Page 1 of 2

Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 24 Jul 2023, 14:37
by GM - Dimensio
Taht odasından Eletha ile birlikte çıkmanızın ardından, tam da orada geçmekte olan oldukça güzel bir kadın başıyla Eletha’ya selam veriyor. Eletha ise yıllardır aradığın bir şeyi bulmuş gibi sevinçli bir şekilde“Amelina!”dediği anda, kadın adeta Tanrısal bir güç tarafından durdurulmuş gibi olduğu yerde kalıyor. Eletha, isminin Amelina olduğunu öğrendiğin kadına“Bir sıkıntı yok, rahatla lütfen. Sadece bir ricam var.”diyor. Amelina başını yerden yavaşça kaldırırken “Arzunuz benim için bir emirdir Hükümdarım.” diyor içten bir ses tonuyla. Eletha bu sözlere karşılık hafifçe dudaklarını büzse de hemen ardından seni işaret ediyor ve“Zenahpuryu ile tanış. Kendisini benim özel bir misafirim. Ona kalması için güzel bir oda ayarlayabilir misin?”diyor. Ancak hemen ardından bakışlarını sana çeviren Eletha“İstediğin kadar kalabilirsin, evindeymiş gibi.”diyor gülümseyerek. Amelina ise başını yavaşça eğerken “Elbette Hükümdarım. Misafirler için ayırdığımız boş odalar bulunuyor.” diyor. Amelina’nın bu sözlerinin ardından Eletha gülen yüzüyle sana bakarken“Kendine dikkat et Zenahpuryu. Bir dahaki sefer daha uzun konuşabiliriz umarım.”diyor. Eletha bu sözlerinden sonra elini sallayarak koridorda yürümeye başlarken Amelina ise bakışlarını sana çeviriyor ve ardından “Gidelim mi Zenahpuryu Bey?” diye soruyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.

Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 25 Jul 2023, 16:48
by Zenahpuryu
Taht odasından çıktıklarında, güzel bir kadın Eletha'ya başıyla selam veriyor, Eletha ise sevinçle onun ismini haykırıyordu. Amelina. Ancak Amelina sanki tanrısal bir güçle durdurulmuş gibi olduğu yerde kalıyordu, hükümdar ise bu duruma karşı bir açıklama yapıyordu. Hoşuna gitmemişti, aklına dostu Guuste'nin sorduğu soru geldi. Tahtı kendine sunsalar, gerçekten ne yapardı? İnsanlara seslenildiğinde anlık bir duraksama yaşayan, onlara açıklama yapmak durumunda olan biri olmak ister miydi? Kesinlikle hayır. O zaman verdiği cevaptan kesinlikle emin oldu. Tahtı kendisine sunsalar, bunu umursamazdı. İnsanların ona karşı böyle bir tavrı olmasını istemiyordu. Amelina'nın başını yavaşça yerden kaldırmasının ardından ettiği kelimelerin Eletha'nın pekte hoşuna gitmediğini düşünüyordu. Belki de bir hükümdar olarak, insanların bu tarz davranışlarıyla çevrili olmak onun da hoşuna gitmiyordu. Bilmiyordu, belki de sadece kadını korkuttuğunu düşünüp buna dudak büzmüştü. Sonrasında kadına Zenahpuryu'nun özel misafiri olduğunu, kalması için güzel bir oda ayarlamasını söylemişti. Zen'e ise istediği kadar kalabileceğini belirtiyordu, ancak onun böyle bir niyeti yoktu. Bir an önce Tenerin'e döndükten sonra Guuste ile bal şarabı içmek istiyordu.

Amelina'nın cevabının ardından Eletha bir dahakine daha uzun konuşabileceklerini umut ederek ilerlemeye başlarken, karşılık olarak gülümsemiş ve elini sallamıştı. Sonrasında Amelina'ya dönüyordu. "Gidelim gidelim. Bu arada Bey demezsen olur mu? Dostlarım bana Zen der, bu yüzden sen de Zen de lütfen. Burada mı yaşıyorsun sen de hükümdarla birlikte? Burası neresi, ben Tenerin'e nasıl gidebilirim, orada bir arkadaşım var, Guuste. Bana ev tutacaktı anlaşmıştık, beraber takılacaktık. Ancak bir takım sorunlar oldu ve öldüm, umarım onun kulağına bu şekilde gitmemiştir. Gerçekten endişelenmesini istemem. Ona nasıl ulaşabilirim? Mektup falan yazsam ona ulaştırabilecek birisi burada var mı?" Ardı ardına sorduğu soruların ardından küçük bir kahkaha attı. "Kusura bakma biraz çok konuştum, olaylar çok hızlı ilerliyor ve aklımda bir sürü şey kalıyor. Ondan sorularım böyle ardı ardına geliyor." Samimice gülümsedi kadını takip ederken. Sahi, Guuste kendisi için endişelenmiş miydi acaba?

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 26 Jul 2023, 10:37
by GM - Dimensio
Eletha’nın yanınızdan ayrılmasından sonra Amelina ile ilerlemeye başlıyorsunuz. Bu esnada konuşmaya girmeden önce etrafına şöyle bir göz atıyor ve tam olarak nerede olduğunu anlamaya çalışıyorsun. Mat bir krem rengi olan duvarlar, koridorun belli noktalarına yerleştirilmiş ve aralarına eşit mesafeler bırakılmış sütunlarla oldukça uyum içinde görünüyor. Ancak sütunlar hemen dikkatini çekiyor, zira üzerlerinde çeşitli kabartmalar ve işlemeler bulunması sütunların aleladelikten uzak olmasına neden oluyor. Yanından geçtiği bir sütuna baktığında uzun ve kalın bir kılıca sahip, üzerinde tamamen zırh bulunan ve ata binmiş olan bir savaşçı figürünün kabartmalı bir şekilde işlendiğini görüyorsun. Yanından geçtiğin bir diğer sütunda ise bu kez uzun boynuzları olan, sivri kanat uçları bulunan ve cılız bir yapıda olmasına rağmen oldukça vahşi görünen bir iblis figürüne denk geliyorsun. Bu figürlerin her birinde gördüğün ince detaylar, gerçeklik algısını bir hayli değiştirebilir nitelikte oluyor. Ne var ki tüm sütunların üzerindeki detayları çözemeden geniş bir merdivene denk gelerek yukarıya çıkmaya başlıyorsunuz.

Merdivenlerden yukarı çıktığında, bu kez sahne tamamen değişiyor ve bembeyaz duvarlar ile koridoru boydan boya kaplayan, kenarları altın rengi işlemeli mavi bir halı siz karşılıyor. Koridorda gördüğün 5 ayrı kapı, bulunduğun katta toplam 6 oda olduğunu sana anlatıyor. Bununla birlikte koridorun sadeliğine rağmen koridora vuran Güneş ışıklarıyla birlikte, sadelik zarafeti en üst noktasına kadar çıkartıyor. Koridorun başında ilerlemeye başladığında, artık konuşmak için uygun vaktin geldiğini de düşünüyorsun ve cümlelerini kurmaya başlıyorsun. Birkaç metre önünde ilerlemekte olan Amelina, konuşmaya başlamanla birlikte adımlarını yavaşlatıyor ve kafasını hafifçe yana çevirerek seni dinlediğini belli ediyor. Başlangıçta yüzüne yansıyan resmiyetle seni dinleyen Amelina, cümlelerinin içerisinde öldüğünü belirttiğin kısma geldiğinde, büyüyen gözleri ve şaşkın bakışlarıyla sana bakıyor. Bu esnada adımlarının bir anda kesilmesiyle yürüme temposuna tamamen yitiren Amelina, attığı sağ adımıyla dengesini sağlamakta güçlük çekiyor ve kendini yere düşmekten son anda kurtarıyor. Amelina, istemsiz bu durum karşısında hafifçe başını eğip bakışlarıyla senden özür diler gibi durduktan sonra “Evet Zenahpuryu Bey, burada yaşıyorum. Bulunduğumuz yer Hükümdarımıza ait olan Yükseliş Konağı’dır. Tenerin’e buradan at arabasıyla ulaşmanız mümkün, lakin öncelikle bu konuda Hükümdarımızı bilgilendirmeniz gerekiyor. Ayrıca iletişime geçmek istediğiniz kişiler olursa, bunu sizin için sağlayabilirim.” diyor. Cümlelerini son derece resmi bir şekilde kuran Amelina koridorun uç kısmında yer alan bir odanın önünde durarak yavaşça kapıyı açarken “Burada kalabilirsiniz Zenahpuryu Bey. Herhangi bir ihtiyacınız var ise koridorda seslenmeniz yeterli. Arzu ederseniz birazdan yemek servisi yapabilirim.” diyor. Amelina’nın bu cümleleri, onunla bu noktada ayrılacağın ve odada yalnız başına kalacağın anlamı da taşıyor. Ancak yine de Amelina gitmeden önce odana bir göz atarak eksik gedik bir şey olup olmadığını tespit etmek istiyorsun.

Amelina’nın açtığı kapıdan odanın içine bir göz attığında, ilk dikkatini çeken şey Güneş ışıklarının camdan içeriye girişi oluyor. Odayı son derece aydınlık ve ferah kılan bu ışıklar ile tavanın gökyüzünü ve bulutları andıran açık mavi ve beyaz renkleri, gözlerinden içine akan bir huzur sağlıyor. Odanın hemen hemen ortasında gibi duran yatağının üzerinde oldukça nizami ve temiz duran krem rengi, üzeri açık kahverengi işlemler olan pikeyi görüyorsun. Pikeyle aynı desenli çarşaf takımı ve kalın olmasına rağmen kafanın içine gömülebileceği yastık rahat ve konforlu bir uykunun güçlü sinyallerini veriyor. Bakışlarını kapının tam karşısına çevirdiğinde ise, üç parçadan oluşan pencereni görüyorsun. Beyaz çerçeve üzerine altın rengi işlemeler, başlı başına odanın zevkini ve konforunu sağlamaya yetmiyormuş gibi, bir de pencereden odana yansıyan okyanus manzarası ile okyanusun rengine uygun seçilmiş fon ile perdeler karşısında bir an önce manzarayı seyre dalmayı arzuluyorsun. Pencerenin orta kısmının açılabilir olması sayesinde pencerenin açılabileceğini anlayabiliyorsun. Tam bu sırada, yaz aylarında olmanıza rağmen Aludir Üssü’nde olduğunu gibi boğucu bir hava olmaması ilgincine gidiyor. Bunu tamamen manzaranı oluşturan okyanusa ve odanın ferahlığına bağlasan bile, gözlerin okyanus ile arandaki yeşilliğe kaydığında, yeşilin en çarpıcı tonlarının da bu hislerine etki ettiğini anlıyorsun.


Image

Pencereden gördüğün ve bulunduğun yer ile okyanus arasında özenle dikilmiş ve bakılmış görünen ağaçların tesadüfi olarak burada bulunmadığını anlaman kolay oluyor. Budamalarının işin bilen kişilerce yapılması sayesinde ağaçların hemen hemen hepsi benzer bir görüntü sergilerken, bu görüntü manzarayı tamamlayan eşsiz bir tat olarak görünüyor. Ancak, ağaçların okyanusa kavuşacağı nokta 20 metreyi bulan surları görmek, seni bir nebze üzüyor. Ne var ki, bu surlar bir anda bulunduğu yerin korunaklı olduğunu da sana söylüyor. Kafanı biraz daha aşağıya doğru çevirdiğinde ve surların da yüksekliğini baz aldığında, muhtemelen yapının 4. veya 5. katında olduğunu düşünüyorsun. Kafanı bunun için yukarı kaldırdığında ise çatının sarkıntılarını görmenle, binanın çatı katında olduğunu anlıyorsun.

Pencereden görebildiğin eşsiz manzaradan ayrılıp odanın diğer detaylarını görmek için bakışlarını odana çevirdiğinde, krem, kahverengi, beyaz ve maviden ibaret olan odada bol altın işlemeler görüyorsun. Yatağının sağ tarafında kalan bir kısımda Aludir Üssü’nden gördüğünden daha büyük ve daha kaliteli bir gardırop görüyorsun. Bunun yanında, yatağının karşına gelecek şekilde konumlandırılmış büyük bir masa ve ayna takımı ile hemen önünde duran şaşalı bir sandalye odanın kalitesini en üst aşamaya çıkartıyor. Odanın kaliteli zemini, attığın adımları bile dikkatli atmana neden olurken, gözlerin hemen gardırobun yanında kalan ve odaya girdiğin kapıya ilişiyor. Penceredeki altın işleme detaylarını ve beyazlığı koruyan kapının altın rengi kulpu, dokunmayı isteyeceğin ancak buna kıyamayacağın kadar parlak görünüyor.

Odanın tüm detaylarını içine sindirirken adeta Amelina’nın varlığını unutuyorsun. Ancak Amelina halen kapının önünde durmaya devam ederken “Bir arzunuz var mıdır Zenahpuryu Bey?” diyerek sana varlığını hatırlatıyor.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 14 Aug 2023, 16:59
by Zenahpuryu
Amelina ile ilerleyişleri sırasında gözleri etrafına takılmaya başladı. Mat krem rengi duvarlardan ziyade, onlarla muhteşem bir uyum içinde duran sütunlar dikkatini çekmeye başladı. Üzerinde çeşitli kabartmalar, işlemeler bulunması daha da ilgisini çekiyordu. Bir sütunda kalın bir kılıca sahip, zırhlı ve atlı bir savaşçı figürü dururken, diğerinde ise uzun boynuzları olan, sivri kanatlı, cılız ancak vahşi bir iblis figürü bulunuyordu. Her biri ince ince detaylandırılmıştı. O an kararını vermişti, bir gün buraya kendi heykelinin bulunduğu bir sütun diktirecek kadar güçlü olacaktı. Belki kimseye böyle bir istisna yapılmamıştı, ancak iki diyarın en güçlüleri olarak, Shy'ın ve kendisinin heykelini işlettirecekti. Merdivenlerden yukarı çıkmaya başladıklarında verdiği kararın heyecanı yüzünde bir gülümsemeyle yansırken, kenarları altın rengi işlemeli mavi bir halıya doğru adım atmıştı. Önceki bulundukları yere göre ortam değişmişti, koridorda görünen 5 ayrı kapı ve toplam 6 oda olduğunu görebiliyordu. Koridor sade olmasına rğamen, Güneş ışıkları bu sadeliği zarafetin en üst noktalarına çıkarıyordu.

Koridorda ilerlemeye başlarken aklındaki kelimeler birer birer dökülmeye başlamıştı. Amelina, kendisinin öldüğünü belirttiği kısımda afallamıştı. Bunu biraz da olsa normal karşılamıştı Zenahpuryu, kendisi gibi öldükten sonra geri gelen birisiyle karşılaşmış olamazdı. Bu afallamasına karşılık küçük bir kahkaha atmıştı, ardından Amelina söze girmiş ve burada yaşadığını belirtmişti. Bulundukları yer Hükümdara ait olan Yükseliş Konağı idi, Tenerin'e ise at arabasıyla ulaşması mümkünmüş ancak bu konuda hükümdarı bilgilendirmesi gerekiyormuş. "Pff." diyerek bu duruma olan sıkkınlığını belli etti. Hükümdara gidip Tenerin'e gitmek gibi basit bir şeyden bahsetmek istemiyordu. Amelina oldukça resmi konuşuyordu, burada istediği kadar kalabileceğini ve herhangi bir ihtiyacı varsa koridorda seslenmesinin yeterli olduğunu söylüyordu. İsterse yemek servisi de yapabileceğini söylerken, bu sefer ne isteyebileceğini bulmuştu.

Amelina'nın açtığı odanın içine baktığında, Güneş ışıklarının camdan içeriye girişi ilk dikkatini çeken şey oluyordu. Işıklar sayesinde oda son derece aydınlık ve ferah içindeydi. Tavanın rengi ise gökyüzünü ve bulutları andırıyordu. Odanın ortasında duran yatak, kahverengi işlemler olan pike, pikeyle aynı desenli çarşaf takımı ve kalın olmasına rağmen kafasını içine gömebileceği kadar rahat duran bir yastık. Üç parçadan oluşan pencere, beyaz çerçeve üzerine altın rengi işlemeler, odanın büyüsü içerisinde kayboluyordu önüne çıkan her bir detay ile birlikte. Aludir Üssü'nde olduğu gibi boğucu bir hava olmaması da ayrı bir detaydı. Okyanus ile yeşilin birleştiği bir manzara doğru bakarken, ağaçların özenle dikilmiş ve bakılmış görünen ağaçların tesadüf olmadığını anlamıştı. Budama işlerinin gerçekten işinin ehli kişiler tarafından yapılmasından dolayı böyle bir görüntü olmalıydı. Gözlerini biraz daha aşağıya doğru indirdiğinde, binanın 4. veya 5. katında olduğunu düşünmeye başlıyordu. Aynı zamanda çatının sarkıntılarının görünmesi, çatı katında olduğunu anlamasına yetiyordu.

Muhteşem manzaradan gözlerini çekmeyi başardığında, odanın diğer detaylarına göz gezdiriyordu. Bol bol altın işlemeler bulunan oda, istemsizce gülümsetiyordu Zenahpuryu'yu. Yatağının karşısında gördüğü masa, bu odada ne yapması gerektiği konusunda bir karar vermesini sağlamıştı. Masanın önünde duran şaşalı sandalyeye oturacak, Guuste'ye bir mektup yazarak kendini bir süre yüksek kaliteye kaptıracaktı. Odanın tüm detaylarını içten içe sindirmeye uğraşırken, Amelina'nın varlığını unutmuştu bir anlığına. Kapının önünde duran kadının sesiyle birlikte dikkatini ona doğru vermiş ve kararını kesinleştirmişti. "Amelina Hanım, burada kalmayacağım. Bana bir kalem, birde kağıt verebilirseniz Guuste'ye mektup yazmak isterim. Mektubumu ona ulaştırmanız tek arzum olacaktır, ardından gideceğim. Bulmam gereken birisi, cevaplanması gereken bazı sorular var. O zamana kadar, böylesine bir rahatlığa ve kaliteye ihtiyacım yok. Her şey için teşekkür ettiğimi de Hükümdar'a iletebilirsiniz." Kendisi de Amelina gibi resmi bir şekilde konuşmuştu. Tek istediği, bir kağıt ve kalem, birde mektubunun Guuste'ye ulaştırılmasıydı. Sonrasında, Wuther'ı bulacaktı.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 15 Aug 2023, 10:31
by GM - Dimensio
Amelina’ya isteklerini belirtmenin ardından, Amelina hafifçe eğilerek seni selamlıyor ve ardından geriye doğru attığı adımlarla odandan çıkıyor. Odada yalnız kaldığın sırada, içeriyi daha iyi inceleyebiliyorsun. Bunun yanında gözlerin pencereden görünen sonsuz maviliğe de takılmıyor değil. Bu nedenle, aradan geçen yaklaşık 10 dakikalık bir zaman zarfının nasıl geçtiği senin için pek de anlaşılır olmuyor. Sanki Amelina odadan hiç çıkmamış gibi kapıyı tıklattığında, buna bir nebze şaşırıyorsun. Kapalı kapının ardından duran Amelina içeriye girmeden “Zenahpuryu Bey, istekleriniz getirdim.” diyor her zamanki saygılı ses tonuyla. Kapıyı açtığında ise Amelina’nın elinde gümüş bir kalem, yine gümüşten içinde siyah mürekkep olan bir hokka ve kıvrılıp silindir haline getirilmiş sarımsı renkte bir parça kağıt görüyorsun. Amelina bunları sana uzatırken “Mektubu göndermek istediğiniz kişiyi ismen tanımıyorum. Ancak nerede olabileceğini söylerseniz, mektubu ulaştırma konusunda daha hızlı olabiliriz.” diyerek son sözleri söylüyor. Ardından bakışlarıyla başka bir isteğin yoksa kapının önünden ayrılabileceğini işaret ediyor.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 15 Aug 2023, 11:27
by Zenahpuryu
Amelina, karşılaştığı isteklerin karşısında hafifçe eğilerek Zenahpuryu'yu selamlamış ve odadan çıkmıştı. Gözleri, pencereden görünen sonsuz maviliğin ardında kayboluyordu. Dakikalar boyunca bu manzarayı izlemekle yetinmişti, zira burada kalmayacaktı, belki de çok uzun bir süre bu manzarayı göremeyecekti. O anlar, bir an yaşanmış ve bitmiş gibiydi, geçen tüm dakikalar Amelina'nın odadan çıkıp, geri gelmesiyle bitmişti. Sanki, Amelina hiç oyalanmamıştı, arada geçen süre hiç geçmemişti. Kadının sesiyle birlikte kafasını iki yana sallayıp ona doğru dönmüştü. Kadının elinde gümüş bir kalem, içinde siyah bir mürekkep olan gümüş bir hokka ve silindir halinde bir kağıt parçası bulunuyordu. Amelina elindekileri uzattığında, Zen nazikçe gülümseyerek elinden almış ve diğer sözlerini dinlemişti. "Guuste, Güç Muhafızları Birliği için çalışır. Nerede olacağını ben de tam kestiremiyorum, at arabasıyla geziyor. Ancak bana Tenerin'de yaşadığını söylemişti, onunla çok fazla vakit geçiremediğim için tam detayları bilmiyorum. Guuste Thorel." Diyerek ismini tekrarlamıştı ve masaya doğru dönmek için ilk adımını attı, ardından o kaliteli sandalyeye oturdu ve kalemini, hokkasını, kağıdını masaya dizdi. Ardından kalemi bir çocuk gibi sevinçle eline aldı.
"Sevgili Guuste Thorel, bendeniz Zenahpuryu. Şuan da Hükümdarımız tarafından getirildiğim bir yerdeyim. Kısacası iyiyim. Kaldığım yer, daha doğrusu getirildiğim yer muhteşem. Buradaki manzarayı izleyerek Bal Şarabı içmek için her şeyi yaparım! Ancak burada kalamam. Görev sırasında bir takım aksilikler yaşandı. Gerçi, olaya farklı bir şekilde bakarsan mucize diyebilirim. Bunların detaylarını sana yüz yüze anlatmak daha iyi olur, ancak geri dönüp Tenerin'de sana bal şarabı ısmarlayamama sebebim çıkan bu aksilikler. Yine de, bir yandan iyi oldu. Kendimi daha fazla fark ettim. İşte tam da bu yüzden burada kalamam. Benim dinlenmek için bir vaktim yok. Ben güçsüzüm. En Güçlü Aludir olma planım gökyüzünde parıldayan yıldızlar kadar uzak. Böylesine bir zayıflık taşıyorken, burada dinlenmeyi hak etmedim. Bu yüzden, bazı sorulara cevap aramam gerek. Konu sırf güçle alakalı değil, kafam başka şeylerde de çok karışık. Ancak dediğim gibi, bunları yüz yüze anlatabilirim. Buradan yazarsam bir sıkıntı olabilir. Wuther denen tarihçiyi araştıracak ve ona bir takım sorular soracağım. Kendisinin nerede olduğunu bilmiyorum, bu mektubu yazarken dahi. Bu yüzden, onun nerede olduğunu biliyorsan ve gelmek istersen, her zaman seni beklerim. Onun bulunduğu şehirde ben de olacağım, muhtemelen bu mektup eline ulaştığında o şehirde olmuş olurum. Kendine iyi bak Guuste, kısa bir süre içinde sana sözünü verdiğim Bal Şarabını Tenerin'deki evimde tokuşturacağız. Görüşmek üzere.

Dostun, Zen."
Yazdığı mektubun üzerine birkaç kez üfledikten sonra kağıdı açık bir şekilde Amelina'ya uzattı. "Benim gitmem gerek. Bazı sorular cevapsız kalmamalı, bu yüzden Wuther'ı bir an önce bulmalıyım. Hükümdarımıza sormayı unuttum, acaba Wuther'ı nerede bulabilirim, sen biliyor musun? Ya da bilebilecek birine beni yönlendirir misin?" Amelina'dan alacağı cevaplara göre ne yapacağına karar verecekti.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 16 Aug 2023, 10:11
by GM - Dimensio
Guuste ile ilgili bilgileri vermenin ardından Amelina bu bilgileri anladığını hafif başını sallayarak sana belli ediyor. Ardından da “Guuste Thorel…” diyerek mektubun alıcısı konusunda herhangi bir karışıklığın olmadığını gösteriyor. Mektubunu yazdığın sırada Amelina’ya henüz gidebileceğini söylememiş olman, onun kapıda öylece beklemesine neden oluyor. Tüm bu süre zarfında Amelina neredeyse tek bir nefes dahi almadan seni bekliyor. Mektubunu bitirmenin ardından kağıdı yine rulo haline getirmek yerine açık bir şekilde Amelina’ya uzatıyorsun. Amelina mektubu aldığı anda, mektuba gözleri bir nebze dahi olsun kaymadan seninle göz temasına geçiyor. Bu esnada konuşmaya ve sorularını sormaya başlıyorsun. Seni oldukça dikkatli bir şekilde dinleyen Amelina konuşman sonlandıktan sonra seninle olan göz temasını kesmeden elindeki mektubu içe doğru rulo haline getirmeye başlıyor. Bu haliyle yazdıklarının dışarıdan okunmasının mümkün olmayacağını anlayabiliyorsun. Ancak yine de Amelina sanki eksik bir şey var gibi rulo yapma işini bitirdikten sonra hafifçe mektuba bakmasının ardından “Onu bağlayıp mühürleyeyim.” diyerek aradığın şeyin ne olduğunu söylüyor. Amelina’nın tüm bu hareketleri ve takındığı tutum, açık bir şekilde verdiğin mektubun Amelina tarafından okunmayacağı konusunda sende bir güven yaratıyor.

Mektup ile olan işini bitirmesinin ardından Amelina kafasını tekrar kaldırdığında “Bağışlayın Zenahpuryu Bey, ancak bahsettiğiniz isimde birini tanımıyorum. Ayrıca kulağıma da pek ismi çalınmış değil.” diyerek Wuther isimli kişi hakkında hiçbir bilgisi olmadığını gösteriyor. Amelina’nın gözlerinin içine baktığında, onun bu konuda kaçamak bir cevap vermediğini anlayabiliyorsun. Dolayısıyla bu noktada Amelina’nın sana yardımcı olamayacağını düşünmeye başlıyorsun. Ne var ki Amelina hafifçe yutkunmasının ardından “Eğer birini arıyorsanız, bunun için gidebileceğiniz en ideal mekan Amaldin Meydanı’nda bulunan işletmeler. Daha doğrusu orada bulunan hanlar… Orada, bazen belli bir bedel karşılığında, istediğiniz bilgilere ulaşabileceğiniz düşünüyorum.” diyor. Tam bu sırada Amelina’nın bakışları pencereden dışarıdaki manzaraya kayıp hemen sana geri dönerken “Ancak oralara akşam vakti gitseniz daha faydalı olur. O zaman mekanlar daha dolu oluyor ve daha çok kişiyle iletişime geçebilirsiniz.” diyerek sözlerini sonlandırıyor.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 16 Aug 2023, 10:37
by Zenahpuryu
Amelina'nın tavırları, Zenahpuryu'ya oldukça ilgi çekici geliyordu. Mektupla ilgileniyorken Amelina'nın bir talimat almaması karşılığında kapıda beklemesi, neredeyse bir asker gibi dikilmiş olması hem ilgi çekici, hem garipti. Mektubu açık bir şekilde uzatmasının ardından kadının gözünün bir an bile olsun mektuba kaymaması ve hiç bakmadan rulo haline getirmesi, neredeyse insani içgüdülerini tamamen yok etmiş biri gibiydi. Merak duygusundan yoksun muydu, yoksa bunu çok iyi bir şekilde mi bastırıyordu bilmiyordu. Rulo yapma işlemi bitene kadar kadını hayranlıkla izlemişti, zira böyle bir mektup Zen'in eline verilseydi merak edip okuyabilirdi. Bunu düşününce, bu kadının çok iyi bir eğitim almış olduğunu düşündü. En azından, hükümdarın yanında çalışacak kadar güvenilir olmasına yarayan bir eğitim. Kadın, mektubun bağlanıp mühürleneceğini söyledikten sonra bu mektubun okunmayacağından tamamen emin olmuştu.

Mektup ile ilgili olan işleri bittikten sonra, konu Wuther denen adama gelmişti. Amelina, hem Wuther'ı tanımadığını hem de isminin kulağına çalınmadığından bahsediyordu. Kaçamak bir cevap vermediğini gözlerinden anlayabiliyordu. Sonrasında ise, birilerini arıyorsa gidebileceği en ideal mekanın Amaldin Meydanı olduğunu söylüyordu. Oradaki hanlara girerek belli bir bedel karşılığında istediği bilgiye ulaşabilirdi. Yine de, oralara akşam vakti gitmenin daha iyi olduğunu eklemeyi unutmuyordu, hanların daha dolu olacağını ve daha çok kişiyle konuşabileceğini söylüyordu. Zenahpuryu ise, kös kös beklemek istemiyordu, bir an önce Amaldin Meydanı'nı gezmeliydi. Hanlarda insanlarla akşam konuşabilirdi, ancak bu hanların sahipleri her zaman orada olmalıydılar.

"O zaman tamam, kararımı verdim."
Dedi heyecanla. "Şimdi gideceğim ama bir problem var." Dedi işaret parmağını kaldırıp kocaman gülümserken. "Ben Amaldin Meydanı falan bilmiyorum. Şuan nerede olduğumu bile bilmiyorum tam olarak. O yüzden, bana tarif eder misin nasıl gideceğimi?" Diyerek sorusuna cevap beklemeye başladı. Amaldin Meydanı'na gidiş yolunu öğrendikten sonra hızlıca yola çıkmayı planlıyordu.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 16 Aug 2023, 15:06
by GM - Dimensio
Sorduğun sorunun ardından yüzünde mahcup bir ifade beliren Amelina “Bağışlayın, durumunuzu tam olarak bilmiyordum.” diyor başını hafifçe eğerken. Bu sözlerinden sonra Amaldin Meydanı’na nasıl ulaşabileceğini sana anlatmaya başlıyor. Ulaşım konusunda pek bir sıkıntı çekmen mümkün olmuyor, zira Amelina gayet yalın bir şekilde sana Amaldin Meydanı’nın nerede olduğunu anlatıyor. Bulunduğun yere pek de uzak olmaması da elbette bu anlatımı kolaylaştıran bir husus oluyor.

Amaldin Meydanı’na nasıl ulaşacağınla ilgili bilgileri aldıktan sonra Amelina sana çıkışa kadar eşlik edeceğini dile getiriyor. Bu sözlerle birlikte bulunduğun odadan ayrılıyor ve konağın alt katlarına inmeye başlıyorsun. Konakta genel olarak bu ana kadar gördüğün tema özenle korunuyor. Her katta belli başlı benzer sütunlar ve mobilyalar kullanılmış gibi görünüyor. Zemin kata inene kadar koridorların her birinde farklı şekillerde odaların kapılarının dizilmiş olduğunu görüyorsun. Bu kapıların ardında ne olduğunu bilmesen bile Amelina sana bu odaların Hükümdar tarafından kullanıldığını belirtmekle yetiniyor. Aslında bu sözlerin, odalara girmemen ve hatta merak edip bakmaman konusunda bir uyarı olduğunu anlaman senin açından zor olmuyor. Tüm katları bitirip zemin kata geldiğinde ise, seni Aludir Üssü’nde gördüğüne benzer bir manzara karşılıyor. Geniş bir hol ve iki yandan yükselen merdivenlerle birlikte, hol oldukça şık ve geniş duruyor. Bunun yanında holün sağında ve solunda bulunan birkaç kapı da dikkatini çekiyor. Amelina bu kapılarla mutfak ve konakta yaşayan diğer kişilerin kullanımında olan odalara ulaştığını kısaca söylemesinin ardından konağın çıkış kapısına geliyorsunuz.

Konağın çıkış kapısı, beklenildiği gibi altın işlemelerle dolu ve iki büyük sütun arasında yükselmiş gibi görünüyor. Konağın heybeti ve ihtişamının tezahürü gibi duran kapının sağındaki sütunda at üzerinde olan bir savaşçı, sol tarafında ise surat hatları tam belli olmasa bile bir iblis figürünün kabartmalı bir şekilde işlendiğini görüyorsun. Üç metreyi aşkın kapı, Amelina’nın hafifçe ittirmesiyle birlikte kolayca açılırken, kendini dış dünyaya açılan bir diğer kapının önünde bulunuyorsun. Önünde uzanan ve sanki uçsuz bucaksız gibi görünen taşlık yolun iki yanındaki yeşil, konağın görünümünü tamamlayan unsurlar olarak gözüne yansıyor. Her bir taşın benzer oranda ve şekilde yerleştirilmiş olması bir yana, iki yanda bulunan ağaçların boyutlarının aynı oluşu, muhteşem bir nizam ürünü olarak karşına çıkıyor. Bu nedenle bulunduğun ortama olan hayranlığın istemsizce bir kat daha artarken dışarıya doğru ilk adımlarını atıyorsun. Burada yaptığın ilerleme esnasında ise dikkatini çeken ilk şey üç yanını çeviren surların görünümü ve tam karşında bulunan yüksek demir parmaklıklar oluyor. Ancak bakışlarını biraz keskinleştirdiğinde demir parmaklıkların bulunduğu yerde, belli aralıklarla yerleştirilmiş ve üzerlerinde tek tip kıyafet bulunan birtakım kişiler görüyorsun. Bu kişilerin muhtemelen asker sınıfından olduğunu varsayıyorsun, zira hem vücut şekilleri hem de giydikleri kıyafetler, bu kişilerin başkaca bir sınıfa mensup olmalarını imkansız kılıyor. Tek bir askerin heybeti bile insanı ürpertecek derecedeyken, bu yapıda onca askerin bulunması güvenlik konusunda taviz verilmediğini açıkça gösteriyor. Kapıya baktığında ise, diğerleri gibi heybetli iki askerin kapının hemen arka kısmında, yerlerinden oynatılması imkansız kayalar gibi dikildiğini görüyorsun.

Vakit kaybetmeden adımlarını kapıya doğru yönlendirdiğinde, senin geldiğini fark eden iki adamdan bir tanesi iki yana açılan demir kapıyı hızlıca aralıyor. Diğeri ise, hemen yolun kenarına çekilerek yanında fırtınalar dahi kopsa yerinden kıpırdamayacak gibi sabit bir şekilde durmaya başlıyor. Gözlerini bile kırpmaktan imtina eden bu adamlar, senin kapıdan çıkmanın ardından ise hızlıca kapıyı kapatıp tekrar koruma pozisyonuna geçiyorlar.

Amelina’nın sana verdiği tarif üzerine Valerin Şehri’nde ilerlemeye başlıyor ve şehrin tüm curcunasıyla yüzleşiyorsun. İnsanlarla dolup taşan sokaklar, evlerden yükselen sesler ve insanların büyük çoğunluğunun takındığı saygılı tavırlar doğrudan dikkatini çekiyor. Bu yerde, çocukların bile oynarken kimseleri rahatsız etmemesi, yol üzerinde yürürken birbirlerine yol vermeleri, at arabalarının geçerken neredeyse ses dahi çıkarmaması bir peri masalı gibi geliyor. Sokakların genişliği, binaların mimarisi ve daha nice şeyler tek başına Valerin’e aşık olmak için yeterliyken, kendini dalmış bir halde Amaldin Meydanı’nda buluyorsun.

Amaldin Meydanı’na geldiğinde, ilk olarak kafana göre ve buraya kadar takındığın dalgınlıkla ilerlemek yerine, öncelikle çevrenin ne şekilde olduğunu görmeye çalışıyorsun. Bu sebeple, özellikle bir yere dikkat etmeyerek, sadece genel hatları çizmek adına sokakları gezmeye başlıyorsun. Yaklaşık 1 saatin sonunda ise başladığın ilk noktaya geri dönüyor ve Amaldin Meydanı’nın genel hatlarını kafana kazımış oluyorsun. Ancak tüm bu yürüyüşün boyunca seni esas büyüleyen şeyler, insan kalabalığından dolayı bir türlü yanına yanaşamadığın Yren Amaldin’e ait olduğunu öğrendiğin heykel ve bu heykele olan ilgi ile neredeyse Amaldin Meydanı’na gelene kadar gördüğün insanlardan birkaç kat fazla insan güruhunun burada bulunuyor olması oluyor.


Amaldin Meydanı’nın Haritası
Image
Off Topic
Amaldin Meydanı'nda spesifik bir lokasyon veya tercih yapmadığın için ve ayrıca yürüyüş faslını hızlı geçmek adına Amaldin Meydanı'na ilişkin genel bir açıklamayla yetinildiğini belirteyim.

Re: Tarihi Yazan Bir Adam (Zenahpuryu)

Posted: 16 Aug 2023, 15:45
by Zenahpuryu
Amelina'nın yüzünde mahçup bir ifade belirdiğinde gülümseyerek, "Seni gücendirmek istemedim yanlış anlama." demekle yetinebilmişti. Sonrasında ise Amaldin Meydanı'na nasıl ulaşabileceğini anlatmaya başlamıştı. Karşısındaki kadının yalın anlatımı sayesinde ulaşım konusunda pek bir sıkıntı çıkmayacağını öngörebiliyordu, aynı zamanda bulunduğu yere uzak olmaması da sıkıntı olmaması için bir faktördü. Amelina verdiği bilgilerin ardından çıkışa kadar eşlik edeceğini söylemişti. Odadan ayrılmalarının ardından konağın alt katlarına doğru iniyorlardı. Katları inmeye devam ettikçe belli başlı sütunlar, mobilyalar dikkatini çekiyordu. Konak özenle inşa edilmiş ve içi bu özene göre dizayn edilmişti. Zemin kat haricinde her katta farklı şekillerde odaların kapıları dizili duruyordu, merakına yenik düşüp sorduğunda ise bu odaların Hükümdar tarafından kullanıldığını söylemekle yetinmişti. Bu sözler, o odalara girmemesi için bir uyarıydı. Aslında oldukça merak etmişti, ancak hükümdarın nereden çıkacağını kestiremiyordu. Hatta hükümdardan daha tehlikeli olan bir şey varsa, o da kesinlikle Amelina'ydı. Amelina, Hükümdarın gözü, kulağı olmalıydı, bu çıkarımları bir mektup konusundan yapabilmişti.

Zemin kat, Aludir Üssü'ne oldukça benziyordu, geniş bir hol ve iki yandan yükselen merdivenlerle şık ve genişti. Holün sağında ve solunda bulunan birkaç kapı vardı, bu kapıların ardında ise mutfak ve konakta yaşayan diğer kişilerin kullanımında olan odalar bulunuyordu. Konağın çıkış kapısı ise, altın işlemelerle dizayn edilmiş, iki büyük sütun arasında yükselmiş gibiydi. Kapının sağında at üzerinde duran bir savaşçı, sol tarafında ise iblis figürü duruyordu. Üç metrelik bu kapı, Amelina'nın hafif ittirmesiyle birlikte kolayca taşlık yola doğru açılmıştı. Taşlık yol, burada her şeyde olduğu gibi özenle yapılmış gibiydi. Her bir taş benzer oranda ve şekilde yerleştirilmişti, iki yanda bulunan ağaçlar bile aynı boyuttaydı. Bu kadar özene ne gerek vardı bilmiyordu, Hükümdarın simetri takıntısı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Ortama hayranlığını gözleriyle sergilemeye devam ederken, ilk adımını atmıştı. Üç yanı çeviren surlar ve tam karşısında duran demir parmaklıklara doğru ilerliyordu.

Demir parmakların orada ise, belli aralıklarla yerleştirilmiş ve üzerlerinde tek tip kıyafet bulunan birtakım kişileri görüyordu. Bu kişilerin asker sınıfından olduğunu düşünüyordu, vücut yapıları ve giydikleri kıyafetler bu düşüncesini destekler nitelikteydi. Askerler oldukça heybetli duruyordu, güvenlik konusunda taviz vermedikleri belliydi. Kendisinin geldiğini fark eden iki adamdan bir tanesi demir kapıyı aralamış ve diğeri ise yolun kenarına doğru çekilmişti. Sanki oradan hiç kıpırdamayacakmış gibi duruyordu. Zen kapıdan geçtikten sonra, hızlıca kapıyı kapatmışlardı. "Vay anasını. Ne biçim yermiş burası." demekle yetinebilmişti. Her şeyin mükemmel olabilmesi için ekstradan uğraşmış olmalıydılar. Bir anlığına düşündü, Guuste'nin taht sorusu aklına gelmişti. Zen, bu manzaralardan sonra kesinlikle hükümdar olmakla uğraşmayacağını kendine kanıtlamış oldu.

Valerin Şehri'nde kendisine tarif edilen şekilde ilerlemiş ve şehrin halk yönüyle karşılaşmıştı. Sokaklar insan kaynıyordu, evlerden sesler yükseliyor ve insanlar birbirlerine saygılı bir tavır sergiliyordu. Çocukların oyunları kimseleri rahatsız etmiyor, yol üzerinde yürürken birbirlerine yol veriyorlardı. At arabalarının geçerken ses çıkarmaması, hepsini bir araya getirince masal gibi bir şehrin ortasındaydı. Binaların mimarisi, sokakların genişliği, her şeyiyle mükemmeldi. Etrafına baka baka, insanlara baka baka yürürken kendisini bir anda Amaldin Meydanı'nda bulmuştu. Bu sefer, bu dalgınlığını bir kenara bırakmış ve sokakları daha dikkatli gezmeye başlamıştı. Bir saat kadar süren bir yürüyüşün ardından kendisini yine aynı noktada bulmuş, ancak her şeyi kafasına çizmişti. İnsan kalabalığından yanına yanaşamadığı Yrel Amaldin heykelinin bulunması nedeniyle, burada diğer yerlerden daha fazla insan bulunuyordu.

Vakit kaybetmek istemiyordu, bu yüzden insanlarla iletişime geçmek en mantıklısı olacaktı. Gözüne kestirdiği ilk yaşlı amcayı durdurmayı planlamıştı. Görünüşüne göre yargılayacaktı, yaşlı bir amcanın buranın yerlisi olacağını düşünüyordu. Özellikle gerçekten yaşını başını almış birisini arıyordu gözleri. Kalabalığın içerisinde değil de, daha çok binaların o taraflarda arıyordu. Yrel Amaldin heykeline bakmaya gelmemiş, belki de işine gücüne bakan, belki de sadece oturan yaşlı başlı bir adam. Öyle birisini bulmak için etrafa bakınacak, binaların önlerinden geçecekti. Genel anlamda meydanı daire bir şekilde turlayacaktı binaların önünden. Kafasına çizdiği profildeki ilk kişinin yanına gidecekti. "Merhabalar, benim adım Zenahpuryu. Acaba Wuther diye birisini duydunuz mu hiç? Kendisi bir tarihçiymiş, onunla konuşmam gerekiyor. Duyduysanız, nerede olduğunu bana söyleyebilir misiniz?"