Ulrasil, her birinizin şişedeki şarabı tatmasını dikkatle takip ediyor. Önce Diniel, ardından Inias ve son olarak Xaphan’ın şaraba karşı verdiği tepkileri göz ucuyla da olsa özenle seçtiği belli olan Ulrasil, Xaphan’ın şişeyi önüne bırakmasının ardından kocaman bir gülümsemeyle size bakıyor ve ardından “Sizler gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorsunuz! Şarabın tadını bile!” diyor. Şişeyi kafasına kaldırıp büyük bir yudum aldıktan sonra şişeyi masaya bırakan Ulrasil “İlk kez şarabı yudumlayan insanlar, ne hissedeceğini tam olarak bilemez. Kendimce ufak bir güvenlik testiydi ve hepiniz geçtiniz.” diyor. Büyük bir zafer kazanmışsınız gibi heyecanla söylediği bu sözlerin ardından “Artık bir engelimiz kalmadığına göre… Konuşalım.” diyor.
Önünde duran şişeyi yavaşça kenara iten Ulrasil, masaya iki kolunun iç kısmını dirsek kısmından itibaren masaya dayıyor ve yavaşça masaya doğru eğiliyor. Bu haliyle önemli bilgiler vereceği duruşundan ve bakışlarından belli olan Ulrasil “Önce kim olduğumuzdan bahsedelim.” diyerek lafa giriyor. Ulrasil konuşması sırasında bakışlarını sürekli üzerinizde gezdirirken “Azuldir veya Vadlena neler söyledi bilmiyorum, ancak genel bilgilere hakimsinizdir. Bizler Aludir denilen kişileriz. Ancak kim olduğumuz bunlarla sınırlı değil. Yaşadığımız ülke olan Aclania’da Aludir sınıfı olan kişileriz. Peki bu sınıf neyin nesidir?” diyor. Bu sorusunun ardından kısaca birer kez daha size bakan Ulrasil “Aclania, tarihin başladığı ülke olarak da bilinir ve sizler Aludir olmadan önce de bu asil ülkenin vatandaşlarıydınız. Geçmişinize ilişkin varsa bile tutulan kayıtlara bizim ulaşabilmemiz mümkün değil. Bu nedenle sizin geçmişte kim olduğunuzu bilmiyorum. Açıkçası varsa bunu bilen birileriyle doğrudan muhatap olabilir misiniz, bu konuda da emin değilim. Gelin görün ki, bir Aludir olmanızdan itibaren geçmişinizin de pek bir önemi kalmaz bizim için. Bir terzi, bir düşkün, bir yetim veya bir katil olmanızın hiçbir anlamı yoktur. Çünkü artık Aludir olduğunuz için yeni bir kimliğiniz vardır.” diyor. Ulrasil az önce kenara ittirdiği şaraptan bir yudum daha alırken, sizlerin de bu aşamaya kadar ne durumda olduğunuzu kontrol ediyor.
Şaraptan bir yudum almasının ardından Ulrasil hafifçe geriye doğru yaslanıyor ve “Aludir sınıfı dediğim olayı, bir askeri yapılanma olarak da düşünebilirsiniz. Ancak bizler insanlarla savaşmayız, çünkü bunu yapacak bir askeri sınıf var zaten. Bizim ihtisasımız her zaman iblislerdir.” diyor. Bu noktada bakışlarını daha çok Diniel üzerinde tutan Ulrasil “İçinde bulunduğunuz bu yer de, Tenerin Bölgesi olarak adlandırılan yerin içinde yer alan Aludir Üssü’dür. Burası genel olarak araştırma ve geliştirme amacıyla kullanılır ve sizlerin bile öyle elinizi kolunuzu sallayarak girebileceği bir yer değildir. Bir başka deyişle, burası şu an bulunabileceğiniz en güvenli yerdir.” diyor. Bu sözlerinin ardından Ulrasil bakışlarınızı tekrar sırayla üstünüzde gezdirirken “Aludir sınıfı en üstte hükümdar, altında da komuta kademesi şeklinde yapılanmıştır. Bununla birlikte, farklı özelliklere sahip bölüklerimiz de bulunmaktadır. Ancak bundan daha önemli bir nokta da, Aludir sınıfının bu yapılanmasında önemli bir yeri olan organizasyonlar bulunmaktadır. Temelde Aludir sınıfı bu organizasyonların içindeki kişilerden oluşur. Az önce bahsettiğim bölükler ise bu organizasyonlardan ayrı, doğrudan komuta kademesine bağlıdır.” diyor. Bu kısma kadar anlattıklarının bir nebze karışık olduğunu düşünen Ulrasil “Şöyle düşünebilirsiniz yani… Tepede hükümdar, altında komuta kademesi var. Burada iki kola ayrılıyoruz ve birinci kol özel bölükleri, diğer kol ise organizasyonları oluşturuyor. Her iki kol da kendi için farklı bölünmeler yaşıyor. Ancak temelde, hükümdar ve komuta kademesi yetkili durumda oluyor.” diyor. Ulrasil’in tüm bu tavır ve söylemlerinden esasen konuşma konusunda pek de ehil olmadığını anlayabiliyorsunuz. Fakat yine de Ulrasil bu açığını kapatmak için çabalar gibi duruyor.
Yaptığı açıklamaların ardından bir an duraksayan Ulrasil sizlere göz attıktan sonra “Kafanız karıştıysa buraya sonra döneriz.” diyerek başka bir konuya geçeceğinin sinyalini veriyor. Ardından ise Ulrasil “Şu an için Vadlena veya beni takip etme sebebiniz, tüm bu temelleri öğrenmek. Temelleri öğrenmenizin ardından hepiniz zaten kendi yolunuza gideceksiniz.” diyor. Bu aşamada bakışlarını bir kez daha aranızda döndürmeye başlayan Ulrasil “Aludir olmak için size dayatılan veya kabul etmeniz için zorlayan bir koşul hiç olmadı. Ülkemizde zaman zaman kişilerin Aludir olup olamayacağına ilişkin denemeler yapılıyor ve sizler de bu denemeye katılıp başarılı olmuş kişilerden ibaretsiniz. Yani bir şekilde bu denemelerden haberiniz olmuş ve bu olaya dahil olmuşsunuz. Hepsi bu…” diyor. Bu sözlerinin ardından ise bakışlarını bir nebze keskinleştiren Ulrasil “Peki neden başarılı olanlar sadece sizler oldunuz?” diyor. Bu sorunu kendi cevaplayacağı belli olan Ulrasil “Bunun geçerli bir cevabı bulunmuyor, sadece sıradan insanlar olmamamız buna neden oluyor. Doğuştan veya sonradan kazanılan bir özellik mi yoksa Tanrı’nın bir lütfu mu şimdilik bilmiyoruz. Ancak zamanla öğreneceğiz.” diyor.
Konuşmaktan biraz yorulmaya başladığı belli olan Ulrasil bir yudum daha şarap alarak kendini yeniledikten sonra “Şimdi geldik en önemli kısımlara… Neden iblislerin canına okuyoruz?” diyor kocaman bir gülümsemeyle. Bu aşamada masaya bir kez daha yaslanan Ulrasil “Sizin gözlerinizi açtığınız yer, bizlerin iblis diyarına giriş yapabildiği kısımlardan biriydi. Sizlere de söylenmiş olmalı, iblis diyarı ile insan diyarı arasında genellikle bir etkileşim olmaz. Ancak sizler iki diyarda da var olabilirsiniz. Peki, madem genellikle bir etkileşim olmuyorsa, gözlerinizi açtığınız yerde iblislerle nasıl etkileşime girebildiniz? İki diyarın kesişiminde sadece bizim gibi özel insanlar bulunabiliyorsa, iblisler nasıl aynı ortamda bulunabiliyordu?” diyor. Bir kahkaha atmamak için kendini zor tutan bir şekilde duran Ulrasil iki elinin avuç içini sertçe masaya vurmasından sonra “Evet! Çünkü o iblisler de bizim gibi özel!” diyor. Bu noktada adeta gözleri parıldayan Ulrasil “Nasıl ki biz Aludirler iki diyarda da var olabiliyorsak, sizin de sahiplendiğiniz, evcilleştirdiğiniz veya adına her ne derseniz deyin bağ kurduğunuz iblisler de bizim gibi iki diyarda varlıklarını sürdürebiliyorlar. İşte bu noktada biz de onların canına okumaya başlıyoruz!” diyor. Bu noktada sanki kendisinde vuku bulan heyecanı sizlerde de görmek isteyen Ulrasil “Kısacası dostlarım, bizler diyarımıza giriş yapmak isteyen iblisleri temizlemekle görevli olan kişileriz!” diyor.
Tüm bu açıklamalarını kocaman bir şarap yudumuyla taçlandıran Ulrasil, ağzının kenarlarından dökülen şarabı elinin tersiyle sildikten sonra Xaphan’a bakarak “Ha, senin de bir sorun vardı… İsim mevzusunun ne olduğu da bizim bilinmeyen yönlerimizden biri. Sanırım her birimiz aynı yoldan geçtik ve bir şekilde bize verilen isimleri duyduk. Kimi beyaz parlak bir ışık gördüğünü söyler, kimi karanlıktan isminin yankılandığını… Kimisi kızıl bir göğün kendisine seslendiği anlatır, kimisi ise ismini zaten bildiğini… Bunun kabul görmüş bir cevabı bulunmuyor, ancak şahsen ben karanlığın içinde ismimi duymuş ve öğrenmiştim. Ancak günümüzde, bizlere bahşedilen, verilen, duyurulan isimlerin güncel bir anlamı bulunmuyor. Rivayet odur ki, bu isimleri insan diyarında yaşayan ilk insanların isimleridir. Gerçekliği var mı derseniz... Kim bilir?” diyor. Bu sözlerinden sonra Ulrasil bir kez daha geriye yaslanırken “Neden biz iblislere sahip oluyoruz da onlar bize olamıyor? Güzel bir soru… Belki de insan ırkı olarak biz daha üstünüzdür veya iblisler bizi boyundurukları altına alabilecek kadar gelişmiş canlılar değildir. Belki de daha kötüsü, bizi nasıl boyundurukları altına alacaklarını bilmiyorlardır. Bizim sahip olduğumuz iç güdülere sahip değillerdir. Belki de bir insana sahip olmak onlara bir şey kazandırmıyordur. Cevabı ne olursa olsun, gerçek değişmiyor.” diyor. Bu sözlerinin ardından derin bir nefes alıp yorgun bir şekilde nefesini geri veren Ulrasil hepinize sırayla bakarak “Eksik bıraktığım veya aklınıza yeni gelen sorular var mı? Eğer yoksa, bir başka konuya geçeceğim.” diyor. Ardından ise yarıladığı şaraptan bir yudum daha alıyor.