Vearis’in sözleri üzerine bir kez daha odaklanmaya başlıyorsun. Kapattığın gözlerin seni karanlığın içerisinde başka bir bilinmez karanlığa sürüklediğinde, varlık bulduğun bu yeni karanlığın çok daha ağır ve omuzlarına baskı kuran cinsten olduğunu hissedebiliyorsun. Yine bir kez daha Volgreth’in ismini anmak istediğinde, kıpırdamayan dudakların soğuk terler dökmeye başlamana neden oluyor. Kendini olabildiğince zorlasan da dudakların adeta mühürlenmiş gibi birbirine yapışıyor ve hiçbir surette kıpırdamıyor. Bununla birlikte, bir şeyler söylemek için ses çıkarmaya çalıştığında da ses tellerinin tamamen boğazına yapışmışçasına hareketsiz kaldığını hissedebiliyorsun. Kapalı dudaklarının arasına sıkışan bir nida çıkarmak bile senin için imkansız gibi görünürken, alnından düşmeye başlayan soğuk terlerin ruhuna işlediğini fark ediyorsun. Bedeninden çekilircesine soğuklaşan ruhun içini korkuyla kapladığı zaman ise, tüm karanlığın içinde yankılanan sesi duyuyorsun.
Zifiriliğe erişmek için kararan gözlerin bu kez tüm bilincini de beraberinde sürüklerken, az öncesine kadar sana korku veren ruhun, bu kez içine dolan anlamsız ve garip bir sıcaklıkla varlığını kucaklamaya başlıyor. Bir ana kucağındaki çocuk gibi, kendini huzurlu ve tüm dünyevi sorunlardan uzak hissediyorsun. Belki de son kez…
Gözlerin kapanıyor ve bilincin de onunla karanlığa kendini isterik bir şekilde teslim ediyor…
Belki de son kez…
“Merak etme, seni kabul ettim… İhtiyacın olduğunda yanında olacağım… Abasdarhon!”
Zifiriliğe erişmek için kararan gözlerin bu kez tüm bilincini de beraberinde sürüklerken, az öncesine kadar sana korku veren ruhun, bu kez içine dolan anlamsız ve garip bir sıcaklıkla varlığını kucaklamaya başlıyor. Bir ana kucağındaki çocuk gibi, kendini huzurlu ve tüm dünyevi sorunlardan uzak hissediyorsun. Belki de son kez…
Gözlerin kapanıyor ve bilincin de onunla karanlığa kendini isterik bir şekilde teslim ediyor…
Belki de son kez…

