması bir tık daha üzüyor. Renk yok, can yok, yaşam yok yaşam! Yine de gözleri ile taramaya devam ediyor. inat ediyor bulmak için. Gözü bir kadın elbisesine ilişiyor. Hasrete benzer bir duyguyla elini uzatıyor ve gövde kısmında bulunan zırh parçasına elini koyuyor. Avuç içini yapıştırıp kavrıyor. O an düşünceleri yoğunlaşıyor ve duygu karmaşasına giriyor çünkü anlam veremiyor. Niye özellikle bu zırh parçasına çekildi? Niye iç dünyasında böylesine bir yoğunluk yaşıyor? Hasrete benzer bir duygu, evet fakat aynı zamanda hayâl kırıklığı da var. Tam olarak ne istiyor? Transa girdiğini kendine geldiğinde fark ediyor. Kaşlarının çatık, dudaklarının büzük, yüzündeki kasları ve dişlerini kastığını da fark ediyor. Sanki çok sert bir bakış atıyormuş gibi. Kendisine kıyafet seçerken ve seçtiği kıyafeti giyerken suratı adım adım yumuşuyor.
Kahverengi, çift kemerli çizmeler baya havalı geliyor ona. Pantolonun mavisinin soluk olması onu sıksa da, ön kısımda bulunan dikişler ilgisini çekiyor. Ona farklılık hissiyatı aşılıyor. İçine giydiği soluk sarı şeyin adını anımsamıyor fakat yakaları hoşuna gitmiyor değil. En son yine kahverenginde olan ceketi sırtına geçiriyor. Ceketi giymek onun suratına nedense bir gülümseme konduruyor. Giyinmeyi bitirmesiyle kendisini inceliyor ve mutluluğu ile yaşam sevinci tekrar hakim oluyor. "Yalnız, çok güzel oldu ha! Sıkı kemerler ve ceket iyi hissettiriyor. Bu kıyafet iyi ya! Beğendim bunu!" Diğerlerine seslenmek için arkasını dönüyor. "Hey, burada giyecekler var! Giyinin de çıkalım artık. Dışarıda kesin bizi bekleyen birileri var." Kişileri bekletmek ayıp olur, değil mi?
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 28 Jul 2022, 21:59
by Diniel
Perdenin arkasındaki gerçekliği görmek için sabırsızlanıyordum. Pencerenin tam karşısına geçtiğimde o an zihnimi tamamen boşaltıp karşıma çıkacak görselin görüşümü doldurmasına izin veriyordum. Perde açıldıktan sonra da gözlerime dolan güneş ışınlarıyla temiz bir nefes çekiyordum istemsizce. Sol elimin önce parmak uçları, ardından elimin tabanı cama yapışacak şekilde hareket ettirirken gözlerim karşıma çıkan ucu bucağı olmayan devasa surlar ile anlamlandıramadığım ne iyi ne de kötü bir hisse kapılıyordum. Surlar bu kadar yüksekteydi peki, biz ne kadar yüksekteydik? Cevabını aramak için pencereyi açıp aşağı bakmak istesem de pencerenin kulpunun olmadığını fark ediyordum. Şimdilik yükseklik meselesini boş verip manzaraya bakmak istiyordum. Surların ötesi görünüyordu. Yeşillik ve devamında ufuklarda dağlar vardı. Tebessüm ettim gördüklerim karşısında. Ayrıca yaşadıklarımdan sonra biraz da huzur doldum. Ancak yüzümdeki tebessüm geçen birkaç saniyenin ardından nötr bir ifadeye dönüşmüştü. Yanımdaki adam pencereden dışarı bakmayı bırakıp gittiğini fark ettikten sonra birkaç saniye daha surları inceleyip neden bu kadar güvenlikli bir bölgede olduğumu düşünüyordum. Ardından cama yapıştırdığım elim kapanıp yumruk şekline dönerken kaşlarımın hafifçe çatıldığını hissediyordum. Fark ettiğim önemli bir şey vardı. Artık kontrol bendeydi!
Ellerimi camdan çekip kollarımı kavuşturmuş kulağım kısmen arkadan gelen sesleri algılıyorken düşünmeye başlamıştım. Gözlerimi hiçliğin içinde açmıştım. İblis olduğu yerde bir iblis bulmamızın gerektiği söylenmişti. İblisi buldum. Grup içerisinde ve grubun dışında biriyle şimdi buradayım. Kurtulduklarına göre iblisi bulmuş olmak zorundalar. Daha önemlisi, buraya getirilmişiz. Demek ki zaten burada bir yerden o diyara gitmiştim. Hım…
Arkadan gelen hışırtılarla bir an dikkatimi oraya verip arkaya döndüğümde biraz önce benimle pencereden bakan adamın soyunuk olduğunu görmemle şaşkınlıkla göz bebeklerim büyüyüp “Ne yapıyor bu?” diye içimden geçiriyordum. Neden erkeklerin içinde bir odaya kapatıldığımı iyiden iyiye sorgularken umursamazca giyinmesini sürdürüyordu. Soğuk bakışla bir ona bir de diğer adama baktıktan sonra “Erkek milleti…” diye düşünüp pencereye döndüm.
Kül beyaz saçlı adamın olduğu grupla karşılaştığımda grup arasında zaten belli bir konuşmanın döndüğünü görmüştüm. Ben rastgele onlarla denk gelmemiş Vadlena’nın geberip gideceğimi sanmasıyla da aslında o grubun içinde olmam gerektiği anlaşılıyor. Peki, neden bu gruba dâhildim? Neden o değişik boyuttaydım? Derdim neydi ve neden şimdi buraya geri getirilmiştim? Gerçekten geri mi getirilmiştim? Peki, neden geçmişe dair hiçbir şey hatırlamıyorum? Eğer geçmişte buraya daha önceden geldiysem ve buradan bir yolla o diyara geçiş yaptıysam bunu neden yaptım? Bunu yapmamı gerektirecek kadar önemli olan neydi? Bir iblisle bağ kurmak mı? Yoksa çaresizlik mi? Belki de zorla gönderildim. Ama bu odanın bunca titizce düzenlenmiş olması pek de zorla bir şey yapmış olduğumu göstermiyor. Şu ikisi benden daha çok şey biliyor. Yara izli adam beni tanımıyor olmasa bilgisizliğimi çok açığa çıkarmak istemezdim ama o beni daha önceden zaten gördü. O yüzden bir şeyler saklamaya gerek yok.
Arkamı tekrar dönmeden önce siyah saçlı adam kıyafetleri övüyordu. Sözleriyle beraber arkamı dönüp bana sırtı dönük adama soğuk soğuk ona bakıyorken böylesine kirli halde temiz kıyafeti nasıl pislettiğini düşünüyordum. Dolapta hepimiz için kıyafetler olduğunu söyleyip, giyinin de çıkalım demişti. Onların önünde soyunacağımı gerçekten düşünüyor muydu? Sonrasında da dışarıda kesin birilerinin bizi beklediğini söylemişti. Evet, başından beri bir tür planın içinde, birilerinin koordinatörlüğü altında hareket ettiğimiz belliydi. Kim neden bunu yapıyordu bilmiyordum. Öncelikle bunun cevabını olayları ilk elden tadan bu iki kişiye sormalıydım. Daha spesifik olarak yara izli adama nötr bir ifadeyle bakıyor ve “Benim adım Diniel, siz de isimlerini öğrenmişlerden misiniz?” dedikten sonra önce siyah saçlıya sonra da yara izliye bakıyordum. Gözlerim hala yara izli adamdayken “Muhtemelen bana bilgi vermek için bir sebebiniz yok ama…” dedikten sonra bakışlarımı yara izli adama doğru keskinleştirerek “Sen. Sen Vadlena ile benden önce konuşanlardansın. Senin ağzından çıkan birkaç kelime sayesinde iblisimi elde ettim” dedikten sonra başımla onay vererek ona teşekkür ediyordum. Ardından diğer adama dönüp “O boyutta soracak vaktim olmadığı için şimdi ikinize de sorayım, neden hafızamızı kaybettiğimizi, neden bir grup halinde iblislerin olduğu boyuta gittiğimizi bilen var mı?” diye soruyordum. Yara izli adam dış görünüş olarak geçmişte pek tekinsiz işlere girişmiş gibi bir görüntüsü vardı. O da hafızasını kaybettiğine göre geçmişine göre yargılamak doğru olmazdı ama geçmiş huy ve alışkanlıkları hafızasını kaybetse de değişmiş miydi? Bunu bilemediğim için her türlü dikkatli davranmakta fayda vardı. Öteki adam ise şimdilik biraz alık gibi duruyordu ama yaşadıklarımız çok taze ve hafızamız silinmişti. O yüzden davranışlarını daha çok çocuksuluğa veriyor ve onu da hafife almamam gerektiğini düşünüyordum. Sorduğum soruları ise bu iki birbirini tanımayan insana sormak iyi bir şanstı. Zira sadece yara izli adama ve onu tanıyan başka birine sormuş olsaydım o zaman bana yalan söyleyebilirdi. Yalanını anlamasam bile söylediklerini başka kaynaklarla teyit etmeden ona inanmazdım. Şimdi bu iki kaynağın da cevabı birbiriyle örtüşürse en azından bir cevap elde etmiş olacaktım ki bu cevabın doğruluğu da tüm olanlarla beraber tartışmaya açıktı. Umarım ikisi de bir şey söylemezdi de şimdilik bu konuyu es geçerdim…
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 28 Jul 2022, 23:39
by Xaphan
Birilerini öldürebilecek şeyleri hafızası olmayan bir grup insanın odasına yerleştirmeyi münasip bulmamışlardı belli ki. Ibe Anu'dan da cevap yoktu. Zaten daha yeni uyanmışken böyle bir şeye girişmesi uzun süreçte başına iş açabilirdi, kendini güvence altına almasında ise bir sakınca yoktu. Sessizce genç oğlanın üstünü değiştirmesini ve genç kızın tepkisini izledi. Erkeklik dürtüleri sebebiyle kızı birazcık daha uzun süzdü. Bir cacık olacağı yoktu, oynamaya devam edecekti.
Kızın sözlerini dinledi. Suratında bir ifade oluşmasa da içten içe bir adım önde olduğunu hissetti. İblislerini ele geçirmeleri için onların isimlerini öğrenmeleri gerekiyordu. Hiçbir şeyin nasıl işlediğini bilmese de isimlerin önemli olabileceğini anlamıştı ve genç kız hiçbir şey karşılığında adını onlara teslim etmişti. Vadlena'yı düşününce büyük ihtimalle kimseye zararı yoktu bu durumun. Ama belki de Vadlena bir grup bok parçasından kendilerine isim edinmelerini beklememişti ve bu yüzden adını söylemişti. Düşük bir ihtimaldi ama ihtimaldi. Daha fazla bilgi edinmeden adını söylemeye niyeti yoktu. Ama düşmanca görünmemesi de gerekiyordu. "Kurtulduğunuzu görmek güzel genç hanımefendi. Sizin gibi bir güzelliğin öylesine çorak bir diyarda heba olmasını hiç mi hiç istemem." İster istemez kibarlaşıyor, cıvık cıvık bir herif oluyordu insanlarla konuşurken. Körpeliği ve göze hitap eden bir tipi olması onu eziyordu. Ve bu yüzden söylenmesi gerekenden fazlası dökülmüştü ağzından. "Ne olur beni yanlış anlamayın, ama iblisleri elde etmenin yolu isimlerini öğrenmekten geçiyordu. Bir isim bu kadar önemli olabilirken orta yerde adınızı söylemeniz iyi bir fikir olmayabilir. Ne yazık ki daha fazlasını öğrenene kadar tam anlamıyla tanışamayacağız." Tanışma sorusunu duymazdan gelmiş, tüm olanlardan dolayı aklı karışıkmış gibi davranabilirdi. Böylece kartları başka bir zaman oynanmak üzere kapalı kalmış, beceriksiz bir oyuncu olarak algılanmış olurdu. Ama kızın gençliği ve güzelliği karşısında hissettiği ezikliği dengeleme isteği ondan akıllı ve tecrübeli olduğunun gösterisine girişmesine sebep olmuştu. Söylemek istemediği şeylerin ağzından çıkması yeni bir şey değildi. Sözlerine samimiyet ve korumacılık havası katarak yaptığı hatayı telafi ediyordu. Ağzını kontrol etmekte güçlük çekmesinin doğal sonucu olarak elindeki durumdan en iyi sonuçları çıkarmakta uzmanlaşmıştı. Sonraki sorularına ise "Tek bildiğim iblis diyarında uyananların hafızalarının silindiği." diyerek cevap vermişti. Malumu ilan etmekle kazanacağı veya kaybedeceği bir şey yoktu.
Sözleri bittikten sonra ağırdan aldığı yataktan kalkma merasimini tamamlayacak, dolaba yönelecekti. Gözüne kestirdiği birkaç parça vardı. Bağcıklı kahverengi çizmeler, bacaklarını tamamen örten lacivert pantolon, sarıdan çok solmuşa benzeyen gömlek, kahverengi ceket ve eldivenler. Kıyafetlere uzanmadan önce üstünün başının tozunu silkeledi. Uzandıktan sonra da pantolon, gömlek ve ceketi uzunlamasına katlayıp omzuna attı. Eldivenleri çizmenin içine atıp çizme çiftini sağ elinde sarkıttı. Bu kadar pisken bir de yeni kıyafetleri kirletmek istemiyordu. Genç delikanlının yanında soyunup zavallı vücudunu gözler önüne sermesiyle alakalı değildi kesinlikle... "Pek yakıştı kıyafetler yağız delikanlı." Onun da sırtını sıvazlayıp güvenini kazanmaktan geri durmayacaktı. Sıvazlarken bıçağını nereye takar diye küçük bir keşif yapıyordu oysaki. Gitmeye hazırdı artık.
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 29 Jul 2022, 11:08
by GM - Dimensio
Inias’ın giyinmesinin ardından, Diniel’in konuşmalarına Xaphan cevap veriyor. Ardından kendine kıyafetlerini seçen Xaphan Inias’ın sırtını sıvazlarken, bir anda içinde bulunduğunuz odanın kapısının çalmasıyla tüm odağınızın kapıya yöneliyor. Kapının ardından gelen bir erkek sesi “İçeridekiler! Giyinikseniz geliyorum!” diyor ve daha neredeyse cümlesi tamamlamadan kapı açılıyor! Kapıdan içeriye 185 cm. boylarında uzun dağınık kırmızı saçlı bir adam girdiği anda, adamın görünüşünden ziyade neden burada olduğu sorusu kafanızda yankılanıyor. Adamın hafif asık suratı ve buna uygun bakışları üçünüzün üstünde saniyelik bir şekilde gezdikten sonra, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştiren adam “Son rahat uykunuzu iyi geçirdiniz, değil mi?” diyor. Ardından yüzündeki gülümsemeyi bozmadan kısılan bakışlarını yavaşça açan adam “Ne de olsa artıkUlrasilile tanışmış bulunuyorsunuz!” diyor.
Ulrasil’in odaya girmesinin ardından yirmili yaşlarının sonunda görünen, oldukça atletik ve kaslı vücut yapısı dikkatinizi çekiyor. Dağınık uzun kırmızı saçları, kan kırmızı rengi gözleriyle uyumlu bir tablo çizerken, gözlerinin altındaki boya Ulrasil’in bakışlarına bir nevi vahşilik katıyor gibi görünüyor. Bu durumu bilinçli olarak yaratmak ister gibi duran Ulrasil, önü açık dik yakalı ceketi ve boynunda takılı vahşi hayvan dişlerini andıran kolyesiyle, görünümü tamamlıyor. Parmaklarının başladığı yerden dirseklerine kadar gelen eldivenleriyle aynı renkteki bol pantolonu, Ulrasil’in rahat hareket etmesi için ideal bir görüntü ortaya koyuyor. Dizlerinin hemen altında biten uzun ve dar botları ile beline dolamış olduğu diğer aksesuarlar, Ulrasil’e bir bütün olarak tehlikeli bir görüntü veriyor. Ancak yüzlerinize kocaman bir gülümsemeyle bakmakta olan Ulrasil’in en azından şimdilik sizler açısından bir tehdit unsuru olmadığı açık bir şekilde görünüyor.
Ulrasil kendisini tanımasının ardından hepinize bakarken ilk olarak bakışları Inias’ta yoğunlaşıyor. Giydiği kıyafetlerle tepeden tırnağı inceleyen Ulrasil, bakışlarıyla Inias’ı onaylamasının ardından Diniel’e bakıyor. Ancak onun üzerindeki bakışları kısa sürerken, bir anda Xaphan’a dönen bakışların memnuniyetsiz bir hal alıyor. Bakışlarını Xaphan’dan ayırmadan ona doğru yürümeye başlayan Ulrasil “Sen neden giyinmedin? Yoksa bir asi misin?” diyor yarı hiddetli bir şekilde. Ancak hemen ardından bir anda Diniel’e dönüyor ve son derece kibar bir şekilde “İki erkeğin arasında giyinemeyeceğinizi düşünemiyorlar. Bazı insanlar gerçekten aptal oluyorlar. Benim hatam, her şeyi kelimesi kelimesine söylemezsem, insanlar ahmakça şeyler yapıyor.” diyor. Neredeyse eğilip Diniel’in elini öpecek gibi duran Ulrasil bir anda tekrar Inias’a dönüyor ve “Yakışıklı…” diyor. Ardından ise bakışlarıyla Xaphan’ı işaret ederek “Arkadaşa dışarıya kadar eşlik edelim de giyinsin.” diyor. Bu sözlerinden sonra neredeyse Xaphan’ın itekleyerek arkasından çıkaran Ulrasil, Inias’ın da kendisine eşlik etmesini istiyor. Inias ve Xaphan zorla dışarı çıkarıldıktan sonra Ulrasil “Hazır olduğunda dışarıya gelebilirsin.” diyerek Diniel’e de dışarıya gelmesi gerektiğini dile getiriyor.
Inias & Xaphan: Ulrasil’in zorlamasıyla da olsa dışarıya çıkmanızın ardından, kendinizi uzun bir koridorun ortasında buluyorsunuz. Kaliteli taş duvarların oluşturduğu koridorda, yan yana dizilmiş onlarca oda olduğunu görebiliyorsunuz. Her bir odanın kapısı kapalı dururken, oda kapılarının hemen yanında bulunan ve aydınlatma için kullanılan gaz lambalarını görüyorsunuz. Bununla birlikte, sol tarafınıza düşen bölümde ise yer yer büyük pencereler olduğunu fark ediyorsunuz. Bu pencerelerden bazıları açıkken, çoğunluğu da kapalı oluyor. Bunun dışında ortamın sessizliği ve temizliği dikkatinizi çeken bir diğer konu oluyor. Koridorun sonunda ve başında bir merdiven bulunduğunu az çok seçebiliyorsun. Ancak bunun dışında bulunduğunuz koridorda dikkate değer başka bir şey göremiyorsunuz.
Ulrasil kapının hemen karşısındaki duvara yaslanıp, sağ ayağının tabanını da duvara koyarken Xaphan’a bakarak “Giyin bakalım, utanmana gerek yok. Erkek adamsın.” diyor. Hemen ardından ise Inias’a dönerek “Azuldir’in ekibinde miydin yoksa Vadlena’nın mı? Benimle ilgili bir şey dedi mi?” diye soruyor meraklı bir şekilde. Bu anda sorusunu sormasından ardından Inias’tan olumsuz bir cevap alması halinde, Xaphan’dan da bir cevap beklediğini bakışlarıyla belli ediyor.
Re: Uyanış (Inias | Xaphan | Diniel)
Posted: 29 Jul 2022, 14:48
by Diniel
Seyrek sarı saçlı adam cıvık bir kibarlık içinde olmaya çalışmakla o diyarda heba olmamı istemediğini söylemişti. Ancak sözleri bana hiç de kibar gelmemişti. Ben heba mı olacaktım?! Giriş cümlesine karşı hafif bir tebessüm beliriyordu yüzümde. Kaşlarım çatılmamıştı ama bu tebessümün sebebi kesinlikle memnuniyetten değil sinirlenmektendi. Öfkem sözlerinin devamında kısmi küçümseme içeren sözlerini daha fazla umursamayarak nötrleşen yüz ifademle dağılıyordu. Adamın sözlerinin devamı oldukça temkinli ve planlı biri olduğunu gösteriyordu bana. İsim konusunun önemli olduğunun farkındaydım. Aslında Raldrin bana bir başkasının bana isim verebileceğini de söylemişti ve bu asıl ismini bilmeyen biri için bir yol olabilirdi ama şu aşamada insanın insana ismini söylemesinde bir sakınca olabileceğini düşünmüyordum. İblis ile anlaşırken bile benim yararıma olan şeydi ismimi söylemem onun değil. Bu konu üzerinde daha kafa yormuyor ve kendine göre gerekçesini de kendine göre haklı buluyor ve başımla onaylıyordum onu. Sorduğum sorularla ilgili ise iblis diyarında uyananların hafızasının silindiğini söylemesi olmuştu. Bu sözü, daha önceden bu dünyadan oraya gittiğim ve gözümü orada açtığımı anlatıyordu. Aslında Vadlena’nın benim varlığımı benden önce bilmesiyle de bu destekleniyordu. O yüzden bu konuda daha fazla şüpheye düşmüyordum. Yine de şöyle bir mesele hala masada yatıyordu, karar verilen yazgı, o parıldayan insan ve ismimin yazgımın ismi olması… Bundan anladığım kadarıyla her şeyin bir anlamı vardı ve bu anlamların hiçbirini bilmiyordum.
Düşüncelere dalmışken adamın cümlesinin çoktan bittiğini yeni fark etmiş, dolaptan bir şeyler karıştırdığını görüyordum. İki büklüm adam diğer adamın sırtını sıvazlayıp yağız delikanlı demişti. Sahi bunu diyen adam gözüme pek de yaşlı görünmemişti. Yine de iki büklüm ve harap olmuş vücudu vardı. Neden böyle olduğunu ve neden böyle konuştuğunu merak etmek üzereydim ki “Bana ne” diye içimden geçirdim. Adamın sözleri biter bitmez kapı çalınmıştı. İşte bu beklenmedik bir şeydi. Bakışlarım kapıya yöneldiğinde bir erkek sesi kapının ardından geliyordu. Daha sözlerini tamamlamadan içeri giren adamı kollarımı kavuşturup kısmi memnuniyetle karşılıyordum. Sonunda bir şeyler bilen başka biriyle karşılaşıyordum herhalde. Adam saniye içerisinde üçümüze birden bakıp son rahat uykumuzu geçirdiğimizi söylüyordu. Bildiğim hayatımda bir defa uyuduğumu düşünürsek ve o uykunun da uyanışının ayrı bir yorgunluk olduğunu düşünürsek hiç hoş şeyler söylemiyordu. Adının Ulrasil olduğunu söylüyordu. Böylece isim söylemenin bir sorun olmadığı cevabı da ortaya çıkıyordu. Ulrasil genç, atletik ve kaslıydı. Saldırgan ve vahşi dış görünüşü pek ilgimi çekmese de gözlerine odaklanıyordum. Kırmızı gözler. Aynı Raldrin gibiydi. Sarı saçlı adamın üstüne yürüyerek asi misin diye çıkıştığında kızıl gözlerin neden bu kadar dikkatimi çektiğini düşünüyordum. Başka renk mi kalmamıştı da kızıl renk dikkatimi bu kadar çekiyordu? Bana dönüp çok mantıklı şeyler söylemişti. Üstelik cümleleri oldukça kibar ve bir o kadar nazikti. Sarı saçlı adam gibi cıvımıyordu da. Yapacak bir şey yok diye ima ederek ellerimi hafifçe yana açıp hafifçe bir omuz silkiyordum ona cevaben. Sonrasında iki oğlanı alıp odadan zorla çıkarırken hazır olduğumda dışarı çıkabileceğimi söylüyordu. Derinlerde hissettiğim yoğun, ağır bir duygu içten içe vücudumu kaplarken dışarıya daha nötr bir ifade takınarak “Teşekkürler” diyordum Ulrasil’e.
Kapı kapandığı anda adeta dizlerimin bağı çözülüyor ve dizlerimin üstüne yıkılıyordum. Endişeyle büyüyüp dizlerimin üstüne düşen ellerime yüzümü kısmen kapatan saçlarımın arasından bakan gözlerim hiçbir şeyin yolunda gitmediğini anlatıyordu bana. Arkamı dönüp yere oturup sırtımı dolaba verirken dizlerimi kendime çekiyor, dirseklerimden kollarımı dizlerimin üstüne koyarken kafamı kaldırıp başımı dolaba yaslıyordum. Dağınık saçlarımın arasından camın ardından görünen gökyüzüne bakıyordum. “Ne yapacağım ben şimdi…” diye içimden geçiriyordum. Raldrin’e buradan seslenmek istemiyordum. Duyulmak sorun çıkarabilirdi. Dahası Raldrin’in bana şu an bir faydası olacağını sanmıyordum. Raldrin şu an neredeydi onu da bilmiyordum. Bu şekilde kalmaya vaktim yoktu. O yüzden tonlarca ağırlıkla yerden kalkıyormuş gibi kalkıp dolabın içindeki kıyafetleri incelemeye başlıyordum. Fazla hanım hanımcık şeyler vardı dolabın içinde. Üzerimdeki ateş desenli pantolonu düşününce bunların hiçbirinin benim tarzım olmadığını anlıyordum. Ancak pelerinli kombinasyon idare edebilirdi. Üzerimdekileri çıkarıp giyinmeye başlıyordum.
Mutsuzumdum. Fazlasıyla mutsuzumdum. Karanlık diyardan kurtulmuştum ama bu dünyada amacımın ne olduğunu bilmiyordum. Benim için anlamı olan hiç kimse yoktu. Yalnızdım ve kendimle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Hafızamı kaybetmenin getirdiği sarhoşluğun gitgide azaldığını hissediyordum. Bu his kaybolurken de içimi derin bir keder kaplıyordu. Ayrıca Ulrasil’in ağzından çıkan dikkat ettiğim bir kelime vardı. Asi. Kime karşı hangi kurallara karşı asilik olabilirdi ki. İnsanlar hakkında bilgi sahibi olmadığım için pek bir yorumda bulunamıyordum ama benim gibi iblis elde etmiş olanlar bir tür kurallara uymak zorundaydı sanırım. Sürekli denetlenip yönlendirilmemiz de bundan dolayı olsa gerekti. Belki de sadece kullanılmak isteniyordum. Bu yüzden de bilgiler kısıtlı tutuluyordu ancak bu düşük bir ihtimaldi. Daha gözlerimi yeni yeni açalı bundan fazlasını düşünmek kuruntudan öteye geçmeyecek gibiydi. Yine de her şeye karşı dikkatli ve tetikte olmalıydım. Bilgisizliğimi kullanmak isteyen birileri olabilirdi. O sarı saçlı adam dikkat etmekte sonuna kadar haklıydı.
Yeni kıyafetleri giyip saçlarımı tahmini düzelttikten sonra sonra pantolonum ve sargımı güzelce katlayıp yatağımın üstüne bırakıyordum. Odaya gösterilen titizlik umarım kıyafetlerime de gösterili ve yıkanırdı. Pantolonuma son bir kere daha bakıp “Seni daha önceden de çok severek giydiğime eminim. Umarım başına bir şey gelmez. Çünkü gelirse bütün binayı yıkarım” diyordum. Sonrasında bir pantolon için bina yıkmanın abartı olabileceğini ve neden az önceki adam gibi kıyafete değer verdiğimi düşünüp istemsizce gülmüştüm. Ardından derin bir nefes alırken yüzümdeki ifade yeniden nötrleniyor ve kapıya yöneliyordum. Kapıyı açtıktan sonra kapıyı arkamdan kapatıp Ulrasil’e içeriyi işaret ederek “Umarım kıyafetlerim kirli diye atılmaz” dedikten sonra kollarımı kavuşturup daha ciddi bir ifadeyle “Ben Diniel. Pek çok sorum var ama sanırım ne yeri ne de zamanı” diyordum Ulrasil’e.