Amahimara Phistila görevinden bir süre sonra…
Agrupnia’nın ölümünden bir süre önce…
Agrupnia’nın ölümünden bir süre önce…
Taht Odası’na çökmüş yoğun kasvetin altında, Eletha düşünceli bir şekilde tahtında oturuyordu sadece. Çenesine dayadığı eli, çoktan çenesini kızartmıştı. Ancak Eletha, bunu biraz dahi önemsemeden, öylece oturuyordu. Genel halinin yanında, tahtın kendisinde rahatsız bir hava bıraktığı da oturuşundan açıkça ortaya çıkıyordu. Bir süredir bu sessizliğin içinde kaybolmuş gibiydi. Gitmesi gerekenleri yollamış, ancak bakışları halen odanın içinde birilerini arıyor gibiydi. Soluk benzine eşlik eden sürekli hareketli gözleri, kafasından onlarca senaryonun geçtiğini açık bir göstergesiydi. Düşmüş dudakları, halinden memnun olmadığını gösterse bile, gözlerindeki parıltı umudun ışığını andırıyordu. Ne var ki Taht Odası, belki de tarihi boyunca en karanlık gününü yaşıyordu. Bomboş odanın içinde bir başına durmuş bir Hükümdar, her bir yandan gelecek haberlere kendini hazırlıyordu.
Taht Odası’nın kapısı ilk açıldığı anda, Eletha hemen elini çenesinden çekiyor ve oturuşunu bir parça düzeltmeye çalışıyordu. Dikleştirdiği omuzlarıyla sırtını tahtına yaslarken, az önceki düşünceli hali bir anda silinerek yerini sarsılmaz bir hükümdara bırakıyordu. Yavaşça aralanan kapıdan içeriye giren bir Aludir, tahta ulaşmayı sağlayan basamaklara henüz daha ulaştığında durup başını eğerek Hükümdarı’nı selamlıyordu. Eletha ise, bu faslı hızlı geçmek ister gibi, henüz daha adam başını eğemeden elini kaldırarak karşılığını veriyordu. Başını hızlıca kaldıran adam “İblis diyarından ilk haberler gelmeye başladı Hükümdarım.” diyordu. Eletha, uzunca bir süre beklediği haberlerden ilkini almak için bakışlarıyla emrini vermesinin ardından adam “Alfa Takımı… Gyugnal, henüz daha görevin başında Vadlena ve Zenahpuryu ikilisinden ayrıldı. Onun peşinden gidecek biri bulamadığımız için, sadece Vadlena ve Zenahpuryu’yu takip edebildik. İkisi, maalesef ki kendi aralarında bir hayli yoğun bir çatışmaya girdi. Ancak bu çatışmaları, bir başka iblisin belirmesiyle sonlandı. En son aldığımız haber, Vadlena ve Zenahpuryu’nun gelen iblisle mücadeleye girdiği yönünde.” diyor. Vadlena, aldığı bu haberden dolayı canı biraz sıkılmış gibi dursa da, gelen adama devam etmesi yönün bir el işareti yapıyor. Bunun üzerine adam “Beta Takımı… Maalesef onlardan gelen haberler de pek iç açıcı değil. Takım ayrılmamış olsa bile, karşılarına gelen iki iblisi bertaraf etmelerine rağmen, kendi içlerinde yaşadıkları sorunlar nedeniyle Cysa ve Gadiel karşı karşıya geldi. En son aldığımız habere göre, bu noktada da bir iblis belirmiş. Fakat Gadiel ve Cysa’nın pek mücadele edebilecek halleri olmadığını üzülerek belirtmek isterim.” diyor. Canı giderek sıkılmaya başlamış gibi görünen Eletha’nın gözlerinde, bu kez sabırsızlığın yerini öfkenin yoğun parıltıları almaya başlarken, bir kez daha yaptığı el işaretinin ardından gelen haberci “Gama Takımı… Agthar ile Azuldir ve Diniel’in yolları bir iblis grubu nedeniyle ayrıldı. Agthar’ı takip edebilmemiz mümkün olmadığından, Azuldir ve Diniel’in peşinden gidildi. Diniel, peşlerine düşen iblislerden kurtulmayı başardı. En son haber, Agthar ile buluşma noktasına doğru ilerledikleri yönünde.” diyor. Eletha, en azından Gama Takımı’nın kendi kendilerine bitirmediğini öğrenmesine rağmen, henüz daha silemediği şüphe doğumlarıyla birlikte bakışlarını kapıya doğru çevirmekle yetiniyor.
Bakışları kapıya dalan Eletha, yarım dakika kadar bu şekilde kalmasının ardından“Delta Takımı’nda bir sıkıntı var mı?”diye soruyor. Bunun üzerine gelen haberci “Hayır Hükümdarım. Emrettiğiniz üzere Yuna Hanım Gama Takımı’nı, Lenith Alfa Takımı’nı ve Ulrasil de Beta Takımı’nı gözlemlemeyi sürdürüyor. Gelen bilgiler Yuna Hanım’da toplanıyor ve bize iletiliyor. Ancak Alfa Takımı ve Beta Takımı için takviyenin uygun olacağını görüşündeyiz.” diyor. Eletha bu sözlerin üzerine bakışlarını dalgın bir şekilde ayak uçlarına kadar indirmesinin ardından“Yuna’nın destek için özel olarak talep ettiği biri var mı?”diye soruyor. Bu soru üzerine gelen haberci “Yuna Hanım, Komutan Agrupnia ve onun düzeyinde birkaç kişinin iyi olabileceğini düşünüyor. Zira takımların karşılaştıkları iblislerin sıradan olmadıkları düşüncesinde.” diyor. Agrupnia’nın ismi geçtiği anda, sanki kalbine bir hançer yemiş gibi bakışları donuklaşan Eletha, kendini toparlamakta ciddi anlamda güçlük yaşamaya başlıyor. Azalan nefes alışverişleri ve çökmeye başlayan omuzları, Eletha’nın içinde yaşadığı zorluğun basit bir yansıması gibi dursa da, Eletha son anda derin bir nefes alıp duruşunu düzeltmeyi başarıyor. Bakışlarını gelen haberciye çeviren Eletha“Agrupnia’nın gidebilmesi mümkün değil. Kendim destek için birilerini bulacağım.”diyor. Bu sözler üzerine gelen haberci “Malumat aldıkça sizi bilgilendireceğim Hükümdarım. İzninizle.” diyor. Eletha gelen haberciye başıyla verdiği selamın ardından onun kapıdan çıkmasını izlerken, haberci henüz daha kapıdan dışarıya çıkmadan önce“Dina!”diyor. Haberci bir anda gelen Eletha’nın sesiyle hafifçe ürkmüş gibi görünürken, Eletha“Bana Dina’yı bulun ve buraya getirin.”diyor. Ancak sözleri henüz sonlanmamış gibi duran Eletha içindeki kafa karışıklığından sıyrılmak istercesine dişlerini sıkmasının ardından“Ve Inias…”diyor. Eletha dişlerini daha da sıkmaya devam ederken“Her ne halde olursa olsun, onu da getirin.”diyerek emrini vermiş oluyor.
Dina; Tüm Aludir Üssü, gecenin sessizliği derin bir acıyla parçalıyor. Üsse yayılan Agrupnia’nın ölüm haberi, herkesi en derinden sarsmış gibi görünüyor. Bir şekilde kendini Aludir Üssü’nün genel yemek yenilen alanında, beraberindeki yaklaşık 30 kadar Aludir ile buluyorsun. Odanda derin bir uykunun dibine düşmüşken gelen gürültülere uyanmanın ardından, konuyu çözmek için odandan çıkıyor ve ardından sadece ağlayan kişiler görmen nedeniyle adımların buraya kadar gelmiş oluyor. Bu alana geldiğinde, aklı selim kalmış gibi duran bir kişiye sorduğunda Komutan Agrupnia’nın öldüğü haberini alıyorsun. Bu habere istinaden kendi duygularını yaşadığın bir anda, birkaç adım ötende beliren bir adam hafifçe yanına sokularak Hükümdarın seni taht odasında beklediğini iletiyor. Ardından da, kendisine eşlik edeceğini söyleyen adam, tüm kalabalığın içerisinde beklemeye koyuluyor.
Inias; Agrupnia’nın bedeninin ellerinden alınmasının ardından sana eşlik eden bir kadınla, nerede olduğunu bile tarif etmekte zorlanacağın bir odaya giriyorsun. Kadın başından bir an bile ayrılmazken, Agrupnia’nın ölümüne duyduğu üzüntü kesintisiz devam eden gözyaşlarından açıkça ortaya çıkıyor. Buna rağmen kadın, sana ne Agrupnia ile ne de senle ilgili en ufak bir soru sormuyor. Sadece ara ara bir ihtiyacın olup olmadığını sormakla yetinen kadın, sanki tüm ruh ve akıl sağlığını koruman için yanında duruyor.
Bu şekilde zaman, senin için hala sonsuz bir duraklama anındayken odanın kapısı çalınıyor ve kapı yavaşça açılırken ardında iri bir adam beliriyor. Gözün adamı bir yerlerden kestiriyor olsa bile, şu an için her şeyin anlamsız oluşu, adamın kimliğini de aynı şekilde yorumlamana neden oluyor. Ancak adam hafifçe burnunu çekmesinin ardından gözlerinin içine bakarak Hükümdarın Taht Odası’nda derhal seni beklediğini ve kendisinin de sana eşlik edeceğini söylüyor. Gelen bu haber, bu ana kadar durmuş olan zamanın bir kez daha harekete geçmesine neden oluyor.
Genel; Her ikiniz de, size kılavuz olan kişilerle birlikte üssün koridorlarında ilerlemeye başlıyor ve merdivenlerden aşağıya inmenizin ardından başka bir kata ulaşıyorsunuz. Koridorda gördüğünüz odaların kapısı hakkında en ufak bir fikrini bulunmasa bile, kılavuzlarınızın yürümeye devam etmeler, bu kapıların ardındakileri sizin için bir gizem kılıyor. Bulunduğunuz katta duvarlara holdeki gibi mat bir krem rengi hakimken, koridorun belli noktalarına yerleştirilmiş ve aralarına eşit mesafeler bırakılmış sütunlar doğrudan dikkatini çekiyor. Sütunların üzerinde çeşitli kabartmalar ve işlemeler ilgini çekerken, yanından geçtiğiniz ilk sütunda uzun ve kalın bir kılıcı sahip, üzerinde tamamen zırh bulunan ve ata binmiş olan bir savaşçı figürünün kabartmalı bir şekilde işlendiğini görüyorsunuz. Yanından geçtiğiniz bir diğer sütunda ise bu kez uzun boynuzları olan, sivri kanat uçları bulunan ve cılız bir yapıda olmasına rağmen oldukça vahşi görünen bir iblis figürüne denk geliyorsunuz. Bu figürlerin her birinde gördüğünüz ince detaylar, gerçeklik algısını bir hayli değiştirebilir nitelikte oluyor. Ancak henüz daha diğer sütunlara gelemeden ve figürleri göremeden, genişçe bir merdivenin hemen karşısında duran iki yana açılan büyük bir kapının önünde duruyorsunuz.
Her ikinizin karşılaşması da tam bu ana denk geliyor. Kılavuzlarınız önce başlarıyla birbirlerini ve ardından sizi selamlamalarının ardından, Hükümdarın sizi içeride beklediğini dile getiriyorlar. Ardından da iki yana açılan kapının sağ tarafını, kapının tüm heybetine rağmen hafifçe ittirerek aralamayı başarıyorlar ve taht odası içini görmeye başlıyorsunuz.
Aralanan kapıdan içeriye adımınızı attığınız anda, yoğun kasvetli ve ağır bir hava birden omuzlarınıza çöküveriyor. Odanın zemini tamamen parlak mermerden döşenmiş olması ve geniş pencerelerden içeriye vuran Ay ışığı odanın aydınlık seviyesini arttırsa bile, odanın içindeki ağırlığı sindirebilmiş görünmüyor. Yerdeki kırmızı halı ve kenarlardaki sütunlar ilerleyeceğiniz noktayı size gösteriyor. Ancak bu aşamada dikkatinizi çeken bir diğer husus, tahta varana kadar çeşitli basamaklarla düz bir yol olmamasının sağlanmış olması oluyor. Bununla birlikte, odanın girişinin tam karşısına ve nereden baksan 20 metre kadar uzakta olan büyük bir taht, hemen odağınızın oraya yönelmesine neden oluyor. Toplamda 5 basamak ile tahta erişmenizin mümkün olduğunu, bu beş basamağın ardından tahta ulaşmak için ayrıca birbirine ardına sıralanmış üç basamağın olduğunu bu anda net bir şekilde görebiliyorsunuz. Ancak tahtta oturan Eletha’nın varlığını hissetmenizle birlikte, sanki adımlarınız da istemsizce ona doğru yaklaşıyor. Ve Eletha, derin ve dalgın bakışlarını özellikle Inias’ın üzerinde tutarak gelişinizi izlemeye başlıyor.
Taht Odası’nın kapısı ilk açıldığı anda, Eletha hemen elini çenesinden çekiyor ve oturuşunu bir parça düzeltmeye çalışıyordu. Dikleştirdiği omuzlarıyla sırtını tahtına yaslarken, az önceki düşünceli hali bir anda silinerek yerini sarsılmaz bir hükümdara bırakıyordu. Yavaşça aralanan kapıdan içeriye giren bir Aludir, tahta ulaşmayı sağlayan basamaklara henüz daha ulaştığında durup başını eğerek Hükümdarı’nı selamlıyordu. Eletha ise, bu faslı hızlı geçmek ister gibi, henüz daha adam başını eğemeden elini kaldırarak karşılığını veriyordu. Başını hızlıca kaldıran adam “İblis diyarından ilk haberler gelmeye başladı Hükümdarım.” diyordu. Eletha, uzunca bir süre beklediği haberlerden ilkini almak için bakışlarıyla emrini vermesinin ardından adam “Alfa Takımı… Gyugnal, henüz daha görevin başında Vadlena ve Zenahpuryu ikilisinden ayrıldı. Onun peşinden gidecek biri bulamadığımız için, sadece Vadlena ve Zenahpuryu’yu takip edebildik. İkisi, maalesef ki kendi aralarında bir hayli yoğun bir çatışmaya girdi. Ancak bu çatışmaları, bir başka iblisin belirmesiyle sonlandı. En son aldığımız haber, Vadlena ve Zenahpuryu’nun gelen iblisle mücadeleye girdiği yönünde.” diyor. Vadlena, aldığı bu haberden dolayı canı biraz sıkılmış gibi dursa da, gelen adama devam etmesi yönün bir el işareti yapıyor. Bunun üzerine adam “Beta Takımı… Maalesef onlardan gelen haberler de pek iç açıcı değil. Takım ayrılmamış olsa bile, karşılarına gelen iki iblisi bertaraf etmelerine rağmen, kendi içlerinde yaşadıkları sorunlar nedeniyle Cysa ve Gadiel karşı karşıya geldi. En son aldığımız habere göre, bu noktada da bir iblis belirmiş. Fakat Gadiel ve Cysa’nın pek mücadele edebilecek halleri olmadığını üzülerek belirtmek isterim.” diyor. Canı giderek sıkılmaya başlamış gibi görünen Eletha’nın gözlerinde, bu kez sabırsızlığın yerini öfkenin yoğun parıltıları almaya başlarken, bir kez daha yaptığı el işaretinin ardından gelen haberci “Gama Takımı… Agthar ile Azuldir ve Diniel’in yolları bir iblis grubu nedeniyle ayrıldı. Agthar’ı takip edebilmemiz mümkün olmadığından, Azuldir ve Diniel’in peşinden gidildi. Diniel, peşlerine düşen iblislerden kurtulmayı başardı. En son haber, Agthar ile buluşma noktasına doğru ilerledikleri yönünde.” diyor. Eletha, en azından Gama Takımı’nın kendi kendilerine bitirmediğini öğrenmesine rağmen, henüz daha silemediği şüphe doğumlarıyla birlikte bakışlarını kapıya doğru çevirmekle yetiniyor.
Bakışları kapıya dalan Eletha, yarım dakika kadar bu şekilde kalmasının ardından“Delta Takımı’nda bir sıkıntı var mı?”diye soruyor. Bunun üzerine gelen haberci “Hayır Hükümdarım. Emrettiğiniz üzere Yuna Hanım Gama Takımı’nı, Lenith Alfa Takımı’nı ve Ulrasil de Beta Takımı’nı gözlemlemeyi sürdürüyor. Gelen bilgiler Yuna Hanım’da toplanıyor ve bize iletiliyor. Ancak Alfa Takımı ve Beta Takımı için takviyenin uygun olacağını görüşündeyiz.” diyor. Eletha bu sözlerin üzerine bakışlarını dalgın bir şekilde ayak uçlarına kadar indirmesinin ardından“Yuna’nın destek için özel olarak talep ettiği biri var mı?”diye soruyor. Bu soru üzerine gelen haberci “Yuna Hanım, Komutan Agrupnia ve onun düzeyinde birkaç kişinin iyi olabileceğini düşünüyor. Zira takımların karşılaştıkları iblislerin sıradan olmadıkları düşüncesinde.” diyor. Agrupnia’nın ismi geçtiği anda, sanki kalbine bir hançer yemiş gibi bakışları donuklaşan Eletha, kendini toparlamakta ciddi anlamda güçlük yaşamaya başlıyor. Azalan nefes alışverişleri ve çökmeye başlayan omuzları, Eletha’nın içinde yaşadığı zorluğun basit bir yansıması gibi dursa da, Eletha son anda derin bir nefes alıp duruşunu düzeltmeyi başarıyor. Bakışlarını gelen haberciye çeviren Eletha“Agrupnia’nın gidebilmesi mümkün değil. Kendim destek için birilerini bulacağım.”diyor. Bu sözler üzerine gelen haberci “Malumat aldıkça sizi bilgilendireceğim Hükümdarım. İzninizle.” diyor. Eletha gelen haberciye başıyla verdiği selamın ardından onun kapıdan çıkmasını izlerken, haberci henüz daha kapıdan dışarıya çıkmadan önce“Dina!”diyor. Haberci bir anda gelen Eletha’nın sesiyle hafifçe ürkmüş gibi görünürken, Eletha“Bana Dina’yı bulun ve buraya getirin.”diyor. Ancak sözleri henüz sonlanmamış gibi duran Eletha içindeki kafa karışıklığından sıyrılmak istercesine dişlerini sıkmasının ardından“Ve Inias…”diyor. Eletha dişlerini daha da sıkmaya devam ederken“Her ne halde olursa olsun, onu da getirin.”diyerek emrini vermiş oluyor.
Agrupnia’nın ölümünden bir süre sonra…
Dina; Tüm Aludir Üssü, gecenin sessizliği derin bir acıyla parçalıyor. Üsse yayılan Agrupnia’nın ölüm haberi, herkesi en derinden sarsmış gibi görünüyor. Bir şekilde kendini Aludir Üssü’nün genel yemek yenilen alanında, beraberindeki yaklaşık 30 kadar Aludir ile buluyorsun. Odanda derin bir uykunun dibine düşmüşken gelen gürültülere uyanmanın ardından, konuyu çözmek için odandan çıkıyor ve ardından sadece ağlayan kişiler görmen nedeniyle adımların buraya kadar gelmiş oluyor. Bu alana geldiğinde, aklı selim kalmış gibi duran bir kişiye sorduğunda Komutan Agrupnia’nın öldüğü haberini alıyorsun. Bu habere istinaden kendi duygularını yaşadığın bir anda, birkaç adım ötende beliren bir adam hafifçe yanına sokularak Hükümdarın seni taht odasında beklediğini iletiyor. Ardından da, kendisine eşlik edeceğini söyleyen adam, tüm kalabalığın içerisinde beklemeye koyuluyor.
Inias; Agrupnia’nın bedeninin ellerinden alınmasının ardından sana eşlik eden bir kadınla, nerede olduğunu bile tarif etmekte zorlanacağın bir odaya giriyorsun. Kadın başından bir an bile ayrılmazken, Agrupnia’nın ölümüne duyduğu üzüntü kesintisiz devam eden gözyaşlarından açıkça ortaya çıkıyor. Buna rağmen kadın, sana ne Agrupnia ile ne de senle ilgili en ufak bir soru sormuyor. Sadece ara ara bir ihtiyacın olup olmadığını sormakla yetinen kadın, sanki tüm ruh ve akıl sağlığını koruman için yanında duruyor.
Bu şekilde zaman, senin için hala sonsuz bir duraklama anındayken odanın kapısı çalınıyor ve kapı yavaşça açılırken ardında iri bir adam beliriyor. Gözün adamı bir yerlerden kestiriyor olsa bile, şu an için her şeyin anlamsız oluşu, adamın kimliğini de aynı şekilde yorumlamana neden oluyor. Ancak adam hafifçe burnunu çekmesinin ardından gözlerinin içine bakarak Hükümdarın Taht Odası’nda derhal seni beklediğini ve kendisinin de sana eşlik edeceğini söylüyor. Gelen bu haber, bu ana kadar durmuş olan zamanın bir kez daha harekete geçmesine neden oluyor.
Genel; Her ikiniz de, size kılavuz olan kişilerle birlikte üssün koridorlarında ilerlemeye başlıyor ve merdivenlerden aşağıya inmenizin ardından başka bir kata ulaşıyorsunuz. Koridorda gördüğünüz odaların kapısı hakkında en ufak bir fikrini bulunmasa bile, kılavuzlarınızın yürümeye devam etmeler, bu kapıların ardındakileri sizin için bir gizem kılıyor. Bulunduğunuz katta duvarlara holdeki gibi mat bir krem rengi hakimken, koridorun belli noktalarına yerleştirilmiş ve aralarına eşit mesafeler bırakılmış sütunlar doğrudan dikkatini çekiyor. Sütunların üzerinde çeşitli kabartmalar ve işlemeler ilgini çekerken, yanından geçtiğiniz ilk sütunda uzun ve kalın bir kılıcı sahip, üzerinde tamamen zırh bulunan ve ata binmiş olan bir savaşçı figürünün kabartmalı bir şekilde işlendiğini görüyorsunuz. Yanından geçtiğiniz bir diğer sütunda ise bu kez uzun boynuzları olan, sivri kanat uçları bulunan ve cılız bir yapıda olmasına rağmen oldukça vahşi görünen bir iblis figürüne denk geliyorsunuz. Bu figürlerin her birinde gördüğünüz ince detaylar, gerçeklik algısını bir hayli değiştirebilir nitelikte oluyor. Ancak henüz daha diğer sütunlara gelemeden ve figürleri göremeden, genişçe bir merdivenin hemen karşısında duran iki yana açılan büyük bir kapının önünde duruyorsunuz.
Her ikinizin karşılaşması da tam bu ana denk geliyor. Kılavuzlarınız önce başlarıyla birbirlerini ve ardından sizi selamlamalarının ardından, Hükümdarın sizi içeride beklediğini dile getiriyorlar. Ardından da iki yana açılan kapının sağ tarafını, kapının tüm heybetine rağmen hafifçe ittirerek aralamayı başarıyorlar ve taht odası içini görmeye başlıyorsunuz.
Aralanan kapıdan içeriye adımınızı attığınız anda, yoğun kasvetli ve ağır bir hava birden omuzlarınıza çöküveriyor. Odanın zemini tamamen parlak mermerden döşenmiş olması ve geniş pencerelerden içeriye vuran Ay ışığı odanın aydınlık seviyesini arttırsa bile, odanın içindeki ağırlığı sindirebilmiş görünmüyor. Yerdeki kırmızı halı ve kenarlardaki sütunlar ilerleyeceğiniz noktayı size gösteriyor. Ancak bu aşamada dikkatinizi çeken bir diğer husus, tahta varana kadar çeşitli basamaklarla düz bir yol olmamasının sağlanmış olması oluyor. Bununla birlikte, odanın girişinin tam karşısına ve nereden baksan 20 metre kadar uzakta olan büyük bir taht, hemen odağınızın oraya yönelmesine neden oluyor. Toplamda 5 basamak ile tahta erişmenizin mümkün olduğunu, bu beş basamağın ardından tahta ulaşmak için ayrıca birbirine ardına sıralanmış üç basamağın olduğunu bu anda net bir şekilde görebiliyorsunuz. Ancak tahtta oturan Eletha’nın varlığını hissetmenizle birlikte, sanki adımlarınız da istemsizce ona doğru yaklaşıyor. Ve Eletha, derin ve dalgın bakışlarını özellikle Inias’ın üzerinde tutarak gelişinizi izlemeye başlıyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Taht Odası önüne geldiğinizde aranızda konuşma yapma imkanınız bulunmaktadır. Bu kısmı hızlı geçmek adına doğrudan sizi odaya geçirdim.
Her ne kadar Dina bireysel kurgu tercihi yapmış olsa da, konunun ilerleyen aşamasında konuların bireysele dönme ihtimali bulunmaktadır.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Taht Odası önüne geldiğinizde aranızda konuşma yapma imkanınız bulunmaktadır. Bu kısmı hızlı geçmek adına doğrudan sizi odaya geçirdim.
Her ne kadar Dina bireysel kurgu tercihi yapmış olsa da, konunun ilerleyen aşamasında konuların bireysele dönme ihtimali bulunmaktadır.





