Bir İblisin Uğultusu [Zenahpuryu]
Posted: 29 Mar 2023, 11:57
Yaklaşık üç saati bulan bir yolculuğun ardından, etrafında görmeye başladığın düzenli tarım alanları ve artan at arabası sayısı, bir yerleşim yerine yaklaştığınızın habercisi oluyor. Gözlemlediğin bu durumu ise Guuste “Tenerin’e yaklaştık. Burada gördüğün tarlalar, genel olarak şehrin ihtiyacında kullanılıyor. Elbette esas kaynağımız tarım bölgeleri, ancak burada da en azından günü geçirecek ürün elde ediliyor.” diyerek açıklamalarda bulunuyor. Düzgün taş zemin yol ve genel yol düzenlemesi, bu aşamaya kadar gördüğün yolların katbekat üstünde bir kaliteyi ortaya koyuyor ve aynı zamanda, bakım-onarım işlemlerinin de son derece etkin bir şekilde yürütüldüğünü anlayabiliyorsun. İlerleyişiniz sürerken, gece vakitleri olmasına rağmen at arabası yoğunluğu, Tenerin’in büyük bir şehir olduğunu da sana gösteriyor.
İlerleyişiniz birkaç dakika daha devam ettiğinde artık Tenerin’i çevreleyen yüksek surları ve şehre giriş yapacağınız kapıyı görmeye başlıyorsun. Şehirden yükselen ışık, gecenin bu vaktinde bile hayatın devam ettiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte, bu ana kadar her ne kadar konuşmasına yansımamış olsa bile, Guuste’nin de bir anda daha hevesli bakışları, Tenerin’e gelmenize sevindiğini sana gösteriyor. Yaklaşık on dakikalık bir ilerleyişin ardından ise Batı Kapısına gelmiş bulunuyorsunuz.

Batı kapısı, yerden yüksekliği 20 metreyi bulan ve dört at arabasının yan yana rahatlıkla geçebileceği bir şekilde tasarlanmış görünüyor. Bununla birlikte, yekpare metal ve uçları sivri kapı sonuna kadar havaya kaldırılmış bir şekilde, ancak tüm heybetiyle gözlerinin önünde duruyor. Kemerli kapının işçiliği yine birinci sınıf olsa bile, Aludir Üssü’ndekine nazaran daha sıradan bir görünüm sergiliyor. Kapının üst kısımlarına yerleştirilmiş iki gözetleme kulesi ise giriş-çıkış güvenliğinin bir ayağı olarak gözüne yansıyor. Ancak buradan geçişiniz herhangi bir şekilde kontrol edilmiyor ve Guuste at arabasını duraksamadan sürmeye devam ediyor. Bu durum da, bu alana ilişkin gözlem imkanlarının daha kısıtlı kalmasına neden oluyor. Ne var ki, bu gözlemin biraz daha sürmesi halinde dahi, seni şaşırtması muhtemel bir şey olacağını da pek düşünmüyorsun.
Tenerin’e giriş yapmanızın ardından, geniş bir yoldan ilerlemeye başlıyorsunuz. Yolun iki yanına pek de muntazam olmasa bile sıralanmış ve en yükseği dört kat gibi görünen binalar görüyorsun. Genellikle taş ve ahşap karışımı bir mimari olsa bile, göze hoş görünen bu yapıların bazılarından süzülen ışıklar, yolunuzun aydınlanmasına neden oluyor. Bu aydınlıkla birlikte, yolun iki yanında bulunan evlerin dış cephelerinde bulunan yağlı lambalar da yolun bir miktar aydınlanmasına yardımcı oluyor. Bu yağ lambalarının belli aralıklarla ve hepsinin yanık olması, bunların da düzenli bir kontrolden geçirildiğini sana gösteriyor. Guuste ise “Burası konutlar bölgesi olarak bilinir. Asker ve Aludir sınıfında olmayan kişiler genellikle burada oturur. Tabi son zamanlarda şehrin genişlemesi nedeniyle buralarda oturan askerler ve Aludirler de bulabilirsin. Bunun yanında, yol üstünde görebileceğin üzere, buralarda ufak tefek dükkanlar da bulunuyor.” diyerek sana bir açıklama yapma gereği hissediyor.
İlerleyişiniz bir süre daha devam ederken, gece saatlerine rağmen sokakta olan bazı insanlar da dikkatini çekmiyor değil. Bir orana vurman gerekse, yarısı sarhoş görünen kişiler yine de kimselere salça olmadan yürümeye devam ediyorlar. Ayık olanların bazıları ise, at arabasını fark ettiklerinden yoldan çekilip başlarıyla selam vermeyi ihmal etmiyorlar. Guuste bu selamlara mümkün olduğu kadar karşılık vermeye çalışmasının akabinde, solunuzda kalan yeşillik bir alanı göstererek “Burası da Tenerin’in park yeri. Şehirde birçok insanın en çok vakit geçirdiği yer burasıdır belki. Zaman zaman burada festivaller de düzenlenir.” diyerek açıklamalarını sürdürüyor. Her ne kadar Guuste’nin sana vermiş olduğu haritadan bu yeri görmüş olsan bile, gerçeğinin haritada gördüğünden çok daha fazla büyük olduğunu fark ediyorsun. Ancak parka ilişkin gözlemlerin henüz daha sonlanmadan Guuste sağ tarafını işaret ediyor ve “Burası da meşhur Ana Karargah Binası oluyor.” diyor. Tam bu esnada düz devam eden yolun soluna doğru bir manevra yapan Guuste “Burayı sonra inceleme fırsatı bulursun zaten, biz şimdilik doğrudan merkeze geçelim.” diyor.
Şehre girdiğinden beri gördüğün tüm ışıklara ve insanlara rağmen hissettiğin ağır bir hava, tüm ortama yabancılaşmana neden oluyor. Bu ağırlığı kelimelerle ifade etmek güç dursa bile, en azından bir resmiyetin kokusunu buram buram alabiliyorsun. Özellikle sarhoşların bile bir nizam içinde olması, bu resmiyet kokusunu somut kılarken Guuste “Burada daha çok asker kişiler olduğundan, cıvık cıvık bir ortam bulman güç olabiliyor. Ama dediğim gibi, eğlenmeyi de iyi bilirler.” diyerek seni olası bir karamsarlıktan kurtarmaya çalışıyor.
At arabası üzerinde yaptığınız on dakikalık bir ilerlemenin ardından ise, Guuste dört katlı ve bu ana kadar gördüğün benzer yapılardan çok daha kaliteli ve dayanıklı duran bir binanın önünde duruyor. Ağırlıklı taş kullanılarak yapılmış bu yapının küçük pencereleri ve balkon veya cumba tarzı bir şeyi barındırmaması ilk dikkatini çeken özellik oluyor. Binanın bir bahçesinin olması, Ana Karargah Binası’nı saymadığında Tenerin içinde ilk kez bahçesi olan bir yapı görmeni sağlıyor. Fakat bununla birlikte, bahçede dolaştığını gördüğün birkaç kişinin, bu binanın korunmasından sorumlu olduğu düşüncesini de doğuruyor. Guuste ise, bu binanın giriş kısmındaki demir kapının önünde durduktan sonra “Burası da bizim Tenerin’deki merkez binamızdır. At arabaları arka kısımdan giriş yapar, o yüzden istersen burada inip yaya olarak içeri girebilirsin. Senden nişanını isteyeceklerdir, onu da hazır et.” diyor. Bu sözlerinden sonra derin bir nefes alan Guuste’nin hafifçe asılan yüzü ise, bir veda anının yaklaştığını sana gösteriyor.
İlerleyişiniz birkaç dakika daha devam ettiğinde artık Tenerin’i çevreleyen yüksek surları ve şehre giriş yapacağınız kapıyı görmeye başlıyorsun. Şehirden yükselen ışık, gecenin bu vaktinde bile hayatın devam ettiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte, bu ana kadar her ne kadar konuşmasına yansımamış olsa bile, Guuste’nin de bir anda daha hevesli bakışları, Tenerin’e gelmenize sevindiğini sana gösteriyor. Yaklaşık on dakikalık bir ilerleyişin ardından ise Batı Kapısına gelmiş bulunuyorsunuz.

Batı kapısı, yerden yüksekliği 20 metreyi bulan ve dört at arabasının yan yana rahatlıkla geçebileceği bir şekilde tasarlanmış görünüyor. Bununla birlikte, yekpare metal ve uçları sivri kapı sonuna kadar havaya kaldırılmış bir şekilde, ancak tüm heybetiyle gözlerinin önünde duruyor. Kemerli kapının işçiliği yine birinci sınıf olsa bile, Aludir Üssü’ndekine nazaran daha sıradan bir görünüm sergiliyor. Kapının üst kısımlarına yerleştirilmiş iki gözetleme kulesi ise giriş-çıkış güvenliğinin bir ayağı olarak gözüne yansıyor. Ancak buradan geçişiniz herhangi bir şekilde kontrol edilmiyor ve Guuste at arabasını duraksamadan sürmeye devam ediyor. Bu durum da, bu alana ilişkin gözlem imkanlarının daha kısıtlı kalmasına neden oluyor. Ne var ki, bu gözlemin biraz daha sürmesi halinde dahi, seni şaşırtması muhtemel bir şey olacağını da pek düşünmüyorsun.
Tenerin’e giriş yapmanızın ardından, geniş bir yoldan ilerlemeye başlıyorsunuz. Yolun iki yanına pek de muntazam olmasa bile sıralanmış ve en yükseği dört kat gibi görünen binalar görüyorsun. Genellikle taş ve ahşap karışımı bir mimari olsa bile, göze hoş görünen bu yapıların bazılarından süzülen ışıklar, yolunuzun aydınlanmasına neden oluyor. Bu aydınlıkla birlikte, yolun iki yanında bulunan evlerin dış cephelerinde bulunan yağlı lambalar da yolun bir miktar aydınlanmasına yardımcı oluyor. Bu yağ lambalarının belli aralıklarla ve hepsinin yanık olması, bunların da düzenli bir kontrolden geçirildiğini sana gösteriyor. Guuste ise “Burası konutlar bölgesi olarak bilinir. Asker ve Aludir sınıfında olmayan kişiler genellikle burada oturur. Tabi son zamanlarda şehrin genişlemesi nedeniyle buralarda oturan askerler ve Aludirler de bulabilirsin. Bunun yanında, yol üstünde görebileceğin üzere, buralarda ufak tefek dükkanlar da bulunuyor.” diyerek sana bir açıklama yapma gereği hissediyor.
İlerleyişiniz bir süre daha devam ederken, gece saatlerine rağmen sokakta olan bazı insanlar da dikkatini çekmiyor değil. Bir orana vurman gerekse, yarısı sarhoş görünen kişiler yine de kimselere salça olmadan yürümeye devam ediyorlar. Ayık olanların bazıları ise, at arabasını fark ettiklerinden yoldan çekilip başlarıyla selam vermeyi ihmal etmiyorlar. Guuste bu selamlara mümkün olduğu kadar karşılık vermeye çalışmasının akabinde, solunuzda kalan yeşillik bir alanı göstererek “Burası da Tenerin’in park yeri. Şehirde birçok insanın en çok vakit geçirdiği yer burasıdır belki. Zaman zaman burada festivaller de düzenlenir.” diyerek açıklamalarını sürdürüyor. Her ne kadar Guuste’nin sana vermiş olduğu haritadan bu yeri görmüş olsan bile, gerçeğinin haritada gördüğünden çok daha fazla büyük olduğunu fark ediyorsun. Ancak parka ilişkin gözlemlerin henüz daha sonlanmadan Guuste sağ tarafını işaret ediyor ve “Burası da meşhur Ana Karargah Binası oluyor.” diyor. Tam bu esnada düz devam eden yolun soluna doğru bir manevra yapan Guuste “Burayı sonra inceleme fırsatı bulursun zaten, biz şimdilik doğrudan merkeze geçelim.” diyor.
Şehre girdiğinden beri gördüğün tüm ışıklara ve insanlara rağmen hissettiğin ağır bir hava, tüm ortama yabancılaşmana neden oluyor. Bu ağırlığı kelimelerle ifade etmek güç dursa bile, en azından bir resmiyetin kokusunu buram buram alabiliyorsun. Özellikle sarhoşların bile bir nizam içinde olması, bu resmiyet kokusunu somut kılarken Guuste “Burada daha çok asker kişiler olduğundan, cıvık cıvık bir ortam bulman güç olabiliyor. Ama dediğim gibi, eğlenmeyi de iyi bilirler.” diyerek seni olası bir karamsarlıktan kurtarmaya çalışıyor.
At arabası üzerinde yaptığınız on dakikalık bir ilerlemenin ardından ise, Guuste dört katlı ve bu ana kadar gördüğün benzer yapılardan çok daha kaliteli ve dayanıklı duran bir binanın önünde duruyor. Ağırlıklı taş kullanılarak yapılmış bu yapının küçük pencereleri ve balkon veya cumba tarzı bir şeyi barındırmaması ilk dikkatini çeken özellik oluyor. Binanın bir bahçesinin olması, Ana Karargah Binası’nı saymadığında Tenerin içinde ilk kez bahçesi olan bir yapı görmeni sağlıyor. Fakat bununla birlikte, bahçede dolaştığını gördüğün birkaç kişinin, bu binanın korunmasından sorumlu olduğu düşüncesini de doğuruyor. Guuste ise, bu binanın giriş kısmındaki demir kapının önünde durduktan sonra “Burası da bizim Tenerin’deki merkez binamızdır. At arabaları arka kısımdan giriş yapar, o yüzden istersen burada inip yaya olarak içeri girebilirsin. Senden nişanını isteyeceklerdir, onu da hazır et.” diyor. Bu sözlerinden sonra derin bir nefes alan Guuste’nin hafifçe asılan yüzü ise, bir veda anının yaklaştığını sana gösteriyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.




